Görüşmenin ertesi günü (01.07.2012 günü) Leyla Zana'nın TBMM'de yapmış olduğu açıklamaları duyunca ise yine facebook sayfamda şu yorumu yapmıştım: "Terörle müzakereye devam edilmeli, Apo'ya ev hapsi getirilmeli. İşte umut bağlanan Leyla Zana'nın teklifleri..."
Zira hükümet çevrelerinde farklı bir ses, adeta bir âkil insan ve bilge kişi olarak mütalaa edilip sanki mal bulmuş mağribi misali üzerine atlanan Leyla Zana'nın Başbakan'ın önüne koymuş olduğu önerilerin, terör örgütünün ve onun meclisteki uzantısı olduğu artık devlet yöneticilerince de dillendirilen BDP'nin öteden beri dillendirdiği önerilerden farklı değildi. Çünkü TBMM Basın Bürosu'nda basın mensuplarına görüşme ile ilgili olarak yapmış olduğu açıklamada şöyle diyordu Leyla Zana:
“...Kendisine de ilettiğim gibi, halklarımıza artık söylem ve söz yetmiyor. Bu aşama geride kaldı. İdam gibi bir tabuyu yıkan bu ülkenin Sayın Öcalan'ı pekala ev hapsine alabileceğini ve bunun hayati bir önem taşıdığını belirttim. Dünyada hiçbir halk, kendi ana dilini para ödeyerek öğrenmez dedim ve anadilde eğitim hakkı vurgusu yaptım. Yaralarımız açık ve kanıyor. Bu nedenle de gerçekçi olmayan talepler karşılık bulamaz. 'Silahları bırakın operasyonlar durur' söylemi gerçekçi olmayan taleplerden. Bunun altını çizdim..."(2).
Peki, "-Silahları bırakın operasyonlar durur- söylemi gerçekçi olmayan taleplerden" söyleminin "Silah Kürdün sigortasıdır" söyleminden anlam itibarıyla hiçbir farkı var mı? Bizce yok! Demek oluyor ki; Leyla Zana, altı ay önce Avrupa'da yapmış olduğu konuşmada dile getirdiği "Silah Kürdün sigortasıdır" sözünü, biraz kibarca Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı'nın yüzüne karşı da söylemiştir! Hem de devletin resmi konutunda...
İşte bu sebepledir ki; Leyla Zana'nın, adeta Başbakan'a yol haritası çizer gibi veya birtakım dayatmalarda bulunur gibi öneriler getirmesi, terör örgütünde ve örgütün TBMM'deki uzantısı olan BDP'de son derece büyük sevinç yaratmıştır. Çünkü Leyla Zana'nın, "Kürt sorununu Başbakan çözer" şeklindeki açıklamasını Hakkari'de yapmış olduğu bir konuşmada "Her kim ki 'ben bu sorunu Başbakan'ın çözeceğinden umutluyum' diyorsa kendini kandırır, başka kimseyi peşine takamaz. Olsa olsa bu saflık olur"(3) şeklinde tenkit eden BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş bile Leyla Zana'nın görüşmeye ilişkin basın açıklamaları üzerine, sanki sevincini dile getirircesine şu yorumu yapma gereği duymuştur:
"İnşallah hayırlı olur diyelim. Hayırlı olması da Başbakan’ın, İmralı- Oslo protokollerine yaklaşımı ile doğrudan bağlantılıdır. Samimiyet testi protokole yaklaşımla ortaya çıkar. Ümit ediyorum ki Başbakan bu kendisine sunulan şansları değerlendirmeli. Uzun süredir top başbakandadır"(4).
Selahattin Demirtaş, bu açıklamasıyla bir taraftan Leyla Zana'nın açıklamalarından memnuniyet duyduklarını dile getirirken, diğer taraftan Oslo'da terör örgütü temsilcileriyle hükümet temsilcileri arasında protokol yapıldığını ifşa ediyor ve böylece bir anlamda hükümeti ele veriyordu. Leyla Zana'nın açıklamaları ve buna bağlı olarak Selahattin Demirtaş'ın yapmış olduğu açıklamadan sonra 1 Temmuz 2012 günü yine facebook sayfama şu notu düştüm:
"Selahattin Demirtaş, Başbakan'ın Leyla Zana ile görüşmesi hakkında diyor ki; 'İnşallah hayırlı olur diyelim. Hayırlı olması da Başbakan’ın, İmralı- Oslo protokollerine yaklaşımı ile doğrudan bağlantılıdır. Samimiyet testi protokole yaklaşımla ortaya çıkar. Ümit ediyorum ki Başbakan bu kendisine sunulan şansları değerlendirmeli. Uzun süredir top başbakandadır"la ortaya çıkar. Ümit ediyorum ki Başbakan bu kendisine sunulan şansları değerlendirmeli. Uzun süredir top başbakandadır"la orta çıkar. Ümit ediyorum ki; Başbakan kendisini sunulan bu şansları değerlendirmeli. Uzun süredir top Başbakandadır'.
Yani terör örgütünün sesi olan Demirtaş, koskoca Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanına şans ve fırsat verdiklerini ifade ederek kendilerinde ve terör örgütünde üstün bir güç vehmediyor. Anlaşılan Leyla Zana, Apo'nun elçisi ve temsilcisi sıfatıyla görüşmüştür TC. Başbakanı ile. Ve bize göre bu görüşme, İmralı'nın, Kandil'in ve BDP'nin bilgisi dahilinde ve onların yönlendirmesi ile yapılmıştır. Zana'nın başbakana güvendiğini söylemesi de terör örgütünün bir oyunudur ve tamamen bir yemdir. Umarım hükümet ve devlet yöneticilerimiz bu tür tuzaklara düşmezler..."
Hükümete karşı Zaman+Aydınlık ittifakı
Bizim, "Anlaşılan Leyla Zana, Apo'nun elçisi ve temsilcisi sıfatıyla görüşmüştür TC. Başbakanı ile. Ve bize göre bu görüşme, İmralı'nın, Kandil'in ve BDP'nin bilgisi dahilinde ve onların yönlendirmesi ile yapılmıştır. Zana'nın başbakana güvendiğini söylemesi de terör örgütünün bir oyunudur ve tamamen bir yemdir." şeklindeki düşüncelerimiz, tamamen bir tahminden ve bir öngörüden ibaretti. Ancak farkında olmadan tam da üstüne basmışız! Çünkü gazeteci Sabahattin Önkibar, Leyla Zana'nın, Apo'nun talimatıyla Başbakan'la görüştüğünü iddia etmektedir. Sabahattin Önkibar, "APO Zana’ya telefonla talimat verdi" başlıklı yazısında, "önemli bir kişi" olarak nitelendirdiği bir kişi ile yapmış olduğu görüşmede bu kişinin kendisine; "Apo'nun İmralı'dan çıkarılarak Türk ve ABD'li bazı yetkililerin de içinde bulunduğu bir yat gezisine çıkarıldığını ve görüşme gezisinde ikna edilen Apo'nun Leyla Zana'ya telefon ederek kendisine talimat verdiğini..."söylediğini dile getirmektedir(5). Sabahattin Önkibar ile önemli konuğu arasında geçen konuşmanın ilgili bölümü aynen şöyle:
"-Pardon! Öcalan, Zana ile görüştürüldü mü?
-Elbette... Böyle bir görüşme olmasa ve Leyla Zana, Öcalan'dan talimat almasa 6 ay önce "Silah, Kürtlerin sigortasıdır" diyen Zana, şimdi tam tersini söyler ve Kandil ile BDP'yi karşısına alabilir mi?
-Yani Leyla Zana'nın Başbakan'a gitmesi ve Tayyip Erdoğan'ı kurtarıcı ilan etmesi Öcalan'ın buyruğu!
-Aynen öyle... Nitekim bu durum yani Zana'nın, Öcalan'ın emri ile hareket ettiği Kandil ve BDP tarafından anlaşılınca onlar da Leyla Hanımı hedefe oturtmaktan vazgeçtiler!"(6).
...
Sabahattin Önkibar, yalan söyleyebilir mi? Ya da adı geçenin Başbakanı ve AKP hükümetini hedef tahtasına oturtan Aydınlık gazetesinde yazıyor olması bir handikap mı? Valla orasını bilmem. Ancak bildiğim kadarıyla Sabahattin Önkibar Milliyetçi-Ulusalcı çizgide düşünen ve yazan bir kalem sahibi. Yakın zamana kadar "Milliyetçi" çizgide yayın yapan "Yeni Çağ" ve "Dinci" çizgide yayın yapan "Yeni Mesaj" isimli gazetede yazılar yazdı. Geçmişte Işıkçılar adı verilen dini cemaatin sahibi olduğu İhlas Holding'e ait "Türkiye" gazetesinin önemli adamlarından birisi ve bu gazetenin Ankara Temsilcisi olarak da görev yaptı. TGRT TV'de hazırlamış olduğu "Alternatif" isimli haber programına kimleri konuk etmedi ki? Enver Ören'in sağ kolu olduğu dönemlerde hükümet kuran Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz'la da sanırım arası çok iyi idi. Yani adı geçen, çapı tartışmalı olsa da çevresi ve haber alma ağı oldukça geniş bir yazardır.
Üstelik Sabahattin Önkibar tıpkı Sayın Başbakan gibi Rizelidir. Özetle böyle bir adamın yazdıklarına ciddi nazarıyla bakmakta fayda vardır. Yazmış olduğu yazıya "Aydınlık"gazetesinde yayınlanan bir makale olarak değil, Sabahattin Önkibar'ın yazmış olduğu bir yazı olarak bakmakta galiba fayda vardır.
Aydınlık ve Sabahattin Önkibar kesmedi mi diyorsunuz? O zaman Hoca Efendi'nin gazetesi Zaman'a ve A.Turan Alkan'a ne dersiniz? Zaman yazarı A.Turan Alkan'ın 4 Temmuz tarihli yazısı, Aydınlık yazarı Sabahattin Önkibar'ın 6 Temmuz tarihli yazısının aynısı. Hatta iki yazıyı üst üste koyun anlam itibarıyla hiçbir farkı yok. Bakın, Emin Çölaşan'ın minik kuşundan etkilendiği görülen ve muhbir olarak kendisine kargayı tercih ederek bir anlamda tilkilik yapan A.Turan Alkan, muhbir kargasından naklen şöyle diyor"Gak!" başlıklı yazısında;
"Dikkat ediyor musun bilmem, bugünlerde Öcalan'la ilgili çok cici, çok şeker haber-yorumlar yayınlanıyor. Meselâ 'BDP ile PKK beni aldatıyor, artık bunlarla görüşmem' demiş Adalet Bakanlığı'na yazdığı mektupta. Diğer taraftan bolca ev hapsi haberleri yapılarak odayı ısıtıyorlar. Hani Öcalan'a kalsa Kürt meselesi çözülecekmiş gibi bir hava estiriliyor. Al Öcalan'ı ciğerine sok, o derece... Ayrıca Leyla Zana ile ilgili fevkalade zarif ve sempatik haberlere dikkat etmişsindir mutlaka. Mesela hükümete yakın bir yazar şu kelimelerle niteliyor Zana'yı, 'Objektif, makul, sağduyulu'. Ayrıca Başbakan'la görüşmesinden sonra Zana'ya bir eşarp hediye edilmesi de çook anlamlıdır! ... Öyle açık bir mesaj verdiğim filan yok; parçaları yan yana koyuyorum sadece; hani o meşhur iyi polis-kötü polis klişesi vardır ya; Kürt meselesinde de iyi çocuklar-yaramaz çocuklar saflaşması dikkatimi çekmeye başladı. Kandil'deki elebaşı bile barış lâflarıyla iyi çocuk safına kayıverdi. Suriye güdümündeki PKK'lılar ise kötü adam rolünde!... Ankara'da bir şeyler oluyor dostum; yılların ezberi bozulmaya başladı bir kenarından... Akıllı ol; büyük resme anlam vermek istiyorsan Suriye'de olup bitenleri de ayrıca dikkatle takip et!"(7).
Laf aramızda ÖYM'leri kaldıran düzenlemeye karşı ateş püsküren cemaat medyası, hükümete yavaştan yavaştan, hatta açıktan açığa yüklenmeye ve bindirmeye başlamış bulunuyor. Hoca Efendi'nin, Başbakanın "Dön" çağrısına olumsuz yanıt vermesinden ve Başbakan için "O" nitelemesi yapmasından sonra bu muhalefet gözle görülür biçimde artmış bulunuyor. Bunu Ahmet Turan Alkan'ın diğer yazılarında ve Zaman gazetesinin diğer yazarlarının yazılarında da görmek mümkündür. A.Turan Alkan, 7 Temmuz tarihli ve "Beni Türk kebapçılarına emanet edin" başlıklı yazısında bu sefer Samsun'daki sel baskınından hareketle TOKİ ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar üzerinden salvolarını savuruyordu hükümete. Anlaşılan hükümete yüklenme konusunda Aydınlık ve Zaman gazeteleri "Düşmanımın düşmanı dostumdur" ilkesinden hareketle el ele vermiş bulunuyorlar. Böyle bir ittifakı rüyamda görsem inanmazdım. Zaman bu, insana neler gösteriyor...
Zana Doktrini!
Başbakan Erdoğan ile Zana görüşmesi hakkında en ilginç yaklaşımlardan birisini hiç şüphesiz MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli sergilemiştir. Şu sözler Sayın Bahçeli'ye aittir:
"Biz, PKK elçileri resmi konutlarda barış gönüllüsü olarak ağırlansınlar diye mi bedel ödedik. Başbakan'ın demokratik açılım süreci ile Oslo’da başlayan görüşmelerine muhatap kıldıklarının arasına son günlerde Leyla Zana’yı da katmıştır. Acaba diyoruz, BDP, PKK ve İmralı devre dışı bırakılarak Leyla Zana üzerinde yeni bir siyasi aktör ortaya koymak suretiyle bir başka çözüm yolunu mu düşünüyorlar. Ayrıca bu çözüm için bir Zana doktrini mi geliştirilmeye çalışılıyor bunu da görmek istiyoruz.”(8).
Sayın Bahçeli'nin "Acaba diyoruz..." şeklinde başlayan cümleleri için ancak "Ah keşke öyle olsaydı" demek geliyor içimizden. Çünkü bütün karineler, Leyla Zana'nın, tam da BDP'nin, PKK'nın, hatta Kandil'in temsilcisi, sözcüsü ve Sayın Başbakan'ın ifadesiyle"Terör örgütünün uzantısı" sıfatıyla Sayın Başbakan'la görüştüğüne işaret ediyor. Zira Başbakan terör örgütünün uzantılarıyla görüşmekten kaçınmayacaklarını zaten topluma deklare etmiş bir kişidir(9). Sayın Başbakan geçenlerde partisinin Kayseri kongresinde yapmış olduğu konuşmada her ne kadar Leyla Zana'yı kastederek"Yanlışları, terörün kanlı yüzünü görenler artık cesaretle çıkıp doğruları söylüyor"(10) dese de biz, Leyla Zana'nın sözlerinde böyle bir tavır göremedik(11). Umarım gerçek, Sayın Bahçeli'nin dediği gibidir ve Leyla Zana, kendi bireysel inisiyatifiyle görüşmüştür Başbakan'la.
Kanaatimizce Başbakan'ın Leyla Zana ile yapmış olduğu görüşmenin, Habur'da yaşanan ve hükümetçe "Yol kazası" olarak nitelenen görüntülerden hiçbir farkı yoktur. Yani bize göre; Leyla Zana ile yapılan görüşme, hükümetin yapmış olduğu ikinci yol kazasıdır...