Makedon, Makedonya [Mete Esin]

Bu yazımıza, Rumeli’nin bir konusu olarak Makedonlar ve Makedonya’yı aldık.

Eski Yugoslavya’nın altı cumhuriyetinden biriyken, bu devlet birliğinin dağılması sonucu beklenmedik biçimde bağımsızlık kazanan Makedonya... Onu, bu adıyla ilk tanıyan da galibâ Türkiye olmuştur. Makedon Devleti'nin adına karşı çıkıp bu konuda feryat eden ise Yunanistan’dır. Öte yandan, dünyanın gördüğü en büyük askerî dehâ ve cihangirlerden biri olan Büyük İskender bir Makedon’dur. Onun özel hayatına da yönelen tarihler, kimliğine değinirken kendi cinsine dönük eğilimini kayda geçmişlerdir. Bunun kayıt sahipleriyse, şimdi konunun yazılmasına bile katlanamayan Yunanların antik çağdaki tarihçileridirler! 

Peki konu, eğer bir toplumu rahatsız edecekse bu toplum neden Makedonlar değil de Yunanlar olmuştur! Onların gösterdiği, bu farklı ve özel duyarlık acaba nereden gelmektedir?

Makedonya, bu adını MÖ önce burada yaşamış ve günümüz Yunanlarının akraba ve komşuları bir kavim olan eski ve asıl Makedonlardan almaktadır. O eski Makedonya’nın sınırları şimdikinden hayli geniş olarak Ege’ye kadar inmekteydi. Selanik de bu çerçevedeki bir Makedon şehriydi. Nitekim, Yunanların Selanik için bugün dahi kullandıkları Thessalonike adı, İskender’in kız kardeşi Thessaly’nin adından gelmektedir. Thessaly adı, öncelikle, bizim Tesalya dediğimiz Yunanistan’daki bir bölgeye verilmiştir. Makedonların burada kazandıkları bir zaferin anısına da, "Thessaloniki" yâni "Tessally’nin zaferi" denmiştir. Aynı söz, bir de bizim Selanik dediğimiz şehrin adı olmuştur.

Ayrıca… Yunanlar, eski Makedonya’nın kendi ellerindeki güneyine, doğru ve haklı biçimde şimdi de Makedonya demektedirler. Eski Makedonlar ise büyük büyük oranla Yunanların içinde erimiş olup artık birlikte ve fakat gene Yunan Makedonyası’ndaki eski topraklarında yaşamaktadırlar. Şu da var ki, şimdinin Makedonya’sında da eski ve asıl Makedonlardan arta kalanlar olup bunların torunlarından hâlen orada da yaşayanlar bulunmak lâzım gelecektir. Çünkü… Rumeli veya Balkanlar dediğimiz bölgenin toplumları belki dar anlamda yer değiştirmiş olabileceklerdir. Fakat… Bunlardan hiçbirinin bölgeyi terk edip gittiği veya büyük çapta yer değiştirdiği bilinmemektedir. Nitekim, bu konuda bazı inandırıcı ipuçları da yok değildir! Mesela, yakından tanıdığımız ve kendisini Pomak (aslında Torbeştir) olarak ifade eden akademik bir kimlik, İskender’in komutanlarından olup onun ölümü üzerine Mısır’da egemenlik ve bir hanedan kuran Ptolemaios’un büstüne benzemektedir! O devirlerde yaşamış üstün vasıflı sanatkârların, bu tür büst ve heykelleri aslına bire bir benzeterek yapabildikleriyse bilinen bir gerçektir. Hâl böyleyken, bizim tespit ve burada ifade ettiğimiz benzerlik husûsu kesinlikle bir rastlantı olmayacaktır! Yani, Makedonya’da gerçek anlamda Makedonlar da vardırlar.

Gene aynı mantık çerçevesinde düşünmek gerekirse… Osmanlı devrinde İslam’a geçmekle aynı zamanda Türkleşmiş Rumlar olarak bilinen Yunan Makedonyası’ndan Patriyot vatandaşlarımızın, aslında bu eski ve gerçek Makedonlardan inmiş olmaları gerekmektedir. Güney Makedonyalı Patriyotların fizyonomileri dikkatle incelendiğinde, bu düşüncenin öyle hiç de yabana atılır ve yanlış olmadığı anlaşılacaktır!

Otuz üç yıl gibi kısa bir ömre büyük fetihler sığdırabildiği için, kendisine Büyük de denilen İskender, asl’olarak bir Makedon’dur. Tabiatıyla eski ve gerçek Makedon!.. Ancak, eğitimini Yunanlardan almış olarak aynen onlar gibi yetiştirilmiştir. Homoseksüel eğilimleri eğer doğuştan değil idiyse bunu da Yunanistan’da kazanmış (!) olabilecektir. Henüz cihangir olmadan önce, yakın çevredeki İllirler, Kuzeyliler, Traklar ve özellikle de Yunanlar üstüne egemenlik kurmuştur. Esasen, kendisi de mükemmel bir derecede Yunanca konuşmuştur. Yunan ağırlıklı ordusuyla Orta Asya ve Hind’e kadar Yunanca konuşarak gitmiştir. Nitekim, tarihçiler bu dönemle ondan sonrasını; “Yunan, Yunanlı, Yunan’a ait Yunan gibi” anlamlarında Helenistik diye anmaktadırlar ki, bu tamamen gerçekçi ve doğrudur.

Şimdinin Slav ağırlıklı Makedonlarıysa, adlarını ülkelerinden aldıkları gibi, bunu bir hak olarak görmüşler ve devletlerinin Makedonya adında direnmişlerdir. İskender ise onlar için herhâlde ikinci dereceden bir yakınlık unsurudur! Peki, bugün Makedon bildiklerimiz aslen kimler olmaktadırlar ve daha önce ne idiler? İşte bu noktada Bulgarlara dönmek gerekmektedir.

Malum… Günümüzün karışık Bulgar toplumu, devleti kuran Türklere rağmen yoğun olarak Trak ve Slavlardan oluşmaktadır. Bulgar devletinin de şimdiki yerinde kurulduktan sonra, sınırlarında daralma ve genişleme anlamında zaman zaman değişimler görülmüştür. Makedonya da geçmişte bu suretle ele geçirilip Bulgar toprağına katılmıştır. Asılları yoğunlukla Bulgar olan şimdiki Makedonlar, zamanla bağımsızlık eğilimi göstermişler ve Bulgar birliğini bozarak bugünkü statülerine varmışlardır. Öte yandan, gün gelmiş, Bulgarlarla onlara çok yakın akraba olan Sırpların çekişme alanına girmişlerdir. Nihayetindeyse Yugoslavya’ya bağlı cumhuriyetlerden biri olmuşlardır. Sovyetlerin yıkılmasıyla gelişen olayların etkisi ve kolaylığında da bağımsızlık gelmiştir. Makedonya Bulgarları, bugün artık kendilerini ayrı millet olarak görüp Makedon demektedirler. Fakat bununla birlikte, ne ülkelerinin antik tarihine ve ne Büyük İskender’e Yunanlar kadar sahip çıkmaktadırlar! Kendi etnik kökenleri dikkate alınırsa, tabiatıyla bunda da pek haksız sayılmayacaklardır!

Şimdiki Makedon etnisitesini özetlemek gerekirse… Nüfusun çoğu Bulgarlardan kopmuştur. Daha azıysa eskinin asıl Makedonları ve komşu ülke Arnavutluk insanıdırlar. Hâliyle, aralarında Trak asıllılar dahi bulunabilecektir. Günümüz Makedoncası da Bulgarları hatırlatırcasına o dile çok benzemektedir.

İskender, Makedonlar ve Yunanlılar; bir bakımdan Cengiz, Moğollar ve Türklerle benzeşmektedirler: İskender gibi fakat daha büyük bir cihangir olan Cengiz, bizimkiler Türktür deseler de yabancı tarihçilere göre bir Moğol’dur. Moğollar ve Türklerse yakın komşu, akraba ve aynı kültürün toplumlarıdırlar. Moğolca ve Türkçe konuşan Cengiz’in, orduları yüzde seksen Türk’tür. Moğollardan çoğu Türklerin içinde erimişlerdir! Cengiz dönemiyle bundan sonrasına, tarihlerde ve bugün hâlen Türk-Moğol denilmektedir.

Şu farkla ki, İskender ölmekle soyu da kurumuştur. Cengiz öldüğündeyse geride bir haremle onlarca evlât ve torun bırakmıştır! Neslinden gelenlerin sayısı, bugün için milyonlarla hesap ve ifade edilmektedir!



Mete Esin

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN