Konu Tarih Olunca [Günay Tulun]

Konu tarih olunca konuşuruz hepimiz.
Geçmişin gizemi içine gömülmüş olayları aydınlatamasak da ortak konumuzdur Tarih!
"Bak Şu Bizim Cengiz'e" yazısından sonra inanılmaz sayıda elektronik mektup aldım. Bunların büyük kısmı Türk Edebiyatı okurlarından geliyordu ve genelde çok olumluydu. Yine de mektuplarda yer alan, "Bilim ve bilimselliğin yanlış tarifleriyle bilimsel tartışmalarda olmayacak tuhaf iddialara" bakarak bir şeylerin düzeltilmesi gerektiği kanısına kapıldım.

Farklı da olsa hararetle savunulan fikirlere alıştık. Belki de tartışmanın güzelliği burada. Fikirleri sonuna kadar savunmak! Doğaldır ki onların doğru olmadığını anladığımız yere kadar. Kısaca bağnazlık yok. Hepimizin aynı görüş, inanış ve bilgide olması beklenemez. İnsan doğasına aykırı bu. Yalnız; bilgi, inanç ve görüşlerimizi de saklamamak, ortaya çıkarıp paylaşmak zorundayız. Hepimiz birbirimizden yepyeni bilgiler alıyor, doğruluğunu araştırıyor, deniyor, kabul ya da reddediyoruz. Bağnazlık ne kadar yanlışsa her önüne koyulanı hemen kabul etmek de o kadar yanlış.

Mektuplar gelmeye devam ederken aynı yazı bir internet sitesi tarafından da yayına verilmez mi!.. Birdenbire, nedenini anlayamadığım bir şekilde "Cengiz Türk'tür, değildir" tartışması kopuverdi. Bu sefer yorumlara da sıçradı kapışma. O yazıda Cengiz'in Türk ya da Moğol olduğu hakkında araştırmacıların veremediği hükmü ben de vermediğime göre bu tartışma neydi? Sonunda anlaşıldı. Yorumculardan birkaçı düşüncelerine ters düştüğü için yazıyla diğerleriyse birbirleriyle tartışıyor ve bunu yazımın aracılığıyla yapıyorlardı.

Bana karşı çıkan üç kişiden biri, "Bağnaz olma, yalnız herşeyi de hemen kabul etme; şüphelen, araştır, dene, sonra kabul ya da reddet" şeklinde özetleyebileceğim düşüncelerime itiraz ediyor ve "Cengiz kesinlikle Türk değildir" diyordu. Yani itirazı bilimselliğin öz yapısınaydı açıkça. Bir diğeri, "Ordu teşkilatlanması Cengiz'in değil, Mete Han'ındır" diyordu. Oysa yazımda asıl vurgulamak istediğim, on binlik kıtalardı.
Sonuncusuysa "Cengiz zalimdir. Zalim adamın uygarlığı, kültürü ve yasası olmaz" diye veryansın ediyordu. Oysa tüm çevremiz, zalim milletlerin bıraktığı uygarlık abideleri, kültürlerini anlatan belge ve yazılı hukuklarıyla çevrilmiş. Çevrilmiş de bunu aklının bir köşesine not eden kim? Bir de okuduğumuza dikkat etmeyi öğrenebilsek!

İşin acı, çok ama çok acı yanı neydi biliyor musunuz? Bu üç kişiden ilki ilköğretim, sonuncusuysa lise öğretmeniydi. Her ikisinin öğretmenlik konularıysa "Tarih"ti maalesef!.. Bu gerçek kahretti beni...

Hoşgörü tanımayan o ünlü "Cengiz Yasaları", çok sayıda kavmi tutkal gibi bir arada tutmuş ve bazı atılımların temel taşını oluşturmuştur. Her toplumun kendine has bir uygarlığı var. Yani, uygarlık dediğimiz şey yalnız yüksek toplumların eseri değil. En yabani, en ilkel bir klanın da kendine has uygarlığı, kendine has kültürü olduğu gibi... Bugün kullanılan " Kültürlü insan, uygar insan " kavramıyla ilgisi olmayan bir olgudur bu.

Yaşadığımız günlerin göçebe toplulukları bile; sert, korkusuz, her türlü kaba kuvvete başvuracak yapıda. Onların da kendilerine özgü ahlak anlayışı var. Bu anlayış bize tuhaf, yabansıl gelse de gerçek bu... Tarihte de bugünden farklı olmadığını gördük. Her göçebe toplum, sert tabiatıyla yerleşik toplumları sarstı. Bazen onlara hâkim oldu. Önce yeni bir şeyler öğrendi. Sonra o yere bağlanmaya başladı. Kök salmanın nimetlerini elde edince göçebelikten yerleşik topluma geçti. Sonunda yeni bir göçebe dalgası onları da silkeleyip derinden sarstı. Tıpkı kendilerinin de diğerlerine yaptığı gibi. Eden bulur misali, kısır bir döngü sanki...
Cengiz İmparatorluğu da saldırdı, yıktı, ezdi geçti ama öğrendi.
O bilgilerden sonra, her şeyin aynı kaldığı söylenemez. İnsan doğasına, eşyanın doğasına aykırı olur bu. Çünkü, Cengiz'in ölümünden sonra da devam eden fetihler, bambaşka uygarlıkların tanınmasına yol açtı. Her tanışmanın ardından, elde edilen yeni bilgiler kullanım alanına aktarıldı. Zaten bunun tersini beklemek de olanaksız. Bazen kötü işlerin iyi sonuçları da oluyor. Hiç hoşlanmasak da...

Konumuza dönersek; Cengiz CNN'li kardeşimizin dediği gibi basit bir lider değil, bir devi ortaya çıkaran imparatordur. Asıl konumuz bu. Böyle de biline...

Günay Tulun
İlk Yayınlandığı Yerler
Yazarlar ve Ozanlar
Türk Edebiyatı
Kent Haber
Edirne P.
İlk Yayın Tarihi
11.12.2004

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN