Rusya Modeli mi? [Ömer Sağlam]


Bu makale"Yazı İşleri"miz tarafındaredakte edilmemiş
yazarı tarafından gönderilmiş özgün hâliyle yayınlanmıştır

Meşhur fıkradır; köyün birine genç bir imam gelmiş. Köyün gençleri imamı kafaya almaya, böylece namazların sayısını azaltmaya karar vermişler. Pundunu bulup konuyu açmışlar imama:

-"İmam efendi, malum biz tarımla ve hayvancılıkla geçinen insanlarız. Öğle ve İkindi vakitlerinde genelde kırda oluyoruz. Haliyle namaz kılmamız mümkün olmuyor! Yorgun argın olduğumuz için sabah namazına kalkmamız da mümkün değil. Sadece Akşam ve Yatsı'yı kılsak olmaz mı? Hem senden önceki  imam da böyle yapıyordu..." demişler.
İmam her nedense yapılan teklifi uygun bulmuş ve başlamış sadece Akşam ve Yatsı namazları ile işi götürmeye. Gel zaman git zaman köyün gençleri "nasıl olsa kafamıza göre bir imam bulduk" diye düşünerek bu sefer de namazın uzunluğunu, uyku ve yorgunluğu bahane ederek Yatsı Namazı'nı da kaldırmayı, kısa olduğu için sadece Akşam Namazı ile yetinmeyi teklif etmişler. İmam da "bu konuyu Müftüye danışmam gerekir" diyerek Müftü ile görüşmeye gitmiş.
Müftü ile sağdan soldan konuştuktan sonra köyde yaşananları, sadece iki vakit namazla imamlık yaptığını filan anlatmış ve gençlerin isteğini Müftüye iletmiş.
İmamı dikkatle dinleyen ve her geçen dakika sinir katsayısı yükselen Müftü efendi;
-"Neee? Hiç öyle şey olur mu? Derhal git köyüne ve beş vakit üzere namaz kıldırmaya başla!" demiş ve arkasından da imamı sille tokat atmış makamından dışarı.

Dönüşte köyün dışında merakla imamı bekleyen köyün gençleri uzaktan imamı görünce bağırmışlar kendisine;
-"İmam efendi ne oldu? Müftü efendi indirdi mi namaz vakitlerini?"
Genç imam, müftüden yediği zılgıt ve azarın da etkisiyle sol elini halka yapıp sağ kolunu halkadan hızla geçirdikten sonra;
-"Nah indirdi! Bindirdi bindirdi!" demiş.

Şimdi Anayasa Mahkemesi'nin CHP'nin başvurusu üzerine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün görev süresi hakkında vermiş olduğu kararı görünce, insan ister istemez bu fıkrayı hatırlıyor ve tebessüm ediyor nedense. 
Malum; CHP, Cumhurbaşkanı  Abdullah Gül'ün görev süresinin 7 yıl değil, 5 yıl olması ve ikinci kez aday olması gerektiğini savunarak başvurmuştu Anayasa Mahkemesi'ne. CHP, bunu elbette Sayın Gül'ü çok sevdiği için yapmamıştı. CHP'nin maksadı, bir an önce Gül ile Erdoğan'ı birbirine düşürmek ve böylece AKP'yi bölerek iktidardan uzaklaştırmaktı. Zira normal şartlarda CHP'nin AKP ile baş etmesi ve iktidara gelmesi mümkün görünmüyordu. Bunu en güzel şekilde geçen günlerde tanışma fırsatı bulduğum bir CHP Genel Merkez çalışanı da söylüyordu. Bana dediği şuydu CHP'li gencin;

-"Hocam bugün bir seçim olsa AKP %60'la iktidara gelir!"
CHP yönetimi işte bu gerçeği bildiği için bir an önce AKP'yi parçalamak ve böylece zayıflatmak düşüncesiyle Abdullah Gül'ün görev süresini tartışma konusu yaptı ve yüce mahkemeye başvurdu. Oysa CHP haksızdı. Çünkü Sayın Gül, Cumhurbaşkanı'nın 7 yıl süreyle ve TBMM tarafından seçilmesini düzenleyen Anayasa maddesinin yürürlükte olduğu dönemde Cumhurbaşkanı seçilmişti. 7 yıllık süre Sayın Gül için kazanılmış bir haktı çünkü.
Üstelik CHP'nin unuttuğu bir gerçek daha vardı. Çünkü köydeki imam da, şehirdeki müftü de değişmiştir. Artık namaz vakitleriyle istedikleri gibi oynama dönemi bitmiştir. 2007 yılındaki 367 saçmalığına imza atan insanlar artık yoktur Anayasa Mahkemesi'nde (O dönemden kalan 4 üye CHP'nin isteği doğrultusunda oy kullanmışlardır) söyleniyor). Onun için Anayasa Mahkemesi'nden istedikleri kararı çıkartmaları artık mümkün değildir.
CHP, Abdullah Gül'ün görev süresinin 5 yıl olmasını ve ikinci kez aday olabilmesini istiyordu. Yani Sayın Gül'ü çok sevdikleri ve başarılı buldukları için onu bir dönem daha Cumhurbaşkanı olarak görmeyi arzu ediyordu! 
Anayasa Mahkemesi, CHP'nin bu arzusunu geri çevirmemiş ve bir anlamda "madem öyle gel böyle" diyerek Sayın Gül'ün tam 17 sene Cumhurbaşkanı olmasının yolunu açmıştır. Bu süre, pek az padişaha nasip olan bir süredir aslında. Yani CHP, bir taraftan Erdoğan'ın padişah olma hevesinde olduğunu iddia edip, başkanlık sistemine karşı çıkarken, diğer taraftan açmış olduğu dava ile Abdullah Gül'ün tam 17 sene görevde kalmasının önünü açmıştır. Ülkemize ve milletimize hayırlı olsun...
Rusya Modeli mi?
Sayın Başbakan'ın Cumhurbaşkanı, hatta Başkan olma hevesinde olduğu kesindir. Bunun için 2014 yılında aday olacağı da kesindir. Anayasa Mahkemesi önünü açtığına göre; Sayın Abdullah Gül de 2014'de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday olur mu? Sanmıyorum. Pek çok insan gibi bize göre de eğer Erdoğan aday olursa, Abdullah Gül kesinlikle aday olmaz. Çünkü Sayın Erdoğan, 2007 yılında "Partimizin adayı, Abdullah Gül kardeşimdir" diyerek alicenaplık(!) göstermiştir. Dolayısıyla, Gül ve Erdoğan ta gençlik yıllarından, yani MTTB yıllarından beri 40 yıllık arkadaştırlar. Bu arkadaşlık kardeşten de ötedir. O sebeple, 2014 yılında Başbakan Cumhurbaşkanı adayı olursa Sayın Gül kesinlikle aday olup, kardeşinin karşısına dikilmez. CHP ve diğer muhalefet partileri, mutlaka Sayın Gül'ü teşvik edip kendisine gaz vermeye çalışacaklardır. Ancak bu gaz, kesinlikle motoru çalıştırıp arabayı yürütmez. Sadece muhalefetin gaz kaçırması olarak tarihe geçer biline...

Bu demektir ki;  bundan sonra Türkiye'de Rusya modeli geçerli olacaktır. Yani nasıl ki; Vilademir Putin ile Dimitri Medvedev, Rusya'da devlet başkanlığı ve başbakanlık görevlerini dönüşümlü olarak yerine getiriyorlar, bundan sonra bizimkiler de aynısını yapacaklardır. Bir dönem veya iki dönem Erdoğan Cumhurbaşkanı, Gül Başbakan, sonraki bir veya iki dönem tam tersi.

Diyeceksiniz ki; AKP hep mi böyle kalacak? Bu devran hep mi böyle devam edecek? Valla onu bunu bilmem. Bugünkü durum onu gösteriyor ve Türkiye'de veya Dünya'da olağanüstü bir değişiklik ya da örneğin ABD'de herhangi bir politika değişikliği vuku bulmadıkça çıplak gerçek budur. Türkiye bu gerçeği kabullense iyi olur kanaatindeyim. 
Radikal Kürtçü Leyla Zana boşuna mı "Başbakan'a güvendiğini" açıklama gereği duydu? Sayın Başbakan, bugün boşuna mı Okyanus ötesindeki büyük destekçisine "Artık Türkiye'ye dön" çağrısı yaptı? Anlaşılan Türkiye; en azından 2023'e kadar Gül-Erdoğan ikilisi tarafından yönetilecektir. Türkiye buna şimdiden hazırlansın, herkes planını buna göre yapsın derim ben...


Ömer Sağlam

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN