Yuhalanan Başbakan Değil Fenerbahçeli Recep'tir! [Ömer Sağlam]

Türk Telekom Arena Stadı’nın açılışında yaşananlar, aklı başında her Galatasaraylı gibi beni de üzmüştür. Sayın Başbakan’a yapılan muamele elbette yakışık almamıştır. Ancak benim üzüntümün sebebi bu değil, Galatasaray Kulübü’nün haksız yere maruz bırakıldığı hakaret ve maksatlı olarak kulübü acz içinde gösterme çabalarıdır. 
Açık söylemek gerekirse; Başkan Adnan Polat da bu tür çabalara, ha bire çanak tutmaktadır.

Konuyu Ayırt Etmekte Fayda Var
En başta gözlerden kaçan bir konuyu ayırt etmekte fayda vardır. 
O da Pazar günü akşamı TT Arena’da yuhalanan kişinin gerçekte kim olduğudur. Bana göre o akşam statta yuhalanan kişi kesinlikle Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayip Erdoğan değil, Fenerbahçeli Recep Bey’dir. Zira Başbakan’ın, hemen her platformda Fenerbahçeli olduğunu üstüne basa basa söylemesinin yanında bundan gurur duyduğunu ifade ederek sokaktaki bir Fenerbahçe taraftarı gibi Galatasaray’ı aşağılayan ve acz içinde gösteren sözler sarf etmesi, Galatasaray taraftarını zaten üzmekteydi. Sayın Başbakan’ın aynı tavrı Pazar akşamı 40.000 kişilik Galatasaray taraftarının önünde de sergilemeye kalkışması, işte bu sonucu doğurmuştur.

Bana göre; Pazar akşamı yaşananların sorumlusu, kesinlikle ne Galatasaray seyircisi ve yönetimi, ne de Sayın Başbakan’dır. Olayların sorumlusu Fenerbahçeli Recep ile onun hemşehrisi ve arkadaşı olan TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar’dır. Çünkü o akşam TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar, elbette hemşehrisi ve arkadaşı da olan Recep Bey’den almış olduğu güçle Galatasaray Kulübü’nün şahsiyeti manevisi ile taraftarına ve yönetimine açıkça hakaret etmiştir. Yapmış olduğu konuşmaya “Ali Sami Yen’de kiracılık yükümlülüklerini bile yerine getiremeyen zor durumdaki kulüp…” diye başlayıp, “Özhan Canaydın’ın Dolmabahçe’de Sayın Başbakan’ın ofisine geldiği günkü mahsun bakışını unutamıyorum…”(1) şeklinde devam etmesi, Galatasaray Yönetimi ve taraftarı için son derece onur kırıcı olmuştur. İşte bu durum, takımın alt sıralarda olmasından ve bu sezon için herhangi bir sportif başarı sağlayamamasından dolayı zaten üzgün olan taraftarı büsbütün çileden çıkarmıştır. Aslında söz konusu tepkinin hedefinde olanlardan birisi de Adnan Polat ve kulüp yönetimidir. Zira onlar, kötü yönetimleri ile takımı bu hâle düşürmüş, Erdoğan Bayraktar gibi bir adama alay konusu yaptırmışlardır.

Fenerbahçeli Recep Bey 
Dedik ki; yuhalanan Başbakan değil, Fenerbahçeli Receptir. 
Allah için söyleyin; “Burada çok açık konuşuyorum, Seyrantepe'de, Stadı’nın A’dan Z’ye yapımında Galatasaray Kulübü’nün bir Allah kuruşu yoktur. Tamamıyla bu tesis Toplu Konut İdaremiz tarafından yapılmıştır ve Galatasaray Kulübü'müzün de kullanma hakkı olarak kendisine tahsis edilmiştir ve bunun da anlaşmaları yapılacak, daha yapılmış değil…”(2) şeklindeki bir üslup, Başbakan’a yakışan bir üslup mudur? 
Peki, ya “Benim tuttuğum futbol kulübü belli… Ben Fenerbahçeliyim… Hatta Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Beyle de bu konuda görüştüğümüzde ‘böyle bir stadın yapılmasından iftihar ediyoruz’ demiştir…”(3) şeklindeki sözlerine ne demelidir? Sokakta Galatasaray-Fenerbahçe rekabetinin bütün sıcaklığı ile yaşadığı ve çok değil, daha birkaç hafta önce U-17 takımları arasında oynanan bir maçta iki tarafın birbirine girdiği bir dönemde sıradan bir kulüp taraftarı edasıyla konuşmak bir başbakana yakışır mı? 
Bu tür konuşmaların öfke, kavga ve gerginlik ortamı yaratmanın dışında hiç kimseye faydası yoktur. Bunun tek faydası, olsa olsa“Öfke bir hitabet sanatıdır” diyerek kavga ve gerginlik ortamından siyasi rant elde etmeye çalışanlaradır. Çünkü kavga ortamında mazlum edebiyatı yapmak çok daha kolaylaşır.

