Fakir Fukara, Garip Gureba, Vekil Vükela [Günay Tulun]

Türkiye’de parti dendi mi akan sular durur. Parti futbol kulübüyle eşittir seçmen için. Çünkü seçmen de iflah olmaz, salah bulmaz, azılı, fanatik bir taraftardır parti sözü duyunca…
Ben, taraftar seçmen vasfını en çabuk kaybedenlerden biri oldum nedense.
Nedense dedim ama bunun, bu ülkede yaşayanlar için oldukça garip bir olgu olduğunu baştan kabullenerek.
Bir kere soyutlamaya görün kendinizi. Tüm siyasi oyunları tiyatro izler gibi görmeye, anlamaya, olaylardan yaka silkmeye başlıyorsunuz o an.
Acaba siyaset denen o fettan olmasaydı ülkem daha zengin, insanlar dürüst, mutlu ve güler yüzlü olur muydu? Bu soruyu çokça sormuşumdur kendime. Birkaç küçük istisna dışında, gördüğüm uygulamaların neredeyse hepsi “Evet !” cevabını pekiştirmekten başka bir etki yapmadı bende...
Ankara’ya liman yaptıracağını söyleyenden başlayıp bir düşünsek... Ortanın solunu ortanın palyaçosuna çevirenden, hakkın gelip batılın zayi olduğunu söyleyerek hakkı zayi etmeye kalkandan, herkese iki anahtar verip o anahtarlarla halkın cüzdanını delenden, orta direk diyerek ortadaki direkleri birer birer yok edenden, Türkiye’de fakir bırakmayacağını söyleyip fakir sayısına inanılmaz oranda ve hiç durmaksızın zam yapan bu günkü iktidara kadar neler görmedik ki siyaset sahnesinde…

Ne ayyuka çıkan yolsuzluk söylentilerinden, ne yapılan düzenlemelerin belli bir çevreyle yandaşların lehine olduğundan, ne ahlâk çöküntüsü içine itilen toplumdan, ne dış baskılara garipsenecek aşırılıkta boyun eğmekten, ne de yetiştirdiğimiz gaspçıların asgari ücretin üstünde bir maaşla terörist yapıldığından söz edeceğim. Topluma hizmet sunması gereken en ciddi gazete sayfalarında kendi iğrenç seks öykülerini kamuya açan, bedavadan gezdirildiği, yedirilip içirildiği yerleri yüzü kızarmadan çala kalem köşesine taşıyan o ünlü reklam panolarıyla onların patronları da konum değil.
İşsizlik ve adaletsizlik de niyetlerim arasında yok. Tek kişilik yoksulluk sınırının bin kırk YTL olmasına rağmen insanların komik ücret ve zulüm saçan asgari ücretlerle sürünmesinden de söz etmeyeceğim.
Durumları çalışanlardan çok farklı olan ve hayatları boyunca “Seni emekli olduğunda rahat yaşatacağız” vaadiyle daha eline almadığı maaşının büyük bir kısmının devletçe tutuklandığına şahit olan; sonra ellerine beş, altı yüz lira tutuşturularak karanlıklar içine salınan emeklilerden de… DİE’nin enflasyon hesabındaki tuhaflıktan, bakımsız bir gecekondu kirasının emekli maaşlarını katladığından da…
Bunlar; ahlak çöküntüsünün, gaspın, terörün ve toplumsal huzursuzluğun kaynağı olarak herkes tarafından bilinmekte. Çıkış yolu arayan veya durumdan faydalanmak isteyenler tarafından etkin şekilde kullanılmakta.
Ülkenin toparlanabilmesi için tek çözüm olduğu, bu çözümün de ekonomik hak tesliminden geçtiği azıcık aklı olan herkesin bildiği, anladığı bir gerçek.
Aklı olan ve ülkesini seven herkesin…

Günlerdir her şeye yüksek oranda zam yapılacağının haberleriyle yatıp kalkıyor millet. Her şey açıkça ortadayken toplumu biraz daha patlamaya itmenin belli bir nedeni, belli bir amacı vardır mutlaka.
Memurlara yüzde üç zammı bile, “Bu maaşlarla rahat rahat geçinilir” saygısızlığıyla alay eder gibi veren siyasilerden bir dileğim var.
Her zaman olduğu gibi bir iki öneriyle birlikte.
Madem halkıma uygundur, onlara da uygun düşer mutlaka…

O maaşlarla rahat rahat geçinileceğine göre, işlerimizi düzgün yürütmeleri için vekâletle oraya koyduğumuz tüm milletvekillerine asgari ücretin neti de yeter. Onların arasından seçilen bakanlarla başbakana, emekli işçiye verilen maaşın aynı verilse bankada mevduatları bile olur. Ödeneklerin hepsi kaldırılıp sağlık katkısı türünden katkılar da bu maaş içinden karşılanmalı topluma uyum için. Sağlık için gidilecek hastaneler işçi ve memurun gittiği, yol ve seyahat imkânları da vatandaşınkiyle aynı olmalı. Yani vatandaş ne alıyor, önlerine siyasiler tarafından ne konuyorsa siyasiler de kendi önlerine aynı şeyi koymalı. Onlarla aynı hakları paylaşmalı. Nedeni rüzgârda kaybolan armağan, ikram edilen nedensiz indirim gibi katkılar da gelir keselerinden uzak durmalı…

Bunları yazarken cumhuriyetin ilk yıllarında yöneticilik yapan atalarım geldi gözümün önüne. Aldığım maaş fazla diye iade eden atalarım. “Bana vekillik maaşına ne gerek var, gazilik maaşım var ya!” diyen, “Valilik maaşı fazla gelir, bana gazilik maaşı yeter!” diyen, milletin vekili olup da “Benim mali durumum iyidir, maaşa ne gerek var!” diyen atalarım.

Siyaset denince aklıma gelenlerden biri de Cenap Şahabettin’in ilginç sözleri olur.
“Yalnız kendi nefsini düşünerek dost arayan, hizmetçi arıyor demektir. İnsan basamakları tırmandıkça arkasındaki yama daha iyi görünür. Hayat merdivenlerini çıkarken insanlara iyi davranalım. Çünkü inerken gene aynı insanlara rastlayacağız. Zekâsız kuvvet yıkabilir, fakat yapamaz. Gündüz kandilini hazırlamayan, gece karanlığa razı demektir. Karnı açlardan ziyade, kalbi açlara acırım.”
İkinci cümleyi hafifleterek, diğerlerini aynen aldım köşeme…

Aslında ilk aklıma geleni en sona bıraktım. Her şeyden önce aklıma, Rab'bimin kutsal sözleriyle Hazreti Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin onları aktarışı gelir.
"Üç kişi vardır duaları reddedilmez.
1- Adil imam (Devlet başkanı)
2- İftarını yaptığı zaman oruçlu
3- Zulme uğrayanın duası...
Allah; (Mazlumun) duasını bulutların üstüne çıkarır, onlara sema kapıları açılır ve Allahu Teâla Hazretleri şöyle buyurur:
İzzetime yemin olsun! Vakti uzasa da, duanı mutlaka kabul edeceğim!."
Halk bu sözlerin neresinde yer alır, siyasetçiler neresinde?
Allah hepimizi böyle bir gelecekten korur inşallah!

İnsanların; uzun yıllar boyunca “En iyi Müslüman benim, en doğru benim, en adaletli de ben” tavırlarını yansıttıktan sonra vardığı yere bakıp, neler yaptığını kantara taşıması gerekmez mi acaba?
Müslüman ne demek, adaletin anlamı ne?!!!

15 Kasım 2006 tarihli Vatan gazetesinin on dokuzuncu sayfasının sol alt yanında bir haber var. Ülkem Türkiye’nin sayın başbakanı; “Acaba bugün ülkem için ne yaptım, buna gayret gösterelim” demiş. Fakir fukara ile garip gurebadan dem vurmuş. Sözlerine kulak vererek bugün; ülkemdeki fakir fukara, garip gurebanın mutluluğu için bazı kafaları düşünceye itmesi dileğiyle bu yazıyı yazdım. Bu yazı aynı zamanda çok sevdiğim ülkemin bugünüyle geleceğine küçük de olsa bir katkı yapma amacı taşır.
Dilerim siyasiler de fakir fukara, garip gureba üretmeyi bırakıp insanların haklarını teslim eder, normal görevlerini yerine getirip “Ben de bugün ülkem için şunları yaptım” der.







Not: Fakir fukara belli bir şekilde dilimize yerleşmiş. Haberde Başbakan'ın sarfettiği belirtilen garip ve gureba ise birlikte kullanımı olan sözcüklerden değil. Gureba garibin çoğul hâli... Buna rağmen bunları, haberdeki orijinal yazılımıyla aktarmak zorunda kaldım. Tabii orada yanlış kullanılan guraba sözcüğünü gureba olarak düzelttikten sonra…











Günay Tulunİlk Yayınlandığı Yerler

Yazarlar ve Ozanlar
Türk Edebiyatı
Kent Haber
Edirne P.
İlk Yayın Tarihi
18.11.2006

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN