Çingene Asaleti! [Mete Esin]

Yakın zaman önce… Edirne’de, aslında bilindik olan bir manzaraya rastlamışızdır. Manzarada, sırtına torbasını vurmuş bir Çingene kadın, çöp konteynerinde nafaka aramaktadır. Sigara paketinden daha küçük makinemiz o sıra yanımızda olduğundan, uzaktan ve kendisine hissettirmeden onun bir pozunu çekebilmişizdir. Yanlış anlaşılmasın ki, kadıncağız yiyecek değil, ekonomik değeri olan metal, kâğıt, plastik gibi diğer atık maddeleri toplamaktadır. Bir sonraki gece, “şöyle bir hava alayım” diye dışarıya çıktığımızda, bu kere de tek atlı bir Çingene arabası görmüşüzdür. Araba, gene bir çöp konteyneri yanında durmuştur. Bu arabadaysa iki genç erkek bulunmakta ve onlar da aynen nafaka peşinde koşmaktaydılar. Aynı makinemizle onları da bir pozun konusu yapmışızdır.

İşte, ard-arda görüp yaşadığımız bu iki sahne, Çingeneler hakkında bizi düşünmeye sevk etmiş bulunmaktadır.
Yaşadığımız Edirne’de, hatırı sayılır bir nüfûsa sâhip Çingene vatandaşlar, hayâtın hemen her alanına yayılmışlardır. Onlarla herhangi bir yer ve zamanda karşılaşmak pekâlâ mümkündür. Mâlûm… Ülkemizde ırk ayrımı yapılmadığı cihetle Çingene nüfûsunu bilmek de mümkün olmamaktadır. Şu da var ki, seçimlerde mahâllelere konulan seçim sandıklarından tahminde bulunan politikacılar, Edirne için bunu on beş bin olarak telâffuz etmektedirler. Çingeneler, bu sayılarıyla Edirne merkezinin yüzde onunu aşmışlardır!

Ancak, Edirne Çingenesi deyince üstünde durulası önemli bir husus vardır ki… Her şeyden önce, bunu bir açıklığa kavuşturmak gerekmektedir. Şöyle…
Çingenelerin dünyâ genelindeki imajı Edirne’de farklıdır. Burada ne zamandan beri var olmuş iseler, o zaman zarfında diğer gruplarla karışanlar olmuşlardır! Bugün, tipik hindî Çingenelerin yanında, ırkına kısmen benzeyen veyâ hiç benzemeyenler de görülmektedirler. Hattâ, bu hiç benzemeyenlere Çingene demek bile bâzen imkânsızdır. Ne var ki, onlar Edirneliler tarafından bilinmektedirler. Bu durumun izâhı ise hiç zor değildir. Yâni onlar karışmışlardır ve melezdirler! Çingene ocağında doğup büyüdükleri için de kendilerini gene o sınıftan saymaktadırlar. Tabiî ki, başkalarınca da böyle sayılmaktalardır.

Bu konudaki bir hâtıramızı yazmanın ise şimdi tam zamânıdır. Bir gün, kalburüstü böyle bir Çingene’yle görüşürken, onun sarıya çalan saçları, buğday teni ve yeşil gözleri dikkatimizi çekmiştir. “Yâhu, sen tam bir Çingene değilsin; melez olabilirsin!” dediğimizde… Tavır olarak Çingene yanını göstermiş ve biraz da kızarak demiştir ki: “Ninem Bulgaristan’da kimi sevmiş; ne bileyim ben be yaaa!?” Bu kişinin, “annem” demek yerine “ninem” demesi, bizde, kendisinin yaşanmış bir olayı bildiği zannını uyandırmıştır! Mâmâfih, onun bu samîmî ve sevimli tepkisine gülüp geçmişizdir. Fakat, dikkat çekici nokta, ırkından kısmen uzaklaşmak ihtimâlinden bile duyduğu rahatsızlıktır ki, bu da ayrıdır!

Bütün bir dünyâda, dilencilik, hırsızlık ve Çingenelerle özdeş olmuş benzeri davranışlar, Edirne’de ünlü bir mahâlle dışında son derecede seyrek görülürler. Gelişmiş Çingeneler de, burasını zâten dışlamışlardır ve kendilerinden saymazlar. Edirne Çingenelerinin esnaf, sanatkâr ve hattâ iş adamı olarak sosyal hayâta karışanları vardır. Lise veyâ bunun üstünü tahsil edip, memur sınıfına girenleri, makam işgâl edenleri kezâ… Hâliyle ekonomileri iyi, kültürleri farklı bu gibi kişilerle muhâtap olunduğunda, hiçbir iz hissedilmemektedir. Belki, görüşme uzarsa ancak o zaman bir ipucu verebileceklerdir. Edirne’de, daha sonra Çingene olduklarını öğrendiğimiz öyle kişiler tanımışızdır ki, gerçeğe inanmakta hâlâ daha zorlanırız. Hattâ inanamayız!

Edirne’de bir de aslâ Çingene olmayıp, buna rağmen gene de Çingene oldukları söylenenler vardır! Bunların hikâyesiyse hayli ilginç olup şöyledir… 
Osmanlı devrinde, askerliği riskli görüp oğlunu göndermek istemeyen kimi âileler, Çingenelerin muhârip asker alınmadıklarını bildiklerinden, o zaman hiçbir sakınca görmeyip, kendileri hakkında nüfûsa Çingene (Kıptî) kaydı düşürmüşlermiş! Cumhûriyet sonrası eldeki belgeler değişmesine rağmen, nüfus kütükleri aynen korunduğundan…  
İşte bu âileler, o kayıtlarda hâlâ Çingene görünmeye devâm etmekteymişler! Biz bu anlatılanın gerçeklik payını bilmediğimizden, durumu burada böyle “mış”la,“miş”le nakletmekteyiz.

Nice hırsızlık, dolandırıcılık, yolsuzluk ve benzerine karışanlar… Bunlar, ahlâk ve nâmus kavramlarını hiçe sayıp, emeksiz ve haram kazanmak yolunu seçmişlerdir. Hem de ne seçmek! Yasaya aykırı olarak yaptıkları veyâ yapmadıkları, sâdece bir boğaz tokluğu sağlamış değildir. Birkaç nesil yetecek kadar maddî kazançtır. Suça bulaşanların bir kısmıysa, anlı-şanlı, soylu-soplu kişilerdirler.

Artık sadede gelmekteyiz. Yukarıda çöp toplayan Çingenelerden bahsetmiştik. Bu yazının asıl sebebi de onlardırlar zâten. Şimdi kendimiz sorup, gene kendimiz cevâplamaya çalışalım... Bunca hırsız, dolandırıcı ve yolsuzun yanında, çalmayan, çarpmayan, dilenmeyen… En alt düzeydeki geçimleri için, atık toplayan bu garibanların toplumdaki yerleri ve rütbeleri nedir acaba!?

Asâlet denilen kavram, belli bir soydan gelmek olduğu gibi, ahlâk dâiresinden ayrılmamak, dürüst olmak, iyi olmak değil midir? 
Yapacak başka işleri olmayıp çöp toplayan Çingeneler de böyle değil midirler? Bu Çingeneler bir anlamda asâlet göstermiyor, asil olmuyorlar mıdır!?



Mete Esin

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN