Diaspora! Ermenistan Düşmanları [Günay Tulun]

Ermenistan Halkı nasıl izin verir, anlamanın imkânı yok.
Bazen aklımdan geçmiyor değil: Şu Ermenistan'da okur, yazar; aklı başında hiç insan kalmadı mı diye.
Bir yalanın ardına saklanıp hedef düşman yaratmak o kadar akıl o kadar mantık dışı bir olay ki!
Ders kitabı yazmışlar. Türkler düşman, katil.
Bağımsızlık bildirgesi yayınlamışlar. Masal girmiş satırlara.
Anayasa yazmışlar. Değişen bir şey yok.
Bir de sıkılmadan soykırım anıtları dikmişler.
Ondan sonra yeni nesil yetiştiriyorlar.
Bu neslin, mantık sağlığı içinde olabileceğini hangi idrak yoksunu yönetici düşünür?

İnsan kendi soyuna bu kadar zarar verebilir mi?
Emin olun aklım almıyor.
İnanın vicdanım kabullenmiyor.

Bir de masanın öte yanına bakalım. Türkiye'ye...
Tüm tarihî gerçeklere, soykırıma uğratılmış tüm "Osmanlı Halkı"nın görgü şahitliğine, taptaze, dipdiri soykırım anılarına karşın yöneticiler susmuş.
Bu konuyu; yalnız birkaç bin Ermeni Vatandaşı'nı düşünerek, onların huzur içinde hayatlarını sürdürebilmeleri için küllenmeye bırakmış. Devrin iletişim olanaklarının bugünkü seviyede olmaması da bu küllenmeye yardımcı olmuş.
Osmanlı, Türkiye'ye dönüştükten sonra gelen yeni yöneticiler de aynı düşünceyle hem vatandaşları, hem de insanlık adına bu mükemmel uygulamayı sürdürmüşler.

Sürdürmüşler de ne olmuş. Karşı taraf bakmış bu kapı yağlı kapı, çöreklenivermiş başına. Başlamış masala masal katmaya.
Aslında; soykırım yaşanan her ile, ilçeye, bucağa, köye, mezraya bizler de birer anıt dikmeliydik.
Yine de yapmadık bunları.
Okullarımızda "Ermeni Soykırımı" doğru dürüst okutulmadı.
Öğretmenlerimiz "Ermeni Vahşeti"yle programlamadı bizi...
Başımıza gelen başka katliamlarda olduğu gibi, bunları da kin konusu yaptırmadılar bize...

Gerçekler; anlata anlata bitmeyecek kadar uzun, geniş ve anlatırken bile insanı bıktıracak cinsten. Bıktıracak cinsten de "Ermeni Dünyası", ne anlatmaktan ne de yalanlarının üstüne yeni yalan dağları eklemekten bıkmadı.
Bunun da önemli bir nedeni var. 

16 Temmuz 1983 tarihinde, Orly katliamının hemen ertesi günü, bundan sonraki dönemde Asala için yokuş aşağı inişin başlayacağını belirttiğim o yazıda, bu nedeni de ortaya koymuşum.
Konu asla ve asla Ermenistan'ın, Ermenistan'da yaşayanların çıkarlarıyla ilgili değil. Soykırım edebiyatı o kadar kârlı bir sanayi kolu ki bundan vazgeçmenin, o dayanılmaz cazibeden uzak kalabilmenin imkânı yok.
Taşnak, Ramgavar, Hınçak adlı partileri, her yerleştikleri ülkede kurdukları Ermeni Ulusal Komiteleri, Ermeni Enstitüleri, Ermeni Kültür ve Yardım Dernekleri ile benzeri kuruluşlar; bu edebiyatla besleniyorlar.
Geçim kaynakları bu.
Aradan çok uzun yıllar geçtikten sonra ters yüz ederek "Ermeni Masalı"na çevirdikleri soykırım gerçeğini, büyük bir başarıyla çok kârlı çok verimli bir sanayi kolu hâline dönüştürmeyi becerebildiler.


Hakaret olarak algılanmasını istemem. Bir gerçeği yeniden ilan etmekten başka bir amacım yok. Haklarını vermek gerekirse gerçekten sanatkâr genler taşıdıkları açık. Bu genlerden gelen yetenekleri, ara sıra doğru işlerde de kullanmayı akledebilseler, insanlığın geleceği için yararlı bir iş yapmış olacaklar.


Kinle bilinçsizleştirdikleri diasporayı körlüğe iterek sömüren soykırım endüstrisi patronları; soydaşlarından yardım, içinde bulundukları ülkelerden aldıkları destek, Türkiye karşıtı ülkelerin lobilerinden sağladıkları gelirlerin toplamını açıklasalar neler olur bilir misiniz?
Şok geçirmemek için, milyarlarca dolarlık bir portföye alıştırın kendinizi...

Bu işte dönen para yıllık milyarlarca dolar dedim.
Dedim de bu paradan Ermenistan'a ne kadar hisse düşüyor onu söylemedim.
Evet, Ermenistan'ın bu alavere endüstrisinden sağladığı gelir, "Çok yemek yedikten sonra hazımsızlık çeken birinin kaçırdığı hava kabarcıkları" kadar.
Özetlersek yok denecek kadar az.
Çünkü gelir öylesine devasa, öylesine muazzam ki sinekler sürekli etrafında.
Paylaşıcılarından Ermenistan'a sıra gelinceye kadar hazımsızlık çeken midelerde gaz haline dönüveriyor.

Peki, durum böyleyken Ermenistan ne yapmalı.
Herkesin aklı kendine.
Üstelik aklını kullanmaktan kaçana zorla akıl yükleyecek bir gücüm de yok. Yalnız; Allah'ın görevler yüklediği bir kul ve bu dünyanın bir insanı olarak uyarmak, Adem Aleyhisselâm'da buluştuğumuz akrabalarımıza yardımcı olmak gibi mükellefiyetlerim olduğunu bilmekteyim.
O hâlde!…

O hâlde, Ermenistan önce, soykırım endüstrisinin ticari dehalarını tarihsel gerçekleri açıklayarak susturmalı.
Onların kendi vatandaşları üzerinden iftira edebiyatı sayesinde sağladığı rantı durdurmalı.
Bağımsızlık bildirgesini tarihsel gerçekleri gözönüne alarak yeniden gözden geçirmeli.
Anayasasının gerekli yerlerindeki atıf yanlışlıklarını düzeltmeli.
Hepsinden önemlisi, tarih kitaplarını "Ermenistan Korku Masalları" bülteni hâlinden çıkartıp tarihsel gerçeklerle doldurmalı.

Dikkat ederseniz; Türkiye'den, geçmişin izlerinden, tarihten özür dileyin demedim. Yalnız ne yapıp edip tarihleriyle yüzleşmeleri gerek.
Müslümanlar, ataların günahlarının çocuklara sirayet etmediğini iyi bilirler.
Yeter ki o çocuklar da atalarının yanlışlarını sürdürmeye kalkmasın.
Öyleyse tarafsız, akılcı, kin hastalığıyla malul olmamış bir nesil yetiştirmek istiyorlarsa ders kitaplarını yeniden yazmaları, içine yalnız doğruları koymaları gerek.
 

Ermeniler! Atalarınız yalanlar üreterek yazmıştı geçmişi. 
İşte o geçmişi bir kenara bırakıp günümüze ulaştığımızda hemen bir soru geliyor aklıma.
Bugünün katliamlarını yapan sizler değil misiniz?
Hem de atalarınızın uyguladığı metodların aynıyla.
Yaptıklarınızın eşkıyalıktan farklı bir şey olduğunu söyleyebilir misiniz?
Yaptığınızın eylemlerin adının soykırım olmadığını?..


Olayları birer birer dile getirmenin, ne kıydığınız Azeri Canlarımıza ne kıydığınız atalarımıza ne de siz Ermenilere fayda getirmesi beklenemez. Bu yüzden kısaca dokunup geçeceğim.
Dağlık Karabağ'da yaptıklarınızı unutturmanız mümkün mü?
Her şeyden önemlisi ölüm meleğiyle karşılaştığınız gün sizler unutabilecek misiniz?
Haydi onu da başardınız diyelim.
Sizleri yaratan yüce Allah'a unutturmayı başaracak bir güce de sahip misiniz?
Değilseniz?!..

Dost acı söylermiş, düşman tatlı.
Karabağ meselesi bu dünyada başınızın en büyük derdi.
Diasporanıza gelince, onlar da tatlı konuşmaya devam eden gerçek ve tek düşmanınız.
Neden hiçbiri vatan ilan ettiğiniz topraklara yerleşmek istemiyor.
Ermenilikle ilgileri kalmamış ki!
Çünkü Ermeni adı, onlar için, paraya dönüşecek kârlı bir simgeden başka şey değil.
Diaspora ülkenizin gençlerini sizlerden koparıp alırken, soykırım sanayinin patronları günden güne semiriyor.
Bu gidişle Ermenistan'ın adı kalacak yalnız.
Sonunda yaşanmayan bir ülke olarak adınız tarihe gömülürse buna şaşmamak gerek.

Her iki beladan da sıyrılın.
Karabağ'ı sahibine teslim edin.
Bizler geçmişle ilgili özür beklemiyoruz. Yalnız doğruların üstünü örtmeyin yeter.
Gereksiz kin üretimine de son verin.
Açın kollarınızı Türkiye'ye, açın Azerbaycan'a. Sarılın eski dostlarınıza yeniden.
Bakın o zaman her şey birdenbire değişiverecek.
Aynı peri masallarındaki gibi.
Açılmamış sınır kalmayacak aramızda.
Ne ekonomik ne ruhsal sıkıntı kalmayacak yaşadığınız iklimde.
Atalarınız, asırlarca baştacımız oldu. Biliyoruz biz de onların baştacıydık.
Araya birileri girdi, hâlâ da girmeye devam edenler var.
İnsanınızı kullanmasına, oyunlarına alet etmesine izin vermeyin onların.
Biz geçmişte kanmadık onlara. Bugün de kanmayız.
Gerekli olan tek şey, şüpheleri bir yana bırakıp gerçeklere yönelmek.
Birazcık sağduyu.
Küçük ama akıllı bir adım.
Fazla bir şey değil.
Bekliyoruz.
Bekliyoruz aklın galip geleceği günleri.
Sabırla değil.
Sabırsız bir özlemle.
İnanın sizden fazla!
Haydi kırın şu fasit dairenizi.
Kırın kendinizi bağladığınız zincirleri.
Buradayız, bekliyoruz, merakla izliyoruz sizleri...







Günay Tulun
İlk Yayınlandığı Yerler
Yazarlar ve Ozanlar
Türk Edebiyatı
Kent Haber
Edirne P.
İlk Yayın Tarihi
28.1.2005

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN