İran İşgalindeki Azerbaycan ve Hocalı Katliamı [Ömer Sağlam]

Azerbaycan’ın işgali denilince hep bugünkü Azerbaycan Toprakları ve Dağlık Karabağ, işgalci olarak da hep Rusya ve Ermenistan aklımıza gelmektedir. Doğrudur, Rusya ve Ermenistan da Azeri topraklarını dün ve bugün işgal eden iki devlettir ama Azerbaycan topraklarının asıl işgalcisi İran İslam Cumhuriyeti’dir. Ancak ne var ki; bu gerçek, Türk insanının gözünden sürekli kaçırılmaya ve Azerbaycan topraklarındaki İran işgali her nedense hep görmezden gelinmeye ve mazur gösterilmeye çalışılmaktadır.

Öte yandan bilindiği gibi Rusya, 1990’lı yılların başından itibaren şu ya da bu şekilde işgal ettiği Türk topraklarından büyük ölçüde çekilmiş ve Türk devletlerinin istiklallerini tanımak durumunda kalmıştır. Böylece en azından resmen olmak üzere; Azerbaycan ve diğer bazı Türk toprakları, Rus boyunduruğundan kurtulmuş bulunmaktadırlar. Elbette Rusya, özellikle yapmış olduğu ikili ve çok taraflı anlaşmalarla bağımsızlıklarını tanıdığı bu ülkelerdeki etkisini ve söz hakkını bir şekilde devam ettirmeye devam etmektedir.

Rusya’nın Azerbaycan topraklarındaki işgali resmen sona ermiştir ama onun yerini bu sefer Ermenistan almıştır. Ve Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarındaki işgalinin arkasındaki desteğin Rusya olduğu bugün ayan beyan bilinmektedir. Esasen Ermenistan ile Azerbaycan arasında 1994 yılında imzalanan ateşkes anlaşması da Rusya’nın dayatmasıyla imzalanmıştır. Böylece Rusya, Ermenistan’ın, Azerbaycan’daki iç karışıklıklardan da istifade ederek bir oldubittiyle Azerbaycan topraklarını işgal etmesine göz yummuş ve destek vermiştir. Özetle günümüzde Azerbaycan toprakları, aralarından su bile sızmayan iki müttefik olan İran ile Ermenistan arasında paylaşılmış bulunmaktadır.

Okuyucularımız için küçük bir hatırlatma yapalım, Rus Çarlığı’nın tarihî politikası olan güneye, yani sıcak denizlere sarkma siyaseti çerçevesinde Azerbaycan’ın da içinde bulunduğu Kafkasya bölgesini işgal edip İran topraklarına dayanması üzerine İran ile Rusya arasında 1804-1813 yılları arasında çetin savaşlar yaşanmış ve bu savaşlar İran’ın yenilgisiyle sonuçlanmıştır. 1813 yılında yapılan Gülistan ve arkasından 1828 yılında yapılan Türkmençay anlaşmalarıyla bugünkü, daha doğrusu 1990’lara kadar varlığını koruyan Rus-İran sınırı çizilmiştir. 1828 yılında imzalanan Türkmençay anlaşması, bir yıl sonra 1829 yılında imzalanan Edirne Anlaşmasıyla Osmanlı İmparatorluğu’na da onaylatılarak uluslararası bir anlaşma hâline gelmiştir. Genel olarak ifade edecek olursak, Türkmençay anlaşması ile Bakü merkezli Kuzey Azerbaycan Rusya’da kalırken, Tebriz merkezli Güney Azerbaycan İran’ın egemenliği altına girmiştir. Dolayısıyla 1990’lı yılların başında Azerbaycan’ın kuzeyindeki Rus işgali resmen sona ermekle birlikte, Güney Azerbaycan’daki İran işgali 1828 yılından beri yaklaşık iki asırdır resmen ve fiilen sürmektedir.

90’lı yılların başında Rusya, Azerbaycan’dan çekilmesine çekilmiştir de bu bölgeyi her nedense tek başına Azerilere bırakmak da istememiş ve boşalttığı Azerbaycan topraklarının bir kısmını Ermenilere teslim etmiştir. Böylece Rusya, yer altı ve yer üstü kaynakları bakımından çok zengin olan Azerbaycan topraklarını, büyük Türk Dünyası ile bütünleşecek olan Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bırakmayıp Ermeniler kanalıyla bu zengin toprakları kontrol altında tutmaya devam etmek istemiştir. Kanaatimizce bu gün ABD için İsrail neyse Rusya için Ermenistan da odur. Yani Ermenistan, Rusya’nın Kafkasya’daki en büyük üs bölgesidir. Rusya, İran ve Türkiye gibi bölgenin iki büyük ülkesini ve tekmil Orta Doğu'yu bir ileri karakol olarak gördüğü Ermenistan üzerinden izlemeye devam etmektedir.

Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgali, gerçekten de son derece kanlı olmuştur. Bu kanlı işgalin doruğa çıktığı kent de galiba Azerbaycan’a bağlı Dağlık Karabağ’daki Hocalı kentidir. Azerbaycan’ın 18 Ekim 1991 yılında istiklalini ilan etmesiyle birlikte, elbette Rusya’nın bir oyunu olarak ülkede birtakım iç kırışıklıklar ve güç savaşları başlamıştı. İşte bu iç karışıklıkları ve Azerbaycan’ın, 26 Kasım 1991’de, zaten kendi toprağı olan Dağlık Karabağ’ın özerklik statüsünü kaldırıp, bu bölgenin yönetimini doğrudan Azerbaycan merkezi yönetimine bağlama kararı almasını fırsat bilen Ermenistan, aynı yıl Laçin Koridoru da denilen, Dağlık Karabağ ile Ermenistan arasında kalan Azerbaycan topraklarını ele geçirmek suretiyle Dağlık Karabağ’la Ermenistan arasında stratejik önemi olan bir güzergâh elde etmiş oldu. Arkasından 18 Şubat 1992’de Hocavend’i ele geçiren Ermenistan, 26 Şubat 1992 tarihinde Karabağ’daki Hocalı şehrinde insanlık dışı bir katliamın altına imza atmıştır.

Ermenistan ordusu tarafından gerçekleştirilen bu katliam sırasında bir rivayete göre; 106'sı kadın, 83'ü çocuk olmak üzere toplam 613 sivil Azerbaycan Türk'ü katledilmiş, 487’si ağır yaralanmış, 1275’i rehin alınmış ve 150’si de ortadan kaybolmuştur. Kaybolanları da öldürülmüş olarak mütalaa etmek herhâlde yanlış olmayacaktır.

Ermeni işgali sadece Ermenilerle Azerilerin birlikte yaşadıkları ve Azeri toprağı sayılan Dağlık Karabağ ile sınırlı kalmamış, Ermeniler Karabağ'ı yönetimleri altına aldıktan sonra bu sefer, Ermenistan ile Karabağ arasındaki Azerbaycan topraklarını işgale başlamışlardır. Bu işgal çerçevesinde Ermenistan, 1992-1993 yıllarında olmak üzere, sırasıyla Şuşa, Laçin, Kelbecer, Ağdam, Fuzuli, Zengilan, Cebrayil ve Kubadlı şehirlerini ele geçirmiştir. (bk. http://bpakman.wordpress.com/dunya/ermenistan-siniri-acilacak-mi/azerbaycan-topraklarinin-isgali/)

Bu işgaller üzerine Azerbaycan Türk'ü ve eski Sovyetler Birliği Komünist Partisi Polit Büro üyesi de olan Haydar Aliyev, Rusya tarafından Azerbaycan halkı için âdeta bir kurtarıcı olarak gösterilmeye başlanmıştır. Bunun üzerine bir Türk Milliyetçisi olan ve Azerbaycan’ı, tamamen Rus yörüngesinden çıkartarak büyük Türk dünyası ile entegre etme azminde olan Ebulfeyz Elçibey iktidardan uzaklaştırılmış ve yerine Haydar Aliyev Azerbaycan Devlet Başkanı yapılmıştır.

Aliyev yönetimi ise kendilerini iktidara getiren Rusya’nın baskısıyla 5 Mayıs 1994 tarihinde Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te Ermenistan-Azerbaycan Ateşkes anlaşmasını imzalamak zorunda kalmıştır. İşte o günden bugüne Kuzey Azerbaycan topraklarının önemli bir bölümü Ermeni işgali altındadır. İlginçtir; ne işgal altıdaki toprakların kurtarıcısı görülerek sözüm ona % 99 oy desteği ile iktidara getirilen Haydar Aliyev ve ne de ölümünden sonra onun yerine geçerek resmen Aliyev hanedanlığını kuran oğul İlham Aliyev, işgal altındaki toprakları kurtarmak için ciddi hiçbir çabanın içine girmemişlerdir.

Ermenistan’ın işgal etiği topraklardan zorla sökülüp atılan yüz binlerce Azeri Türk'ü ise Azerbaycan’ın diğer bölgelerine göç ederek, hem de “Kaçkın” sıfatıyla hâlen yaşam mücadelesi vermeye devam etmektedirler. Üç beş milyon Yahudi bugün nasıl 400 milyonluk koskoca Arap dünyasına ferman okuyorsa, aynı sayıdaki Ermeni de yine 300-400 milyonluk Türk dünyasına ferman okumaya devam etmektedir. İsrail’in Filistin ve Suriye topraklarını işgal altında tutması 400 milyonluk Arap dünyası için nasıl utanç vesilesi ise Azeri topraklarında hüküm süren Ermeni işgali de yüzlerce milyonu bulan Türk Dünyası için kesinlikle bir utanç vesilesidir.

Ve ne ilginçtir ki; İsrail’in bölgedeki en büyük müttefiki nasıl bir İslam ülkesi olan Mısır ise Ermenistan’ın bölgedeki en büyük müttefiki de yine bir İslam ülkesi olan İran İslam Cumhuriyeti’dir. Zira tam iki asırdır tekmil Güney Azerbaycan’ı işgal altında tutan İran İslam Cumhuriyeti ile 1991’den beri Kuzey Azerbaycan topraklarının önemli bir bölümünü işgal altında tutan Ermenistan, şu anda tam bir ittifak halinde olup, bu ittifak perde arkasından Rusya tarafından da desteklenmektedir.

Kayda değer bir bilgi midir emin değiliz ama 1997 yılında Azerbaycan’a yapmış olduğum bir iş gezisinde bana anlatılan şudur: Ermeniler, işgal altında tuttukları Azerbaycan’ın Kelbecer bölgesinde toprak olarak çıkarttıkları altın madenini, kamyonlarla İran’a göndermekte ve İran rafinerilerinde altına çevirterek buradan kendileri için önemli bir kaynak yaratmaktadırlar. Çünkü Azerbaycan’ın Kelbecer şehri ve civarı altın madeni bakımından oldukça zengindir.

Başta 26 Şubat 1992 tarihinde Hocalı’da şehit edilenler olmak üzere, bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, sizleri Türk’ün ne olduğunu, daha doğrusu ne olması gerektiğini çok güzel açıklayan ve vaktiyle Emin Bülend Serdaroğlu isimli şair tarafından yazılmış küçük bir şiirle baş başa bırakıyorum:

DEV ŞARKISI


Türk'üm ben, Oğuz nesli benim nesl-i vakurum,
“Altay”lara bağlar beni alnımdaki nûrum.
Parlak güneşin doğduğu yerlerde doğan ben,
İlk âteşi içtimdi bir arslan memesinden.
Şâhin gibi cenk atları kişnerken, uyandım,
Ejder gibi kaplanları boğdum, oyalandım.
Yalçın döşeğim vardı küheylân yelesinden,
Aldımdı bu sert ismimi gök gürlemesinden.
Türk'üm ben, Oğuz nesli benim nesl-i vakurum,
“Altay”lara bağlar beni alnımdaki nûrum.





Ömer Sağlam 

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN