Bugün 27 Mayıs. Bildiğim kadarıyla ilk Türk otomobili "Devrim"in, gönüllere kor gibi düştüğü gündür bugün. Bu nedenle, ilk olarak otomobil tarihinden bir şeyler sunmak istedim size. Olabildiğince kısaltarak, küçük girişler hâlinde yapmaya çalışacağım bunu.
Niyetim: Bundan sonraki bir yazımda, örneğin 16 Haziran günü “Devrim” in macerasından söz edebilmek. Koca macerayı un ufak etmeyecek kadar özetleyebilme becerisi gösterebilirsem tabii. Dünyadan başlıyorum söze….
FIYT FIYTTAN İLK OTOMOBİLE
Motorla çalışan ilk otomobil 1862 yılında Etienne Lenoir tarafından icat edilmiş.
Böyle diyen dostlara göre; tarih de öyle der, aynen öyle yazarmış sayfalarında. Şuna dikkat etmek gerekir ki bu buluş ilk otomobili değil, motorla çalıştırılan ilk otomobili işaret etmekte…
Motorlu otomobilden önce de buhar gücüyle çalıştırılan tuhaflıkların caddelerde boy gösterdiği, insanları korkuyla sağa sola kaçırttığı görülmüş sık sık. Düşünsenize... Yolda "Fuyt, fuuyyt!" diye bağırarak giden lokomotif benzeri bir nesne. Fantastik bir filmden çıkmış gibi...
Korkuyla kaçışmaya gelince...
Cevabını verebilmek için, “Devrin insanlarının at, öküz ve eşek gibi canlıların koşulduğu arabalara alışık olduklarını” söylemek şart olur yazara.
İnsanlar hiçbir şeyin çekmediği bir aracın hareket ettiğini görünce inanılması güç bir olayla karşılaştıklarını sanıp bu mucizenin dehşetinden saklanacak delik ararlarmış delice…Dönelim Lenoir'a…
Ne yapmış da motorlu otomobili ortaya çıkarmış bu adam. Silindirin içindeki benzinin yanmasıyla çalışan küçük bir gereç icat etmiş. Hani "İçten yanmalı" tabir ettiğimiz motorlar var ya, işte onu. İlle de bir mucize aranacaksa bunu ön plana çekelim birlikte…
Çünkü; aradan yalnızca birkaç kısa yıl geçerken benzinli motorlar piyasayı, ilk motorlu otomobiller de zihinleri alt üst etmiş bir anda…
Halka satışı yapılan ilk otomobilse Karl Benz' in Mannheim’daki işliğinde üretilmiş. Üretim yılı 1885, satıldığı yılınsa 1888 olduğunu söyleyenler var. Üç tekerlekliymiş. Patenti alınan ilk motorlu taşıtmış üstelik.
ATSIZ ARABALAR
Kullananın rahatsız olmasını önleyebilmek amacıyla uzunca bir süre faytonları taklit etmişler otolarda. Bunun için o devrin faytonlarında kullanılan teknoloji, yani demirden üretilmiş eğimli yaylar kullanılmış…
Teknolojik benzerlik o kadarla da sınırlı değil tabii…
Hani “Atsız Araba" diye bir deyiş vardır ya!
İşte bu deyiş, sözünü ettiğim bu otoları en iyi anlatan isimmiş.
Aynı tekne biçimi, yüksekte oturan sürücü, koca koca tekerlekler.
Kısaca “Atsız Araba”…
En önemli farkı “Dıgıdık dıgıdık” yerine “Harrırık, hırrırık” şeklinde ses çıkarmasıymış. “Atsız Araba” düşük hızlı, hafif tekerlekliymiş.
Arabanın ortasına yerleştirilmiş bir dümen yekesiyle seçilirmiş istenen yön. Ortasında dedim ya, bugün yollarda gezinse ne kadar gülen çıkar, kim bilir? Düşünsenize; aracın tam ortasında bir dümen yekesi ve pür ciddiyet yöneten biri. Gülmekten yerlere yatar, kalkamazdınız bir daha...
Bu otolar; bir yokuşa gelince hızla giriş yapıyor, ama hız düşmeye başlayınca durma noktasına gelip geri geri gitmeye başlıyormuş. Yani yokuş çıkma özürlüsüymüş hepsi…
RAHATÇA YOKUŞ TIRMANAN İLK ARABA
1890'da Victoria marka bir araba çıkaran Benz, bu özürü ortadan kaldırmış. Tabii, uzun ve zahmetli çabalardan sonra. O koca tekerlekler daha yavaş dönmüş, yaptığı manivelayla da mevcut güce destek vermiş.
Sonuç: Yokuş sorunu sizlere ömür... Bir çağ daha atlayıvermiş otolar.
Ne kullanmış da bu işi becermiş derseniz; yaptığı bir basit kolun yardımıyla deriden bir kayışı küçük bir kasnağa sardırmış derim,Ben doğal olarak yetişemedim ama Velo tipi bir oto varmış. Zincir çekişliymiş.
Hani önden, arkadan çekişli falan derler ya!
Bu da zincir çekişlisi.
Tam 1894 yapımı bir Benz işiymiş…
İşte bu Velo’da dört adet kasnak varmış.
Üçü ileri, biriyse geri kasnağıymış adı...
Bu kadar iyi işlere imza basan Benz İşliği, büyüyüp fabrikaya dönmüş, öncü girişimlerle birlikte 1896' ya dek 130 oto üretmiş.
Araçlarda çekişin arka tekerlekler üzerine bindirilebilmesi için, motorlar genelde sürücünün bulunduğu yüksekçe yerlere monte edilirmiş. Bu alışkanlık, otomobilin arkasında bir yer keşfedilince değişmiş. Benz’in, o ünlü büyük silindirli motoru sürücü koltuğunun altına takılmış. Bu da yeni bir devrim olarak kabullenilmiş hemen. Araçtakiler, otonun ön kısmında yer alan ama öne değil geriye bakan küçük koltuklarda oturup hava basarlarmış çevreye. Bu da bazen komik kazalara neden olur, o basılan havaları söndürüverirmiş fıs fıssss!..
Bunun nedeni, sürücünün geride oturması ve yolcuların arasından yolu görmeye çalışmasıymış.
O dönemlerde otomobiller üç beygirlikmiş.
Eh, ben diyeyim saatte yirmi beş kilometre hız, siz beğenmeyip itiraz edin, olsun otuz… Hepsi o…
DIGIDIK DIGIDIKTAN OTOMOBİL ÇEHRESİNE
1900’lerde otomobillerin şekli değişmeye başlamış.
O eski “Dıgıdık dıgıdık” türü arabalar yeni bir görünüme bürünmeye başlamış kısaca. Hani o eskilerden bir araba görsek “Bu da ne?” diye tereddüt geçirirken, bin dokuz yüzlerdekini görünce “İşte, oto bu!” deriz hiç duraksamadan… Bu yeni yüzyılla birlikte, otomobillerin her şeyi değişivermiş hızla... Her an yeni bir buluş piyasaları dalgalandırıp etkilemeyi başarırken, ordular da savaş aracı olarak yüklü siparişler vermeye başlamış.O günlerden söz etmek gerekirse; "Artık o hantal, kullanımı zor, adına otomobil denemeyecek garip araçlar beşer, onar gözlerden kaybolup gitmekteydi" demek, en doğru anlatım şekli gibi geliyor bana.
Bu sözüm antika hayranlarını üzmek için değil. 1900’lerdeki çığırtkan satıcılarla reklamcıların gözüyle o günleri yansıtmaya çalışmamdan dolayıdır, inanın.
Yolları; Renault, De Dion Bouton, Panhard, Levassor, Oldsmobille Curved Dash gibi otolar arşınlamaya başlamış. Kimi Avrupa’dan, kimi de Amerika…
Derken; ünlü Auburn, Pontiac, Ford, Chevrolet, Rolls Royce, Cadillac, Buick, Plymouth, Dodge, Desoto, Opel, Volswagen ve daha yüzlerce marka otomobil sarmış her yanı.
FİYAKALI OTOLAR
1920'li yıllarda otolarda hız aranırken, 30'lu yıllara gelindiğinde gösterişli olma modası sarmış meraklıları.
30'ların otoları dev motorlu, gösterişli araçlarmış. Lüksleri, oturaklı oluşları ve hızlarının fazlalığı bu araçları gangsterlerle film yıldızlarının vazgeçemedikleri nesneler arasına sokuvermiş.
Örneğin; Auburn marka otomobillerde radyo ile golf sopalarının konmasına yarayan bir yer bile varmış. Otomobilin tavanı açılıp kapanabiliyormuş. Düzenli bir şekilde katlanan bu tavan yolcu koltuklarının arkasındaki madenden yapılma bir kapağın altına gizlenirmiş.
İki küçük oturacak yeri ve çok küçük bir bagajı olsa da yüksek ve geniş gövdesi, 6 metrelik boyuyla Auburn, insanları büyülemek için yapılmış sanki.
Tasarımcılığını Gordon Buehrig yapmış. Bu dev spor oto iki kişilikmiş.
Kamuoyuna ilk kez 1934'de takdim edilmiş. İlk gösterim anında dahi gövde yapısı nedeniyle büyük hayranlık uyandırmış. Fazla yüklemeli 8 silindirli motoru otoya son derece büyük hız gücü veriyormuş.
Her aracın deneme sürüşü o devrin en ünlü sürücülerinden Ab Jenkins tarafından yapılır, deneme anındaysa hız mutlaka 160 Km'ye çıkartılırmış. Bu yüzden satışa çıkarılan her arabaya, “Ünlü yarış sürücüsü Ab Jenkins tarafından 160 km hızla kullanılmıştır” ibareli bir plaket takılır ve gönüllere böyle sokulurmuş satın alma aşkı.
Böyle bir araca sahip olmak hattâ binebilmek için bile çok özel birisi olması gerekirmiş insanın. Tıpkı Marlene Dietrich gibi...
Yani ÇÖK kere ÇÖK ya da bizdeki yabancı hayranlarının ağızıyla VIP...
Ünlü film yıldızı Marlene Dietrich de Auburn kullanırmış o yıllar.
Otomobillerin mekanik tasarımında devasa adımlar atılmış Auburn sayesinde. Süspansiyon donanımı hızla gelişmiş. Lastiklerin dizaynı ve elektrik donanımı da öyle... Kullanım kolaylaşmış, emniyet ön plana çıkmış.
Tekerleklerin hepsiyle birden hidrolik fren yapma buluşu, dünyanın her yerine yayılmış uygulamada. Yine o yıllar Amerikalılar görkemde, Avrupalılar'sa karoseri işçiliğinde ustalaşmışlar zıtça.
Girilen tüm yarışları Avrupa yapımı otolar kazanırmış birer birer.
1936’da Avrupalı Mercedes Benz saatte 372 km hız yaparak o güne kadar ulaşılamamış bir hızı yollara döküvermiş aniden. Zaten otomobillerinin adına da “Rekor Aracı” adını takmışlar denemeden önce.
Aradan daha iki tam yıl geçmeden, bu kez saatte 432 km hıza ulaşmış Mercedes Benz. Yıl 1938 ve ulaşılan hız saatte 432 km.
2000’li yıllar için de ulaşılması zor bir hız değil mi bu?
EKONOMİ OKUMUŞ HIZLI ve ÇEVİK OTOLAR
Derken 50’li yıllar.
Devasa arabaların yanında özellikle Avrupa’nın küçük ama çok hızlı otomobilleri. Tam şehir içi yollara göre yapılmış küçük koşucular.
Derken 1960’ların 70’lerin gelişi. Yükselen petrol fiyatları… Ekonomik oto yapma zorunluluğu ve bugünlere ulaşan az yakıt sarf etmeye göre hazırlanmış otomobiller. Marka marka, binlerce değişik model…Bu otomobil şirketlerinin bir kısmı, Panhard-Levassor'da olduğu gibi bazen kendi markalarıyla bazen de birleşik markalarla üretmişler otolarını.
OTOMOBİL ÇAĞI
Acaba 1900’leri yanlış mı adlandırdık yüzyıldır?
Aslında, yaşanan o çağın gerçek adı, “OTOMOBİL ÇAĞI” olsa daha çok yakışmaz mı diğerlerine göre?
Bir düşünün, etrafınıza göz gezdirin yeniden.
Hâlâ çağlar üstü bir dorukta oturup, ışık saçmıyor mu bize?
Günay Tulun
Ozanlar ve Yazarlar Grubu
İlk Yayınlandığı Yerler
Ozanlar ve Yazarlar [Tumofilden Otoya]
Sistem Danışmanlık, Eğitim ve Organizasyon Yaklaşımları
İlk Yayın Tarihi: 27.05.1989
Otomobil Uçar Gider. Gider de!.. [Günay Tulun]
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.