Ermeni Nazistler, Ahlaksız Yandaşlar ve Uykudaki Türkler [Günay Tulun]

24 Nisan günü, Ermenilerin, yakın bir zamana kadar Türk Yurdu olan Erivan'da yaptıklarını izlediniz mi? Kinleri gözlerinden fışkıran; Türklere, Türkiye'ye en ahlaksızca küfürleri eden Nazizm sevdalıları işbaşındaydı yine...
Bayrağımızı yaktılar, üzerine çıkıp tepindiler.
Yanlış yerlere yönelttikleri kinleriyle utanmaz yalanlarını devam ettirip durdular.
Aslında kinlerinin yönelmesi gereken yerler; Amerika, İngiltere, Fransa, Rusya ve onların emellerine hizmet amacıyla kendi yurdunun insanını kesip biçen soykırımcı atalarıydı.

Ermenilerin yandaşları da Türkiye dahil her yerde organize olmuş bir birlikteliğin içindeydiler.
Türkiye aleyhine her kötülüğün arkasında olan; sanatçı, bilim insanı, gazeteci, yazar, iş adamı kisvesine bürünmüşler olay çıkartmaya çalıştılar ama neyse ki uyan olmadı onlara...
Oysa bu, Ermenistan'da ya da Ermenilerin yoğun biçimde yaşadıkları yerlerde olsaydı sonuç insan hayatını tehlikeye sokan bir eylemle biterdi.

Ya şu İHD denen "İnsan Hakları Derneği" için ne dersiniz?
Hani şu teröristlerin haklarını savunmaktan öte gitmemiş, yoksulluktan, işsizlikten, haksızlıktan yorulmuş hiç kimseye dönüp bakmamış olan o dernekten söz ediyorum. Allah bu derneğin yöneticilerine de bu derneğin taşıdığı adı ona yakıştıranlara da bu derneğin faaliyetini sürdürmesine izin verenlere de akıl, fikir versin.
Tekili yetmez tabii: Akıllar, fikirler versin.

Bir teze göre, Hitler'in fikir babası Ermenilerdir. Hatta Galiçya'da ağır yaralandıktan sonra, tedavi ve nekahet dönemlerini uzun bir süre Viyana'da geçiren bir Türk subayı, Hitler'e yönelik anılarında bu konuya da girer. O hatırat bugün, sözünü ettiğim subayın kayınbiraderi olan, günümüzün ünlü gazetecilerinden birindedir diye biliyorum*.
Orada, Hitler'le yapılan bazı görüşmelerden yola çıkılarak, çok net bir anlatımla
"Nazilerin komşu ülkelere yaptığı ani baskınlar, sıradan insanlara karşı işledikleri cinayetler ve uygulanan çok başarılı propaganda metotlarının; Ermenilerin, Osmanlı topraklarında Osmanlı Halkı'na karşı yaptıklarından esinlendiği yazılıydı.
Bir keresinde Hitler; "Üstün ve saf Alman ırkını tesis ettiğimiz andan itibaren, insan ırkının temiz kalabilmesi için çalışmaya başlamalıyız. Ermenilerin cahil köylüler gibi yaptıklarını biz ustaca yapacağız." diyebilmiştir.

Malum, Talât Paşa'nın Ermenilerce katli de onun, yani Hitler'in ülkesinde olmuştur.
Üstelik soykırım yaptığı Yahudilerin aslında Yahudi olmadığı, Yahudilerle aynı dini seçen Hazar Türkleri olduğu hakkında tarihî gerçekler mevcuttur.
İngilizlerin, "Açıklanması mümkün olmayan konular arşivi"ne rahatça girip çıkan ve İngiliz Hükûmeti adına gizli çalışmaları olduğu bilinen Arthur Koestler, bunu "
On Üçüncü Kabile-The Thirteenth Tribe" adlı kitabında çok güzel bir şekilde ifade etmiştir. Hatta bazı kaynaklara göre ölümü de bu gerçeği açıkladığı için olmuştur. Evinde uyurken, eşiyle birlikte zehirlenerek öldürülen "Koestlerlerin Olayı", tüm kanıtların insanı çıldırtacak bir rahatlıkla karartılması sonucu, polis kayıtlarına intihar olarak geçmiştir.
Bu sav, olayın nasıl gerçekleştiğini bilenler için trajıkomik bir rezalettir.
Hem de kitabın 1976 yılında yayınlanmasının ardından çeşitli tehlikeler atlattığının bilinmesine rağmen...

Politikacılar, eyyamcılar, uşak ruhlular, avantacılar şunu bilsin artık.
Ermeni'den asla ve asla Türkiye'ye, Türk'e dost olmaz.**
Şimdi bunu hatırlattım ya!..
Vatandaş kimliği taşıyan bir sürü çıkarcı, cahil, tarih bilmez tiplerle gerçek hainlerimiz köpürecek bana...
Kin ve düşmanlığını anayasasına bile yazmaya cüret edip bunu tüm dünyaya ilan eden bir ülkeden, Türk düşmanlığıyla ayakta duran bir diyasporadan daha ne beklenir ki?
Özgürlükçü, demokrat, hak hukuk savaşçısı kılığına bürünüp yatırımlarını Türk düşmanlığıyla yapan bu kuzu postlu kurtlar; benim için, hainin "Ben buradayım!" diye bağırıp yüzsüzce el sallayan türünden.
Lütfen Ali Kemal'le kıyaslamayın bunları...
Ali Kemal toy çocuk gibi kalır yanlarında.
Hem derler ki "Ali Kemal'in de kendine özgü vatan sevgisi vardı".
Peki ya bunların?

O sevginin, bu insanların gönüllerinde yer bulamadığı o kadar açık ki!

Bugün, Ermenilerin her oyununda Türkiye düşmanlığı yapan bir kısım Kürtler!
Merak etmeyin! Hele Türklere karşı zaferi pekiştirsinler, sırayı size de getirecekler.
Çünkü ders kitapları, isyan ettikleri devletin sahibi olarak Türkleri hedef almış ama onlara en büyük kötülüğü sizlerin yaptığını anlatıp duruyorlar.
Çünkü Ermenilerin, müşterek atalarımıza karşı yaptıkları vahşetin, katliamın, soykırımın karşısında intikam almaya gayret eden yalnız sizler oldunuz. Yaptıklarınız onların yaptıklarının yanında teleskopla görünebilecek düzeydeydi ama bu bile onların hedefleri içine girmenize yetti. Ermeni televizyon ve radyolarını takip edin, geleceğin sizler için de ısıtıldığını öğreneceksiniz.
Çünkü özel konuşmalara kadar inen şu: Tehciri Türkler yaptı ama öldürenler Kürtlerdi.
Bunu ispatlamak için de düzmece makaleler yazıp internet üzerinden dünyaya salıp duruyorlar.

Tıpkı Türkler için yaptıkları gibi...

Sanki Dicle'nin kıpkırmızı akma nedeni Ermeniler değilmiş gibi...

Şu sıralar, sizin de yardımlarınızla birincil düşman Türkiye'yle işlerini bitirmek üzereler.
Sıra pek yakında ikincil olarak gördükleri sizde...
Sizler aklınızı başınıza toplayın, şimdiden tedbirinizi alın da demeyeceğim. Çünkü sizlerin de yeni düşmanınız, aşağılamak amacıyla T.C. olarak telaffuz ettiğiniz, öz vatanınız Türkiye'dir, biliyorum.

Küçücük bir hatırlatmam var. Direkt olarak, BDP'li bir milletvekiline...
"Osmanlının, Hamidiye Alayları kurdurup Kürt çapulcuları Ermeniler üzerine saldığını, onların da Ermenileri öldürdüğünü" söylemişti ya!
Ya kendisi doğru konuşmuyor ya birilerinden duyduğu bir yalanı yalayıp yutmuş, şimdi de onu dillendiriyor. Her iki hâlde de tarihten hiç mi hiç anlamadığı açık.
O olaylar başladığında hangi Hamidiye Alayı varmış?

Kuruluş fermanı bile 1890 yılı Kasım ayı ortalarıdır ve o tarihten çok çok önceden beri Ermeniler; başta bölge halkı olan Türk ve Kürtler olmak üzere Osmanlı Halkı'na karşı soykırım yapmaktadır.
Türkiye'nin soykırımcı olduğunu herkese duyurabilmek için, kendi atalarına da çapulcu demektedir.
Bay vekil daha neler bildiğini söylese de bizler de öğrensek!

Ya Obama'ya alkış tutan T.C. uyruklulara ne dersiniz?
En başta Başbakan... Hayret etmemek mümkün değil. Adam söyleyebileceği her şeyi söyledi. Daha ne söyleyecekti ki? Zaten yakamıza taktığı soykırımcı yaftasını, soykırım kelimesiyle de telaffuz etse ne olur etmese ne? Bir buçuk milyon Ermeni'yi öldürmüşüz.
De get len! Seni cahil iftiracı seni...

Adam kafasında bitirmiş işi...
Bizimkilere de onu korumak düşmüş. Neymiş efendim?
Adam soykırım dememiş.
Demekten beter etti ama şuna inanın: O kelimeyi söylemedi diye ne çok taviz alacak, izleyin. Sen zayıf sen korkak sen dalkavuk yöneticilerle yönetilirsen gelen sopalar seni, giden sopalar... Dünya üzerindeki hâlimiz budur şimdi. Güçlü yöneticilerimiz olsaydı, bu milletin başı eğik dolaşır mıydı bugün!
Bunun gelecek yılı, gelecek yılın da gelecek yılı var, beyler.
İdrak edemiyorsunuz diye söylüyorum, yazın bir kenara...

Yazın da bari bu kez tedbir alabilecek basireti gösterin biraz...


Kürtler, intikam ateşiyle yanıp tutuşurken haksız mıydı?
Öyle bir şey demedim. Diyemem de...
Ermenilerin dün yaptıklarını gördükten sonra bunu nasıl söyleyebilirim ki?
Gözlerindeki kin, Anadolu'da yaptıkları soykırımdan alıp Hocalı'ya götürdü beni. Karabağ'a götürdü. Yirminci yüzyılın ilk yarısında yaptıkları diğer Azeri Soykırımlarına götürdü.
Peki haklı mıydılar?
Onu da dinim, insanlığım açısından söyleyemem. Haklılar da diyemem.
Kanın kanla temizlendiğini kim ispatlamış ki?
Karşı taraf bunları anlamaktan yoksun bile olsa doğru, doğrudur.

Geçerli olan kural şu...

Eline silah almayan, bunu karşısındakine sıkmayan her insanın hayatı kutsaldır.
Kendisine bahşedilen dünyada, insan onuruna yakışır şekilde yaşayabilmeli herkes...
İsmini rahatlıkla taşımalı, dinini, dilini, milliyetini açıkça ifade edebilmeli ve onunla övünebilmelidir.
Buna karşı çıkanlar "Kur'an-ı Kerim'e" baksınlar. Orada "Allah'ın bizleri ayrı topluluklar olarak yaratması"ndaki hikmetin kutsal ifadelerini bulacaklardır.

Her zaman şunu söyledim.
Türkiye'de yaşayan herkes, her Türk vatandaşının sahip olduğu haklardan sorunsuzca faydalanabilmelidir. Bu hepimizin en doğal hakkıdır.
Benim için Türk vatandaşları arasında Türk'müş, Rum'muş, Kürt'müş, Ermeni'ymiş, Rus'muş diye bir kavram yok. Hepimiz aynıyız. Hepimiz aynı toprakta aynı zorluklar altında, geçici bir süre için gönderildiğimiz dünyanın konuklarıyız.
Ermeni Ermeni gibi Kürt Kürt gibi Rum Rum gibi Rus Rus gibi Alman Alman gibi yaşayabilmeli özgürce... Hem de göğsünü gere gere...
Garo Mafyan'ı alalım ele... Cumhurbaşkanlığı yakışmaz mı ona?
Bilgisi, birikimi, zerafeti ve diğer insani özellikleriyle yıllardır adayımdır benim.
Adil bir cumhurbaşkanı olacağına da adım gibi eminim.
Bir insan eline silah alınca vatandaşlık hakları da bitmeli onun için.
Türk'müş, Kürt'müş, Ermeni'ymiş hiç farketmez bu!

Yine dönelim konumuza...
Ağır Ceza Reisi olan aziz dedemin Ermeni, Türk, Kürt, Arap ayırımı yapmadan; masumların zarar görmemesi için, sarfettiği yiğitçe çabaları bilen biri olarak; konuşmak ve iyiyle kötünün ayırımını yapabilmekte sahte aydınlardan, hatta bağırıp çağıran Ermenilerden çok daha fazla hakkım var.

Hem de Orhan Pamuk adlı yalancıdan, onun izinden gidip bir şeyler kapmaya çalışan Elif Şafak gibilerden, Halil Berktay gibi tarih bilmeden tarih öğretmeye kalkan cahillerle kıyaslanmayacak kadar...

Dedem olaylar sırasında ağır bir hastalığa yakalanmasına ve doktorların tüm ikazına rağmen, sırf görevini terketmemek uğruna hastaneye yatamadığı için ölmüş. Dedemin ölümünden sonra İstanbul'a gitmek zorunda kalan babaannemle üç küçük yavrusu yani babam ve amcalarım; bulabildikleri üstü açık bir talikayla bin bir güçlük içinde, açlık, soğuk, dizanteri ve onlar yetmezmiş gibi bir de Ermenilerin ölümcül saldırılarıyla boğuşa boğuşa, yarısından fazlası ölüp giden bir kafileyle İstanbul'a varmışlar. Kendilerini koruyan insanın ailesine yapmaya kalktıkları işe bakın. Bu hainlik bu gözü kan bürümüşlük değil de nedir?

Çocukluğumda, Kemaliye kökenli birkaç Ermeni'nin, yalnız babama bir selam verebilmek için, yollarını değiştirerek bulunduğumuz yere uğrayıp dedemin, "ne kadar asil bir insan olduğunu, hiç milliyet ayırımı yapmadan herkese adil davrandığını" babama anlatışlarına şahit oldum.
İşin ilginç yanı; ailemizden tek kişinin bile Ermeniler hakkında tek kötü söz sarfetmemesiydi.
Bu gelenek yine devam ediyor.
Yalnız bu geleneği yaşayıp yaşatmak başka; yeri geldiğinde doğruyu, yalnız doğruyu, içine hiç yalan katmadan anlatabilmenin gerçeği başka...
Bu da çocukluk ve gençlik yıllarında birçok Ermeni arkadaşı olan bana düşmüş görünüyor.

Geçmişte yaşanan o olaylarda bütün Ermeniler mi kötüydü?
Yok canım! Kim diyebilir ki bunu?
Kötülerin yanında, Türkleri soykırımdan kurtaran birçok Ermeni vardı.
Hiçbir eyleme bulaşmamış Ermeni de...

Dönelim günümüzün Türklerine...
Onların öyle önemli bir hastalıkları var ki nasıl tedavi edileceğini bilemiyorum.
Tek umut, Ermeni iftiralarının, içimizdeki bu hastalığa karşı bir panzehir üretmekte olması...
Yavaş da olsa bir şeyler gelişiyor toplumda... Gelişiyor da bu uykudan, kandırılmaktan, saf yerine konmaktan ve bu rolü üstlenmekten ne zaman kurtuluruz dersiniz?

Aslında bende gittikçe artan bir şüphe var!
Vatanına sahip çıkan, kahraman diye anlatılan Türkler; başka topraklarda başka çağlarda yaşamış başka insanlar mıydı acaba?



*Adlarını; birinin kendisinden, diğerininse ABD'de
bulunan kızından izin almadığım için yazmadım.
**Tüm yazılarımda olduğu gibi, bu tür söylemle tariflenen
Ermenilerin T.C. vatandaşı Ermenilerle hiçbir ilgisi yoktur.

Günay Tulun

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN