Oysa, acı bir gerçektir bu.
Bir gün, sırası gelirse bu katliamların en ünlülerini saymak isterim size.
Altında hep aynı imzaları görünce ne diyeceksiniz, onu da duymak isterim.
Soykırım gerçek olmasına gerçektir de yapanla yapılan arasındaki fark, ekvatorla kutuplar arasındaki fark kadar saptırılmıştır.
Dünyaya bunca yıl anlatmaya kalktık, beceremedik.
Yöntemlerimiz hem acemice hem de yanlıştı.
Ermenilerin de hakkını vermek gerek: Gerçeği masalla o kadar çok değiştirdiler, akılları o kadar çok tütsülediler ki soykırımda onlarla ortaklık yapanların bugünkü torunları bile Ermenilerin masumiyetine inanır oldular. Hem bizdeki hem de dünyadaki çıkarcılarsa Ermeni örgütlerinin ceplerine koyduğu paraların aşkıyla Ermeni yalanlarının borazancıbaşı oldular.
Çevremizin hainlerle dolduğunu, hatta içimize kadar sızdıklarını anlatabilmişimdir umarım. Bu nedenle şöyle derinden silkelenip dünyanın üstüne saçma sapan savlarla gitmeden, kendi aramızda yapalım ilk tespitlerimizi. Bilmeyenler doğruları öğrensin önce. Halkımıza ve dünyaya elbirliğiyle öğretelim doğruları. Ermeniler gibi yaygara etmenin haklılık getirmeyeceğini, yalanın da gerçeği sonsuza dek örtemeyeceğini anlatalım onlara...
Ermenilerin soykırımı neden en aşağılık neden en adi neden en ahlaksız kitle katliamıdır, bilir misiniz?
Komşu, komşuya; sevgili, sevgiliye; ortak, ortağa; dost, dosta karşı yapmıştır da ondan.
Bir düşünün, bir hayal edin. Akşam aynı sofrayı paylaşıyorsunuz. Sabah sizi, çocuklarınızı, karınızı, ananızı, babanızı, kardeşlerinizi parçalıyorlar. Gebelerin karınlarını yarıp içindeki varlığı çıkarıp top oynuyorlar. İnsanları canlı canlı toplu mezarlara gömüyorlar. Evlere, camilere doldurup yakıyorlar. Allah aşkına durun, gözünüzün önüne getirin bir. Size, ailenize yapıldığını düşünsenize bunların.
Ermenilerin, saptırarak sık sık gündeme getirdiği bu soykırım; içlerinde bir damla insanlık kalmışların bile korkunç saydığı bir olay, şaşkınlık yaratacak bir ders konusudur. Müthiş bir ihanet belgesidir ayrıca.
Osmanlı'da "Sadık Tebaa" diye anılacaksınız, diğer gayrimüslim kökenlilerle birlikte tüm ticareti elinizde tutacaksınız, paşa olup devlet idare edeceksiniz, sonra... Ya sonra?
Sonrası ne olabilir ki? Komşunuzu keseceksiniz. Yollara çıkıp işgal ordularına alkış tutacaksınız. Komşularınızdan öldüremediklerinizi uyduruk suçlarla ihbar edip astıracaksınız.
Milyonlarca Ermeni katledilmiş. Rakama bakın.
Hani bir öykü vardır. Adama yirmi beş kuruş bahşiş vermişler. Az bulup almamış. Eve gidince on lira olmuş anlattığı. Derken yıllar geçmiş enflasyonla birlikte rakam büyümeye başlamış. Milyarlara çıkmış sonunda...
At martini at, Debreli Hasan dinlesin.
Osmanlı Devleti'nde Ermeni nüfusu ne zaman milyonlar olmuş.
Neyse! Osmanlı bunlara isyancı demiş, hain demiş, göçe zorlamış. Aklı verenlerse Osmanlı Erkânıharbiyeiumumiye Reisliği'nin en üst katındaki ikiyüzlü Almanlar. Adamlar her şeyde ikili oynamışlar ama verdikleri karar bu kez doğru. Çünkü yaşanan olaylara uygun. Üstelik yapılması en akılcı iş. Ne yapsaydı Osmanlı, bıraksaydı da geride kalan tüm halkına da soykırım mı uygulansaydı?
Yok yok, en iyisi madalya verip başına sultan yapsaydı soykırımcıları.
En şaştığım da nedir bilir misiniz?
Kürt kökenli, ilim tahsil etmiş olması gereken bir avukat, "Türkler, Ermenilere katliam uyguladı" dedi geçen gün. O sözleri, sırf Türklerle cebelleşmek moda oldu diye söylediği belli. Bu abuk sözler, soykırım kurbanı akrabalarının kemiklerini de sızlatmıştır mutlaka...
"Hey, avukat! Sen hangi gezegende yaşıyorsun? Adamların kestiklerinin neredeyse tamamına yakını Kürt ve Türk. Vazgeçtim Türk kurbanlardan, bari Kürt kökenli olanlara sahip çık!"
Ermeniler konusunda yazılacak o kadar çok şey var ki!..
Biz yine geçmişe dönelim.
Olayların başlatıcısı, Osmanlı topraklarında gözü olan ve suçlu eşkıyaların taktiğiyle hâlâ sürekli olarak "Ermeni Meselesi"ni fırına süren Fransa, Amerika, İngiltere ve Almanya gibi ülkelerdir.
Hani şu, soykırım yapmayı meslek edinmiş dört ülke!
Ermeniler aracılığıyla soykırıma uğrattığı yüz binlerce yurttaşımızın kanını; elinde, dilinde, kalbinde taşıyan üç silahşörler! (*)
Diğer yardakçılarını da unuttuk sanmasın kimse... Örneğin, egemenlikleri altına aldıkları bölgelerdeki Ermeni vahşetini görmezden gelip bir şey olmamış gibi davranan Rusya gibilerini!
Aslında bu konu, bir iki yazıyla geçilecek türden değil.
Ne yazık ki okuyucunun sabrı ve zamanı kısıtlı.
Devletimi yönetenlerin yerinde ben olsam; Ermenilerin insanımızı öldürdüğü her il, ilçe ve köye; bıkmadan, usanmadan Ermenilerin yaptığı soykırım için anıtlar dikerdim. Tüm turistik bölgeleri de bu işin içine katar, en çok ziyaret edilen meydanları seçerdim. Bugün onları okuyacak sekiz, on altı yaş arasındaki çocuklar on yıl sonra on sekiz, yirmi altı yaşlarında olacaklar. Gerçeklere aşina, gerçekleri bilen olarak...
1980'li yıllardan bu yana söylediğim, hatta TBMM'ne mektup ve faks yoluyla gönderdiğim bu önerinin gerçekleşmesi; hükûmet, vekil, bilim insanı ve sivil toplum örgütlerimizin yapmadığı ya da yapmaktan kaçtığı aydınlatmayı sağlar.
Sonrasını da Ermenilere bırakırız. Biraz da onlar düşünsün.
Ermeniler, işbirlikçileriyle birlikte her yere iftira anıtları dikiyorlar.
Hatta, o devletlerin koruması altındaki elçilerimizi öldürdükleri yerlere de.
Siyasetçiler, Bilim İnsanı Unvanını Taşıyanlar, Gazeteciler, Yazarlar, Toplumun Öncüsü Konumundakiler; Sizlere sesleniyorum! Bazı beklentiler uğruna, ülkenizin üzerine yapıştırılan bu ahlaksızca iftiraları kabullenmenin ya da kabullenir görünmenin, "Olmuş ama şöyle olmuş da ondan böyle olmuş" gibi garip ifadelerle savunur gibi yapıp da doğrulamanın yararı değil, zararı var bu meseleye. Sahte aydıncılık, sahte bilgiçlik taslamayın lütfen!
Önce araştırın, öğrenin!
İşte o zaman, fikir sahibi olmanın ne demek olduğunu sizler de anlayacaksınız.
Ermeni iddialarını destekleyici her eser, uzun yıllar sonra yazılmış ve içi yalanla doldurulmuş hayali anılardan ibarettir. İşin komiği, yazanlardan bazıları bunu itiraf da etmiş. Yani, para karşılığı kalemlerini kiraladıklarını açıkça söylemişler. Bu çirkin insanlar, masum bir ulusa yaptıkları kötülüğü fark etmemiş olabilirler mi? Olmamalarına imkân yok. Olsalar da olmasalar da bir şey değişmiyor zaten.
Para her şeyin önünde çünkü...
Kazanç; doymayan gözün, kalemi satılık herkesin ana felsefesi.
Ermeniler aslında çok komik.
Olay ortaya çıkınca da ne kendileri ne de yaygaracı dostları özür dilemeye teşebbüs bile etmediler.
Her zaman olduğu gibi, o yalancıların başını Yunanistan, Fransa ve Amerika çekiyordu. Kanada'da sık sık aralarına sarkma yapıp üzerindeki karların masumiyet simgesi olmadığını gösteriyordu herkese...
Gidi insanlık maskaraları, gidi komedyen katiller sizi.
Ya Rusya?.. Rusya'ya ne demeli?
Tablo kendi müzesinde olmasına rağmen tüm Ermeni olaylarında yaptığı gibi, Türkiye'nin haklılığına karşı "Gör, Duy, Sus"u oynadı.
Bizler...
Evet, bizler! Arşivlerimiz ve vicdanlarımızla tertemiz karşısındayız dünyanın.
Hem insanlığa hem de Yüce Yaratan'a karşı.
İnsanın tekrar tekrar hatırlatası geçiyor içinden:
"Bir de aramıza karışmış o aşağılık saptırıcılar olmasa!.."
Silahşörleri"nde dört kişinin öyküsü anlatılır.
Günay Tulun
İlk Yayınlandığı Yerler
Yazarlar ve Ozanlar
Türk Edebiyatı
Kent Haber
Edirne P.
İlk Yayın Tarihi
14.12.2004