Okunmaması Gereken Sıkıcı Bir Soykırım Yazısı [2] [Günay Tulun]

Nihayet geldik “Mavi Kitap” denen soytarılığa.
Masterman Bürosu’nun tümüyle uyduruk belge ve şahitlerden faydalanarak yaptığı bir kitap. Yani şu İngilizler ne büyük millet. Hayaletleri şahit yapacak kadar büyük hem de…
Neyse İngiliz “Yabancılar Ofisi” bu kitabın içeriğine karışmayacağını, doğruluğuna inanmadığını daha o zaman yetkililere bildirmiş.
Bildirmiş ama, konu önemli ve emir büyük yerden. Bir mavi kitap serisi icat edip propaganda kitabı faslından basıvermişler.
Kitaba; Amerika’daki Ermeni Komiteleri, Tiflis’de yayınlanan Horizon, Londra’da yayınlanan Ararat, New York’da yayınlanan Gocnak ve Marsilya’da yayınlanan Armania Gazeteleri kaynak olmuş. Hepsi Ermeni asıllı, hepsi uydurulmuş haber.
İşin en acı yanıysa "Arnold Toynbee" gibi birinin bu faaliyette görev alması. Toynbee daha sonraları "Türk Düşmanı Vikont James Byrce'in büyük desteğini gördüğünü, 'Dr. J. Lepsius'un Gizli Raporu' kitabının sahibi Alman papazı Dr. Johannes Lepsius gibi, kendisinin de düzenbaz Morgenthau'dan çok yararlandığını" açıklamış ve "Centilmenlik dışı bir görevdi", "Hükûmet bilgim dışında propaganda amacıyla kullandı" itiraflarını yapmıştır.
Toynbee bu çirkin görev nedeniyle kendi vatandaşları tarafından da aşağılanmış, kendisine "Propagandacı" sıfatı yakıştırılmıştır. James Reid Morgan "Atrocity Propaganda 1914-19" adlı eserinde onu yerden yere vuran sözler sarfetmekte ve bu çirkin kitabın tümüyle düzmece rapor ve bilgilere dayandığını anlatmaktadır.
"İngiltere'nin Vahşet Propagandası" adıyla bilinen bu tür ahlak dışı eserlerin baş yapıtı, 1916 yılında yayınlanan ve adına "Mavi Kitap" denen bu şerefsizlik anıtından başka bir şey değildir.
Millet harıl harıl iftira makaleleri, iftira kitapları yazarken, katiller sürüsü dışında kalan Osmanlı Ermenileri, Ermeni Milletvekilleri, Ermeni Paşaları ayaklarını uzatmış keyif çatıyor, nargilelerini tüttürüyorlardı huzurla.
Vizontele’nin Deli Emin’i bütün bu olanları duysaydı; “Ihhı” der güler, "Bak şu işe" der, yine gülerdi herhâlde...

İyi güzel de hep başkaları mı suçlu?. Aylar önce Türkiye hakkında bölücü sözler yayınlayan Los Angeles Türklerinin sitesine gönderdiğim bir yazımdan alıntı yaptığım bir iki cümleyle cevap vereyim buna.
“.........Eğer birbirimizle bu kadar uğraşmasaydık, birbirimizin gözünü çıkarmaktan bu kadar hoşlanmasaydık bunlar gelir miydi başımıza. Biz; vekili, hükümeti, bilim adamı velhasıl tüm insanıyla umursamaz bir gaflet içindeydik. Peki ya sizler. Sizin gibi ülke dışında yaşayan Türk Vatandaşları, ya sizler!
Bir avuç Ermeni kadar olamadınız. Onlar sizlere örnek olacak hareketler sergiler, örgütlenip birlikte güç oluştururken, sizler bölünüp birbiriniz ve ülkeniz aleyhinde klikler oluşturdunuz.
Bu, AB içinde yaşayan insanlarımız için de geçerli.
Bizimkiler sayıca fazla olsa da Ermeniler örgüt kurmakta, birleşip birlikte hareket etmekte ne kadar yetenekli olduklarını gösterdiler her yerde..
Yazık, onların yüzde biri kadar olup ülkemizin problemlerine sahip çıkmadınız. Bundan kaçtınız hep...
Türkiye'de basınımız ve yöneticilerimiz yüzünden bu tür haberleri öğrenmekte ya geç kaldık ya da hiç duymadık bile.
Sizlerse olayların yaşandığı yerlerde, olayların nereye uzanacağını görecek kulelerdeydiniz.......”

Bu olaylar neden oldu?
O günkü dünya düzenine göre Ermeniler; Rus, Fransız ve İngilizlerin müttefikiydi. Sarıkamış olayından sonra çekilmeye çalışan Osmanlı Ordusu’na ihanetleriyle büyük zayiat verdirmişlerdi. Tehcir hareketi yapılırsa bu müttefik kozu ortadan kalkacak, İngiliz ve Fransızların daha çok öz evladı savaşa gidecekti. Bu nedenle tehcirin yaptırılmaması şarttı.
Osmanlı ise bilindiği gibi Almanlarla müttefikti. Amerikan Halkı o sıralarda Almanlara karşı büyük bir sempati besliyor, dolaylı yoldan bu sempati Osmanlıya kadar ulaşıyordu. Amerika'nın Almanya’ya desteğini engellemek ve İngilizlerle Fransızların bulunduğu safta yer alması için gereken neydi? Tehcir hareketi nasıl engellenecek, Ermeniler aynı safda nasıl tutulacaktı?
Hindistan ve çevresindeki Müslümanlar Osmanlının yanında savaşmak istiyordu. Onları engellemek için de bir yol bulunmalıydı.
Tehcire lâf edemiyorlardı. Çünkü kendileri bu metodu sıkça uygulamıştı.
Bir senaryo yazmak şart olmuştu artık.
İşte bu senaryoyu, İngiliz ve Fransızlar birlikte yazdılar.
“Osmanlılar tehcir hareketi adı altında katliam yapacak, Ermenileri öldürecekti”. Soykırım yapma becerilerini ispatlamış bu devletler, Osmanlıdan bunun hesabını soracaklarını, katliamı yapanları suçlu olarak yargılayacaklarını duyurdular dünyaya...

Bir de nüfus masalı var.
Ermenilerin 1914 yılında Venedik`te bastırdıkları harita ve tablonun içeriğinde Osmanlı Asyası'nda yaşayan Ermeni nüfusu 1.200.000 olarak gösterilmiştir. Bastıran kim, kendileri...
Bu rakam soykırım iftirasının yaratıcılarından Fransızlara göre 1.015.800, ortakları İngilizlere göreyse 1.300.000`dir. Morgenthau düzenbazıysa Ermeni kâtip ve tercümana yazdırdığı kitabında, altı yüz bin Ermeni`nin öldürüldüğü masalını yazarak Ermeni nüfusunun bir dağ gibi görülmesini amaçlamıştır.
2005 yılındaysa bu kez Orhan Pamuk adında bir kitap yazıcısı ortaya çıkmış ve Morgenthau'ı da geçen bir skora imza atarak adından söz ettirmiştir. Pamuk; nerden geldiği belli olmayan bir ilhama dayanarak, önce 1.500.00 den başlamış daha sonraysa Türklerin 1.000.000 Ermeni`yi öldürdüğünü postulat haline getirip dünyaya duyurmuştur. Böylece tarihte arzuladığı yere hiç kimsenin yardımı olmadan, yalnız kendi çabaları sayesinde oturma imkânına kavuşan Pamuk, espri olduğuna inandığım bir habere göre, bundan sonraki tüm kitaplarını Ermenice yazmayı düşünmekteymiş.

Tehcir hareketi herkese uygulanmamıştır. Eli soykırıma değmemiş birçok Ermeni yerli yerinde kalmış, mesleklerini ve yaşamlarını rahatça devam ettirebilmiştir.
Türk Tarih Kurumu'nun saptamalarına göre, göçe zorlanan Ermeni sayısı 438.758`dir. Ermeni Bogos Nubar`ın Başkanlığı`ndaki Ermeni Delegasyonu`nun Fransa Dışişleri Bakanlığı Özel Yetkilisi Gout`ya 1918 yılında verdiği raporda belirtilen sayıysa 400.000 civarındadır.
Amerikan Büyükelçisi düzenbaz Morgenthau`ın anılarında, yani gerçekleri ifade ettiği bir yerde verdiği rakam da, biraz abartıyla yuvarlanmış olsa da bunlara yakındır.

Gelelim öldürüldüğü söylenen Ermeni sayısına.
Dediler ki üç milyon Ermeni...
Sonra vazgeçtiler, iki buçuk milyondu canım dediler.
Baktılar yine olmuyor. İki milyon demiştik canım, siz yanlış anladınız çark edişi.
Sonunda bir buçuk milyonda karar kıldılar.
Beyler müjde!
Ermenilerin yaptığı bu hesaba göre; o devirde dünya üzerinde yaşayan tüm Ermenilerden daha fazlası öldürüldüğünden, bugün dünyada bir tek Ermeni bile yaşamamakta ve "Ermeni iftirası" diye bir derdimiz bulunmamaktadır.
Müjdemiz; öldüğü söylenenler için değil, üstümüze iftira atacak kimsenin kalmamasından.
Osmanlı bu işi nasıl becermiş acaba?
Bence; mutlaka mezarlıkları sulayıp ölü Ermeni tarımı yapmış, dünyada ilk kez "meftadan mefta" üretimini gerçekleştiren bu dahice fikrin sahibi olmuşlardır.
İster misiniz şimdi bir takım Ermeni kuruluşları, bir takım devletler ortaya çıkıp "Osmanlı mefta tarımı yapmış, meftadan mefta üretmiş" diye haykırsalar. Kitaplar yazıp, fotoğraf yayınlasalar.
Olacağına bakın.
Ya olursa!...

İşte bütün hikâye bu.
İşte bugünlerde her şeye komplo teorisi diyenlere tarihten bir komplo dersi.
Önce soykırımı hayal ettiler, sonra da ilan.
İşte başımızdaki pislik bu.
Toplu mezarlar, doğru anılar, doğru belgeler, kısaca tarih bizden yana.
Masallar, yalanlar, düzmece belgeler, kısaca hayaletlerin hayalleriyse onlardan.
Bu konuya bir daha değinmem gerekirse, Ermenileri destekleyen devletlere ait resmi ve özel temsilcilerin gerçek fikir ve sözlerinden pasajlar vermek isterim size...

Bakalım, meclis dışa dönük hangi taktiği benimseyecek.
Yalnız onlardan bir ricam var. Hemen her soykırım yazısında yazdığım gibi.
Lütfen, her il ve ilçeyle soykırımın yaşandığı her yere birer “Soykırım Anıtı” dikelim. Özellikle turistik bölgelerden başlayarak. Bugün yararı az gibi görünse de yarın getirisi çok olacaktır bu anıtların.
Örnek mi istiyorsunuz? İşte Kıbrıs Halkı.
1974 öncesini hatırlayan kaç kişi kaldı aralarında…
Gelecek kuşakların ilgisi anıt kitabelerinde yoğunlaşırsa onların bir daha Ermeni Masallarından etkileneceğini beklemesin kimse…




Günay Tulun
İlk Yayınlandığı Yerler
Yazarlar ve Ozanlar
Türk Edebiyatı
Kent Haber
Edirne P.
İlk Yayın Tarihi
8.3.2005

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN