Utanıyorum Şehidim! [Günay Tulun]

İçimden hiçbir şey yazmak gelmiyor.

Gelmiyor da bir tek, "On yıldır başta bulunanların ağlama, lanetleme, intikam, misliyle cevap alacaklardır, hesapları görülecektir, kanları yerde kalmayacaktır, üzüntümüz büyüktür" demelerini ve "topu her sıkıntı veren işte olduğu gibi yine başkalarının kucağına bırakma gayretlerini" utanarak, kınayarak, kahrolarak izliyor ve "Bu sözleri yazdığım için beni de içeri tıkarlar mı?" diyerek buraya kaydediyorum.

* 
Teröristler üç hafta önce ne yapacaklarını açıkladılar.
Bunu sanki, kendilerinin keşfettikleri bir taktik değişikliğiymiş gibi anlatan yandaş, koldaş, yoldaş televizyoncu ve yorumcularaysa mide bulantılarım geçene kadar hiçbir şey söylemiyorum.
* 
Halkımızın büyük çoğunluğu ise !!!
*
SÖZÜN BİTTİĞİ YER NE DEMEK, SÖZ KAÇ KEZ BİTER?
Diyorlar ki "Sözün bittiği yer"…
Bir söz günde kaç kez biter?
Söz biterse yerini ne alır?  
Sözün bittiği o yer; nerede, hangi mekânda bulunur?
*
O lafları az dinlemedik: "Söz bitti söz bitti…"
İyi de söz biteli yıllar oldu.
Oldu da ne yaptınız?
Bittiğini anlayamayan yöneticilerimiz ve onların her saçmalığını emir telakki eden vekillerimizin bugüne kadar gösterdiği zayıflık, işi bugünkü rezilliğe kadar götürmedi mi?
*
İnsanları taşladılar; ya görmezden gelindi ya da alttan alındı.
Ulusal değerlerimizle alay ettiler; ya anlamazlıktan gelindi ya da alttan alındı.
Koca Türk milletine küfrettiler; ya duymazdan gelindi ya da alttan alındı.
Bombaladılar, kurşunladılar, kardeş, dindaş demeden öldürdüler; ya üç maymun oynandı ya da alttan alındı.
Adamlar "Bağımsız bir devlet kuracağız. Sıkıysa engelleyin!" dediler; ya sesleri Ankara'nın yapay gündem kalabalığında kulaklara teğet geçti ya da alttan alındı.
*
Velhasılı kelam, karşı taraf ne yaptıysa ya görmezden, duymazdan, anlamazdan gelindi ya da alttan alındı.
Onlara karşı boyunlar kıldan ince dururken, başka insanlar; yargılanmadan "Sen suç işlemeyi hayal ediyorsun" iddiasıyla sanal suçlardan hapislere tıkılıp yıllar boyu süründürüldü. Bu insanlar hayatlarından bezdirildi, bir kısmıysa canlarından oldular.
*
DİKKAT! BURASI YOLUN SONU
Yıllar öncesine gidelim:
Teröristlerin çoluk çocuğu kullandıkları ve buna göz yumulduğu ilk gün söylediklerim bir bir gerçekleşiyor.
Bu iş bitmek üzere…
Düzelmesi için mucize lazım.
Mucizeyi yaratacak olan halkın ta kendisi… Halkın seçip de "Git benim adına ülkemi yönet" diye meclise gönderdiği; cebine de kendisinin hayat boyu görmediği belki de hiç göremeyeceği maaşların, yollukların, ödeneklerin en hasını en fazlasını koyduğu; vekilleri, hükûmeti, bakanı, başbakanı, cumhurbaşkanı…
*
Ordumuz dersek…
Tanıyamıyorum ordumu…
Ne oldu, ne yaptılar orduma?
Komuta kademesindekiler terörle savaşmayı otuz yıldır öğrenememiş olabilirler mi?
Bu nasıl iştir ki ha bire onlara emanet edilen gencecik yavrularımız öldürülüyor?
Enformasyon, dezenformasyon, beşinci kol taktiklerini bilen, uygulayan kimse kalmadı mı?
Hani bizim kahraman ordumuzun daima en önde koşan subayları?
Hani, nerdeler?
Kimsenin yiğitliğine sözüm yok.
Yok da "İstiklal Savaşı'nın yoktan var eden muhteşem kurmayları"nı artık yalnız kitaplarda mı okuyacağız diye şüpheler içinde olmamı da kınamasın kimse…
Onları da düşünemeyecek, soramayacaksam vatandaşım demeye hakkım olur mu hiç.
*
Yıllardır teröre karşı savaşacak özel bir "tim, manga, takım, bölük, tabur, alay, tugay, tümen, kolordu, ordu" ya da adını ne koyarsanız koyun, işte öyle bir grubu yetiştiremedik mi biz?
Yıllardır söylenen, terörle savaşacak profesyonel ordu nerede?
Yıllar onların kurulması, eğitilmesi için yeterli olamadı mı?
Ne oluyoruz, ne yapıyorsunuz Beyler!
Bitti mi her şey, bittik mi yani?
*
Hani bizim akıllı, vatanına âşık, kahraman milletimiz?
Yoksa onlar da masallarda mıydı?
Nasıl böyle tepkisiz koyunlar gibi olduk!
Neden vatandaşlık haklarımızı bile aramaktan korkar olduk!
Ne oldu, ne yaptılar bize?
*
HABERLİ TERÖR
Adamlar üç hafta önce ilan ettiler, dediler ki:
Biz beş bin silahlı kişiyiz. Hepimiz beşer kişilik gruplara ayrıldık. Bu bin grup ediyor. Bundan sonra bizi her yerde size saldırırken göreceksiniz!
*
Duyduğumda dedim ki:
Aptal mı bunlar?
İnsan yapacağını ilan eder mi hiç?
Hükûmet, ordu, polis her türlü tedbiri alacağına göre şaşırtmaca yapmak için öyle konuştular zahir!
Ne şaşırtmacası, aynen söyledikleri gibi oldu.
Şu saniyeye kadar yaşananlardan görülen o ki, tedbir medbir yok!
Adamlar bunu böyle olacağını bildikleri için rahatça böbürlenmişler meğer…
*
İRAN GİBİ DAVRANAMAMAK ONURLARI KIRIYOR
İran, birkaç kezdir "Helal olsun!" dedirtiyor bize…
Kendi üzerimizdeki baskıları unutup; yönetim biçimlerine, yönetimin halkına yaptığı zulme laf söylüyoruz, ama ülkeleri söz konusu olunca; AB, ABD dinlemeyen tavırlarını da alkışlıyoruz.
Adamlar ABD ne der, savaş mı açar, ambargo mu uygular demeden çıktı Kandil'e…
Söylenene göre, Karayılan denen teröristi de yakalamışlar.
İran, çoğu zaman aleyhimize komplolar peşinde koşan bir ülke…
Belki Karayılan'ı da böyle kullanırlar.
Buna rağmen, terör karşısında tam bağımsız bir devletin göstermesi gereken davranışı sergilemeleri kıskandırdı bizleri…
*
HER ZAMAN ARA SOKAKLARA DAĞILAN TERÖRİSTLER
Anlaşılmayacak bir şey daha var.
Terör örgütünün üyeleri "araba yakarken, bina yakarken, otobüs yakarken, insan dolu iş yerlerini ve marketleri yani kısaltıp yazarsak; insanları yakarken", polis geldiğinde önce kısa bir çatışma çıkarıp sonra yan sokaklara dağılıp kayboluyorlar.
Bu daima böyle oluyor.
Sonra tüm haberlerde dinliyor ya da okuyoruz: "Terör örgütü sempatizanları ara sokaklara dağılıp kaçtılar."
Daima aynı söylem… Daima aynı…
Önce şunda anlaşalım. Sempatizan terör yapmaz. Terörü doğuranların yarattığı ideolojilere sempati duyar. Terör eylemi yapanaysa terörist denir. Bunların adı da teröristtir, terörist!..
Pardon, bir de büyük harfle TERÖRİST diye yazmama izin verir misiniz?
*
Evet, dönelim ara sokaklara…
Polis ara sokaklardan gelip onları meydanlarda kıstıramaz mı?
Çok mu zor?
Buna kim, ne cevap verir acaba?
Sonra polis bunları hâlâ tanımaz hâlâ kim olduklarını bilmez mi?
Eylemden önce onları durdurmanın imkânı yok mu?
Eskiden semt karakolları diye bir şey vardı.
Karakoldakiler, o semtte hangi olayı kimin yaptığını adları gibi bilir ve suçluları elleriyle koymuş gibi bulurlardı.
Şimdi "O işin aslı öyle değil!" diyenler çıkacak ama maalesef öyleydi…

TERÖRİST DEVLETLER
Komplo teorisi değil; gerçekten de Türk soyunun kurutulması için yırtınan devletler ve aramızda her anlaşmazlık çıktığında teröristlerle kol kola girip, bize karşı saman altından su yürüten başka devletler var. 
Ben adlarını yazayım, siz onların hangi sınıfta yer alacaklarına karar verin.
ABD, Almanya, Arjantin, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Danimarka, Fransa, Hayastani Hanrapetut‘yun, Hollanda, Irak, İngiltere, İran, İsveç, İtalya, Kanada, Kıbrıs'ın yaygaracı Rumları, Norveç, Rusya, Suriye, Yunanistan…
*
Bunlardan başka, desteklerini daha alt seviyede de olsa sürdürenler olduğunu biliyoruz. Başları ne zaman sıkışsa, kendileri için her türlü fedakârlığı yaptığımız NATO denen örgütün; özellikle bizim başımızın sıkıştığı hiçbir dönemde kılını kıpırdatmadığını da unutmadık. Hem de ısrarlı çağrılarımıza, haydi dememize rağmen!..
Artık, Nato'nun; Türkiye'ye ne yararı olduğunu anlamaktan aciz kaldığımı da itiraf etmem gerek. Aynı örgütte müttefikimiz olan bazı Avrupa devletlerinin, bizi bir dönem Nato'dan kovmak için, nasıl yırtındıklarını da...
*
TÜRKLERDEN SONRA SIRA KİMDE?
Kürt vatandaşlarımız arasında, teröristlerin "Büyük Kürdistan"ı kurma peşinde olduğunu düşünenler varsa onlara bir kez daha hatırlatmak mecburiyetinde kalacağım ki…
Evet, sıradan bir vatandaş olmama rağmen ben bile defalarca yazdım.
Onların hayal ettikleri topraklar İsrail'in vaat edilen toprakları, Ermenilerinse Büyük Ermenistan için ele geçirmek istedikleri topraklardır.
Eğer Türkiye bu terörist eylemler sonucu zayıflar da topraklarını koruyamaz duruma düşerse bugünkü terörün çok daha şiddetlisi devlet olarak daha zayıf olan Kürtlere yönelecek ve o topraklarda birer Yahudi ve Ermeni devleti kurulacaktır.
Onun da tek bir şartı var: 
Yer altı ve yer üstü kaynaklarının "Süper Güçler"in, dolayısıyla İsrail'in emrinde olması…
Zaten bölgedeki işgallerin de terörün de tek nedeni bu!..
*
KORKU KORKUYU DOĞURUR. OYSA ECEL DÂHİL HİÇBİR ŞEYE YARARI YOKTUR
Nil Hanım, şunu yazmış mesajında:
- Facebook'ta, Twitter'da vb. gibi sosyal paylaşım sitelerinde, maillerde, mitinglerde terörü lanetlemek hiçbir şey ifade etmiyor. Ne yapılması gerek onu da bilemiyorum artık, açıkçası…
Ona cevap yolladım:
- O sitelerde yazanlara da bakın, inanın bir avuç insan... Çoğunluğun ödü kopuyor, kılı bile kıpırdamıyor.
Yalan diyebilir misiniz yanıtıma?
*
UMUT VAR MI?
Söyledim: Vakit geçti ama hâlâ bir umut var!
Bu umudun yeşerip filizlenmesi, filizlenip ağaca dönebilmesi için vatanından başka bir şey düşünmeyen; adil, kararlı, yılmaz; günahsızla katili, tek eylemi düşünce olanla eline silah alıp karşısındakine ölüm kusan ve kusturanı; kısacası suçluyla masumu birbirinden ayırmaya yetkin bir hükûmet şart.
Dedim ya, duraklamaları oynuyor, mucizeleri bekliyoruz.
Bugünkü Hükûmet o rolü üstlenmez ya da o rolü üstlenecek başka bir hükûmet kurulmazsa Allah sonumuzu hayretsin!
*
BAZILARI YILLARDIR BOŞ LAF ÜRETMEKTEN BAŞKA HİÇBİR İŞE YARAMAZKEN, DİNSİZ DENİLEREK YAKILMAK İSTENEN "AZİZ NESİN" BAKIN NELER SÖYLEMİŞ
Utanıyorum Şehidim!
Utanıyorum!..
Yemekten,
İçmekten,
Senin annen ağlarken,
Gülmekten utanıyorum.
Sanma ki;
Unutuyor,
Unutturuyoruz.
Unutanları barındırmaktan utanıyorum.
Sen; vatan için, bizim için şehit olurken,
Seni görmezden gelenlerden utanıyorum
.
*
İşte, gerçekten de sözün bittiği yerde olan birinin, hâlâ üretilecek bahane arayanlara seslenişidir bu: Utanıyorum Şehidim!
*
Ya siz ya sizler?
Sizler de utanıyor musunuz?




Günay Tulun

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN