TRT, Şike, Müstemleke [Günay Tulun]

Şaşırmamak elde mi?
Türkçeyi güzel konuşan insanların yurdu TRT, son zamanlarda şaşkına çeviriyor insanı.
Program yapan, program sunan insanların çoğu; Türkçeyi katletmek için ellerinden geleni yapıyorlar. En acısıysa bunlara göz yumulması…

Hangi birini anlatsam ki?
TRT Haber'de "Uçuyorum" diye bir program ve sunucu kızımız Slovakya'yı anlatıyor.
Aman Allah'ım! Hiç gereği yokken, hatta durup dururken; bir şeye hayran olduğunu ve şaştığını anlatabilmek için "WUAW!" diye bir ses çıkarıyor.
O kadar çirkin o kadar kaba o kadar uygunsuz o kadar batıcı ve konuştuğumuz dille o kadar uyumsuz ki; bu yapmacık sesi çıkarma gayreti karşısında, o an programı izleyen herkes irkiliyor.
Be Güzel Kızım!
Wuaw'un Türkçesi var, desene onu!
Vay de, oh de, o de; olmazsa şöyle uzatarak oooooo de!
Türkiye ağızlarında "bayh" var, "vov" var, "bireh" var onları da de!

De de derken; Amerikalı gibi değil, bir Türk o sözcükleri nasıl telaffuz ederse sen de öyle de!..
Tek örnek sen olsan "Ne yaparsan yap!" diyeceğim ama tek değilsin ki!
Sen ve senin gibiler; sizleri örnek almaya çalışan gençleri fena zehirliyorsunuz.
Lütfen dikkat, aman dikkat!
Bırakın bu sömürge ağızlarını lütfen…

Yine TRT'deyiz.
Yine bir kültür programı ve yine bir kızımız tarafından sunuluyor.
Programın konuğu çaldığı sazı anlatıyor ve adını doğru olarak akordiyon diye söylüyor.
Kızımız, izleyiciye belli etmeden; konuğunun sözlerini düzeltmek için akardiyon diyor.
Söz tekrar konuğa gelince o da çaktırmadan düzeltiyor sunucuyu: Akordiyon…
Kızımız durur mu?
Bu kez düzeltme sırası onda: Akardiyon…
Düzeltmeler program boyu sürüp gidecek ama konuk kibarlık edip işin peşini bırakıveriyor.
Tabii ki o sırada programı izleyen bizler; kahkalarla gülüyor; gülerken de üzülüyoruz.

Gülerken üzülünür mü?
Son zamanlarda gerçekten çok güzel işlere imza atan TRT, programcı ve sunucu kalitesini yükseltemediği için, insan; gülerken üzülür de ağlar da…
Kızım! İster akordiyon de, istersen akordeon…
Her ikisi de doğru ve doğrular varken akardiyon ısrarın da ne?
Programa çıkmadan önce, dersini çalışman gerekmiyor mu senin?

Yine bir televizyon programı…
Bir film anlatılırken sunucunun "ekşın muvi" dediğini duyuyorum.
Al işte, yeni bir gülerken ağlama krizi…
Be çocuk; "hareketli bir film" desen hatta hatta o kelimenin çok çok uzun yıllardan beri Türkçemize yerleşmiş aksiyon hâlini kullansan olmaz mı?
Tamam o da yabancı dilden, Fransızcadan gelme; ama Türkçe sözlüklere öyle uzun zaman önce girmiş ki kimse ne zaman girdiğini hatırlamıyor bile… 

Seninse o sözcüğün varlığını bile bilmediğine kalıbımı basarım.
Bak bakalım Türkçe sözlüklere: Eğer ekşın diye bir sözcük bulursan gelip elini öpeceğim.
Ekşın muviymiş…
Hadi canım sen de!..

Bir de kabus olayımız var.
Türkçeyi nasıl konuşmak gerektiğini bilenler:
- "O da ne?" demeyin hemen.
Kâbustan söz ediyorum. 
Çok sık karşılaştığım için ona da şöyle bir dokunmak istedim.
Aklım almıyor. "Madem ki kâbus diyemiyorsun, neden öz be öz Türkçesini kullanıp; karabasan demiyorsun be kızım!"
Pardon pardon!
Fazla zorlamış olmak istemem.
Biraz daha konuşsam "nightmare" deyip sıyrılacak işin içinden.

Konuyu ufak ufak değiştiriyorum şimdi...

TRT Spor'da, hafta arası her gün; Okay Karacan, Cem Dizdar ve Necil Ülgen'in birlikte yaptıkları bir program var. 
Adı Spor Manşet…
Tüm içtenliğimle söylüyorum: Uzun yıllardır görmekte zorlandığımız, saygı ve terbiye çerçevesinde sürdürülen birkaç programdan biri...
O günkü programın içeriğiyse bir ahlaksızlık anıtı olabilecek derecede rezil bir konu: Şike!..
Onlar da bu haksızlığı, emek hırsızlığını, ahlaksızlığı vurguluyorlar.
Konuşmalar bir ara, bir gece önce ligin bol gollü geçen maçları arasında gösterilen Beşiktaş'ın Adana Demirspor'u "10 – 0" yendiği maça geliyor.
Cem Dizdar özetle şuna benzer bir şeyler söylüyor:
"Ben Beşiktaş'ın o kadar gol atmasını etik bulmadım. Doğru olmadı. Atmamaları gerekirdi."
Açıkçası; hatır, gönül ya da duygu şikesi yapmadığı, spor ahlakına uygun davrandığı için eleştiriyor Beşiktaş'ı… 

Hem de şike programında…

"Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" mu yoksa "Âleme verir talkını, kendi yutar salkımı" mı?
İkisi de aynı kapının aynı mandalı ama yine de bu şike programındaki şike işinden hiçbir şey anlamadığımı itiraf etmem gerek...

Cem Bey'in dileği şike değilse nedir?
Anlayan varsa bana da anlatsın lütfen!..

Ah TRT, ah!
Bir yanda müstemleke kafasıyla Türkçeyi katleden cicili bicili kızlar, öte yanda sporda şikeyi savunan yorumcular…


Türkiye'mizdeki Türk okullarında tüm derslerini yabancı dil üzerinden okuyan ya da yurt dışında eğitim gören çocuklarımızın neredeyse tamamı, yukarıdaki örnekler gibi... 


Şu gerçek olayı da yazıya katsam ve sizler de okuyup azıcık gülümseseniz nasıl olur? Başlı
yorum...
"Kahramanımız birkaç ay yurt dışında kalır ve döndüğü gün anılarını anlatırken şöyle der:
- Basa bindim, tikıtımı aldım.
Biz oradakiler kendimizi tutamayıp kıkırdamaya başlayınca da büyük bir ciddiyetle:
- Siz burada ne diyordunuz tikıta? Hatırlayamadım da...

Sanmayın ki örneklerim bu kadar.

"Ahlak", "dükkan", "ikametgah" gibi sözcükleri düzeltme işareti olmadan telaffuz edenler; etik sözcüğünü, kimlerin ahlakı olduğunu bilmeden her konuya yapıştıranlar; sert harften sonra gelen sözcüğün nerede yumuşatılması gerektiğini bilmeden haber okuyanlar, yabancı dillerden kelimeler alıp bilgiç görünmek için ikide bir kullanıp duran yorumcular...
* * *
Lütfedip de yazılarımı takip edenler, bu konuyu geçmişte de ele aldığımı bilir.
Hem de kaç kez.
Anlatmadığım örneklere gelince, o kadar çok ki!
Hepsini anlatıp da sizleri sıkmak yerine, yalnızca "Dikkat!" demek istedim. Özellikle öğretmenlere, öğretenlere...
"Bize ne!" diyeniniz olursa onlara da bir çift sözü
m var.
Gününüz wuawla ekşınlansın!..




Günay Tulun

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN