İslam’da Demokrasi Var (mı)dır Diyenlere [Ömer Sağlam]

ASR-I SAADET NEDİR?
Asrımızda bile “Asr-ı Saadet” özlemi içinde olanların bulunduğu, hatta bunların sayısının kayda değer derecede olduğu muhakkaktır. Bu toplum kesimlerine göre; ne de olsa bu devir, adaletin, hakkaniyetin, eşitliğin, barışın, demokrasinin, insan haklarının, güzel ahlakın ve kardeşliğin zirve yaptığı bir dönemdir! Acaba gerçekten öyle mi? Gelin isterseniz öncelikle şu “Asr-ı Saadet” kavramının tanımını yaparak yola çıkalım. Acaba nedir şu dillere pelesenk olan Asr-ı Saadet? Bir internet sitesinde şöyle bir tanım yapılmaktadır bu konuda:
“Arapça ‘asr’ (devir, zaman, çağ) ve ‘saadet’ (mutluluk, bahtiyarlık) kelimelerinden meydana gelen ‘asr-ı saadet’ terimi; ‘mutluluk dönemi, insanların en bahtiyar oldukları çağ’ manasını taşımaktadır. Asr-ı saadet tabiri, insanlık için hidayet kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’in nazil olduğu, bütün insanlığa rahmet ve örnek olarak gönderilen Hz. Peygamber’in yaşadığı, ashabını eğitip yetiştirdiği, İslamiyet’in tebliğ edildiği ve tam anlamıyla uygulandığı zaman dilimini ifade etmektedir.”(1)

“Asr-ı Saadet” kavramı, diğer birçok kaynakta da üç aşağı beş yukarı, aynı şekilde tanımlanmaktadır. Asrı Saadet’ten maksat, Hz. Peygamber’in peygamberliğinden itibaren bir asırlık süreyi kapsıyorsa, bu asra “Mutluluk Asrı” demek herhalde mümkün değildir. Zira İslam’ın bu ilk yüzyılı, Müslümanlar arasında kan ve gözyaşının eksik olmadığı bir yüzyıldır ki; bu kan ve gözyaşının zirveye çıktığı olay herhalde Kebelâ Faciasıdır(680). Birçok ünlü sahabinin hayatını kaybettiği Cemel Vakası(656) ve Sıffîn Savaşı(657) da Kerbela Faciası’ndan aşağı kalmaz bu konuda. Dolayısıyla; “Asr”kelimesini “Çağ” ya da “yüzyıl” olarak ele alırsak, İslam’ın bu ilk asrına “Mutluluk Asrı” manasına “Asr-ı Saadet” demek herhalde mümkün değildir.

MUTSUZ ve HÜZÜNLÜ BİR PEYGAMBER PORTRESİ
“Asr-ı Saadet” kavramının içine, “Hulafâ-i Râşidîn” denilen, ilk dört İslam Halifesi’nin hüküm sürdükleri dönemi katarsak, bakın bu halde de söz konusu döneme (610-661)“Asr-ı Saadet” yani “Mutluluk asrı” denilemez ki; özellikle “Hulefâ-i Râşidîn”dönemi, aşağıda örnekleriyle göreceğimiz üzere tam anlamıyla Müslümanların iktidar kavgasıyla ve bunun için birbirlerinin kanlarını çekinmeden döktüğü mücadelelerle geçmiştir. Bugün Topkapı Sarayı’nda hıfzedilen kanlı Mushaf-ı Şerif, bu kavgaların apaçık delili gibidir. Çünkü o Mushafın, Hz. Osman’ın öldürüldüğü sırada okuduğu Mushaf olduğu, Mushafın üzerindeki kan lekelerinin ise Hz. Osman’a ait olduğu söylenmektedir…
“Asr-ı Saadet”ten maksat, sadece Hz. Peygamber’in, Peygamber olarak hayatta olduğu dönem ise “belki” diyeceğiz ama Hz. Peygamber’in yaşadıklarını düşününce, İslam’ın o devresinin de öyle mutlulukla, saadetle uzaktan, yakından alakasının olmadığı görülür. Çünkü Hz. Muhammed, peygamberliğinin ilk yıllarını yaşadığı Mekke’de tam bir esaret hayatı yaşamıştır. Müşrikler tarafından ekonomik, sosyal ve kültürel yönden çeşitli yaptırımlara maruz bırakılmış, en sonunda canına kastedildiği için Medine’ye hicret etmek zorunda kalmıştır.

İslam literatürü, “Kaçmak” sıfatını Hz. Peygamber’e yakıştıramadığı için O’nun Mekke’den Medine’ye gidişini genelde “Hicret” olarak açıklamaya çalışmaktadır. Oysa Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye yapmış olduğu yolculuk, tam anlamıyla kaçma şeklinde gerçekleşmiştir! Çünkü bu yolculukta; kendisini öldürmeye gelenleri yanıltmak için yatağına başkasını (Hz. Ali’yi) yatırarak gizlice evden çıkmak vardır. Sevr Mağarası’nda günlerce gizlenmek vardı. Bilinen Mekke-Medine yolu olan kuzeye gitmek yerine, sırf takipçilerini yanıltmak için öncelikle batıya Kızıldeniz istikametine gitmek vardır. Gündüzleri dinlenip geceleri yolculuk vardır vs. Bütün bu olayların içinde bulunduğu, ayrıca evi, barkı, malı, mülkü hatta çoluğu çocuğu geride bırakarak yapılan bu gidişe herhalde normal bir gidiş denilemez! Bunun adı düpedüz kaçmaktır!

Öte yandan, Hz. Peygamber’in Mekke’de geçirdiği dönemde özel olarak “Hüzün Yılı” şeklinde adlandırılan bir dönem bile vardır. Ki; bu dönem, Hz. Peygamber’in en yakınındaki iki isim olan sevgili eşi Hz. Hatice ve en büyük hamisi (koruyucusu) olan amcası Ebu Talib’in peş peşe vefat ettikleri ve Hz. Peygamber’in Taif şehrine yapmış olduğu bir seyahat sırasında orada meskûn müşrik Sakîf Kabilesi mensuplarınca taşlanarak yaralandığı dönemdir.
Ayrıca Hz. Peygamber’in Medine Dönemi de büyük savaşların, dolayısıyla büyük ölümlerin ve açlıkların yaşandığı bir dönemdir. Hz. Peygamber’in bizzat ordusunun başında bulunduğu Bedir(624), Uhut(625) ve Hendek(627) savaşları ile Müslümanların çok büyük zayiat verdiği ünlü “Mute Harbi”(629) Medine döneminde cereyan etmiştir. Bunların yanında Huneyn Gazası(630) ve Evtas Muharebesi(630) gibi irili ufaklı başka birçok savaş daha yaşanmış, Hayber’in fethi sırasında Yahudilerce zehirlenmiştir. Hendek savaşı sırasında tıpkı ashabı gibi açlıktan karnına taş bağlamıştır. Peş peşe cereyan eden bu savaşlarda akrabalarını, en yakınındaki dost ve arkadaşlarını kaybederek büyük üzüntüler yaşamıştır.

Dolayısıyla O’nun, Medine’de geçirdiği dönemin de öyle mutluluklar ve saadetler içinde geçtiği söylenemez. Ancak şöyle ki; eğer “Asr-ı Saadet” Müslümanlar açısından ele alınırsa; evet, dünyanın en büyük inkılâpçılarından birisi olan Hz. Peygamber’i hayatta iken görmek ve dünyaya yeni bir nizam getiren Kur’an ayetlerinin nazil oluşuna şahit olmak, herhalde mutluluk ve bahtiyarlıkların en büyüğüdür diye düşünüyorum.

İSLAM'DA DEMOKRASİ VAR (MI)DIR? 
Demokrasi konusuna gelince; özellikle Hz. Peygamber’in vefatından sonraki uygulamalar, İslam’da demokrasi olmadığını ya da en azından İslam’daki demokrasinin, çağdaş anlamda (bugünkü anlamıyla) bir demokrasi olmadığını göstermektedir. Öte yandan; toplum hayatının Allah katından gelen yüce buyruklarla şekillendiğini, yani ilahi iradeye bağlı olarak oluşturulduğunu düşünürsek; Hz. Peygamber dönemindeki demokrasinin de anladığımız anlamda bir demokrasi olmadığı gerçeğiyle karşı karşıya kalırız. Lütfen bu kabul, o devirde adalet, hakkaniyet ve eşitlik gibi ilkelere riayet edilmediği şeklinde yorumlanmasın. Tam tersine Hz. Peygamber döneminde ilahi bir adalet egemendir Medine’de.

Üstelik ilk dönemlerde Medine’de “Laiklik” ilkesinin uygulandığına da şahit olmaktayız. Zira “Dinde zorlama yoktur…”(2) ve “Sizin dininiz size, benim dinim bana”(3) şeklindeki ilahi hükümler, laiklik uygulamasının olmazsa olmaz ilkelerindendir ve bu ilkeler, Hz. Peygamber tarafından hassasiyetle uygulanmıştır. Medine Yahudileriyle imzalanan “Medine Vesikası” tamamıyla bu ilkeler çerçevesinde yazılmıştır. Hatta Mekkeli Müşriklerle imzalanan “Hudeybiya Anlaşması” da yine bu temel üzerine bina edilmiştir.



 Ömer Sağlam 
__________
2-Bakara, 2/256.
3-Kâfirûn, 109/6

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN