Ermenilerin Mavi Kitabı ve Hakan Albayrak’ın Reyhanlı İftiraları [Ömer Sağlam]
Grubumuza ait sitelerde yer alan tüm makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Redakte işlemleri de
eser sahiplerince yapıldığından, yazılar; doğrusu ve yanlışıyla yazarının gönderdiği özgün hâlde yayınlanır.
Bilindiği gibi Mavi Kitap, James Bryce ile Arnold Toynbee isimli iki İngiliz yazar tarafından 1916 yılında yazılan ve 1915 yılında Türkiye’de yaşanan Ermeni olayları konusunda Ermenilerin iddialarını destekleyen bir kitaptır. Kitap yalan ve uydurmalarla dolu olup, ABD’nin Birinci Dünya Savaşı’na müdahil olmasını sağlamak üzere yazılmış bir kara propaganda kitabıdır. 2000 ve 2005 yıllarında yeniden yayınlanan Mavi kitap, Türkiye tarafından büyük tepki görmüştür(1). Rus kökenli İngiliz yazar Andrew Mango, hiçbir ciddi tarihçinin Mavi Kitap’a önemli bir belge gözüyle bakmadığını, hatta kitabın yazarlarından Arnold Toynbee’nin bile ciddi bir tarihçi olması sebebiyle daha sonra yazdığı bir kitabında Mavi Kitap’ın propaganda amacıyla yazıldığını itiraf ettiğini belirtmiştir(2).
Anlaşılan Mavi Kitap, Türklere yapılan iftiralarla ve uydurma dedikodularla dolu bir kitap özelliği taşımaktadır. Böyledir böyle olmasına da, ancak şimdiye kadar Ermenilerin, iddialarını güçlendirmek için sarıldıkları en sağlam ip konumundadır Mavi Kitap!
Hakan Albayrak’ın Reyhanlı’ya İlişkin İftiraları!
Star Yazarı Hakan Albayrak’ın “A Haber” isimli yandaş TV kanalında Reyhanlı’ya ilişkin söylediklerini duyunca, nedense 1915 olaylarına ilişkin Ermeni tezlerini savunan Mavi Kitap geldi aklıma. Zira her ne kadar bu konuda özür dilemiş olsa da, Hakan Albayrak’ın Reyhanlı olayları hakkında ileri sürdüğü iddialar, önümüzdeki zamanlarda tıpkı Mavi Kitap’ta ileri sürülen iddialar gibi gündem yaratacaktır dünyada. Türk düşmanları, özellikle de Araplar, vakti geldiğinde bu sözleri, Türklerin aleyhine olmak üzere inadına ve alabildiğine kullanacaklardır. Hakan Albayrak özür dilemişmiş! Adam sen de. Andrev Mango’ya göre; Mavi Kitap’ın yazarlarından Arnold Toynmbee de, yazdıklarının propaganda amacı taşıdığını, dolayısıyla asılsız olduğunu itiraf etmiş sonraki yıllarda. Peki, bu itiraf, yazmış oldukları kitabın oluşturmuş olduğu pisliği temizlemeye yetmiş mi? Yetmemiş. Tıpkı bunun gibi, Hakan Albayrak’ın, dilemiş olduğu özür de, Reyhanlı olayları hakkında Reyhanlı halkına ve Türk Milleti’ne yapmış olduğu iftiraları temizlemeye yetmeyecektir biline…
Reyhanlı Halkı’na Hakaret-Türk Milletine İftira- Ermenilere Yağcılık!
Nedir Hakan Albayrak’ın iddiaları? Daha doğrusu iftiraları? Şunlar:
“Bombalı saldırıdan hemen sonra Suriyeliler kafaları ezilerek öldürüldü, doktorlar otopside bunu saklamaya zorlandı. Bu insanlar maazallah Ermeni olsaydı acaba ne yapardık! Reyhanlı onlara ne yapardı! Kafasına taş vurarak öldürüyorsun Reyhanlı’da, sen kime ne yapmazsın! Bu müthiş bir utanç! Bunun acısıyla konuşuyorum… Maalesef Reyhanlı halkı bu vahşete göstermemesi gereken tepkiyi gösterdi. Katillerin, provokatörlerin arzu ettiği şekilde davrandı ve davranmaya devam ediyor. Kan gövdeyi götürüyor böyle bir ortamda birileri ölüleri yaralıları bırakıp, gördükleri Suriyeli mültecilere saldırıyorlar. Koca koca taşlarla kafalarına vurabiliyorlar. Bombalı saldırılarda öldüğü söylenen kişilerin birçoğu maalesef Reyhanlı’daki sokak teröristleri tarafından öldürülmüştür… Bildiğiniz neonazi terörü bu, Berlin 1933. Sokakta o zaman sosyalist neonazi gençleri gördükleri Çingene ve Yahudilere saldırıyorlardı, onların kafalarını asfalta vurarak öldürüyorlardı, maalesef Reyhanlı’daki birtakım neonaziler sokaklarda faşist bir terör estiriyorlar. Bu terör devam ediyor. Bu memlekette en çok sevdiğim yerlerden biri idi Reyhanlı, dehşet içindeyim…
Tekrar ediyorum insanlar öldürülmüştür! Bombalı eylemlerden hemen sonra beş on dakika içinde birçok Suriyeliye saldırıldı, kafaları ezilerek öldürüldüler! Bir tanesini ben kesin olarak biliyorum. Bombalı saldırıda öldüğü ileri sürülen üç kişinin sokak çetesi tarafından öldürüldüğü söyleniyor, ben en az bir tanesinin öldürüldüğünü biliyorum…”(4).
Reyhanlı Esnafına İftira!
TV’deki sunucu Selin Ongun’un “Bunu yapanlar kim” sorusu üzerine Albayrak, arenada hızını alamayan boğanın, matadorun elindeki kırmızı pelerine saldırdığı gibi saldırmaya devam ediyor:
“Reyhanlı’lı gençler, Reyhanlı’lı adamlar… Bu bombalı saldırıdan üç gün önce zaten Reyhanlı’da bir provokasyon yapılmıştı... Şu anda hiçbir Suriyeli doktora gitmesi gerekse bile sokağa çıkmıyor. Ben oradayken yaşananı anlatayım. Bir Suriyeli bir eczaneye gidip ilaç alması gerektiğini söylüyor. Eczacı bu ilaç yok diyor.Eczacının açıklaması şöyle alışveriş bir iki dakika sürerdi, birileri burada Suriyeli biri olduğunu görüp, dükkâna saldırırdı diye korktum diyor. Az önce bir telefon geldi, bir Suriyeli kardeşimiz bakkala gidiyor, kendisine sen Suriyelisin sana ekmek yok deniliyor. Neonazi terörü diyorum ırkçı bir şiddetten bahsediyorum ama zannedilmesin ki, bunu sadece oranın Türkmenleri yapıyor. Araplar, Arap kökenli vatandaşlarımızda bunu yapıyor. İnanılır gibi değil, koca bir şehir Baas ve neonazi terörüne teslim olmuş durumda…
Esad’ın yerinde olsam sevinçten göbek atardım, Türkiye bu kadar kolay manipüle edilebilir bir yermiş diye, bombayı koyan istihbaratçılara aferin derdim… Yahu sen Müslüman değil misin, sen insan değil misin, bu insanlara kucak açmasaydık kendimizden şerefli bir ülke olarak bahsedebilecek miydik? Bana dokunmayan yılan bin sene yaşasın diyen bir ülkenin canı cehenneme… Reyhanlı ahalisi bir avuç sokak serserisinin arkasından gidebiliyorsa Reyhanlıya yazıklar olsun… Suriyeli mülteciler başımızın tacıdır deyip onlara zulmedenlerin karşısına dikilmezlerse bütün Reyhanlı zan altında kalır…
Türk Sağlık Personeline İftira!
Böyle bir linç iddiası var, cesetler taze, otopsi tekrar edilecek, hukukçuların gözetiminde yapılmalıydı… Bakın benim arkadaşım bir Suriyeli kadını öldürülmekten korumaya çalışırken satırla yaralandı, adamın bacağı gidiyordu. Şu anda Gaziantep’te bir hastanede yatıyor, Reyhanlı’da yatamıyor. Bu da ayrı bir utanç… Eski doktorlar oradaki öteden beri hastalara kötü davranıyorlar mezhebi, ideolojik bir düşmanlık yüzünden. Hastalara kötü davranan doktorlar hala görevde, Suriyeli mültecilere kötü davranan askerler hala görevde, listede isimler burada önümde. Ama şimdi söylemeyeceğim, bir sıkıntı olabilir diye. Ama bunları açıklayabilirim, doktorların, askerlerin, hemşirelerin isimleri hepsi mevcut, durum rezalet!
Almanya’daki Türk İşçilerine Hakaret Neo-Nazilere Teşekkür!
Asaletsizlikten ölüyor Reyhanlı ve Hatay… Hükümet niye mazlumlara sahip çıkılması gerektiğini anlatamadı. Almanlardan neonazilerden böyle zulüm görülmedi. 3 milyon Müslüman Türk Almanya’da, giyimi, felsefesi, tipi, kıyafeti farklı 3 milyon Türk orada yaşıyor. Almanlar ne mübarek adamlarmış gibi 40 yıldır bunlara tahammül ediyorlar. İki sene şurada kamplara sıkışmış 200 bin mülteciyi bu memleket kaldıramadı. 500 liralık eve bin beş yüz liraya kiraya verirken iyiydi. Suriyeli garibim elindeki altını Hatay’ın kuyumcularında bedavaya bozdururken iyiydi Suriyeliler!40 yıldır Almanya’da Türklere tahammül eden Alman hükümetine, Almanya’ya hatta Neo–Nazilere Türklere karşı bu kadar az suç işledikleri için tebrik ediyorum. Hatta onlara teşekkür ediyorum!
Bu insanlar senin dayının oğlu, akraban, komşun, din kardeşin… bu mazlumların yaşadıklarını onlara hak gören Reyhanlılar hepsini demiyorum, ama bu suçlara sesini yükseltmediği için bütün Reyhanlı bu utancın altında ezilmelidir. Yazıklar olsun!”(5).
Hükümete Göz Kırpacağım Derken Türk Milleti’ni Aşağılıyor!
Hakan Albayrak, TV’deki konuşmasında belki de ne olur ne olmaz düşüncesiyle tedbirini almaktan da geri durmuyor ve bütün bunları Hükümete sahip çıkma ve AKP iktidarına puan kazandırma adına yaptığını da itiraf etmek durumunda kalıyor. Bakar mısınız lütfen:
“Bu hükümet, bu ülkeye iki numara büyük. Bu hükümetin Suriye siyasetenin asaleti, şerefi, şanı bu ülkeye beş numara büyük… Sokaklarda insanlar toplanmış hükümete sövüyor, hiç kimse bu cinayeti işleyen Esad rejimine bir şey demiyor. Hükümete sövüyorlar ve Suriyelilere saldırıyorlar, tam olarak provokatörlerin yaptığı şeyi yapıyorlar. Ana avrat sövüyorlar, kelli felli adamlar bunun şakşakçılığını yapıyor. Oradan bakan geçiyor, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, bir meczup el kol hareketleri ile hareketlerde bulunuyor. Hep birlikte herkes alkışlıyor. Elbette bütün Reyhanlı değil bunu yapan ama bütün Reyhanlı bu vahşet, barbarlığa göz yumuyor, ya alkışlıyor ya da sessizliğiyle destekliyor… İnsanlar öleceksek Suriye’de ölelim diyor, bu nasıl bir rezalet! Ve buna sevinen vatandaşlarımız var, onlarla aynı ülkenin çocuğu olmaktan utanç duyuyorum. Bu hükümet bu ülkeye iki numara büyük. Bu hükümetin Suriye siyasetenin asaleti, şerefi, şanı bu ülkeye beş numara büyük! Bu ülkenin değerini bilene değil, ama bu anlattığım vatandaşa!”(6).
Bak Hele Sen! Hakan Albayrak İspiyonculuk da yapıyormuş?
Hakan Albayrak, gazeteciliğin yanında bir nevi hükümet adına ispiyonculuk ve istihbaratçılık yaptığını da itiraf ediyor konuşmasında. Bakar mısınız lütfen:
“Bunları iki yıldır rapor ediyoruz. Daha Başbakan’la görüşemedik, randevu istedik alamadık! Daha şu ambulans sayısının artırılması konusunda konuşamadık hükümetle! Şimdi ben de hükümeti suçluyorum evet! İki yıldır bir savaş var orada. Açıktan açığa söylüyorum, yaralılar Sünni diye eziyet eden doktorlar, hemşireler, tercümanlar var. Hatay Devlet Hastanesi’ne mi Antep’e mi götürsek yaralıyı diye tereddüt içindeyiz, acaba birileri öldürür mü diye. Rezalet! Bükülmez Karakolu (hakkında) kaç tane şikâyet aldık, hala orada bir başçavuş beyefendi millete eziyet ediyor… Neden Kürt meselesindeki akil adamlar gibi bir uygulama burada yapılmıyor…”(7).
Özrü Kabahatinden Büyük!
Bu konuşmasından dolayı kamuoyundan gelen baskı sebebiyle Hakan Albayrak özür dilemiş! Hem de ne özür. Özrü kabahatinden büyük bir özür! Zira ÖSO adına militanlık ve hükümet adına müfettişlik yaptığını açık açık itiraf etmiş özründe. Aha da adı geçenin özür cümleleri:
“Gerek televizyondaki konuşmalarımda ve gerekse gazetedeki yazımda maksadımı aşan ifadeler oldu, evet. Bunlar için Reyhanlı halkından, MHP camiasından ve bütün Türkiye’den özür dilerim. ‘Esed rejiminin cinayetlerini konuşacağımız yerde neler konuşuyoruz’ diye giriştiğim bir işte ben de hedefin saptırılmasına katkıda bulundum maalesef… Rizeli bir delikanlı -Hakan Albayrak gazeteci mi, ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) militanı mı, müfettiş mi- diye sormuş. Cevap veriyorum: Her üçü de…”(8)
Türk Milleti’ne Hakaret Suçu İşlenmiştir!
TCK’nın eski 301’inci maddesi olsaydı, Hakan Albayrak hakkında direk “Türklüğe hakaret ve Türklüğü aşağılama” davası açılırdı. Kanaatimce 301’in yeni düzenlemesine göre de adı geçen hakkında dava açılabilir. Zira yeni düzenlemede de“Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini veya Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”hükmü yer almaktadır. Ayrıca yine aynı madde hükmü gereğince “Devletin askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, 1. fıkra hükmüne göre cezalandırılır.” şeklinde bir düzenleme bulunmaktadır. Reyhanlı Emniyet Müdürü’nün görevden alınmış olması, bu hakareti ortadan kaldırır mı bilmiyorum. Ancak bana göre Hakan Albayrak, Reyhanlı halkından tutun da, sağlık çalışanlarına, esnafa ve Almanya’daki gurbetçilerimize varıncaya kadar toplumun pek çok kesimine hakaretler yapmıştır. “Bu hükümet bu ülkeye iki numara büyük” diyerek ülke nüfusunun kahir ekseriyetini teşkil eden Türk Milleti’ni büsbütün aşağılamıştır.
Almanya’da binbir mihnetle ve alın teriyle çalışarak kazanan gurbetçilerimizle, aylardır Türkiye’nin sırtında bir yük olan ve ekmek elden su gölden beslenen Suriyeli sığınmacıları bir tutarak Almanya’daki vatandaşlarımıza açıkça hakaret etmiştir. Ona göre Alman Neo-Naziler bile Reyhanlı halkından çok daha asillermiş! Suriyeli sığınmacılar“Öleceksek Suriye’de ölelim…” diye geri dönüyorlarmış! Bak bak bak. Madem öyle bu adamlar ölümü göze almışlar, neden Suriye’de Esat’a karşı savaşmak yerine Türkiye’ye kaçmışlar?
H.Albayrak’ın Reyhanlı hakkında söyledikleri sözler, eleştiri sınırını ziyadesiyle aşmıştır biline…
Ömer Sağlam
__________
2-BBC Türkçe Servisinden Ayça Abakan’ın “Mavi Kitap’la gündeme gelen tartışmalar” başlıklı yazısı röportaj yazısı, http://www.bbc.co.uk/turkish/ europe/story/2005/03/050310_ blue_book_interviews.shtml,
3- Hakan Albayrak, “’MHP’liler cinayet işledi’ demedim” başlıklı yazısı,http://haber.stargazete.com/ yazar/mhpliler-cinayet-isledi- demedim/yazi-755023,
5-Aynı kaynak.
6-A.k.
7-A.k.
8- bk. 3 nolu dipnot.
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.