Sayın Başbakan Üç Çocuk Yapamadığım İçin Sizden Özür Diliyorum! [Ömer Sağlam]

Sayın Başbakan, önceki nikâh şahitliklerinde yapmış olduğu kokuşmuş esprisini dün Ertuğrul Günay'ın oğlunun nikâh şahitliği sırasında bir kez daha yaparak evlenen çiftlerden en az üç çocuk istemiş. Arkasından da Türk Milleti adına önemli bir uyarıda bulunmuş: Aksi takdirde 2037'de yaşlı bir nüfusa sahip olacağız demiş!

Aslında Başbakan da biliyor böyle bir zamanda böyle bir isteğin makul ve mantıklı olmadığını ama ne yapsın, en azından laf olsun torba dolsun düşüncesiyle ve espri yaptığını zannederek katıldığı hemen her nikâhta böyle bir talepte bulunuyor evlenen çiftlerden. Onca Başbakanlık maaşına, birikimine ve şirket ortaklıklarından sağladığı gelirlerine rağmen, dün Ertuğrul Günay'ın gelinine taktığı bileziği hep birlikte gördük TV. ekranlarından. Bilezik öyle küçük ve öyle dardı ki; gelinin bileğine bir türlü geçmek bilmedi. Emine hanım zorladı da zorladı takmak için.  Muhtemelen gelinin elinin derilerini tahriş etti takarken.

Kendisinden olmayanların bir kısmını hapse atarak, bir kısmını işsiz ve aç bırakarak, bir kısmını tehdit ederek ve bir kısmına da akıl dışı yakıştırmalarda bulunarak onların moral ve seks gücünü ortadan kaldıran Başbakan'ın, bir de kalkıp herkesten üç çocuk istemesini siz mantıklı buluyor musunuz bilmem, ancak ben fazla mantıklı bulmuyorum.

Özetle Başbakan ve başında bulunduğu hükûmet, yapmış olduğu uygulamalarla pek çok karı kocayı ruhen, bir kısmını da fiziken birbirinden ayırmış bulunmaktadır. Çünkü Türkiye’deki boşanma rakamları, AKP Hükûmetleri süresince tavan yapmış bulunuyor. E böyle olunca ve “çocukları leylekler getiriyor” masalı da artık iyiden iyiye inandırıcılığını yitirdiğine göre, Başbakan'ın isteği nasıl yerine getirilecektir? Üç çocuk yapmak için ilk önce insanda fizyolojik güç ve bunu besleyecek ekonomik güç bulunmalıdır. Böyle bir gücü bulunmayan insanın, ne seks türünden biyolojik ihtiyacı ve ne de çocuk yapmak gibi bir sosyolojik ihtiyacı ve düşüncesi olur. Çocuk yapmak için, elbette karı ve kocanın bir arada ve mutlu olmaları da şarttır. Örneğin, Ergenekon ve Balyoz sanıkları başta olmak üzere; hüküm verilmeden yıllarca bihakkın içeride tutulmakta olan ve gençlik enerjilerini ancak kendi kendilerine “hamamcı”olarak giderebilen kişiler, Sayın Başbakan'ımız gibi yüksek bir şahsiyetin en masum talebi olan üç çocuk yapma isteğini nasıl yerine getirsinler!

Savcılıkların “Milletvekili adayı olabilir” diyerek “İyi Hâl Belgesi” verdiği, Yüksek Seçim Kurulu’nun “Evet bu kişi aday olabilir” kararı verip seçime soktuğu ve halkın da savcılıkların ve YSK’nin kararlarına güvenerek “Bu adam beni TBMM’de temsil etmelidir” diyerek oy verdiği, arkasından da YSK’nın “milletvekili olmuştur” diyerek Resmî Gazete’de isimlerini ilan ettiği kişiler, sıradan iki hakimin kararıyla içeride tutulmaya devam edilmekle bu kişilerde hiç çocuk yapma gücü ve enerjisi kalır mı sanıyorsunuz? Dolayısıyla başbakan, en azından bu adamlardan üç çocuk istemekle biraz haksızlık yapmaktadır. Gerçi Başbakan, bu gibi adamlardan değil, muhtemelen sadece kendi yandaşlarından ve AKP’ye oy verenlerden istiyor üç çocuk yapmalarını. Çünkü doğan her yeni çocuk, AKP’ye gelecek ilave oy demektir. Başbakan'ın hesabı büyük oranda böyledir. Yoksa millet adına yaptığını söylediği 2037 uyarısı filan hikâyedir.
Sayın Başbakan, birçok insan için sadece bir çocuk yapabilme imkânlarını dahi hazırlamadan, bu insanlardan en az üç çocuk istemekle gerçekten de büyük haksızlık yapıyor. Bol keseden atıp tutuyor. Örneğin hanımla ben; üç çocuk yapmak için gerekli şartları taşımadığımız için, sadece iki çocuk yapmakla yetindik. İkisi belimizi büktü, maazallah üçüncüsünü yapsaydık büsbütün işimiz bitikti! Allah’tan hanım benden çok daha akıllı da, ikiden sonra “Tamam” ve “kırmızı kart” gösterip beni sahadan atarak işi bitirdi de ailecek rahat bir nefes aldık.

Gerçi biz Türklerin bırakmış olduğu boşluğu sevgili Kürt kardeşlerimiz fazlasıyla dolduruyorlar bu ülkede. Bereket versin onlar, 10 ve altında çocuğu olan ailelere nesli kesilmiş, soyu kurumuş olarak baktıkları için, “Ya Allah, bismillah” deyip, Allah ne verdiyse devam ediyorlar. Allah’tan, kadınların belli bir yaşa kadar üreme gücü var da erkekler çaresiz durmak zorunda kalıyorlar. Gerçi pek durdukları da söylenemez bu insanların. Kadınlardan birisi doğurganlık özelliğini yitirince ikincisini, arkasından üçüncüsünü ve dördüncünü alarak yollarına son sürat devam ediyorlar.

20 çocuklu Hazro Belediye Başkanı Fetullah Mehmetoğlu ve onun gibiler sağ olsunlar! Allah onların belindeki üreme ve çoğalma gücünü eksik etmesin! Önce diğer siyasilerin, arkasından da Sayın Başbakan'ımızın sağlamış oldukları ekonomik imkânlarla tam 20 çocuk yapmış Fetullah Efendi. Öteki Fetullah’ın cemaatini sürekli çoğalttığı gibi bu Fetullah da ailesini ha bire çoğaltmış. Arpası kesilince de AKP’den istifa edip, BDP’ye geçeceğini söylüyor Belediye Başkanı. Muhtemelen çocuğunun kaçırılması filan hikâyedir. Anlaşılıyor ki; o, sadece kendisinin ve ailesinin çıkarları peşinde koşan hesap-kitap adamı birisidir. Hazro Belediye Başkanı, sadece çocuğu kaçırılmakla safını değiştirebiliyorsa, peki, çocukları bu topraklar için yıllardır şehit düşen analar ve babalar ne yapsınlar? Hazro Belediye Başkanı gidip, kolayca terör örgütüyle ilişkiye geçebiliyor ve onlara sığınabiliyor ama benim şehit anası ve babası kardeşlerimin, Başbakan’ın yönetimindeki devletten başka sığınacakları bir makam veya mevki mi var? Başbakan, bu insanlardan üç çocuk isterken biraz insaflı ve mantıklı olmak, en azından onlara üç çocuk yapacak ortamı hazırlamak zorundadır.

AKP’den istifa ettiğini ve BDP’ye geçebileceğini söyleyen Hazro Belediye Başkanı’nın 20 çocuğu varmış. Muhtemelen bundan sonra da çocuk yapmaya devam edecektir Bay Başkan. Ancak terör örgütünün tehditlerine boyun eğip, örgütün dediğini yaptığına göre, AKP’li Bay Başkan’ın bundan sonra yapacağı çocukların devlete değil, örgüte hizmet edeceği düşünülebilir. İşte bu gibi durumları önceden kestiren Büyük Atatürk, vaktiyle şöyle demiştir: “Milletime yegâne tavsiyem şudur: Başlarına yönetici olarak seçecekleri adamların karakterlerini iyice sorgulamaktan bir an bile imtina etmesinler…”

Milliyetçi görüşleriyle bildiğim M.K. isimli TRT çalışanı bir arkadaşım, Başbakan'ın Ertuğrul Günay’ın oğlunun nikâhında yapmış olduğu konuşmayı ve 2037 yılı için yapmış olduğu o müthiş (!) uyarıyı, kurumu adına haber yapmış. Veya ilginç bulduğu için arkadaşlarıyla da paylaşmış.(*) Oysa bu sözlerin hiçbir haber değeri yoktur. Ancak bu zamanda TRT’de çalışmanın güçlüğünü bildiğimiz için arkadaşımızı mazur ve masum görüyoruz. Allah onun da yardımcısı olsun.



Ömer Sağlam


  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN