Tarih Eğitimi Almak Suç mu? [Erdem Yücel]

Kuran’ın ilk surelerinin başında "oku" anlamına gelen İkra Suresi yer alır. Yaradan, İkra Suresi ile yalnızca Kuran’ı değil; ilme, bilgiye yönelik her şeyin okunmasını belirtmiştir. Böylece insanın kendini eğitmesi, cehaletten kurtulması istenmiştir. Peygamberimiz, eğitimle ilgili bir hadisinde de mealen şöyle buyurmuştur:
- İlim Çin’de de olsa ona talip olun. Çünkü ilim her Müslüman’a farzdır.
Büyük Atatürk de; "Dünyada en hakiki mürşit ilimdir."diyerek eğitimin önemini vurgulamak istemiştir.

İnsan yaşamının en önemli yolunun ilimden geçtiği şüphe götürmez bir gerçektir. Çeşitli alanlarda araştırmalar yapılması, yeni doğruların ortaya konulması ilmin ulaşmak istediği noktalardır. Kuşkusuz, ilim dallarının hepsi birbirinden değerlidir. İnsanlığın ve toplumların geçmişi ile ilgili bilgileri, gelişmeleri ele alarak inceleyen arkeoloji, antropoloji, filoloji gibi bilim dallarının yanında tarihin de çok önemli bir yeri vardır. Geçmişte uzun süre edebiyatın bir kolu olduğu sanılan tarihin önemini eski Yunanlılar ile Romalılar fark etmiş, Orta Çağ’da aydınlatıcı ve öğretici olarak belirlenmiştir. Kültürün ana noktalarının başında gelen tarihin toplumun her kesimince bilinmesinde sayısız yararlar vardır. Günümüzde bazı siyasilerin, kendilerini entel sananların ve televizyonlarda boy gösteren konuşmacıların tarih bilgisinden yoksun olduklarını görmek üzüntü vericidir.

Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle kapatılan "Köy Enstitüleri", "Halk Evleri" bir bakıma kültürel gelişmemizi engellemiş, geçmişimizden ve aydınlanma düşüncesinden bizleri uzaklaştırmıştır. Bu durum kimlerin işine gelir derseniz takdir sizlerindir…

Türkiye’nin çoğu üniversitelerinin Fen-Edebiyat Fakülteleri’ndeki tarih bölümlerinin yanı sıra Eğitim Fakülteleri kültürel boşluğumuzu dolduracak öğretmenler yetiştirmektedir. Ne yazık ki, büyük umutlarla buraları bitirenler sonsuz bir boşluğun içerisine düşmekte, bazıları yıllardır bürokrasi çarkı içerisinde ezilerek atama beklemekte, bazıları da geçim derdi içerisinde aldıkları eğitimi bir kenara iterek başka işlere yönelmektedir.

Bin bir umutla eğitimlerini tamamlamış, eğitim ordusuna katılmak isteyen bu gençlere yazık değil mi?
Bu gençler üniversitelerin tarih bölümlerine boşuna mı gittiler?

Türkiye'de, 2000 yıllarından bu yana öğretmen atamaları konusunda büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Bunun temelinde plansız şekilde mezun veren üniversitelerimizin eğitim politikası yatmaktadır. Günümüzün resmî rakamlarına göre 300.000 dolayında öğretmen adayı atama için beklemektedir. Onların arasında da 25.000 tarih öğretmen adayının bulunması dikkati çekmektedir. Önceki mezunlar beklerken yeni mezunlarla bu sayı daha da artmaktadır.
Bu konuda öylesine gariplikler yaşanıyor ki, şaşmamak elde değil…
2011 ÖSYM Kılavuzunda, İstanbul Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi 5000 tarihçi alabileceğini ilan etmiş!..
Üniversite kontenjanları, memleketin ihtiyacına göre mi, yoksa öğrencileri bir yere yerleştirip işin içinden sıyrılalım düşüncesine göre mi belirleniyor? Diplomalarını aldıktan sonra ne yaparlarsa yapsınlar mı denilmek isteniyor? Sanırım asıl çözülmesi gereken sorun da bu olmalı…

Bugün, atamalarını bekleyen, çok sayıda tarih bölümlerini bitirmiş genç var ve haklı olarak feryat ediyorlar. Okuyucularımızdan olan bazı tarih öğretmen adaylarının mail ile gönderdiği istatistik bilgilerine göre; 2011 Temmuz ayında 59; 2011 Ağustos ayında yalnızca 127 kişi atanmış!..

Tarih bölümü öğretmen adayları için Millî Eğitim Bakanlığı'nın söyledikleri de pek tatmin edici olmuyor. Haklı olarak diğer branşların öğretmen adaylarıyla kendilerini kıyaslıyorlar ve daha da karamsarlığa düşüyorlar. Örneğin, haftada bir saatlik bir ders olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine rekor sayılacak düzeyde atama yapılmasına rağmen, bu branştaki öğretmen açığının çok daha fazla olduğu söyleniyor!.. Rastlantıya bakın ki; okullarımızdaki müdür ve müdür yardımcıları sürekli Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenleri arasından seçilip atanıyormuş!.. Böyle olunca da bu branşın öğretmen açığı daha da büyüyormuş… Bunu ben değil; bize mail yoluyla şikâyet eden tarih bölümü öğretmen adayları söylüyor. Bu sözlerimle Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin eğitimini almış öğretmenleri incitmek istemiyorum. Yalnızca ortadaki çarpıklığı bu örnekle göstermek istedim. Hepsi o kadar.

Tarih öğretmen adaylarının feryadı öylesine çok ki; hepsini bu yazıma sığdırabilmem biraz değil çok zor, o nedenle önümüzdeki yazımı da yine bu konuya ayıracağım…





Erdem Yücel
erdemyucel2002@hotmail.com 

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN