yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği şekilde yayınlanmaktadır.
PKK, olayı henüz üstlenmemiş, uzantısı olan parti ise kısık sesle de olsa olayı kınamış! Bu durum, elbette olayın müsebbibinin PKK olmadığını göstermez. Ancak yine de ortada çok yönlü bir şüphe yumağı vardır. Zira 60-70 bin Suriye vatandaşının, iç savaştan kaçarak bölgeye gelmiş olması, kafalardaki şüphelerin çoğalmasına sebep olmaktadır. Küçük bir ihtimal de olsa, olayın müsebbibi Beşar Esat’ın ajanları veya sınırımız boyunca Suriye’ye yerleştiği söylenen El-Kaide Örgütü militanları da olabilir. Zira bu örgütün bu konudaki sicili de bir hayli bozuktur. Daha önce İstanbul’da bir Sinagog ve yabancı bir bankayı havaya uçurarak sivil insanları katlettiği biliniyor.
Olayın, Suriye Gizli Servisi El-Muhaberat ve PKK işbirliği ile işlendiğine ilişkin tahminler de var medyada. Ancak büyük çoğunluk gibi, bizim tahminimiz de PKK terör örgütü üzerinde yoğunlaşmaktadır. Terör saldırısı Suriye’den gelmiş olsa bile bu konuda Suriye’yi suçlamak ne kadar anlamlıdır? Bizim 9 sivil kaybımız, günde ortalama 90 sivilin öldürüldüğü Suriye’nin çok mu umurunda sanki? Ülkesindeki orman yangınına bile müdahale edemeyerek, bu yangının ülkemize (Yayladağı) sıçramasına engel olamayan Suriye, ülkesindeki terör yangınının Türkiye’ye sıçramasına nasıl engel olsun? Elbette, bu tür saldırılar Beşar Esat’ın görevlendirdiği adamlarca maksatlı olarak yapılmışsa işin rengi değişir diyeceğim ama bizim bu değişen renge göre hazırlanmış planımız bile yok ortada!
Devletin zirvesi neden Çankırı’da değil de Gaziantep’te?
Neresinden bakarsanız bakın, ortada pis ve canice gerçekleştirilmiş insanlık dışı bir olay var. Ve bu olay, Türkiye’yi son derece üzmüştür. Ancak benim bir başka üzüntüm daha var. Malum, Gaziantep’teki hain saldırıda hayatını kaybedenlerin bugün yapılacak cenaze merasimine devletin zirvesi ve muhalefet partilerinin liderleri de katılacaklar. Oysa daha dün, 14 Ağustos’ta, CHP’nin yapmış olduğu olağanüstü toplantı çağrısına “PKK, bu ülkenin gündemini belirleyemez” gerekçesiyle katılmayanlar, bugün cümbür cemaat Gaziantep’teki cenaze merasiminde aldılar soluğu.
Peki, Gaziantep’teki cenaze, bir devlet büyüğüne veya örneğin Gaziantep'i düşman işgalinden kurtaran bir kahramana mı ait ki; devletin zirvesi Gaziantep’te arzı endam ediyor? Yoksa Gaziantepli ünlü işadamı Abdülkadir Konukoğu filan mı vefat etti? Hayır, böyle bir şey yok. Devletin zirvesi ve parti liderleri, PKK saldırısında hayatını kaybeden vatandaşlarımız için oradalar. Peki, bu durum “PKK’nın Türkiye’nin gündemi belirlemesi” olmuyor mu? Evet, bal gibi de öyle oluyor! Ancak gelin görün ki; siyasilerin arasındaki kör dövüşü ve boş inatlaşmalar, böyle trajikomik bir sonuç doğuruyor. Çukurca’nın Geçimli Karakolu’na yapılan baskın ile Foça saldırısında şehit düşen Mehmetçikler, devletin zirvesini bir araya getirmeye yetmiyor ama Gaziantep’teki saldırıda şehit ölen 9 sivil vatandaş bu işi kolayca başarabiliyor…
Peki, aradaki fark ne ki? Şehit askerler bizim vatandaşlarımız değiller mi? Evet öyle. Ancak sebep siyasi rant elde etme yarışıdır! Karakollarda şehit düşen askerlerin her biri başka bir yerden. Onlar için meclisi olağanüstü toplantıya çağırmanın veya onların cenaze merasimlerine katılmanın siyasi getirisi yok ki! Oysa Gaziantep’teki olay öyle mi? Hem ölenlerin sayısı çok fazla, hem de tamamı aynı seçim çevresine aitler! Üstelik ortada annesini yeni kaybetmiş Gaziantepli bir bakan da var. Devlet Bakanı Fatma Şahin. Yani Gaziantep’teki cenaze merasimine katılmanın siyasi getirisi çok yüksek!
Siyasi parti liderleri, 12 milletvekili çıkaran Gaziantep’teki sivil vatandaşların cenaze merasimine katılıp daha fazla siyasi rant elde etmek dururken, zar zor 2 milletvekili çıkaran Çankırı’daki Uludere Şehidi Jandarma Çavuş Murat Ustaoğlu’nun cenaze merasimine niye katılsınlar ki? Üstelik askerlerin şehit düşmeleri artık, bu ülkede vaka’ayi adiyeden hale gelmişken!
Özellikle Sayın Devlet Bahçeli’yi anlamakta gerçekten de güçlük çekiyorum ben. Aylar öncesinden kamuoyuna duyurulan Kerkük ziyaretinin akamete uğrayıp gerçekleşmemesi üzerine, hazır bavullar hazırlanmışken bayram namazını, hadi Hakkari ve Şırnak olmadı diyelim, Şanlıurfa, Gaziantep veya Hatay’da kılmak yerine yine her zamanki gibi Ankara’da Gazimahallesi’nde kılmayı tercih ettiği halde, Gaziantep'teki cenaze merasimine katılmak için bir gün öncesinden (dün gece) düşmüştür yollara! Peki, bu mudur “Devletin varlığını 5 saat süreyle Şemdinli’de hissettirmek?”.
Oysa Bayram Namazını, kurmaylarıyla birlikte Şemdinli Merkez Camii’nde veya Şırnak Şırgev Ulu Camii’nde kılacak bir Devlet Bahçeli, devletin varlığını bölgede gerçekten de beş saat süreyle hissettirmiş olmaz mıydı? Hadi bunlar olmadı diyelim, bayram namazını hiç değilse Hatay’da, tarihi Habibi Neccar Camii’nde kılsalardı ne güzel olurdu. “Devletin Başına Devlet Gelecek”se, bu iş ancak böyle olur efendim. Sosyal medya vasıtasıyla günlerce feryat ettim durdum bu konuda. Hiç mi duyan olmadı? Neden hep “Hastir” diye kestirip atıyorsunuz, size yapılan önerileri?
…
Bana kalırsa; devletin zirvesi, cenaze merasimleri yerine milli ve dini bayramlarda, daha doğrusu sağlıkta ve esenlikte bir araya gelmeyi başaramadığı müddetçe bu terör belası bitmez efendiler. Boşuna kendinizi kandırmayınız. Kara gözlükler takıp, yüzünüze “Üzgün adam” pozları yapıştırarak, boşu boşuna Gazianteplere kadar yormayınız o nazik bedenlerinizi. Çünkü siz, şu anda tam da PKK’nın oyununa gelmiş bulunmaktasınız…
İlhan Cihaner ve Osman Kaçmaz
İlhan Cihaner ve Osman kaçmaz. Her ikisi de üst düzey yargıç. İlhan Cihaner, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olarak, Osman Kaçmaz ise Sincan Ağır Ceza Hakimi ve Sincan Adliyesi Adalet Komisyonu Başkanı olarak ünlendiler. İlhan Cihaner, sözüm ona“Erzincan’da irtica ile mücadele” ile tanıttı kendisini, Osman Kaçmaz ise “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, RP’nin kayıp trilyon davasında yargılanmalıdır” şeklinde vermiş olduğu kararla. Şimdi mi? Şimdilerde İlhan Cihaner, CHP Denizli Milletvekili, Osman Kaçmaz’ın ise ne yaptığını şahsen bilmiyorum.
Bilindiği gibi 2011 genel seçimlerinde İlhan Cihaner CHP’den, Osman Kaçmaz ise MHP’den Milletvekili aday adayı oldular. İlhan Cihaner, ilk başta listeye girememişken CHP’ye gelen baskılar üzerine ve katakulli yöntemiyle Denizli’den aday yapıldı ve vekil olarak meslise girmesi sağlandı. Osman kaçmaz ise listeye bile giremedi!
Geçenlerde PKK’lılarla “Danışıklı dövüş” yöntemiyle dağa çıkan ve hemen herkesçe tahmin edildiği üzere; olayın üzerinden 48 saat bile geçmeden Tunceli’ye dönen CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün için Tunceli’ye giden İlhan Cihaner’i görünce, doğrusu kendimden utandım! Zira ben, bu İlhan Cihaner’in tutuklanması ve Erzurum’da kodese tıkılması yöntemine isyan etmiş ve bunu hukuka müdahale ve “haksızlık” olarak yorumlamıştım. Ancak şimdi anlıyorum ki; İlhan Cihaner, tamamen mezhep taassubuyla hareket eden bir adammış! Hüseyin Aygün’ün durumunu ve sözüm ona kaçırılma olayının arka planını bildiği halde Tunceli’ye kadar gitmiş, PKK’lılarla(PKK’nın il merkezindeki uzantısı olan sözüm ona STK temsilcileriyle) temaslarda bulunmuştur! Yani bir anlamda, “Alevilik” ortak paydasıyla hareket etmiş ve liderinin aksine “Alevilik bir dindir” diyerek dinsel bölücülük yapan ve PKK’nın emellerine alet olarak devleti küçük düşüren Hüseyin Aygün’e destek vermiştir. Bu sebeple İlhan Cihaner’in savcılık odasını basarak onu zorla tutuklattığı için Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Sanal için yapmış omlduğum buğzu geri alıyor ve kendisinden özür diliyorum…
Osman Kaçmaz, MHP tarafından neden aday gösterilmedi bilmiyorum. MHP’nin desteğiyle 2007’de Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Abdullah Gül hakkında “yargılaması gerekir” dediği için MHP tarafından tercih edilmediğine ise inanmak bile istemiyorum! Osman Kaçmaz şu anda ne iş yapıyor (muhtemelen Avukatlık yapıyordur) bilmiyorum ama internette dolaşan bir yazısında önemli şeyler söylüyor Sayın Kaçmaz. Bakın neler diyor:
“Allah hepimizin belasını versin. Sustuğumuz için, korktuğumuz için. Kandırıldığımız, inandığımız için. İki paket makarnaya ruhumuzu sattığımız için. Yerlerdeki kuyruğumuzu dik göstermeye çalıştığımız için. Balık hafızamız için. Unuttuğumuz için. Yaşadığımız her acıda ağlamayalım, hainleri sevindirmeyelim sözünü dinlediğimiz için. Yok saydığımız terör her gün onlarca canımızı aldığı için. Hepimize lanet olsun. Uyan Türk Milleti, artık ateş düştüğü yeri değil, Türkiye’yi yakıyor… Bu rezilliğe tahammül edemiyorum. Başka Türkiye yok, çekip gidemiyorum. Karanlıkların tozpembe gösterilmesinden tiksiniyorum. Pembesi gitti tozu kaldı görün artık! Maymun gözünü açsın. Utanmadan bomba yüklü araç duyumu aldık diyorsunuz. Teröristin kimliği 15 öncesinden belliymiş de neden uyudunuz. Hala da uyuyorsunuz…”(*)
Evet; Osman Kaçmaz doğru söylüyor. Uyuduğumuz için ve bırakın kulağımızın dibinde davul zurna çalmayı, popomuza takır takır kazık çakıldığı halde uyanmadığımız için hepimize lanet olsun. Cümleten lanetlere gark olalım…