Anlaşılıyor ki; TT Arena ve Galatasaray konusu, Fenerbahçeli Başbakan ile Fenerbahçe Kulübü Başkanı arasında da sohbet mevzuu yapılmış, muhtemelen çeşitli kıyaslamalarda bulunulmuştur. Muhtemelen kendi statlarını yapma başarısı gösteren Fenerbahçe yönetimi övülerek göklere çıkarılmış, Galatasaray’ı sürekli acz içinde gösteren Galatasaray yönetimleri ise yerden yere vurulmuştur.

Başbakan’ın “Benim tuttuğum futbol kulübü belli… Ben Fenerbahçeliyim… Hatta Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Beyle de bu konuda görüştüğümüzde ‘böyle bir stadın yapılmasından iftihar ediyoruz’ demiştir…” şeklindeki sözlerini, kim nasıl yorumlar bilemem. Ancak sokaktaki Fenerbahçe taraftarı, muhtemelen şöyle yorumluyor ve aynı durumdaki Galatasaray taraftarlarına şöyle laf atıyordur; “Fenerbahçe Cumhuriyeti o kadar büyüktür ki; Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı bile Fenerbahçe Başkanı’ndan müsaade alma gereği duyuyor…”

Devlet Galatasaray’ı Kazıkladı mı? 
Galatasaray Kulübü Başkanı Adnan Polat, hemen her çıktığı TV Programında ve katılmış olduğu hemen her etkinlikte kendisine uzatılan mikrofonlarda Başbakan’a teşekkür üstüne teşekkür etmektedir. Yuhalama olayından sonra da özür üstüne özür dilemekte, hatta bunun için tam sayfa gazete ilanları vermiş bulunmaktadır. Doğrusu bir taraftar olarak değil, sade bir insan olarak Adnan Polat’ın düpedüz yağcılık kokan bu tavrı beni son derece rahatsız etmektedir. 
O zaman birileri de çıkar, “Tamam kardeşim anladık. Madem her şeyi Başbakan yaptı, peki bugüne kadar siz ne yaptınız?” diye sorabilir. 
Bu bakımdan Adnan Polat’ın tavrı, doğru olsa bile biraz abartılıdır ve buram buram yağcılık kokmaktadır. 
Çünkü ortada, Başbakan karşısında bu derece ezilip büzülmeyi gerektirecek ölçüde bir durum yoktur. Yani açık söylemek gerekirse; Sayın Başbakan’ın “Burada çok açık konuşuyorum, Seyrantepe’de, Stadı’nın A’dan Z’ye yapımında Galatasaray Kulübü’nün bir Allah kuruşu yoktur. Tamamıyla bu tesis Toplu Konut İdaremiz tarafından yapılmıştır.” sözünün isabetli olmadığı gibi, ortada Adnan Polat’ın ezilip büzülmesini haklı çıkaracak bir sebep de yoktur. Çünkü medyaya yansıyan haberlere göre Galatasaray, Seyrantepe Stadı’nın bedelini misliyle değil, fazlasıyla ödemiştir. Hatta buna amiyane tabirle “Devlet Galatasaray’ı kazıklamıştır”da denilebilir.

Zira Seyrantepe Stadı’nın yapımı karşılığında Galatasaray’ın mahrum kaldığı hakların maddi değeri çok daha fazladır. Bunu ilk defa, yanılmıyorsam Pazar Akşamı NTV’de Can Dündar’a konuk olan Galatasaray Yöneticisi Hayri Kozak’tan dinledim. Arkasından 18 Ocak 2011 günü Güneri Civaoğlu konuyu köşesine taşıdı. Güneri Civaoğlu’ndan bir kere daha öğrendik ki; 
Seyrantepe Stadı’nın kurulu bulunduğu 340 dönümlük arazinin üst kullanım hakkı (tapusu) 2004 yılında Merhum Özhan Canaydın tarafından Galatasaray’a kazandırılmış. TOKİ ise bu arazinin ancak 120 dönümlük bölümünü kullanarak 300-350 milyon TL’ye stadı yapmıştır. Metro hattı ve zaten yapması gereken Kağıthane-Cendere yolu ile birlikte devletin yapmış olduğu toplam yatırım 560-600 milyon TL civarındaymış. Tapusu Galatasaray’da olan bahse konu arazinin diğer bölümü ise çeşitli hizmetler için devlete verilmiş. Devlet ise 100 dönümünü hastane yapımı için kendisine ayırdıktan sonra 40 dönümünü 230 milyon TL’ye özel bir firmaya satmış ve parasını tahsil etmiştir. Ayrıca Mecidiyeköy’deki Ali Sami Yen Stadı da devlete devredilmiş ve devlet, bu arazinin büyük bölümünü 250 milyon dolara özel bir firmaya satmış, 10 dönümünü ise yeşil alana olarak kendisine ayırmıştır. Ayrıca Galatasaray Seyrantepe Stadı için kendi kasasından 50 milyon TL para harcamıştır.

Devlet, Seyrantepe arazisinin 40 dönümünü eğer 230 milyon TL’ye sattıysa, bu demektir ki; 120 dönümlük stat alanı dışında şu veya bu şekilde devlete bırakılan ve bir kısmı devlet tarafından satılan arazinin maddi değeri bile TOKİ tarafından stat için yapılan harcamaların çok çok üstündedir. Ali Sami Yen Stadı’nın değeriyle birlikte, aradaki fark devlet lehine olmak üzere tam bir uçurumdur ve bu durum, Galatasaray Yönetimi adına kesinlikle tam bir başarısızlık ve beceriksizliktir. Bu bakımdan Sayın Başbakan’ın, Fenerbahçeli Recep pozisyonuna geçerek Galatasaray’ı yerden yere vurması, Adnan Polat’ın da özür üstüne özür dilemesi, teşekkür üstüne teşekkürler etmesi son derece yanlıştır. Anlaşılıyor ki; Adnan Polat yönetimi, stat pazarlığı konusundaki başarısızlıklarını bu şekilde örtbas etmeye çalışıyor.

Aslında Başbakan’ın Öfkesinin Sebebi Başkadır
Sayın Başbakan, siyasi propagandasının temelini büyük ölçüde TOKİ’nin yapmış olduğu çalışmaların üzerine oturtmuştur. Zaten iki önemli propaganda aracı vardır Başbakan'ın. Birisi Duble yollar, diğeri ise TOKİ’nin hayata geçirmiş olduğu projeler. Başbakan her gittiği yerde bu iki konuyu ön plana çıkartır. Ancak TOKİ tarafından yapımı gerçekleştirilen Türk Telekom Arena Stadı’nı propaganda malzemesi yapamamıştır Başbakan. Galatasaray seyircisi erdem örneği sergileyerek kendisine bu fırsatı vermemiştir. Kanaatimce Başbakan'ın öfkesinin asıl sebebi budur. 40 bin seyirci karşısında gövde gösterisi yapmak ve propaganda konuşması icra etmek az şey midir? Başbakan'ın ve bakanlarının celallenip Galatasaray’ı aşağılamaya kalkışmaları işte bu yüzdendir. Başbakan'ın “Açılışı biz de organize edebilirdik ve daha farklı olurdu…”(4) şeklindeki serzenişi de zaten bu yüzdendir.

Galatasaray taraftarı, umarım bu tavrı bir kenara not etmiştir. Haziran/2011 seçimlerinde bu not mutlaka çıkarılacaktır sandığın başında…

Meclis Başkanı Bakana “Hafif” mi Demek İstedi?
Son günlerde iyice su yüzüne çıktı ki; AKP ve Hükûmet içindeki uyum ve senkron sona ermek üzeredir. Zira bakan olsun veya olmasın, hemen her AKP’li kendi arkadaşlarının kırma ve karalama pahasına da olsa ileri geri rahatça konuşabilmektedir. Başbakan ve Başbakan Yardımcısı Arınç’ın Kültür ve Turizm Bakanı’na yönelik tavırlarından sonra TBMM Başkanı M.Ali Şahin’in TV ana haber bültenlerine yansımakla birlikte dikkatlerden kaçan bir sözü daha oldu.

Pazar günü TT Arena’da yaşanan olaylardan sonra Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın “Ben cumartesi gününe kadar Galatasaraylıydım. Şu an ilişkilerimi gözden geçiriyorum. Çocuklarımla beraber konuştuk bundan sonra Galatasaraylı değiliz… Şu an Galatasaraylı olmayı askıya aldık.” şeklindeki çıkışı üzerine, gazeteciler, aynı şeyi Galatasaraylı olduğu bilinen TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in de yapıp yapmayacağını sorduklarında Sayın Şahin şu cevabı vermiş kendilerine; 
-Onu söylemem hafiflik olur.(5)

Galatasaray Kulübü Ne Zaman Bir Aile Olur? 
Kulüp başkanı, sporu siyasete alet edenlere karşı demokratik tepkilerini gösteren taraftarları kamerayla fişletip Emniyet'e gammazlamadığı zaman...






Ömer Sağlam
Galatasaray Taraftarı
______________
1- Murat Sabuncu, “Kendimi İhbar Ediyorum” başlıklı yazısı; Milliyet, 19.01.2011
2- Milliyet, “O Statta Bir Allah’ın Kuruşu Paranız Yok” başlıklı manşet haber; 17.01.2011
3- Milliyet “Açılışı farklı yapılabilirdik” başlıklı haber; s, 16, 18.01.2011
4- Aynı haber.
5- Aynı haber.

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN