Fikret'in Hâluk'u Varsa Âkif'in de Aydemir Güler'i Vardır " I " [Ömer Sağlam]
Makale ayrıca redakte edilmemiş, yazarının
gönderdiği orijinal görünümle yayınlanmıştır
Tevfik Fikret ve Mehmet Akif Ersoy. Umumiyetle birbirinin çağdaşı iki şair olarak bilinir. Ancak birbirine karşı mahallelerde oturan iki şair. Çünkü Tevfik Fikret ve Mehmet Akif'in dünya görüşleri birbirinden taban tabana zıttır. Tevfik Fikret, Türkiye'ye egemen olan ve Batıcılık, İslamcılık ve Türkçülük olarak bilinen üç önemli fikir akımından Batıcılık akımını temsil ederken, Mehmet Akif İslamcılık akımının temsilcisi ve fikir öncülerinden birisi olarak bilinir ve kabul edilir. Cumhuriyeti kuranlar, örneğin Mustafa Kemal Paşa daha çok Tevfik Fikret'in etkisinde kaldığı halde, bugünkü iktidar mensupları daha çok Mehmet Akif'in de mensubu bulunduğu düşünce yapısına sahiptirler. Bunu sadece ben değil, bugünkü iktidarın ikinci adamı olan Sayın Bülent Arınç da söylüyor. Diyor ki; Bülent Arınç;
"Mehmet Akif'in Asım diye önüne koyduğu gençlerle Tevfik Fikret'in Haluk diye önüne koyduğu gençler birbirinden farklıdır. Akif'in hedefine koyduğu Asım diye gençliğin bugün en güzel şekliyle karşımızdaki örneği Recep Tayyip Erdoğan'dır"(1). Dolayısıyla Bülent Arınç ve diğerleridir...
İki şair ve fikir adamının çok az olan ortak yanlarından birisi, her ikisinin de fikirlerini istikbalimizi emanet edeceğimiz gençler üzerinden vermiş olmalarıdır. Tevfik Fikret, bunu bizzat oğlu "Haluk" üzerinden yaparken, Mehmet Akif, kendi muhayyilesinde yatarmış olduğu sanal çocuğu "Âsım" üzerinden yapar.
...
"Türk-İslam Ülküsü'nün Kahraman Şehidi: Enver Paşa" başlıklı makalemiz, oldukça geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmış ve yorum almış bulunuyor. Yorumların geneli lehte olmakla birlikte aleyhte yapılan kimi yorumlar da vardır. Bu yorumlardan birisi Mehmet Selim Çelik isimli okuyucuma aittir. Mehmet Selim Çelik, Mehmet Akif Ersoy'un;
"Üç beyinsizin uğruna üç milyon halk,
Nasıl doğranıyor baba mezarından kalk"
Şeklindeki beytini aktardıktan sonra şu yorumu yapmıştır "İstiklal şairimiz burada üç beyinsiz olarak Enver Paşayı, Talat Paşayı ve Cemal Paşayı kastetmiştir. Hayalleri uğruna vatan toprağının dört bir yanında üç milyon insanın şehadetine sebeb oldukları için.."(2).
Öncelikle söylemek gerekirse; Mehmet Selim Çelik isimli okurumuz, Akif'in beytinde söylemek istediğini yeterince anlayabilmiş değildir. Çünkü bize göre; Akif'in doğrandığını söylediği şey, üç milyon halkın katledilmesi değil, Osmanlı Haritası'nın parçalanması, Osmanlı İmparatorluğu'nun egemen olduğu coğrafyada irili ufaklı devletler kuruluyor/kurduruluyor olmasıdır. Zira değil Enver Paşa ve arkadaşlarının iktidarda olduğu yıllarda üç milyon insanın doğranması, altı asırlık Osmanlı İmparatorluğu boyunca bile Osmanlı coğrafyasında bu kadar insan öldürülmemiştir.
Bilindiği gibi; Osmanlı'nın en geniş sınırlarına ulaştığı 1699 yılında imparatorluk topraklarının genişliği 24 milyon km2 dolaylarındadır. Birinci Dünya Savaşı öncesinde ise 4.9 milyon km2'ye kadar gerilemiştir. Akif'in, Enver Paşa ve arkadaşlarını "Üç Beyinsiz" olarak niteleme cüreti gösterdiği yıllarda ise devletin sınırları 3 milyon km2'ye kadar gerilemiş olmalıdır. Dolayısıyla Akif, doğrama kavramını 3 milyon insanın katledilmesi anlamında değil, olsa olsa Osmanlı coğrafyasının parçalanması anlamında kullanmıştır. Aksini düşünmek, örneğin Birinci Dünya Savaşı sırasında dünya çapında bütün cephelerde öldürülen insanların tamamının sorumluluğunu Enver, Talat ve Cemal Paşa'lara yüklemek ise, insafsızlıktır, vicdansızlıktır. Büsbütün Enver Paşa ve arkadaşlarına iftiradır, bühtandır. İftira ve yalan söylemek ise Müslüman'a yakışan bir davranış modeli asla değildir. Hele hele bu Müslüman, "İstiklal Marşı"nın ve"Çanakkale Destanı"nın şairi Akif ise.
...
Bilindiği gibi Mehmet Akif, Arnavut kökenlidir. O, sadece bir şair ve edip değil, aynı zamanda bir siyasetçidir. Hem de yukarıda dediğimiz gibi, İslamcı siyasetin Türkiye'deki öncü isimlerinden birisidir. Bu sıfatlarıyla elbette hakaret edecektir Enver Paşa ve arkadaşlarına. Çünkü onlar, Türk Milliyetçisi idiler ve ülkedeki "Türkçülük" akımının temsilcileriydiler. Devletin kurtuluşunu, Türk Dünyası ile bütünleşmekte görüyorlardı. Akif ise milliyetçiliği şiddetle reddeden ve onu "Kaltabanlık", yani "Namussuzluk"olarak isimlendiren bir adamdır. İşte onun bu konudaki düşüncesini aktardığı şiiri:
“Hani milliyetin İslam idi,kavmiyet ne
Sarılıp sımsıkı dursaydın o milliyetine
Arnavutluk ne demek, var mı şeriatte yeri
Küfr olur başka değil, kavmini sürmek ileri
Arab’ın Türk’e, Laz’ın Çerkez’e yahud Kürd’e
Acem’in Çinli’ye, rüçhanı mı varmış nerde?
İslamiyette anasır mı olur ne gezer
Fikr-i milliyeti tel’in ediyor Peygamber
En büyük düşmanıdır ruh-i Nebi tefrikanın
Adı batsın onu İslam’a sokan kaltabanın.”
...
Görüldüğü gibi; Akif'e göre "Milliyet" deyince anlaşılması gereken şey "İslam"dır. Yani bir anlamda "Ümmetçilik". Yani Akif, "Ümmetçilik" peşinde koşan bir insandır ve bu maksatla Enver Paşa'nın teklifini kabul ederek yine Enver Paşa tarafından teşkil edilen bir "Teşkilat-ı Mahsusa" heyetiyle Mekke Emiri Şerif Hüseyin'i ikna etmek için Hicaz'a gider. Buradan anlaşılan şudur; Enver Paşa ve arkadaşları, devleti ayakta tutmak için İslamcılık akımından da istifade etmek istemiş ve bu konuda din unsurunu da kullanmaktan asla çekinmemişlerdir. Çünkü Enver Paşa, diğer ikisinden, yani Talat ve Cemal Paşa'lardan farklı olarak dindar bir insandır. Hatta namazında, abdestinde bir adamdır. Bu sebepledir ki; Şeyh Tunûsi, Kuşçubaşı Eşref gibi adamların bulunduğu heyete, o günlerde yazmış olduğu şiirlerle İslamcı kesimin lider kadrosu içinde yer alan Mehmet Akif'i de heyete dahil etmiştir. Ancak gelişmeler, Akif'in döneklik anlamına gelmese bile, Enver Paşa tarafından kullanıldığı zehabına kapılmasına yol açmış ve Akif, Enver Paşa ve arkadaşlarına "Üç Beyinsiz" diyecek noktaya gelmiştir.
İslamcı Mehmet Akif, Türk Milliyetçiliğine şiddetle karşıdır ama, kökenlerinin bulunduğu Arnavutluk'a "Öz vatan" nitelemesi yapmaktan ve atalarının gömülü bulunduğu bu topraklara yakın ilgi göstermekten de asla geri durmaz. "Üç beyinsiz kafanın derdine, üç milyon halk/Bak nasıl doğranıyor? Kalk, baba, kabrinden kalk!" şeklinde seslendiği babası hakkında;
"Babam Fatih müderrislerinden İpekli Hoca Tâhir Efendi merhumdur ki, benim hem babam, hem hocamdır. Ne biliyorsam kendisinden öğrendim. Şiirin daha iyi anlaşılmasına, merhûmun da rahmetle anılmasına vesîle olur, diye şu hâşiyeyi yazmaya mecbûr oldum" der ve yukarıdaki mısralarının da içinde bulunduğu "Aç Gözünü" isimli şiirinde şöyle seslenir ölmüş babasına:
"Diriler koşmadı imdâdına, sen bâri yetiş...
Arnavutluk yanıyor... Hem bu sefer pek müthiş!
O ne yangın ki: Ocak kalmadı söndürmediği!
O ne tûfan ki: Yakıp yıktı bütün vâdîyi!
...
Baba! En sevgili annen, o senin öz vatanın,
Olacak mıydı fedâ hırsına üç kaltabanın?
Dedemin sürdüğü, can ektiği toprak gitti...
Öyle bir gitti ki hem: Bir daha gelmez ebedî!
Ne olurdun bunu kalkıp da göreydin acaba?
'Meşhed'in beynine haç saplanacak mıydı baba!
Ne felâket: Dönüversin de mesâcid ahıra,
Hırvat’ın askeri tepsin çıkıp üstünde hora!
Bâri bir hâtıra kalsaydı şu toprakta diri...
Yer yarılmış, yere geçmiş şühedâ türbeleri!
Nerde olsam çıkıyor karşıma bir kanlı ova...
Sen misin, yoksa hayâlin mi? Vefâsız Kosova!"
...
Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa hakkında yapılan ve telif hakkı İslamcı siyasetin öncü ismi olan Mehmet Akif Ersoy'a ait olan "Üç Beyinsiz" nitelemesi, daha sonraki yıllarda aynı ekole mensup başka kişilerce de kullanılmıştır. Bunlardan birisi de tarihçi-yazar Mustafa Müftüoğlu'dur. "Yalan Söyleyen Tarih Utansın" isimli ciltler tutan kitabında sıklıkla dile getirmekle öfkesini dindiremediği, hiddetini bir türlü söndüremediği gözlenen hazret, en sonunda "Üç Beyinsiz Kafa" ismiyle başlı başına bir kitap bile yazmıştır. Kitabın arka kapağında yer alan şu cümleler, içeriğinin hangi gözle ele alındığını ele verir gibidir;
"Üç Beyinsiz Kafa Talat, Enver ve Cemal Paşalar. Masumane gayelerle hilafetin son kalesini yıkan, yüzbinlerce insanımızın şehid düşmesine sebep olan kişiler. İttihad ve Terakkinin üç beyinsiz kafasının öyküsü. Koca İmparatorluğun dağılışının hikayesi. Tarihimizin en acılı safhası..."(3).
Mustafa Müftüoğlu, yukarıdaki cümleleriyle Enver Paşa ve arkadaşlarına saldırırken, aslında onlar adına hayırlı bir iş daha yapıyor ve fikir öncüsü Mehmet Akif'in, doğrandığını söylediği 3 milyonluk halkın sayısını, "yüz binlerce" diyerek en azından 1 milyon bile olmadığını itiraf etme durumunda kalıyor. Ki; İslamcı kesime göre; Enver Paşa ve arkadaşlarının beyinsizlikleri yüzünden bu yüz binlerin, 300 bini Çanakkale Cephesi'nde, 90 bini Sarıkamış'ta şehit olmuştur.
Oysa; son yapılan araştırmalara göre Çanakkale'deki zayiatımız 100 bini, Sarıkamış'taki kaybımız ise 25-30 bini bile bulmuyor. Özetle; İslamcı, Ümmetçi ve Hilafetçi çevreler, Türk Milliyetçiliği'nin sembol isimlerinden Enver Paşa'ya saldırma adına yalan söylemekten bile geri durmuyorlar. Ki; Enver Paşa ve arkadaşlarına saldırma vesilesi yaptıkları şehit sayılarını bile, İngilizlerin ve Ruslar'ın, Çanakkale ve Sarıkamış'ta Türklere verdirdikleri zayiatı ve dolayısıyla kendi başarılarını yüksek göstermek maksadıyla kaleme aldıkları kaynaklardan ve maksatlı olarak düzenlemiş oldukları sahte belgelerden almaktadırlar.
Ömer Sağlam
"DEVAM EDECEKTİR"
________________
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.