WikiLeaks Deprem mi Tuzak mı? [Erdem Yücel]


Günlerdir bazı dünya ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de WikiLeaks depremi sürüyor. Yabancı ülkelerle ilişkilerinin veya çıkarlarının bozulmasından korkan ABD sitenin yayınını önlemeye çalıştıysa da başarılı olamadı. ABD büyükelçilerinin kendi bakanlığına gönderdiği gizli diplomatik yazışmalar yayınlandı. Kısacası yazılanların bazıları utanç verici olduğu kadar birçok devletin veya kişilerin kirli çamaşırlarını da ortaya döküyor.
Birbirlerine dost görünüp arkadan vuranlara ne demeli?
Acaba kime inanmalı?
Diplomaside dostluğun hiç mi yeri yok?
İnsan gerçekten düşünüyor!..
İnternet sitesinde büyükelçilerin raporlarını yayınlayan Julian Assange, Avustralya vatandaşı, zamanını yardımseverlik ve hacker faaliyetlerine ayırmış… Geçimini bu yönde sağlamış bir kişi… Oysa bugün hiç kimse onun izini bulamıyor.
Yabancı devletlerde görev yapan büyükelçiler bulundukları ülkelerle ilgili gizli belgeleri, duyumlarını kendi memleketlerine gizli kaydıyla ve şifreli olarak gönderirler. Son derece doğal olan bu tür çalışmalara diplomaside kripto (saklı yazı) ismi verilir. Çoğunluğu şifreli olan kriptolar (gizli yazılar) o ülkenin siyasi ve toplumsal olaylarıyla ilgili bilgileri içerir. Büyük olasılıkla da bu bilgileri büyükelçiler kendi görüşlerine göre ve o ülkeden edindiği muhbirlerden ve çeşitli davetlerde konuşturdukları, kendilerine bazı imkânlar sağladıkları kişilerden toplarlar. Kısacası kriptolar dış politikada yasal bir çalışma olup büyükelçilerin kendi ülkelerini bilgilendirmelerinden öteye gitmez…
WikiLeaks internet sitesinde diğer devletlerin yanı sıra Türkiye’yi konu alan bilgiler, Ankara’da görev yapmış ABD Büyükelçilerinden Eric Edelman ile James Jeffrey tarafından ülkesine göndermiştir. Olayın patlak vermesinden sonra, ABD çoğunluğu 2004–2009 yıllarını kapsayan kriptoların doğruluğunu kabul etmiş olmalı ki, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Türkiye’den özür dilemiş, ancak yayınlananları yalanlayamamıştır.
WikiLeaks belgeleri diğer bazı ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de bomba etkisi yapmış, iktidar yayınlananları yalanlarken, muhalefet de konunun üzerine gitmiştir. CHP bu konuda bir araştırma komisyonu kurmuş, sitede yayınlananlar TBMM gündemine taşınmıştır.
Türkiye’de büyükelçilik yapmış olanların kendi memleketlerine gönderdikleri kriptolar içerisinde gerçekten Türkiye’yi sarsacak bilgiler bulunuyor. Bunların hangisinin doğru hangisinin gerçek dışı olduğunu bilebilmek gerçekten çok zor!...
WikiLeaks da 250 binden fazla kripto olduğu ve bunun sekiz bin civarındakinin Türkiye ile ilgili olduğu söyleniyor. Bunlarından yalnızca bir kısmı yayınlanmış, arkasının da geleceği söyleniyor. Ancak iddiaları kanıtlayacak ortada net bir belge yok. Çoğu büyükelçilere muhbirlerin söylediklerinden ibaret…
Belgelerin yayınlanmasıyla, dost görünen ülkelerin birbirlerinin arkasından nasıl kuyu kazdıklarını gösterdiği gibi devletleri de birbirine düşürüyor. Bundan böyle liderler birbirlerinin yüzüne nasıl bakacaklar bilemeyiz!.. Devlet adamlarının çoğu yazılanlar karşısında şaşkın ve kendilerini savunma taktiğinin en basit çaresine başvurarak, büyükelçileri yalanlıyor!..
Belgelerin bir kısmının yayınlanması rastlantı mı bunun altında başka bir şey mi var? Devletleri birbirine düşürmeye çalışan bu gayretin arkasında kimler var? Başka bir deyişle kimin çıkarı var? Bazı liderlerin ipliğinin pazara çıkarılmasından kim kazançlı?
Bütün bunlar düşünülecek ve üzerinde durulacak konular…
ABD Ankara Büyükelçiliğinin 7.918 belgeyle diğer ülkelere göre çok daha fazla belge ürettiğini basından öğreniyoruz. WikiLeaks, sitesinde kriptoları yayınlamakla kalmamış, kriptoları The New York Times, The Guardian, Der Spigel, Le Monde ve El Pais gibi dünyanın önde gelen yayın organlarında aynı saatte yayınlanmak koşuluyla göndermiş.
Belgeler ABD’nin dış politikasında neler çevirdiğini de ortaya çıkaracak boyutlarda... Kriptoların tümü yayınlandıktan sonra yapılan gizli anlaşmalar, verilen sözlerin de su yüzüne çıkması olasıdır. Kuşkusuz ABD de telaşlanmış olmalı ki, yazılanları hafifletmek için yoğun bir çalışmaya girişmiş... Bazı ülkelerin PKK’ya yardım ettiği, silah sattığı öteden beri biliniyordu. Böylece o söylentiler de kanıtlanmış oldu... Türkiye’de bazı çevrelerin El Kaide ve cemaatlerle bağlantısı var mı yokmu sorusu da açıklık kazanıyor. Kısacası ABD bu rezaletin önüne geçmeye çalışıyor ve gerçekten de geçmek zorunda…
Türkiye ile ilgili olan bilgilerin doğruluğu tam olarak bilinmiyorsa da bazılarının kafaları karıştırdığı bir gerçek... İçlerinde neler yok ki, bazı siyasilerin mal varlıklarından, yolsuzluklarından tutun da Aydın Doğan’a karşı yürütülen vergi operasyonu öncesinde bir bakanın elinizdeki Doğan hisselerini satın demesine kadar!..
Başbakan dünyanın gündemini karıştıran belgelerle ilgili olarak Libya’ya gitmeden önce havaalanında yaptığı basın toplantısında; “Ciddiyetleri, endişeli ve şüpheli. Şu anda WikiLeaks’in eteklerinde neler var, bunları bir döksünler görelim. Ondan sonra da bunların ne kadar ciddi, ne kadar gayri ciddi olduğunu öğreniriz, gerekli açıklamayı yaparız” demişti. Ardından da bunları yayınlayanlara değil de muhalefete ağır sözlerle yüklenmeye başlamıştı; “Bu iftiraları manşetleriyle, söylemleriyle yayanlar, siyaset malzemesi yapanlar müfteridir, alçaktır. Sen hiç sormadan, etmeden, araştırmadan kalkıp iftira atıp tutmasa da iz bırakır mantığıyla hareket edersen; işte bu seviyesizliktir, bu ahlaksızlıktır.”
Başbakan kime kızıyor; muhalefete ve bazı yayın organlarına… Oysa öncelikle WikiLeaks, bu sözlere hedefi olmalıydı. İddiaların araştırılmasını isteyen muhalefetin bunda ne suçu var?
Başbakanın kişiliğine yönelik iddialara tepkisi son derece normaldir ama öfkesini tehdit ve hakaret sözleriyle muhalefete yöneltmesine anlam vermek zordur. Türkiye bu çirkin iddialar karşısında İsviçre’den itham edilen kişilerin hesaplarını resmen isteyebilir ve sonra da bunları açıklayabilir. Bunda kızmaya, öfkelenmeye, toplumu germeye ne gerek var!..
Hükümet dava açmaya hazırlanıyor. Ama dava kime açılacak? ABD hükümetine mi yoksa kriptoları yayınlayan internet şirketine mi? Yoksa kriptoları ülkesine görevi icabı gönderen ABD büyük elçilerine mi?
Kendileriyle ilgili ithamları okuyanlar ve iktidardan yana basın her ne kadar; diplomat dedikodusu, deli saçması, ciddiye almayız, hepsi yalan, AKP’nin önünü kesmeye yönelik uydurmalar deseler de bunlar büyükelçilerin istihbaratıyla toplanan bilgiler ve hafife alınmamalı, örtbas edilmemeli… Kısa bir süre önce imzasız ihbar mektuplarıyla ve bir hahamın söyledikleriyle birçok kişinin başı yanmamış mıydı?
Ne garip ki, bazı yazılı ve görsel basın bu vahim iddialar üzerine gitmekten çekinen, korkak bir görünüm sergilemesi de yenilir yutulur cinsten değil… Kısacası basınımız bir kez daha sınıfta kaldı…
Türkiye ile ilgili belgeler üç ayrı grupta toplanabilir. Bunlardan bazıları Türkiye’nin iç işleriyle ilgili olanlar, bazıları Türkiye-ABD ilişkilerini içeriyor ve bazıları da yolsuzluk iddiaları… Ola ki bunlardan hangileri gerçekse hesabı sorulmalı, ABD’den iddiaları kanıtlayacak belgeler istenmeli…
ABD’ye yaranmak isteyenler acaba şimdi ne düşünüyor veya ne yapıyorlar?
CHP Genel Sekreteri Süheyl Batum, belgelerdeki yolsuzluk iddialarının takipçisi olacaklarını söyledi. Başbakan belgeleri yayınlayan site yerine muhalefeti ve iddiaları manşete taşıyan medyayı hedef aldı. Görünen odur ki, seçim öncesinde bu belgeler AKP’nin başını daha çok ağrıtacağa benziyor. Ancak seçimde oylarını kullanacak olanlar ve gündemi takip etmeyenler iddiaların doğru veya yanlış olduğundan ne kadar haberdar?
O da ayrı bir konu…
İktidara yakın yayın organlarının bunların üstünü kapatıp kapatmayacağını bilemeyiz. Onların dışında kalan üç beş yayın organının da seslerini ne derece duyurabilecekleri meçhul…
İddiaların doğruluğu veya yanlışlığı tartışılır. Ortada olan, asıl üzerinde durulacak nokta, gerçekte ABD ve diğer ülkelere ne kadar güvenilir? Siz bakmayın öyle dostluk fotoğraflarına, görkemli karşılama törenlerine… Birbirlerine beşuş (!) çehre ile bakan politikacılara!..

 

 


Erdem Yücel
erdemyucel2002@hotmail.com

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN