28 Şubat döneminin Genelkurmay Başkanı, Emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesinde oluşturulan 28 Şubat Darbesi ve 27 Nisan e-Muhtırası Alt Komisyonu’na yapmış olduğu açıklamada şu ilginç sözleri de söylemiş;
Karadayı: Gulu Gulu Dansı'na Haka Dansıyla Cevap Verdik! [Ömer Sağlam]
Makale ayrıca redakte edilmemiş, yazarının
gönderdiği orijinal görünümle yayınlanmıştır
28 Şubat döneminin Genelkurmay Başkanı, Emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesinde oluşturulan 28 Şubat Darbesi ve 27 Nisan e-Muhtırası Alt Komisyonu’na yapmış olduğu açıklamada şu ilginç sözleri de söylemiş;
"...İslam Birliği lafları çıktı. İnsanlar, ‘Türkiye nerede gidiyor’ diye düşünmeye başladı. Merhum Başbakan, ‘bunlar fasa fiso” dedi. ‘Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık’ eylemleri çıktı, ‘mum söndü oynuyorlar’ denildi. ‘Gulu gulu dansı’ lafı ortaya çıktı. Sonra gene bir ifade ‘kanlı mı olacak, kansız mı olacak? Bu rejim kanlı mı değişecek, kansız mı değişecek?’ Bu çok vahim bir ifade. Ne demek, ‘Kanlı mı olacak, kansız mı olacak?’ Tabii, ‘kadayıfın altı kızardı, kızarmadı’ lafları var. Bu arada tabii, dış etkileri de görmeye başladık ama biz yavaş yavaş asker olarak korkmaya başladık... 28 Şubat kararlarından sonra rahatladık ve işimize döndük. Yaklaşık 4 ay sonra Erbakan’ın istifasını televizyondan duydum. Şimdi, bazıları bana soruyor: ‘Ya Paşam hakikaten bilmiyor muydun?’ Hem vallahi hem billahi bilmiyordum, yani böyle bir şeyin olacağını bilmiyordum. Demirel’in Mesut Yılmaz’a Hükümeti vereceği kimin aklına gelir? Hatta o zaman gazeteler de yazdı. ‘Kimsenin haberi yok, Karadayı’nın da haberi yok... Postmodern darbe ifadesini kullanan fevkalade aptalca bir ifade kullanmıştır. Hani bazı insanlar vardır, ileri çıkmak, önde görünmek şeyi... Bunu kim çıkarttı, nereden çıkarttılar hâlâ hayıflanırım ve üzülürüm."(1)
Org. Karadayı'nın ifadesinde geçenler az çok bilinen şeyler. Ancak "Postmodern darbe ifadesini kullanan fevkalade aptalca bir ifade kullanmıştır. Hani bazı insanlar vardır, ileri çıkmak, önde görünmek şeyi... bunu kim çıkarttı, nereden çıkarttılar hâlâ hayıflanırım ve üzülürüm." şeklindeki sözlerini yine de son derece önemli buluyorum. Anlaşılan, dönemin Genel Kurmay İkinci Başkanı Org. Çevik Bir, Dönemin Genel Kurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak ve General Çetin Saner gibi kişilerden oluşan bir grup, Org. Karadayı'ya rağmen veya en azından onun haberi olmadan bir takım çalışmaların içine girmişlerdir. Sayın Karadayı'nın sözlerinden çıkan aşağı yukarı budur.
Yazılarımı takip eden okuyucularım mutlaka hatırlayacaklardır; 11 Mayıs 2012 günü yayınlanan "28 Şubat ve Org. İsmail Hakkı Karadayı" başlıklı yazımızda şöyle demiştik;
"...28 Şubat Davasının... açılmasıyla öğrendik ki; bu darbenin adını 'Post Modern Darbe' şeklinde koyan kişi dönemin kudretli generali Genel Kurmay İkinci Başkanı Org. Çevik Bir değil, Genel Kurmay Genel Sekreteri Tümg. Erol Özkasnak’mış. Bilinenin aksine, dönemin Bayan İç İşleri Bakanı Sayın Meral Akşener’i, bakanlığın önünde yağlı kazığa oturtmakla tehdit eden de yine bilinenin aksine Org. Çevik Bir değil, Tümg. Çetin Saner’miş. Dolayısıyla en azından bu iki konuda Org. Çevik Bir’in günahı boş yere alınmıştır.
...İsmail Hakkı Karadayı Çankırılıdır. Merkeze bağlı Karadayı köyünden. Zaten soyadını da köyünden almıştır. Dolayısıyla kendisiyle hemşeri oluyoruz... Bana göre; Sayın Karadayı, karargâhta yalnız bir adamdı ve bu yalnızlığını zaman zaman hemşerileriyle bir araya gelerek kapatıyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse; General Çevik Bir ve General Erol Özkasnak gibi adamların, bazen üstleri olan Sayın Karadayı’yı hiçe sayarak öne çıkma çabaları sergilemeleri, General Osman Özbek’in dönemin Başbakanına hakarete yeltenmesi ve General Doğu Silahçıoğlu’nun zamanın Sultanbeyli Belediye Başkanı Ali Nabi Koçak’la giriştiği heykel polemiği, Karadayı adına beni hep üzmüş ve öfkelendirmiştir. Bu adamların emir komuta zincirini hiçe sayan davranışları karşısında 'Benim hemşerim neden gereğini yapmıyor? Bu generalleri kodu mu oturtsa ya…'dediğim çok olmuştur...
Sanırım dönemin Başbakanı Merhum Erbakan ile Sayın Karadayı arasındaki ilişkiler de gayet saygılı, ölçülü ve seviyeli idi. Bu sebeple olacak Merhum Erbakan, zaman zaman gazetecilerin 'Askerlerle olan ilişkileriniz nasıl?'şeklindeki sorusuna 'Süper' ve 'Gayet tatlı' anlamında cevaplar vermiştir."(2).
Org. İsmail Hakkı Karadayı'nın yukarıdaki sözleri, aslında bizim iki ay önce yapmış olduğumuz tahminleri doğrular niteliktedir. Yani TSK içinde birileri, Sayın Karadayı'ya rağmen ve en azından onun haberi olmadan bir şeyler pişirip kotarmaya yeltenmişler ve bunlar Karadayı'yı son derece üzmüştür.
Org. İsmail Hakkı Karadayı, Erbakan'ı ve Şevket Kazan'ı ima ederek "28 Şubat arifesinde olan bitenleri 'Gulu Gulu dansı' ve 'mum söndü oynuyorlar' şeklinde geçiştirmeye ve hafife almaya çalıştılar, TSK olarak bundan korktuk" demekte fazla haksız da sayılmaz.
Esasen, bu Milli Görüşçülerin bir alışkanlıkları vardır; kendilerinden başkasına asla inanmazlar. İnandıkları şeye başkalarını inandırmak için de her türlü propagandayı yaparlar! Müslüm Gündüz, bas bas bağırıyor; "28 Şubat'ın arifesinde Kocatepe Camii çevresinde nümayiş yapan asalı, sakallı ve cübbeli grup bizdik. Aramızda bir tane bile polis ve asker yoktu..." diye, ancak Milli Görüşçüler, ısrarla "Onlar polis ve askerlerden oluşan bir grup provokatördü. 28 Şubat müdahalesine meşruiyet kazandırmak için bu tür şeyler yaptılar..." diyorlar. Halk "Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık eylemi yaptık" diyor, onlar "Mum söndü oynadılar" ve "Gulu gulu dansı yaptılar" diyor.
Tıpkı onun gibi, Akdeniz'de düşen Savaş uçağı için Beşar Esat ısrarla "Uçağı uçaksavarlarımızca biz düşürdük..." dediği halde, bizimkiler hem de TSK'yi kullanarak "Suriye resmi makamlarının kendilerinin düşürdüklerini iddia ettikleri..." diyerek ısrarla Beşar Esat'ı yalanlıyorlar! Suriye'ye gerekli dersi vermek zor mu geliyor, yoksa Suriye'nin savaş uçağı düşürebilecek güçte olduğuna mı inanmıyorlar bir türlü anlamıyorum.
Bizimkiler utanmasalar ve ayıp olacağına inanmasalar, "Uçağımızı Ergenekoncular düşürttü" diyecekler. Allah'tan Ergenekoncular topluca Silivri'de de bu suçlamadan ucuz yırttılar! Onlara göre; Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterini de Ergenekoncular düşürttüler ya o bakımdan böyle düşünüyorum ben!
Gerçi Beşar Esat'ın savaş uçağı düşürecek güçte olduğuna ben de fazla inanmıyorum ve bu noktada ABD'nin Irak'ı işgali sırasında yaşanan bir olayı hatırlıyorum. İşgal sırasında bir ABD helikopteri düşmüş ve helikopterin başına toplanan Iraklı bir grup köylü ellerinde av tüfekleriyle "yalelli" söyleyip "Helikopteri biz düşürdük" diye sevinç gösterisinde bulunuyorlardı. Anlaşılan Beşar Esat da, hazır ortada düşürülmüş bir savaş uçağı varken, "Biz düşürdük" diyerek gider ayak halkına karşı bedavadan güç gösterisinde bulunuyor, muhaliflerine ise gözdağı vermek istiyor olabilir.
Genel Kurmay Başkanlığı'nın kesin bilgi vermemesine ve "Suriye'nin düşürmesi bir ihtimal" anlamına gelecek şekilde "Suriye resmi makamlarının iddiası" biçimindeaçıklama yapmasına karşın Sayın Başbakan, neden acaba ısrarla ve yüksek sesle uçağın Beşar Esat yönetimi tarafından düşürüldüğünü savunuyor ve Beşar Esat'a ağzına geleni söylüyor? Acaba Başbakanın bu ısrarı, karanlıkta mezarlıktan geçerken korkusunu yenmek isteyen adamın ıslık çalması gibi bir amaç mı taşıyor? "Hazır şamar oğlanı pozisyonuna düşürdüğüm Beşar Esat'a yüklenmek varken neden başkalarını işin içine sokarak başımı belaya sokayım" mı demek istiyor?
İşte bu noktada aklımıza gelen ve komplo teorisi denilebilecek bir soruyu siz okuyucularımla paylaşmak istiyorum: Acaba savaş uçağımızı İsrail kuvvetleri düşürmüş olabilir mi? Acaba İsrail güçleri "Sen misin benim Kıbrıs karasularında petrol ve doğalgaz arama çalışmalarımı ve Gazze ablukamı röntgenleyen, al o zaman..."deyip keşif uçağımızı düşürmüş olabilir mi? Malum İsrail, şu sıralar önüne çıkan Türk gemisine baskın düzenleyip, Türk vatandaşlarını öldürüyor. Türk Devleti ise sadece sanal bir mahkeme kurup İsrailli bazı askerleri sözüm ona yargılamakla iktifa ediyor. Bu durumda Türk uçağını düşürmek, onun için leblebi çekirdek kabilinden bir şeydir!
Bizim hükümet muhtemelen, böyle bir ihtimali düşünerek bugünlerde ısrarla Suriye'ye ve Beşar Esat'a yükleniyor. Ve muhtemelen olayın arkasında İsrail olmasın diye duâ ediyor olmalıdır! Aksi takdirde, hazır Suriye "Ben yaptım" derken, bizim devlet neden Suriye'ye karşı eli kolu bağlı bekliyor ki? Demek ki; başbakanın ısrarlı yüklenmelerine karşın uçağı Suriye'nin düşürdüğüne fazla ihtimal vermiyoruz! Demek ki; BİR İHTİMAL DAHA VAR O DA ÖLMEK Mİ DERSİN modundayız millet olarak...
Ezcümle: İsmail Hakkı Karadayı'nın, TBMM Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Alt Komisyonu'na söylemiş olduğu "28 Şubat kararlarından sonra rahatladık ve işimize döndük..." şeklindeki sözleri siz nasıl yorumlarsınız bilmem. Ancak ben, bu sözleri "Onlar Gulu Gulu Dansı dediler, biz de onlara mecburen Haka Dansı ile cevap verdik" şeklinde yorumlamış bulunuyorum. Peki, düşen uçakla ilgili olarak yaşanan bilgi kirliliğinin sonu nereye varır? Emin değilim. Ancak sonunda "Uçak teknik bir arıza ile düşmüştür" şeklinde bir açıklama ile işin bağlanacağını sanıyorum ben. Bu konuda oynanan ve adını henüz koyamadığım kıvrak figürlü dansa millet 2015 yılında hangi dansla cevap verir doğrusu bunu tıpkı sizler gibi ben de çok merak ediyorum...
Ömer Sağlam
_____________
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.