Diyanet Yalan Söylerse [Ömer Sağlam]
Bu makale redakte edilmemiş, üzerinde hiçbir düzeltme
yapılmadan, yazım kuralı uygulamasından, sözcüklerine
kadar; yazarının gönderdiği özgün hâlde yayınlanmıştır
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in, geçtiğimiz 5 Temmuz günü, tamamıyla bir siyasi şov havasında gerçekleşen Patrikhane ziyareti, medyada oldukça geniş yer almıştır. Elbette yalan haberlerle abartılarak ve köpürtülerek. En başta başkanın, Fener Rum Patrikhanesinde yapacağı konuşmanın bile bir gün öncesinden medyada yer alması, eline tutuşturulan konuşma metnine varıncaya kadar bu ziyaretin siyasi otorite tarafından organize edildiği izlenimi yaratmıştır kamuoyunda. Sayın başkanın, özellikle Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasına gönderme yapması, kamuoyunda başkanın, tam anlamıyla hükümetçe vazifelendirildiği şeklinde yorumlanmıştır. Zira hükümetçe atanmış bir bürokrat olan Diyanet İşleri Başkanı'nın, Ruhban Okulu gibi netameli bir konuda, hükümetten habersiz ve izinsiz açıklama yapması eşyanın tabiatına aykırıdır. Hele de bu dönemde...
Bize göre; hükümet, Heybeliada Ruhban Okulu konusunda atacağı adımlara alt yapı oluşturmak için Diyanet İşleri Başkanı'na bir mesaj verdirerek kamuoyunun tepkisini ölçmeyi planlamış, bunda da son derece başarılı olmuştur! Gelin görün ki; Diyanet İşleri Başkanı, muhtemelen hükümetten gelen talebe bağlı olarak patrikhanede yapmış olduğu konuşmada Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması istikametinde görüş bildirmekle, dini siyasete alet etmiş ve böylece beyaz sarığına bir daha hiç çıkmayacak nitelikte siyah bir leke sürmüş bulunmaktadır. Yapmış olduğu konuşma ile Sayın Başkan, siyasi otoritenin emrinde olduğunu bir kere daha gözler önüne sermiştir. Tıpkı ünlü "Kürtaj" fetvasında olduğu gibi. Çünkü bize göre; Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması meselesi, dini bir konu değil politik bir konudur. Ulemanın çözeceği mesele değil, politikacıların ve diplomatların çözeceği bir sorundur. En azından Batı Trakya'daki Türk azınlığın, başta din, dil, eğitim ve mülkiyet hakları olmak üzere; tarihten gelen bütün hakları, sağlam temellere dayanan anlaşmalarla garanti altına alındıktan sonra Ruhban Okulu açılabilmelidir. O da Türkiye'nin mevzuatına göre ve Türkiye'nin denetimi altında. Örneğin YÖK'e bağlı olarak...
Dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanı'nın patrikhanede yapmış olduğu açıklamalar, yersiz ve yakışıksız olmuştur. Bu konuda tıpkı Murat Bardakçı'nın 6 Temmuz 2012 tarihli ve "Yakında mum da dikeriz" başlıklı yazısında anlattığı şekilde düşündüğümü belirtmem gerekir. Bize göre de; Mehmet Görmez'in her vatandaş gibi Patrikhaneyi ziyaret etme hakkı vardır. Ancak "kisvesini", yani "başkanlığını" dışarıda bırakmak şartıyla. Madem İslam son dindir ve diğer bütün semavi dinler tahrif edilmişlerdir, o takdirde bozulmuş dinlerin temsilcileri ile eşit şartlarda görüşemezsiniz. Görüşürseniz, o dinlerin hak din olduğunu ve tahrif edilmediğini kabul etmiş olursunuz. Bu da, sizin "İslamiyet" için ileri sürdüğünüz "En son ve en mükemmel din" iddianızdan vazgeçtiğiniz ve İslam'ı tartışmaya açtığınız anlamına gelir. En azından İslami gelenek böyle diyor...
Bartholomeos, kendisine hediye edilmiş "ALLAH" lafızlı tabloyu Başkan'a hediye etmekle adeta İslam'ın Allah'ını kiliseden çıkarıp sürgüne göndermiştir.
Besleme Basın Yalan Haber Pompalıyor
Dediğimiz gibi, Diyanet İşleri Başkanı'nın Patrikhane ziyareti, yazılı ve görsel medyada, özellikle de "Dinci" ve "Yandaş" olarak isimlendirilen medyada oldukça geniş yer tuttu. Konu abartıldıkça abartıldı, köpürtüldükçe köpürtüldü. Mehmet Görmez'in Patrikhane ziyareti, özellikle dinci medyada "Tarihi ziyaret" ve "Cumhuriyet tarihinde bir ilk" şeklindeki afili başlıklarla duyuruldu. Böylece sıradan bir ziyarete farklı anlamlar yüklenmeye, yani anlamsız bir ziyarete anlam verilmeye çalışıldı.
Böyle olunca, yani "Çok mal haramsız, çok laf yalansız olmaz" kuralı gereğince haberlerin içine yalan ve yanlışlar da karıştı. Diyanet ise bu yalan ve yanlış haberlere müdahale etmeyerek bir anlamda prim ve adeta destek verdi. Kim bilir belki de bu yalan haberleri kasıtlı olarak yaydı ve pompaladı!
İşte konuya ilişkin haberlerin veriliş şekline dair birkaç örnek:
Türkiye: "Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Türkiye tarihinde bir ilki gerçekleştirerek Fener Rum Patrikhanesi'ni ziyaret edecek..."(1)
Star: "Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Türkiye tarihinde bir ilki gerçekleştirerek Fener Rum Patrikhanesi’ni ziyaret etti..."(2)
haber7.com: "Cumhuriyet tarihi boyunca, Fener Rum Patrikhanesi’ni ziyaret eden ilk Diyanet İşleri Başkanı olan Prof. Dr. Mehmet Görmez Patrik I. Bartholomeos ile buluşmasında önemli açıklamalar yaptı..."(3)
internethaber.com: "Diyanet İşleri Bakanı Görmez, Fener Rum Partikanesi'ni ziyaret ederek bir ilke imza attı. Gündemde Ruhban okulu ve Atina'ya cami vardı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez gerçekleşen ziyarette Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Fener Rum Patrikhanesi'ni ziyaret etti.Ziyarette Ruhban Okulu'nun açılması ve Atina'da cami yapılması konuları gündeme geldi."(4)
gazete5.com: "Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, bir ilki gerçekleştirecek. Mehmet Görmez yarın önemli bir ziyarette bulunacak..."(5)
ihvanforum.com: "Bir ilk, Diyanet işleri başkanı Mehmet Görmez Patrikhane'yi ziyaret etti"(6)
Habertürk: "Türkiye tarihinde bir ilki gerçekleştiren Prof. Dr. Mehmet Görmez, Balat’ta bulunan Fener Rum Patrikhanesi’ni ziyaret etti..."(7).
Milliyet: "Geçtiğimiz 5 Temmuz günü Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Cumhuriyet tarihinde bir ilk olarak Fener Rum Patrikhanesi’ni ziyaret etti..."(8)
Oysa bu tür başlık ve başlık altı cümlelerle verilen haberler külliyen yalandı! Çünkü Diyanet İşleri Başkanları'nın patrikhane ziyaretleri, ne tarihi bir anlam taşıyordu, ne de tarihte bir ilkti. Neticede Fener Rum Patrikhanesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir kurumu, ziyaretçi de Türkiye Cumhuriyeti'nin üst düzey bir bürokratıydı. Üstelik bu tür ziyaretler daha önce de yapılmıştı. Hem de defalarca.
Örneğin iki önceki Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz'ın, Diyanet İşleri Başkanı olur olmaz ziyaret ettiği kurumlardan birisi Fener Rum Patrikhanesi ve Patrik Bartholomeos idi. 12 Mayıs 1992 günü gerçekleşen ziyarette Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz ve Patrik Bartholomeos çeşitli konularda görüş alışverişinde bulunmuşlardır.
Bunun dışında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz ve Patrik Bartholomeos, sonraki zamanlarda birçok kere daha bir araya gelmişlerdir ki; bunlardan birisi de 11-12 Mayıs 2000 tarihinde gerçekleştirilen "İnanç ve Hoşgörü Çağında Dinler Toplantısı"dır.
Mehmet Nuri Yılmaz ve Patrik Bartholomeos-1992 Mehmet Nuri Yılmaz ve Bartholomeos-2000
Önümde "Son On Yılında Diyanet İşleri Başkanlığı" isimli Diyanet İşleri Başkanlığı Yayını olan bir albüm kitap duruyor. 2002 yılında yayınlanan kitapta dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz'ın gerçekleştirdiği yurtiçi ve yurtdışı seyahatlerde, ayrıca kendisine gelen ziyaretçilerle çekilmiş fotoğrafları mevcuttur. Kimler yok ki fotoğraflarda. Papa II.Jean Paul'den tutun da ABD Başkanı Bill Clinton'a kadar birçok kişi var. Bu isimlerin yanı sıra, Gürcistan Devlet Başkanı Edward Shevardnadze, Türkmenistan Devlet Başkanı Sapar Murat Türkmenbaşı, Umman Sultanı Kâbus, BAE Şeyhi En Nahayan, Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev, KKTC Başkanı Rauf Denktaş, Kırgızistan Devlet Başkanı Askar Akayev, Bosna-Hersek Devlet Başkanı Aliya İzzet Begoviç gibi devlet adamları da Mehmet Nuri Yılmaz'ın görüşme yaptığı isimlerden bazılarıdır. Bunlara ilave olarak; Mehmet Nuri Yılmaz'ın dönemin Ermeni patriği Mesrob Mutafyan ve halen görevde olan Yahudi Hahambaşısı İzak Haleva ile de son derece iyi ilişkiler ve yakın temaslarda bulunduğu bilinmektedir.
Mehmet Görmez Devletin Saygınlığına Leke Sürmüştür!
Özetle; Mehmet Görmez'in Patrikhane ziyareti ne tarihi bir ziyarettir, ne de cumhuriyet tarihinde bir ilktir. Tam aksine, Mehmet Görmez'in bu ziyareti, son derece önemsiz ve sıradan bir ziyaret olmasının yanı sıra adı geçen, yerli bir kurum olan Fener Rum Patrikhanesini yöneten Baş Papaz Bartholomeos'tan Atina'da yapılacak cami için aracılık etmesini istemekle(9) hem Diyanet İşleri Başkanlığı'nın prestijine, hem de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin uluslararası saygınlığına leke sürmüştür! Kendi emrindeki Fatih Müftüsü seviyesindeki bir adamı ziyaret edip ondan (Yunanistan ve Türkiye olmak üzere) iki devleti ve uluslararası hukuku ilgilendiren Atina Camii konusunda yardım istemekle hata etmiştir.
Çünkü Fener Rum Patrikliği, en azından bize göre ve kâğıt üzerinde de olsa; değil İstanbul İl Müftülüğü, Fatih İlçe Müftülüğü seviyesinde bir kurumdur. Zira resmi iş ve işlemlerini tıpkı Fatih İlçe Müftülüğü gibi Fatih Kaymakamlığı'nda arz ederek ancak yapabilmektedir.
Gerçek bu iken; Mehmet Görmez patrikhanedeki tavrıyla, Patrikliğin ekümeniklik iddiasına açık destek vermese bile en azından yakından bir kez daha muhatap olmuştur. Sohbet esnasında Mehmet Görmez'in "Bu sene Kazakistan'a gelemediniz''şeklindeki sözleri üzerine Patrik Bartholomeos şu cevabı vermiştir; "O toplantıya İslam ve Musevi alemi ile olan diyaloglarından sorumlu olan Fransa Metropoliti'ni gönderdik!"(10). Yani bu cevabıyla Patrik demek istiyor ki; "Ben sadece Türkiye'deki Rum azınlıktan sorumlu değilim. Ben bütün Ortodoks aleminin baş papazıyım..."
Diyanet İşleri Başkanlığı Yalan Söylerse...
Anlaşılacağı gibi; Diyanet İşleri Başkanlarının Türkiye'deki dini azınlık temsilcileriyle bir araya gelmelerinde şaşılacak ve bu tür ziyaretlere tarihi anlam yüklenecek bir taraf yoktur. Yukarıda örneğini verdiğimiz gibi, bu tür ziyaret ve görüşmeler değişik sebeplerle ve farklı ortamlarda hemen her dönemde yapılabilmektedir. Bize göre yapılmalıdır da.
Ancak gelin görün ki; bugünkü Diyanet yönetimi, hem bu tür ziyaretlere gereğinden fazla önem vermekte, hem de daha önce yapılan bu tür ziyaretleri ısrarla gizleyerek seleflerine saygısızlık etmektedir. Bakınız konuya ilişkin haberler "Tarihi ziyaret" ve"Cumhuriyet tarihinde bir ilk" şeklindeki abartılı manşetler kullanılarak ve yalan, yanlış haberlerle günlerce gündeme getirildiği halde Diyanet'ten ne bir yalanlama geldi, ne de bir düzeltme. Tam aksine Diyanet İşleri Başkanlığı, yapmış olduğu basın açıklamasıyla bu tür yalan ve abartılı haberlere açıkça destek vermiştir. Zira Diyanet İşleri Başkanlığı'nın resmi internet sitesinde bulunan 05.07.2012 tarihli ve "Diyanet İşleri Başkanı Görmez’den Patrikhane’ye ziyaret" başlıklı basın açıklaması şu evlere şenlik cümleyle bitmektedir:
"Başkan Görmez'in ziyareti, Diyanet İşleri Başkanı düzeyinde Patrikhaneye yapılan ilk ziyaret olması nedeniyle önem taşıyor."(11). Peh peh peh...
Oysa 03 Ocak 1992 tarihinde Diyanet İşleri Başkanı olan Mehmet Nuri Yılmaz, ilk ziyaretlerinden birisini 12 Mayıs 1992 tarihinde Fener Rum Patrikhanesi'ne gerçekleştirmiştir. 2002 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanan "Son On Yılında Diyanet İşleri Başkanlığı" isimli kitabın Başkanın "Yurtiçi Seyahatleri"nin kronolojik olarak verildiği bölümünde ilk seyahat olarak bu ziyarete yer verilmiş ve olay şöyle dercedilmiş kitaba: "12/05/1992-Fener Rum Patriği Barhalomes Arhondoni ile görüşme ve ..."(bkz. Age, s, 58). Şüphesiz bu ziyarete ilişkin bilgi ve fotoğraflar, Diyanet Aylık Dergi'nin Haziran/1992 tarihli sayısında ve Diyanet'in diğer yayınlarında da vardır. Peki bu durumda Diyanet yalan söylemiş olmuyor mu?! Oysa Diyanet diyor ki;"Dinimizde yalan söylemek haramdır, doğruluk esastır. Yalancıların yeri ise cehennemdir..."(12)
Ömer Sağlam
_____________________
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.