Ermeniler, Akdamar Kilisesi'ni İstedi [Günay Tulun]

Yeni Mesaj gazetesinde okuduğum haberin başlığı şöyleydi:

"Akdamar’ı Temelli İstediler."

Adamlar dur durak bilmiyorlar. Habire suçluyor habire istiyorlar.
Önce insanlara soykırım yapıyorlar, sonra "Koşun! Bana soykırım yaptılar." diye çığlık üstüne çığlık atıyorlar. 
Alttan alıyorsun, elini uzatıyorsun; "Bak gördünüz mü bu suçluların davranışı, ne o el uzatmakla geçmişi temizleyeceğini mi sandın." diyorlar.
Benim gibi birkaç, evet evet sayıları parmakla gösterilecek kadar az, birkaç kişi doğruları yazınca da kızıyorlar. 

Yine Ermenistan yine çatlak sesler.
"Akdamar Kilisesi bize verilsin!"
Tabii ki bu ilk hamleler.
Zamanla uluslararası kamuoyu, verince parayı emrin olur diyen yazarlarımız, zayıf politikacılar falan derken o işi de hallederler.

AKDAMAR DA AÇILIMLA AÇILDI
Öyküyü biliyorsunuz.
Van Gölü'nün Akdamar adasındaki kilise, Başbakan tarafından, yeni "Açılım yıldızı" olarak işaretlenince, dört milyon lira harcanarak yenilendi.
Bana göre, başlangıçtan bu yana asıl amaç, kiliseyi dinsel kullanıma açmaktı. Kamuoyuna yansıtılan görüntüyse müze yapmak için yenileme...
Neyse öyle ya da böyle, sonuç olarak Türkler, müze olması için yıkımdan kurtardıklarını söyledikleri bu kiliseyi, Başbakan'ın kararıyla Ermenilerin kullanımına açtılar. Her yıl tekrarlanacak bir günlük kullanım içindi bu açış.
O bir günlük açılımın ilki de 19 Eylül Pazar günü gerçekleşti.
Binlerce Ermeni'nin katılımıyla yapılan gösterişli bir ayinle açıldı Surp Haç...

Açıldı da ne oldu?
Sümela'yı yanlış algılayan ya da bu açılımdan kendisine bir takım güçler vehmeden Yunanlıların, Ayasofya'yı istemesi gibi; Akdamar'daki müzeyi de Ermenistanlı Ermeniler istedi.

Türkiye tarafından yapılan hiçbir şeyden memnun olmamış görünmekte ısrar eden ve bunu, daima kendilerini haklı gösterecek bir bağırışla dünyaya ilan eden Ermenistan, yine aynı senaryoyu sürmüştü sahneye...

DERSİMİZ ERMENİSTAN'IN DAVRANIŞLARI
Ermeniler tarafından Türklere soykırım uygulanmasından sonra, aynı Ermenilerin, Ermenistan’daki Türk eserlerini yakıp yıkmalarına rağmen Türklerin dokunmadığı ve yakın zamanda da büyük masraflarla onardığı Akdamar'daki kilise, geçtiğimiz pazar günü yapılmasına izin verilen ayinle birlikte ibadete de açıldı.
Her yıl tekrarlanması amaçlanan bu ayin sırasında, Diasporasını da arkasına alan Ermenistan, düzenlettiği Türkiye aleyhindeki gösterileri, devlet kanalı ARM üzerinden tüm dünyaya yayıp yine mağdurları oynadı.

Ermeniler, yetkililerimizin beceremediği bu tür gösterileri başarıyla planlıyor başarıyla uyguluyorlar. Her zamanki gibi bu gösterilerini de “Yalana Dayalı Soykırım Anıtı”nda gerçekleştirerek, başarılarına başarı kattılar.
Önce, Akdamar’daki haçın kubbeye yerleştirilmeden tören yapılmasına şiddetle karşı çıktılar. Kınamanın doz ve şeklinin, önceden planlandığı açıkça belli olan gösteride; “Türkiye, kilisemizi bize ödünç verme”, “Türkiye, Akdamar bizim kilisemiz”, "Utanın!", "Türkler inkâra devam ediyor", “Türkiye, yükümlüklerini yerine getir” pankartlarının yanında, ağır hakaretler içeren dövizlerde yer aldı.

"Ermenistan Soykırım Müzesi" müdürü Hayk Demoyan; "Konu Türkiye tarafından propaganda aracı olarak kullanılıyor. Türkiye uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmeli. Ermenilere ait Akdamar Kilisesi'ni iade etmeli." cümleleriyle suç ve sorumluluğu her zamanki gibi Türk tarafına yıktı. 
Ermeni Davası Birliği Başkanı Giro Manoyan'sa "Türkler haç takıldı takılmadı karamboluyla asıl konu olan Akdamar'da 365 gün ayin yapılmasını gözlerden kaçırdı." dedi. 
Benim anlamadığımsa şu; bugüne kadar gittiğim Ermeni kiliselerinin hiçbirinde her gün ayin yapıldığını görmedim. Papazın kendi başına ettiği duayı toplu ayinden sayıyorlarsa ona diyecek bir şeyim yok.

ARM’nin haber programının devamında, kilisenin Ermeniler açısından önemi anlatılarak, ilgiyle izlenen ayinin yayını tamamlandı.

GERÇEĞİN TARTISINDA BAŞARILI OLAN KİM?
Yaptıkları soykırımın dışında, bir Türk yurdu olan Erivan’daki Türklere ait tüm eserleri yağmalayan; yağmalayamadıklarını yakıp, yıkan Ermeniler, asılsız taleplerle gündemi sürekli meşgul ederken;


Türklerde hiçbir yetkilinin aklına
- Türklere yapılan soykırımın hesabını sormak,
- Ermenistan’da yok edilen Türk mallarının tazminini istemek,
- Ermeniler, yakıp yıktıkları ibadethanelerimizi onarıp iade etsin demek,
- Soykırımı gerçekleştirenler aslında Ermenilerdir deyip haklılığın verdiği güvenle en az onlar kadar büyük bir patırtı çıkararak tüm delilleri dünyanın önüne sermek,
- Asala’nın katlettiği insanlarımızın hesabını sorup bedelini istemek,
- İçimizdeki menfaat düşkünlerinin, Ermeni yanlısı tutumlar sonucu attıkları iftiraların karşılığını, tazminat davaları dahil olmak üzere yasal yollardan sormak,

- Türkiye'deki çok iyi korunmuş Ermeni Kiliselerine karşılık, Ermenistan ve işgal altındaki Karabağ'da olması gereken çok sayıdaki Türk camilerinin akıbetinden söz edebilmek,
- Türkiye'de yıkık kiliseler halkın parasıyla onarılıp ibadete açılırken, Ermenilere "Hadi bakalım. Bir kez de sizi görelim" sözleriyle seslenebilmek,
- Ermeni ve Yunanlılardan örnek alıp yurt dışındaki Türkleri organize etme becerisini gösterebilmek,
- Azerbaycan'da uyguladıkları soykırımları dünyaya duyurmak gelmiyor. 

Belki geliyor da bunu yapabilecek güç ve bağımsız iradeyi kendilerinde göremiyorlar.

Ağırlıklı puanı yüksek öğrencilerin rahatlığında davranan Ermeniler
- “Birinci Dünya Savaşı” sırasında ittifak hâlinde oldukları devletlerle el birliği içinde yağmaladıkları kilisenin hesabını Türkiye’den soruyor,
- Türkiye’nin neredeyse tamamına sahip çıkıyor,
- Bırakarak kaçtıkları ya da tehcirden sonra “Dönün!” çağrısını göz ardı ederek terk ettikleri Ermeni malları için tazminat talep ediyor,
- Soykırım yaptıkları Türklere karşı “Bize soykırım yaptınız.” diyerek cazgırlık sergiliyor,
- Asala gibi örgütler kurarak Türk canı alıyor,
- Karabağ’da yeni soykırımlar yapıyor,
- Dünyanın her yerinde kurduğu örgütler aracılığıyla dünyadaki her yerde
Türk çıkarlarına zararlar veriyor,
- Dünya ülkeleriyle Türkiye’nin arasına çomak üstüne çomak sokup bunda da çok başarılı oluyor,
- Osmanlı ve Türk arşivlerine karşı daima; o devletinizin resmî tezi, yalandır diye yaygaralar kopararak; sanki bir şey yapmışız da onun için alttan almamız gerekirmiş figürleriyle "Kibarcık"lığa bürünen bizim bilgisiz bilimcileri ve siyasetçileri susturuyor,
- Rus, Alman, İngiliz arşivlerini kabul etmiyor,
- Kendileri ortaya hiçbir belge getiremiyor,
- Papağan gibi "Konuyu tarihçilere bırakalım. Soykırım kararı siyasidir." diyen ve nedense yabancılar karşısında alttan almayı huy edinmiş yetkililerimizle dalga geçerek, "Türkler soykırım yaptı, konu tarihçilere bırakılmayacak kadar önemlidir." diyor,
- Yunanlılar gibi; Türkler lehine çevrilecek herhangi bir sinema filmi, yapılacak konser, açılacak sergi, sergilenecek oyun, hatta reklamlarda oynayacak artistlere ve Türkiye lehine küçücük bir söz söyleyenler de dahil konuşan herkese öylesine baskı uyguluyorlar ki karşı tarafa tazminat ödemeyi bile göze aldırarak geri adım attırıyorlar. 


TARAFSIZ OLMAK, KİRALANMAMAK ve ÖZÜR ÜSTÜNE BİRKAÇ SÖZ 
Türk de olsak, Ermeni de; Türkiye yanlısı da olsak, Ermenistan da; milliyetçi de olsak, evrensel değerci de önce insan olalım. Konulara tarafsız bakalım. 
Sanmayın ki birkaç kez Ermeniler aleyhinde yazdım diye taraflıyım. 
Ne taraflıyım ne kinci. 
Yazdıklarım tümüyle gerçeklerdir. 
Şahidimse Türkiye'nin sayamayacağım kadar çok yerinde gördüğüm; bebe, çocuk, genç kız, kadın ve yaşlı insanımıza ait toplu katliam çukurlarıdır. Böyle bir ispatı Ermeniler de yapabilse hepsinden özür dileyeceğim. 
Kiralık özürcüler gibi sahte değil, içten olacak özürüm. 

SONUÇ
Görünen o ki kötülüğün kralları yalanlarla sürdürüyor hükmünü...
Akdamar yazısında, "Hey güzel Allah'ım, neden bu kadar zulüm var dünyada?" derken bile Türkiye'yi yerdiği izlenimini aldığım Mutlu Tönbekici gibilerin tek taraflı göstermelik romantizmi de tatmin etmiyor Ermenileri... 
Zamanın bu evresinde, savaşmak ne kadar büyük bir aptallıksa kin taşımak, düşmanlık etmekte o kadar büyük hata. Hele bir yalanın ardına sığınıp ısrarla buna sarılmak! 
Ermeniler bu yanlış tutumlarını sürdürdükçe bizden de doğruları ısrarla yazan birileri çıkacak elbet. 
Unutmayalım ki savaş da barış da karşılıklı olur. 
Tek taraflı isteğin hükmü geçmez bu işte...

.
Günay Tulun
HABERCİDEN  



[Bu haber-yorum yazısı; yanlı, yanlış ve tahrif edilmiş bilgileri doğrudur, diye yazıp çizen, yayınlayan ya da eğitim görevlisi olarak ders verenlerin; ciddi araştırmalara girişebilmeleri, olayları daha dikkatli bir süzgeçten geçirebilmeleri ve doğrulara ulaşıp aydınlanabilmeleri umuduyla yazılmış bulunan önceki makaleleri doğrulayarak yenilerine katkı veren bir haberden yola çıkarak yazılmıştır.]

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN