Edepsiz Edebiyat [Mete Esin]

Edirne'de son zamanda yeni bir topluluk ortaya çıkmış bulunuyor. 
Şiir zevki ortaklığında oluşan toplulukta, her duygu ve düşünceyi dillendirmek mümkün ve de serbest. Oluşumu iki yıl önceye giden topluluğun her bir ferdi şâir değil. Arada bizim gibi dinleyiciler de bulunuyorlar. Topluluk içinde, dedeler yanında okul çocuklarını ve bu ikisi arasındaki her yaşta kişileri, ayrıca bayanları görebilmekteyiz. 
Şiir dostlarının son buluşmalarında, Edirne üstüne de bir şiir okunmuştur. Doğası, târihi ve diğer güzellikleriyle Edirne'yi anlatan bu şiir bize eski şehrengizleri hatırlatmış, böyle bir yazıya sebep ve bahâne olmuştur. İçinde, Edirne'nin de baş sıralarda yer aldığı, edebiyat târihimizin sevimsiz ama duyulmamış, son derecede ilginç ve fakat iğrenç bu çeşidi bugünkü yazımızın konusu oluyor.

Şehrengiz... 
Bu söz; XVI. yy'da Edirne'de ortaya çıkarak, başlamış, örneği ve benzeri dünyânın başka hiç bir yerinde görülmemiş bir edebiyat türünün adı olmuştur. Fakat bu öyle bir türdür ki, edebiyatın edep esprisiyle hiç bağdaşmadığı gibi, çok zaman da iğrençleşebilmiştir. Şehrengizler kısaca, yetişkin bir erkeğin erkek çocuklarına sapık bakışlarını anlatmışlardır. 
Şehrengiz sözü, şehir karıştıran anlamında Farsça bir sıfat tamlaması oluyor. Ansiklopediler, çirkin konuyu haklı olarak şöyle bir dille anlatmaya çalışıyorlar: Bir şehrin doğal ve sosyal güzellikleri, güzel yerleri, mîmârî eserleri, ziyâretgâhları... Eserlerin (!) kendilerini okuyunca konuyu ancak anlayabiliyoruz. Ansiklopedilerin yazdıkları, şehrengizlerin konuları olabilseler bile asıl konu "civan" denilen çocuk ile delikanlı arasındaki gençlerdir. Sapık bu şâirler, çevrelerindeki bıyığı henüz terlememiş gençlere tensel ilgi duyuyor ve onlara göz koyuyorlar. Duygularını da yana yakıla şiire döküyorlar. Şehrengiz denilen ve edebiyat adına edepsizlik edilen tür işte budur.
Şâir, öyle uzaktan (platonik) sevmek ve bunu yazmakla da kalmıyor. Civanlara yaklaşmak ve dokunmak istiyor. Bunun bir yolunu arıyor, bâzan belki de buluyor. Şu var ki böylesi pek seyrek görülüyor. Gençler, çok defa her şeyden habersiz oluyorlar. Eğer durumu öğrenirlerse kıyâmet kopuyor. Bu uğurda öldürülmüş bir şâir bilmiyoruz, fakat bir hayli zora düştükleri de gerçektir. Gençlerin bizzat kendileri veya âileleri, şâire bunu pahalıya ödetiyorlar. Gencin bıyıkları çıkmışsa, şâirin kahır ve ye'sini ölçmek ve önlemek mümkün olmuyor! Gencin durumunu hat geldi diye ifâde ediyor. Kara yaslara bürünüyor. Çizgi demek olan hat, burada gencin henüz terlemeye başlayan bıyıklarıdır. Şâir için bunun anlamı, platonik bir sevgilinin mânen ölümü demek oluyor. İstemeyerek hattâ bilmeyerek şehrengizlere konu olup el yazmalarına giren mahbuplar (sapık sevginin konusu gençler) öyle birle filân da sınırlanmıyorlar. Bir sapık şâir için bunun elli sekize vardığı görülmüştür!

Priştineli Mesihî (Îsâ) ünlü bir dîvan şairidir; 1410'da doğduğu sanılır. 1513'te İstanbul'da ölmüştür. Mesihî'nin bir dönem Edirne'de yaşadığı,"Şehrengiz Der Medh-i Cuvanan-ı Edirne", yâni Edirne delikanlılarına övgü şehrengizi anlamındaki eserinden (!) bellidir. Ölümünden az zaman önce yazdıkları, utanç verici üç yüz yıllık bir akıma çığır açmıştır.

1471'de Balıkesir'de doğup 1546'da İstanbul'da ölen Zâtî, öncelikle kasîdeler yazmıştır. 1512'deyse, "Şehrengiz-i Edirne"yi yazmakla bu türü devam ettiren ikinci kişi olmuştur. Edirne'nin diğer üç şehrengizinin yazarları; Kerîmî bin Mahmut, Neşatî Ahmet Dede ve Tabiî (Ali) adındaki edepsizler olmuşlardır.

Başkent İstanbul'un, biri Vize'yle ortak olmak üzere on iki şehrengizi bulunur. Çorlulu Kâtip'in 1513'te yazdığı ve Vize'yle ortak olan şehrengiz, bu türün üçüncüsüdür. İstanbul'u yazanlardan biri bilinmemektedir. Diğer onu ise sırayla şunlardır: Azîzî, Cemâlî, Fakîrî, Fehîm-i Kadîm, Fikrî, Kıyâsî, Sâfî, Tab'î, Yahya ve gene Yahya...

Bursa şehrengizlerini yazanlar: Aşık Çelebi, Beliğ, gene Beliğ, Halilî, Lâmiî, İshak Çelebi, Manî, Nâzik, Nihâlî... 
Gelibolu'nun iki şehrengizini yazanlar: Ali ve Veçhî...
Rize'nin şehrengiz yazarı: Cefâyî. 
Diyarbakır'ın da bir şehrengizi olup yazarı Halîfe'dir. 
Manisa şehrengizini ise Ulvî yazmıştır. 
Sinop şehrengizinin yazarı Beyânî'dir. 
Antakya'yı Siyâmî denen bir edepsiz yazmıştır. 
Taşköprü'yü yazan edepsiz ise bilinmemektedir. 
Kaşan diye yazılan ve Keşan'a âit olduğu sanılan bir şehrengizin daha yazarı bilinmemektedir.

Bunlardan başka, bugün yurdumuz dışında kalan yerler vardır: 
Belgrad'ı Hayretî, Vardar Yenicesini gene aynı Hayretî ve ayrıca da Usulî, Mostar'ı Hacı Derviş, Üsküp'ü İshak Çelebi...
Bugün Larisa denilen Yunanistan'daki Yenişehir için üç şehrengiz yazılmıştır. Bunları Mahtûmî, Pir Muhammet ve Rahmî yazmışlardır. Serez ise Cemâlî diye biri eliyle kaleme alınmıştır. Serez için yazılmış başka bir şehrengiz daha bilinmektedir. Fakat bunun da yazarı belirsizdir.

Firdevsî imzâlı şehrengizin nereye âit olduğu bilinmemekle birlikte, içeriğiyle Edirne'ye yakıştırılmaktadır. Sulûkî imzalı bir diğeriyse, Amasya'dan işâretler vermektedir. Fehim, Kemâlî ve Nihâlî imzalı başka üç şehrengizin âit olduğu yerler ise anlaşılamamışlardır. 

Bir de, şehrengiz olmamasına rağmen, içerik olarak bunlara benzeyip denk düşenler bulunurlar. Fazlı diye birinin Hübannâme, Zenannâme, Defter-i Aşk adlı yazmalarıyla, Câfer Çelebi'nin Hevesnâme adını verdiği yazma bu sınıfa girmektedirler.

Öte yandan, inanılması zor ve şaşırtıcı bir husus şudur ki, Osmanlının fâtih ve yavuz hakanlarından ikisinin, şehrengizleri andıran ve âdetâ bu konuya öncülük eden şiirlerinin bulunduğunu ve bunların, o kişilerin dîvanları arasında günümüze kadar ulaşıp hâlen de elde olduğunu belirtelim. 
Kabûl edilmesi zor ama gerçek!

Tabiata ve kadın erkek esprisine tamamen ters düşen böyle sapık duygu ve düşünceler, ilkel insanlar arasında görülmemektedir. 
Gerçekten ilginç bir husustur ki, böyle sapkınlıklar gelişmiş toplumların hastalığıdır. Geçmişte olduğu gibi bugün de böyledir. 
Nitekim, eski Yunan’la Orta Doğu buna en doğru örneklerdir. Semâvî dinlerde adı geçen Lût kavmi başka bir örnektir. Kezâ, yukarıdaki Osmanlı şehirleri, o günlerin gelişmiş ve önde gelen yerleşimleridirler. Bu yüzden şâirlerin yaşadığı, en azından uğradığı merkezlerdir.



Mete Esin

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN