Selanik'ten Bir Türkü [Mete Esin]

İnternete, son derecede ilgi çekici bir haber düşmüştür. Aynı haber, radyo ve TV’lerde de okunmuş olup, şu satırları yazarken hâlâ daha okunmaktadır. 
Buna göre... Atatürk, plağa bir Selânik türküsü okumuştur ki… İşte o plak ve o türkü şimdi ortaya çıkmış bulunmaktadır! Haberin detaylarını medyadan öğreneceksiniz. Biz ise o “Türkü”yü anlatmaya çalışacağız. Yâni, o dinlemeye doyulamayacak kadar coşkun, içli ve dokunaklı Selânik türküsünün öyküsünü…

Hortacides…
Bu, Selânik’te, Osmanlı devri Türklerinden geriye hâtıra kalmış unsurlardan bir semtin adıdır. Burası, geçmişten “Hortacı” olarak gelip Yunan ağzına uyarak, Hortacides’e dönüşmüştür.   

Devir, işte o devir!.. Yâni “Mübâdele” öncesi, ama aslında Cumhûriyet öncesi Osmanlı devridir. Olayın kahramanlarından "Rendalı Rüstem Ağa"ysa, bu semtin en mûteber esnafındandır. Bir manifatura mağazası vardır ve semtle çevresi, kumaş vb ihtiyâcını buradan karşılamaktadır. Ağa, çok zengin ve rahat içindedir. Ayrıca cömertliği ve hoş görüsüyle de ün kazanmış, sevilmiştir. Konağı ve işyerinde pek çok kişi çalıştırıp, onların geçimini sağlamaktadır. Ama onun da kendisince mânevî bir sıkıntısı vardır. Üç evlilikten beş kızı olmuş altmış yaşlarındaki Rüstem Ağa, diğer yandan bir de erkek evlât sâhibi olamamıştır. Bundan yana muzdariptir. Kızların ilk dördü evlidirler. Yanındaki beşinci kızı “Fıtnat’ın (buna Fitnat da diyebiliriz) evlilik çağı yaklaşınca, Ağa’yı bir kaygıdır almıştır. Ya o da giderse ben ne yaparım? diye! Çünkü… Bu son kızı evinin ve babasının tek ve en büyük neşe kaynağıdır. 

Şu da var ki… Böyle bir kızı olmak sebebiyle, nerdeyse her gün gibi kapısı çalınmaktadır. Oranın hemen her genci ve onların anne-babalarının gönülleri Fıtnat’tadır. İllâ, Rüstem Ağa da bu son kızından ayrılmak istememektedir. Günler bu minvâl üzre geçerken…

Rüstem Ağa’nın mağazasına bir genç gelmiştir. Gencin yabancı olduğunu anlayan Rüstem Ağa, meraklanıp ona nereli olduğunu sormuş ve böylece sohbete başlamışlardır. Gencin adı Memet’dir. Kendisi, Selânik için uzak bir yerden, Mazganlı’dan olduğunu söylemiştir. Mazganlı’ysa, çevrede insanının dürüst ve güvenilir olmasıyla tanınmaktadır. Memet’e gelirsek… Onun niyeti, Selânik pazarında hayvanlarını satmaktır. Rüstem Ağa, sohbet içinde, gencin paraya olan ihtiyâcını anlamıştır. Kendisinde güven uyandıran bu gence ortaklık teklif etmiş, genç de bunu kabûl etmiştir.

Memet, gerek Rüstem Ağa ve gerekse çevre insanına gün geçtikçe kendini sevdirmiştir. Bu arada, gerektikçe Ağa’nın konağına uğramaya başlamıştır. Böylece kâh bir şey götürüp, kâh oradan bir şey alıp dönmektedir. Gidiş-gelişler sırasında hâliyle Fıtnat’ı da görmüştür. Zâten olan da, işte bu sıralarda olmuştur. Gönülleri henüz boş bulunan iki genç birbirlerini beğenip, vurulmuşlardır. Bir gün ise yolunu bulup dışarıda buluşmuşlardır. Uzun-uzun konuşup ikisi de duygularını anlatmışlar, anlaşmışlardır. Evlenmeye karar vermişlerdir.
Ancak…  Memet, hain damgası yemekten korkarak Ağa’ya açılamamaktadır. Kültürümüzde ve hele o devirde, bir kızın bu konuda babasına açılmasına da imkân bulunmamaktadır. İki genç, bir süre böylece çâresiz kalmışlardır. Şu da var ki, Fıtnat’ın evdeki sıkıntısı annesinin dikkatinden kaçmamıştır. Durumu sezip anlamıştır. Bunu da, bir gün eşi Rüstem Ağa’ya söyleyivermiştir. Ağa’m demiştir, durum böyleyken böyle… Rüstem Ağa’ysa, Memet’i pek beğendiğinden, “niye olmasın canım, daha iyisi mi var ki!?..” gibisinden cevap vermiştir. O sıralar, Fıtnat’ın da gözü, kulağı anne-babasının üzerindeymiş ki... Bu görüşmeyi duymuş, hemen de Memet’e haber salmıştır. Özetle, “artık yolumuz açık, beni istetebilirsin”, demiştir.
Memet, iş ortağı Ağa’dan birkaç gün izin alıp mutlu bir şekilde köyüne dönmüştür. Annesi-babası Mehmet’i böyle mutlu görünce pek sevinmişlerdir. Yanında bir de iyi haber alınca, sevinçten uçar olmuşlardır. Hemen kalkıp Selânik’e gitmişler, Fıtnat’ı Ağa’dan istemişlerdir. Ağa hiç îtiraz etmeyip “tamam, olur” demiştir. Fakat bir şartım vardır, diye de eklemiştir. Bunun son kızı olduğunu, onu bu yüzden yanından ayırmak istemediğini, Memet’i ancak iç güveyi olarak kabûl edebileceğini söylemiştir. Buna da Memet’in tarafı îtiraz etmemiştir. Sonuçta evlilik konusu olumlu bağlanmıştır. Söz kesilmiş, hazırlıklara da başlanmıştır. Düğünü üç hafta içinde bitirmeye karar vermişlerdir. 

Hani, Doğu edebiyatının ünlü masalları vardır: Arzu ile Kanber; Ferhat ile Şirin; Leylâ ile Mecnun; Yusuf ile Züleyhâ gibi. Bunlara bir de Batı’dan “Pol ve Virjini”yi ekleyelim. Bizim buradaki öykümüz de sanki bunlardan derlenmiştir! Bakın nasıl!
Tam da evlilik sırasında, bütün Balkanlar’da bir kolera salgını baş göstermiştir. Bir Balkan şehri ve bölgesi olan Selânik de hâliyle bunun dışında kalamayacaktır. Nitekim, Bura’da da artık her gün birileri koleradan hayatını kaybetmektedirler. …ve yakın zamanda evliliği bekleyen gelin adayı Fıtnat kız da bu illete tutulmamış mıdır! Durum ağırlaşınca, Fıtnat’ı tedâvî için “Alaca İmâreti”ne götürmüşlerdir. Önce teşhis konamamış ise de, sonra her şey anlaşılmıştır. Fıtnat kendisiyse, her şeyi İmâret’te öğrenmiştir. Davul-zurnayla düğün beklerken, en yakın zamanda öleceğini öğrenen Fıtnat, içine yuvarlandığı girdaptaki o duygularla sevenlerinin yanında ağıt yakmaya başlamıştır. İşte o ağıt:

Çalın davulları çaydan aşağı; 
Mezarımı kazın dostlar belden aşağı; 
Suyumu da dökün boydan aşağı. 
Aman ölüm, zâlim ölüm; Üç gün ara ver! 
Al başımdan bu sevdâyı; Götür ağyâre ver! 

[Ağyâr; eski dilde başkası, başkaları, el, el-âlem, yabancı ve yabancılar gibi kavramları karşılamıştır. Yâr kavramının zıddıdır.]

Aradan fazla geçmemiştir. Kahrolası kolera hükmünü icrâ edip, henüz onaltısını yaşamakta olan Fıtnat’ı acılarıyla buradan alıp o bilinmez âleme götürecektir. Şimdi, Hortacı semti câmiinde Fıtnat için selâ verilmektedir. Orada ağlamaktan tükenmiş Memet de duramaz artık. Ağıtın devâmını da o söyler. Şöyle der:

Selânik içinde selâ okunur; 
Selânın selâsı bre dostlar, Cana dokunur; 
Gelin olanlara kına yakılır; 
Aman ölüm, zâlim ölüm üç gün ara ver!; 
Al başımdan bu sevdâyı; Götür ağyâre ver!

Bu ise halkın diline düşmüştür. Dolana dolana, nihâyet lirik bir türkü olmuştur. Bestecisi meçhûldür. Rumeli türkülerinin en güzellerinden birinin öyküsü budur.
Rumeli Türküleri… Evet, yukarıya yazdığımız öykü münâsebetiyle, folklorumuzun, kültürümüzün müstesnâ bir bölümünü teşkil eden Rumeli Türküleri... Sözü, burada Yılmaz Öztuna’ya bırakalım. Kimilerinin târihçi saymadığı Öztuna, on binlerce sayfalık târih yazılarından başka, iki ciltlik de bir müzik ansiklopedisinin sâhibidir. Bakalım, kendisi Rumeli Türküleri için ne demiştir:
[Rumeli’nde teşekkül etmiş mûsiki ürünlerine verilmiş genel isimdir. Burada Rumeli’nin sınırları, hemen İstanbul surları dışında başlamakta, kuzeyde bir taraftan Avusturya, diğer taraftan Kırım’a kadar uzanmaktadır. Türkülerin bir çoğunun tam mahâlli tespit edilemeyecektir. Çünkü bütün Rumeli’ne yayıldıktan sonra, Anadolu’ya da intikâl etmişlerdir. Fakat büyük çoğunluk Edirne’yle Tuna arasında ve Macaristan Türk âleminde yayılmıştır. Bunlara “Serhat Türküleri” de denir. XV. ilâ XX. asırlar arasında doğmuş eserlerdir. Çok büyük sanatkârlar tarafından bestelenmişlerdir. Bunları yapanların bir çoğunun, devirlerinin meşhur bestekârları oldukları şüphesizdir. (Dr. Suphi Ezgi de bu fikirdeydi.) Fakat, “Rumeli Türküleri” denen ve çoğu daha fazla klasik ekolün şarkılarına benzeyen, hattâ bir kısmı tastamam öyle olan parçaların hepsinin sâhibi meçhûldür. Çoğundan, buram buram Türk mâşerî dehâsı (halk dehâsı) tüter. Türk halk mûsîkisinin, bütün bir Türk âlemindeki en parlak mahsûlleridirler. Fakat mühim bir kısmının klasik bestekârların eserleri oldukları, çok iyi mûsîki bilen kimselerce yapıldıkları âşikârdır. Rumeli Türküleri arasında orta dereceli olanlar bile azdır. Çoğu güzel, parlak, çok parlak, fevkalâde ve hattâ dehâ mahsûlü şarkılardır. Haylisinin akıncı türküsü olduğu, güfte ve üslûbundan anlaşılmaktadır. Şekil, makam, üslûp ve edâ zevki bârizdir. Kahramanlık mevzûları kadar tabiat ve aşk konuları da işlenir ve hemen hepsinde lirizm hâkimdir. Zaferin ve bozgunun neş’e ve hüznü, akıncının gamsız pervâsızlığı dâimâ hissedilir.]

Atatürk… 
Kendisi bir Rumeli, hele de Selânik çocuğu olarak bu türküyü sevmez olur mu hiç? Sevmiş ve mutlakâ çok sevmiştir. Kendi kendine olsun, söylemiştir de. …veyâ yanında söylenirken O da katılmıştır. Ama, söz konusu o plak ve o ses?.. Acaba gerçekten Atatürk müdür? Elbette ki bunu bilemeyiz.

Bizim, kendimizce bir müzik arşivimiz vardır. Arabesk hâriç, içinde Biz’den ve Batı’dan seçilmiş örnekler bulunur. [İstisnâ olarak, iki de Arabeskimiz vardır!] Elit türküler deyip, içine kırk kadar türkü yüklediğimiz dosyanın içinden biri bu Selânik türküsüdür. Türkü, internetten dinlenebilecektir. Hem de mutlakâ dinlenmelidir! 



Mete Esin

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN