CHP Camileri Ahır mı Yapmış?! “yazı serisi: V" [Ömer Sağlam]

Cami Yıkan Bir Başbakan: Adnan Menderes!
Camilerin yıkımı konusuna gelince; Türkiye’de en çok cami yıkan iktidarlardan birisi de DP iktidarı ve Merhum Başbakan Adnan Menderes’tir. Çünkü İstanbul’un tarihî yarımadası üzerinde bulunan semtlerinden geçen “Vatan” ve “Millet” caddeleri DP iktidarı sırasında açılmışlardır. İşte bu çalışmalar sırasında diğer bazı yapıların yanı sıra, onlarca cami ve mescit de yıkılmıştır. Başbakan ve onun mensup olduğu zihniyetin, ısrarla DP iktidarının söz konusu uygulamasını ve kendi yaptıklarını görmezden gelerek, olayın tek faili CHP imiş gibi muamele etmeleri, gerçeklerle bağdaşan bir durum olmasa gerekir. Çünkü 2011 yılı içinde AKP’li Güngören Belediyesi’nin, vergi borçlarına karşı belediyenin mülkiyetinde bulunan en az 5 camiyi hazineye devrettiğine (bir anlamda sattığına) ilişkin boy boy haberler çıktı medyada. 

Peki, İstanbul’da iki cadde açma adına belki de onlarca caminin yıkılmasına sebep olan Merhum Adnan Menderes’i ya da İstanbul’da bir Kur’an Kursu’nun ve Ankara’da belki de onlarca caminin yıkılmasına, ayrıca İstanbul Güngören’de 5 adet caminin satışına rıza gösteren Tayip Erdoğan’ı suçlayacak mıyız? Ya da onları dinsiz mi ilan edeceğiz? Asla, ne münasebet!  Çünkü biz biliyoruz ki; Merhum Menderes, Aydın’da Çakırbeyli çiftliğinde bulunan şahsına ait pek çok cins atın satışından elde edilen paranın Ankara Kocatepe Camii’nin yapımında kullanılmak üzere bağışlayacak kadar dindar bir Müslüman’dır. (16) Tayyip Erdoğan’ın yönlendirmesindeki TOKİ ise, kurmuş olduğu mahallelere evvel emirde mutlaka bir cami inşa etmektedir. Zira sevelim veya sevmeyelim, Allah’ı var; Tayyip Bey de oldukça dindar bir Müslüman’dır.  

Peki, satışı yapılan ve yıkılan camiler acaba nasıl camilerdi? Buraları, muhtemelen bildiğimiz anlamda tarihî ve sanat özelliği de bulunan geniş kapasiteli camiler değildi. Çoğu mahalle aralarında sıkışıp kalmış, basit yapı malzemeleriyle yapılmış alelade yapılardı. Örneğin “Türkiye’de 3000’i Aşkın Cami Satıldı ve Yıkıldı” şeklinde toplumu tahrik ve tahrip edici şekilde yazılar yazan yazar diyor ki;
1960’lı yıllara gelindiğinde Osmanlı’dan miras olarak kalan 7.000 civarındaki caminin 3000’i aşkının yıkıldığı bilgilerine ulaşıldı. Topkapı Sarayında bulunan 9 caminin hepsi görüntü temizliği düşüncesiyle yıkıldı.” (17)

Şimdi düşünelim, Topkapı Sarayı’nın hudutları bellidir. Bu küçücük alanda yazara göre; toplam 9 cami yıkıldıysa varın bu camilerin çapını ve çevresini siz hesap edin. Demek ki; bu camiler, anladığımız anlamda geniş kapasiteli camiler olmayıp, küçük çaplı birer mescit durumunda idiler. Onun için de yıktırılmasında bir beis görülmemiştir.

Hacca gidenler bilirler ki; Medine’de Hendek Savaşı’nın, diğer adıyla Ahzap Savaşı’nın yapıldığı bölgede 7 tane mescit vardır. Zaten adı da “Yedi Mescidler” dir. Yani Arapça tabirle “Mesâcidi Seb’a”. Rivayete göre bu mescitler, M. 627 yılında cereyan eden meşhur Hendek Savaşı sırasında savaşa katılan ashabın ileri gelenleri tarafından yaptırılmışlardır. Birbirine en fazla 15-20 m. mesafede bulunan mescitler, üç beş kişilik cemaat kapasiteli, üstü açık derme çatma yapılardır. Düşünün bir kere; İslami literatürde işte bu üç beş kişilik yapılar da mescittir, yüz binlerce kişinin aynı anda namaz kılabildiği Medine’deki “Mescid-i Nebevî” ve Mekke’deki “Mescid-i Haram” da mescittir. 1935 yılında yürürlüğe giren mevzuat çerçevesinde Türkiye’de yıkıma veya satıma konu olan cami ve mescitlerin çoğu, muhtemelen Medine’deki “Yedi Mescitler” mesabesinde olan küçük çaplı mescitlerden ibarettiler. Elbette az da olsa geniş kapasiteli bazı camilerin yıkımı da söz konusu olabilmiştir.

Ancak, Cumhuriyet döneminde, çoğu mimari özelliği ve hiçbir sanat değeri taşımayan türden eciş bücüş yapılar olan 3000-3500 caminin yıkımına kafayı takmış olanlar, her nedense aynı dönemde çoğu, Osmanlının Selâtin Camileri gibi devasa boyutlarda ve gösterişli olan 71.000 yeni caminin inşa edildiğini görmezden geliyorlar. Topkapı Sarayı alanında bulunan 9 caminin yıkıldığını söyleyen yazar, acaba bu 9 caminin tamamının, Ankara’daki Kocatepe Camii’nin veya memleketi Adana’daki Merkez Sabancı Camii’nin içine sığabileceğini hiç düşünmüş müdür? Hele bir düşünün, 600 senelik Osmanlı İmparatorluğu’nun Türkiye hudutları dâhilinde bıraktığı 11.000 civarındaki camiye karşılık, aynı topraklarda kurulan 88 yıllık Cumhuriyet döneminde tam 71.000 yeni cami inşa edilmiştir. Bütün bunlara karşılık, Atatürk ve arkadaşları ile onların kurmuş olduğu CHP’yi itham etmek, CHP’yi din düşmanı ve cami yıkıcısı olarak ilan etmek tam bir bühtandır. CHP’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Paşa, TBMM’nin birinci devre dördüncü birleşim senesinin (1923 yılı) açılışındaki konuşmalarında bakın neler demiştir:

“… Efendiler, geçen sene zarfında Evkaf Vekâleti mebânii diniye ve hayriyenin tamirât ve inşaatında oldukça mühim bir faaliyet göstermiştir. Vukû bulan tamirat yekûnu memleketin muhtelif noktalarına ait olmak üzere 126 cami ve mescidi şerif ile 31 medrese ve mektep, 22 su yolu ve çeşme, 175 akar ve 26 hamama baliğ olmuştur…” (18)

Cumhuriyetin kuruluş sancılarının yaşandığı yıllarda bile yılda 126 cami ve mescit ile 31 adet medrese ve mektebin onarımını yapan bir zihniyet, nasıl olur da camileri ahıra çevirebilir? Bunu akıl ve mantık nasıl kabul eder?

Türkiye’de, şehir imar planlarında cami arsası olarak ayrılan bazı kıymetli alanların, sonraki tarihlerde yapılan plan değişiklikleri ile (ve elbette bazı Ali Cengiz oyunlarıyla) ranta çevrildiği konusundaki iddiaların ayyuka çıktığı, bir ilçe belediyesinin vergi borçlarına karşılık mülkiyetindeki camileri devlete sattığı ve camiler için toplanan yardımların, camilerin altlarına veya yanlarına yapılan rant alanlarıyla ekonomik çıkar elde etmeye kanalize edildiği bir zaman diliminde görev yapan bir Başbakan’ın, “CHP, camileri ahıra çeviren bir zihniyete sahiptir” demesi ne derece isabetlidir varın sizler hesap edin.

* * * Devam Edecek...



Ömer Sağlam

16- Ayrıntılı bilgi için bkz. Ömer Sağlam “Kocatepe Camii’nin Temelinde Kişneyen Atlar ve Ulusal Yalakalığımız!” başlıklı yazısı, (bkz. http://www.haberakademi.net/default.asp?inc=makaleoku &hid=3538)
17-http://www.cezmiyurtseverim.com/belgeler/126-tuerkyede-3000-akin-cam-satildi-ve-yikildi-.html,
18- TBMM Zabıt Ceridesi, 1923, sh.12,

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN