Chéri Avrupa, We Love Amerika [Günay Tulun]

Şu "Amerikanistanistanya"nın gerçek sahipleri her zaman ilgimi çekti.
Mazlum, kendi içinde bölünmesi için üzerinde her türlü oyun oynanmış, soykırıma uğratılmış
bir ulus.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi uygarlıktan yoksun, pespaye, çocuk kaçıran sarhoş katiller sürüsü olarak damgalanmışlar. 


Kimler tarafından?
Bugünkü Amerika’nın kurucusu olarak İngiltere, Fransa, İspanya gibi Avrupa denen yerden gönderilen idam mahkûmu caniler tarafından… 

Kimler tarafından?
Coşkulu bir sevinçle karşıladıkları, ölümden kurtardıkları, yemeklerini, giysilerini paylaştıkları Avrupalılar tarafından.
Şu “Batı” dediğimiz güruh ne ahlaksız!
Bu tür sahtekârca tescilleri sık sık yaptıklarının en büyük şahididir Türkler.
İşte Ermeni Meselesi, Girit, Kıbrıs, Balkanlar ve bugünün Arap Ülkeleri!
Hangi birini sayayım?
Kuzey Afrika Ülkelerinden mi başlasam? Yoksa Avrupa ya da Asya’daki Türklerden mi? Kürt Meselesi ya da Yunanlılardan mı?
İnsanın yapılanlar karşısında ruhu da bedeni de isyan ediyor. 


Hani bir görüş var, Almanların soykırıma uğrattığı Yahudilerin tamamı aslında “Hazer Türk'üdür” diye.
Acaba insanoğlunun kötülüğünü simgeleyen başıbozuklar; hep Türkleri mi katletti, hep Türkleri mi soykırıma uğrattı?
Yoksa bizlerle aynı kaderi paylaşan “Kızılderililer” gerçekten de bizden mi?
Bu konuda "Önemli veriler var." diyerek konumuza geçelim hemen. Araştırmacı, arkeolog ve tarihçilerin ortaya çıkarmasını dileyerek tabii...
Gelin hep birlikte dilimizdeki benzerliklerin; hatırı sayılır, gözden kaçması imkânsız örneklerinden birkaçının içine dalalım şimdi.
Dikkatle okursanız şaşıracak, kelimelerin anlam ve telaffuzda birbiriyle nasıl örtüştüğünü görecek, hayrete kapılıp düşüneceksiniz.
Sözcükleri biriyle konuşurmuş gibi telaffuz edebilirseniz olay daha da netleşir.
Başlıyorum…

Tepek, tepekl, tepe onlarda; tepek, tepeğ, tepe bizde…
Kazyun onlarda, kayın bizde…
Yangi onlarda, yengi ve yeni bizde…
Kuşkuş onlarda, kuş bizde…
Tooz ve toos onların toz ise bizim dilimizde…
Hani bizim on dördüncü yüz yıldan sonra kullanmaya başladığımız küçük var ya, işte bu küçük onlarda; Kuççi, kiçeeç, kiçik olmuş. On dördüncü yıla kadar biz de kiçi diyip durmuşuz küçüğe.
Çıran onların, yılan ise bizim sürüngenimiz.
Bizim yakut kelimesi onlarda yokut olmuş. Belki de ters söyledim. Onların yokutunu biz yakut yapmışız.
Çapultepek bizde ne anlama gelir bilir misiniz? Çapulcu Tepesi…
Kir onlarda da bizde de aynı. Yani kir…
Cehenneme onlar tano demiş bizse tamu.
Sarı hem onlarda hem de bizde sarı, ayrıca doğu demek.
Mavi onlarda da mavi. 

Doğu anlamı zamanla sarıdan uzaklaşıp mavinin üzerine yapışıp kalmış.
Ak bizde de ak, yön olarak da batı tabii…
Kara yine kara ve yönlerden kuzey demek.
Bas, bizde beş…
İg bizde iki… 


Onlardaki havasu sözcüğü bizden pek farklı değil. Mavi Hava Su kutsal göl demek. Tabii ki maviyi de simgeliyor. Suyun da havanın da mavi renkli göründüğünü hemen hatırlarsınız okurken. Peki, Arizona’da "Hava ve Su" adlı bir göl olduğunu duymuş muydunuz?
Aıtıl bizdeki ırmak, deniz, gök anlamındaki ıtıl, itil.
Ak-Kapana, ak kapı…
Kapakta-Kon, kapalı kapı…
Ve yine tek harflik değişiklikle Kapakta-Ko; efsanevi yurdu, içinden çıkılması imkânsız gibi görünen kapalı yurdu anlatır. Yani Ergenekon’u…
Çakira, çakır…
Yaşıl, yaş…
Islak ve yeşil anlamında kullandıkları naş; yaş, ıslak, yeşil.
Islak, yeşil, mavi anlamındaki raş; yine yaş, ıslak, yeşil, ve mavi.
Te bizdeki "De" nin tam karşıtı. İçinde anlamında kullandığımız trende, gemide, geçmişte ile aynı şekilde kullanılmış.
Kişi bizde de kişi… 


Tanığ; yüce yaratıcımız, kulluk ettiğimiz Tanrı. Hani, bazı ne idüğü belirsiz fikir uşaklarının ç
ok kızdıkları kelime. Sanki Yunus Emre, yüce Rab'bimize" Çalap" dememiş gibi. 
Hani, nedense insan yaratanına öz diliyle hitap edince dininden çıkarmış gibi. Onların günahkârca bu saldırıları gerçeği ifade etseydi Yunus Emre böyle güzel bir kul olur muydu hiç?
Yine yüce Allah’a bizler; Tengri, Tingir, Dingir, Kün-Ana, Tanrı demişiz.
Onlarsa; Tanığ’dan başka Ton-Atığ, Tau, Tunallı, Tahaneri, Tekvitli, Tangra’yı da kullanmışlar.
K'u bize göre kut yani kutlu, kutsal…
Ata bizdeki ata, atea, hataa yani ecdadın tekili…


Akkoca yine aynen akkoca.
Kon ve kin sözcükleri bizde de kün yani gün ve güneş anlamında kullanılmış.
Ay-nal veya uynal’a biz ay diyoruz.
U, uya, ut, utah, utara bizde de uy, utağ, üy, ev, yuva…
Onlardaki kırmız bizde de kırmız. Yani aynı kızıl renkli böceğe her ikimizin de verdiği ad.
Kan, kkan bizde kaan, kağan, han, hakan…
Tekun, tokin bizde de tekin, tigin…
Huan ise han…
Kayak bizde kayık…
Ghaz bizdeki gez…
Köç bizde bildiğimiz göç.
Yao-tl ise bizdeki yağı, yani düşman.
Mayalar’ın ünlü kılsız köpekleri it-zcu-intli ve it-zevintli ise bizdeki anlı şanlı "İt".

Benzerlikler lisanla da sınırlı değil.
Her iki taraf da kocamış erlere kocamış hanımlara büyük saygı gösteriyorlar. Töreler çok yakın. Her ikisinin de ıssız yerlerde inzivaya çekilmiş kutsal bilge adamları var. Bayramlarında da köklü farklılıklar bulmak neredeyse imkânsız. Şamanizm her iki tarafta da etkin. 
Takvimler, efsaneler, sanatsal desenler o kadar benzer ki...
Bu konuda daha fazla bilgi edinmek isterseniz mutlaka Sayın Reha Oğuz Türkkan'ın eserlerini okuyun. Örneğin, eğer adını yanlış hatırlamıyorsam "Kızılderililer ve Türkler"i...

Bazen aklıma gelmiyor değil...
Şu Arap, Fars ve Batı hayranlığına kapılmasaydık, şu çok sevdiğim "Türk Dil Kurumu" dönem dönem kuruluş amacını şaşırıp dilimizle bu kadar oynamasaydı?..
Acaba?..
Ne dersiniz?
Acaba, hâlâ aynı dili konuşmakta olur muyduk şimdi?...






Günay Tulun
İlk Yayınlandığı Yerler
Yazarlar ve Ozanlar
Türk Edebiyatı
Kent Haber
Edirne P.
İlk Yayın Tarihi 9.1.2006

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN