Diyanet’ten 450 Milyarlık Teşvik Primi [Ömer Sağlam]

Makaleler, Nisan 2012'den beri redakte edilmemekte ve 
eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır
Birkaç gün önce Türkiye Diyanet Vakfı’nda 20 yıl birlikte çalıştığım, ancak son üç yıldır yüzüne hasret kaldığım bir arkadaşımla karşılaştım bizim mahallede. Doğrusu duygulanmıştım. O duygu yoğunluğu içinde sarıldık birbirimize. Köşedeki kahvehaneye oturup çayımızı yudumlarken sohbete daldık kendisiyle:
-“Hayırdır, ne arıyorsun bizim mahallede? Yoksa beni mi arıyorsun?!” diye takıldım ister istemez.
Cevabı;
-“Ömer Bey, emekli oldum, ev bakıyorum. Eğer buralarda uygun bir ev bulabilirsem satın alacağım” şeklinde oldu.
Doğrusu şaşırmıştım.
-“Henüz yaşın genç, enerjin yerinde. Neden emekli oldun? Galiba sen de benim gibi boş boş gezmeye heveslendin!” deyince, arkadaşımın cevabı şu oldu;
-“Yok, öyle değil. Vakıf yönetimi karar aldı. Emekli olmayı teşvik etmek için diğer tazminatlara ilave olarak 8 maaş tutarında ilave ‘Teşvik Primi’ verecekler. Ben de ondan istifade etmek için emekli olmaya karar verdim. Zaten çalışmanın tadı tuzu kalmadı Diyanet’te. Herkes birilerinin kanatları altına sığınmış durumda. Bizim gibilere hayat hakkı yok orada. İyisi mi, tıpkı senin gibi bir ketenpereye maruz kalmadan tadında bırakıp emekli olayım istedim!”
Kendisine sorduğum;
-“Peki; bu uygulamaya arkadaşlardan rağbet var mı” şeklindeki soruya cevabı şu oldu arkadaşımın;
-“Yanılmıyorsam 28 kişi başvurdu Vakıf Genel Merkezi’nden! Daha doğrusu 28 kişinin durumu aranan şartlara uygun görüldü. Karar, sadece Vakıf Genel Merkezi çalışanlarına yönelik olduğu için sayı 28’de kaldı. Eğer bağlı işletme çalışanlarını da içine alsaydı sanırım bu sayı çok daha yüksek olurdu…” 

Sonra cebinden çıkarmış olduğu yazıyı gösterdi. “Dağıtım” hanesinde “TDV Genel Merkez Birimlerine” yazan ve İsmail Palakoğlu imzasını taşıyan 16.01.2013 tarihli ve 0314.P/021-193 sayılı yazının “Konu” bölümünde açık açık “Emeklilik Teşvik Primi” yazıyordu. Yazının “İlgi” hanesinde ise 08.01.2013 tarih ve 1448/1 sayılı Mütevelli Heyet Kararı yazıyordu. 

Anlaşılan Prof. Dr. Mehmet Görmez başkanlığında toplanan ve büyük çoğunluğu Diyanet’in üst yöneticilerinden müteşekkil Vakıf Mütevelli Heyeti böyle bir karar almış. Bu adamların resmi görevlerini düşününce, alınan bu kararın aslında bir “Fetva” olduğu bile kabul edilebilir. Anlaşılan Diyanet, almış olduğu bu kararla bir anlamda “Teşvik Primi”nin caiz olduğunu da kabul etmiş bulunuyor. Emekli olanların almış oldukları muhtemel net maaşlar üzerinden basit bir hesap yaptığımızda sadece 28 kişi için ödenecek “Emeklilik Teşvik Primi” tutarının 450-500 bin (eski para birimiyle 450-500 milyar)TL olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalıyorduk… 

Diyanet: Teşvik Primi caizdir, ancak…
Aslında Diyanet’in “Teşvik Primi”ne cevaz vermesi yeni bir şey de değildir. Medyaya yansıyan haberlere bakılırsa Diyanet 2004 yılında bu yönde bir görüş açıklamış bulunmaktadır. Konuya ilişkin bir haberde şöyle deniliyor çünkü:
“Diyanet İşleri Başkanlığı, şike yapmanın İslam dinince uygun olmadığını açıklarken, ‘Bir spor karşılaşmasının sonucunu etkilemek veya değiştirmek amacıyla maddi ya da manevi bir çıkar sağlamak yani şike yapmak uygun değildir’ görüşünü ifade etti. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, ‘Teşvik primi günah mıdır?’ sorusuna yorumu ise şöyle:
‘Bir takımın oyuncularını isteklendirmek ve özendirmek için teşvik primi vermesi dinimizce uygun görülmektedir. Çünkü zaten her takım sahaya kazanmak için çıkar. Futbolcu kendi gücünü gösterecektir. -Kapasiteni kullan prim vereyim- denirse dinen bir şey denilemez. Ancak puan sıralamasındaki durumunu lehine çevirmek maksadıyla başka takımın oyuncularına teşvik primi verilmesi, sportif ahlak ve centilmenlikle bağdaşmayacağından şık ve uygun değildir.”(1). 


Görüldüğü gibi; Diyanet, bir kulübün ancak kendi sporcusuna iyi oynayıp kulübüne puan kazandırması şartıyla teşvik primi verilebileceğini söylüyor. Yani “Al şu parayı, ne yaparsan yap, nasıl oynarsan oyna, istersen hiç oynama…” diye teşvik primi verilemeyeceğini söylüyor. 

Oysa kanunlarımıza göre emekli olmayı hak etmiş bir çalışana emekli olması halinde verilecek “Teşvik Primi”, tam da kulübünden ayrılan ve bir daha kulübüne faydası dokunmayacak sporcuya teşvik primi verilmesiyle eşdeğer bir anlam taşımaktadır. Emekli olacak çalışana ödenecek teşvik priminin, işverene katkısı ne olabilir? Ya da işverenin buradaki menfaati nedir? Buradaki menfaat, olsa olsa işveren adına karar veren kişilere aittir. Bu adamların, ya emekli olacakların içinde kendi adamları vardır, ya emekli olacakların yerine kendi adamlarını getireceklerdir ya da kendileri gibi düşünmeyen ve başkalarının adamı olarak nitelendirdikleri çalışanları Diyanet’ten temizleme derdine düşmüşlerdir! Bunun için de bu adamlar, Diyanet’in 450-500 milyar liralık parasınI çöpe atmayı göze alabilmişlerdir. 

Bu adamlara sorulması gereken soru şudur aslında: Madem sokağa atacak paranız var; o zaman neden iki de bir cami kapılarından yardım topluyorsunuz? Müslümanlar, Diyanet’te kadrolaşmanız (kadroları boşaltıp kendi adamlarınıza yer açmanız) için mi yardım ediyor size? Üstelik bir de cami, Kur’an Kursu ve öğrenci bursu diye kandırıyorsunuz masum insanları… 

Öğrenci Bursları suyunu mu çekti yoksa?
Ey Mehmet Görmez; Madem “Ülkemizin tarihine baktığımızda hem din hizmeti hem de yaygın din eğitimi amacıyla kurulan vakıflarımızın mal varlığını düşündüğümüzde, aslında Diyanet İşleri Başkanlığı devlete hiçbir şekilde borçlu değildir."(2) diye efelik yapıyorsunuz, o halde neden ikide bir, borçlu olmadığınızı söylediğiniz devletin verdiği yetkiye dayanarak cami kapılarından yardım topluyorsunuz? Sahi 18 Ocak 2013 Cuma günü “Öğrenci Bursları için” diyerek topladığınız yardımları nerelere aktardınız hoca efendi? Oysa daha eğitim sezonu başında yine aynı amaçla yardım topladığınızı hatırlıyorum cami kapılarından. 

Lütfen çekinmeyin, söyleyin; cami kapılarından topladığınız paralarla kaç öğrenciye burs veriyorsunuz ve bu öğrencilerin kaç tanesi Diyanet çalışanı olmayanların çocukları?  Sahi şu “Sadece İmam-hatip mezunlarına bur veriyoruz” teranesi de neyin nesidir? Bakın kendi imamınız bile nasıl isyan ediyor size: Bizler her cuma camilerden para topluyoruz. Bu paralar camilerimize, öğrencilerimize ve ihtiyaç sahiplerine Diyanet Vakfı tarafından taksim ediliyor. Toplanan rakamlar da tek cami olarak düşündüğümüzde mütevazı ancak bir ildeki tüm camileri dikkate aldığınız zaman oldukça yüksek rakamlara ulaşıyor. Burs alacaklarda imam hatip lisesi şartı bizleri son derece rahatsız etti. Çocuklarımız normal liseden mezun diye neden bu burstan mahrum bırakılıyor. Geçtiğimiz yıllarda böyle bir sınırlama yoktu. Bunda hakkaniyet ölçüsü yok, rahatsız olduk.”(3). 

Peki; bu imam haksız mı? Elbette haklı! Adamcağız hemen her Cuma günü cami kapısından sizin için yardım topluyor, ancak siz onun lise mezunu çocuğuna küçük bir bursu bile çok görüyorsunuz. Yazık değil mi imama?! 

Emeklilik Teşvik Primi ve Diyanet’teki kadrolaşma hareketi
Diyanet’te (TDV) yürürlüğe konulan “Emeklilik Teşvik Primi” uygulamasının amacı bellidir. Kadrolaşma çalışmalarına zemin oluşturmak. Yoksa daha dün “Personel giderlerinden tasarruf etmek” gerekçesiyle işçi çıkaran bir kurum, ne oldu da birden Teşvik Pirimi verecek kadar zenginleşti? Diyanet, hazine bulmadığına göre ve dua yaparak gökten para yağdırmadığına göre amaç bellidir. Ne pahasına olursa olsun, Diyanet ve devlet ele geçirilmelidir. Start verildi bir kere. Keşke emekli edilenlerin veya işten atılanların yerine adam gibi adamlar tayin edilebilseydi. Ancak ne mümkün? Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kendi çalışanları bile inanmıyor buna. Baksanıza Mehmet Görmez’in kendi adamına yaptırmış olduğu ankette bile Diyanet’teki atamalarda adalet ilkesine uyulduğuna inanan Diyanet çalışanlarının oranı sadece %15 çıkmış. Evet, yanlış duymadınız, sadece yüzde on beş!(4). 

Akşam Gazetesi’nin haberine göre; Diyanet İşleri Başkanı Görmez, kendi emrindeki bir adam olan Necdet Subaşı tarafından yapılan anket sonuçlarından pek rahatsız olmuş. Özellikle kendi personelinin, yönetmiş olduğu kurumun adaletine duydukları güven duygusunun diplerde çıkmasına çok içerlemiş ve tepkisini şöyle dile getirmiş: "Bu araştırmada  beni en çok üzen noktalardan bir tanesi, teşkilattaki adalet duygusu. Bu teşkilat, adalet başka bir yerde kalmadığı zaman, adalet başka bir yerde çürüdüğü zaman dahi, insanların adalet terazisini görebilmek için müracaat edeceği bir müessesedir. Öyle olmalıdır. Ve hep birlikte bu müessesede çalışan her arkadaşımızın vicdanında kendi müessesesine yönelik adalet duygusunda hiçbir zedelenme olmamalıdır."(5). 

Evet Sayın Başkan, bizce de kesinlikle öyle. Ancak ne yazıktır ki; özellikle sizin zamanınızda Diyanet’in bu görüntüsü berhava olup uçmuştur. Bunu ben değil, kendi çalışanlarınız söylüyor. Hem de yüzünüze. Yani vicahi olarak! Yukarıdaki “Teşvik Primi Uygulaması” ise bunun en açık göstergesidir. Kimi kandırdığınızı sanıyorsunuz siz… 

Emin Çölaşan’ın 21 Şubat 2012 tarihinde, yani bundan tam bir yıl önce sormuş olduğu soruyu bir kez de biz sormuş olalım: “Konuş Diyanet şike günah mı?”(6)Ya daTeşvik Primi vermek sevap mı? 

Yeri gelmişken bir de şunu sormak isterim: Sahi sizin bu toplumun dindarlık derecesini ölçmek gibi bir göreviniz mi var Sayın Görmez? Ne yapmaya çalışıyorsunuz siz? Diyanet burslarının sadece İmam-Hatip mezunlarına verileceğine dair haberle toplumun dindarlık düzeyini ölçmeyi amaçlayan anketinize dair haberi(7) üst üste koyunca doğrusu pek meraklandım! Lütfen aydınlatır mısınız bizi? Malum; sizin birinci yasal göreviniz, toplumu din konusunda aydınlatmaktır. Din konusunda aydınlatmak zorunda olduğunuz toplumum bir ferdi olarak soruyorum zaten. Bu soruları sormaya hakkımın olduğunu düşünüyorum çünkü…



Ömer Sağlam
___________
4- Akşam Gazetesi “Diyanet'i sarsan 'adalet' anketi” başlıklı haber, http://www.aksam.com.tr/diyaneti-sarsan-adalet-anketi--159012h.html,
5- Aynı haber,

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN