Başbakan Taktı Bir Kere Topçu Kışlası'na [Ömer Sağlam]

Grubumuza ait sitelerde yer alan tüm makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Redakte işlemleri de
eser sahiplerince yapıldığından, yazılar; doğrusu ve yanlışıyla yazarının gönderdiği özgün hâlde yayınlanır.
Başbakanın, askerleri, özellikle de topçuları bu kadar sevdiğini gerçekten de bilmiyorduk! Baksanıza, Taksim Gezi Parkı'na, topçu birlikleri için kışla yapmak(!) maksadıyla Türkiye'yi büsbütün karıştırmayı bile göze almış bulunuyor. E o zaman adama sormazlar mı; madem askerleri bu kadar seviyordun, o halde bunca subay ve assubayı neden kodese tıktırdın? Neden onları hayatlarından bıktırdın? Bıktırdın ve onların önemli bir bölümünün ordudan vaktinden önce ayrılmalarına çanak tuttun ey başbakan... 

Başbakanın "Taksim'e Topçu Kışlası" yaptırma ısrarını gördükçe sizin aklınıza ne geliyor bilmiyorum ama benim aklıma hemen Barış Manço'nun ünlü şarkısı geliyor. Ne diyordu Merhum Barış Manço:
"Hey koca topçuuu,
Su dağlara yan gele! 
Vahres-i fitteki düşman sefinesinin su kesimi 
Denkleş duuur! 
İki bıyık bükümü sağa beraber,
Bir, iki, üç evlek ile ruh beraber, 
Bir gülle tıkıla! 
Ikıla! 
Sıkıla! 
Mesafe hak getire! 
Haydi Allah rast getire!"
...
Aklıma gelenler bununla da sınırlı değil elbette. Başbakanın "Topçu Kışlası" ısrarı üzerine başka şeyler de geldi aklıma. Mesela ünlü Sivastopol Marşı'nın sözleri. Neydi o sözler:
"Sivastopol önünde yatar gemiler,
Atar da Nizam topunu, yer gök iniler.
Yardımcıdır bize kırklar yediler,
Sılasına kavuşmaz aslan yiğitler,
Aman da kaptan paşa emir ver bize,
Sılada nişanlımız duacı size..." 


Doğrusu bugün, ne Nizam topu atan gemilerimiz var ortalıkta, ne de Nizam topunu atacak kahraman leventlerimiz. Onların torunları şu anda Silivri'de kodeste, gemileri ise limanlarda paslanmaya terk edilmiş durumdalar. Bir zamanlar Karadeniz'de Rus imparatorluğuna kafa tutup Rus limanlarını ve kıyı şehirlerini topa tutan Türk gemileri ve gemicileri, şu anda kıytırık İsrail'e bile diklenemiyor! İsrail askerleri gelip Akdeniz'in uluslararası sularında seyreden sivil bir gemimizi basıyor ve tam 9 vatandaşımızı kıtır kıtır boğazlıyor, Kıbrıs açıklarında Rumlarla işbirliği yaparak petrol ve doğalgaz arıyor ama bizim gemiler,  değil bunlara müdahale etmek, İskenderun limanından dışarı bile dışarı çıkamıyorlar iyi mi? 

Hatta sıkı durun, bundan birkaç sene önce PKK'lı militanlar İskenderun'da bulunan deniz üssüne baskın yapıyor ve bahriyelilerimi şehit ediyor ama bizim gemiler ve bu gemilerdeki sözüm ona koca topçular bunlara bile müdahale edemiyorlar. Yani bahriyemiz, değil denizlerden ülkemize yönelecek tehditleri engellemek, daha kendilerini bile koruyamıyorlar! Kıçı kırık Suriye, savaş uçağımızı düşürüp pilotlarımızı şehit ediyor, Akçakale ilçemizi bombalayıp vatandaşlarımızı katletmekle yetinmiyor, arkasından Cilvegözü sınır kapımızı ve Reyhanlı ilçemizi bombalayıp iki olayda 60 küsur vatandaşımızı katlediyor, ancak bizim koca topçulardan hâlâ tıs yok! Başbakan, milleti karşısına alma pahasına işte bu topçulara İstanbul'un göbeğinde kışla yapmaya kararlı gözüküyor! 

Başbakanın "Topçu Kışlası" ısrarı karşısında başka neler geldi aklınıza diye soracak olursanız; "Koç Köroğlu" geldi derim ben. Ne diyordu ünlü kahramanlık türküsünde Köroğlu:
"Top atılır kalasından,
Hak saklasın belasından,
Köroğlu'nun narasından,
Her yan gümbür gümbürlenir."
Şu anda tıpkı Koç Köroğlu gibi, kahraman topçularımız için şiirler ve destanlar yazmayı ah ne kadar isterdim. Heyhat; ne mümkün? Başbakan işte bizlere, yani milletin ozanlarına kahramanlık şiirleri yazdıracak çapta herhangi bir başarıları olmayan topçular için İstanbul'un göbeğinde kışla yapmakta kararlı gözüküyor iyi mi? 

Ah ne kadar isterdim Ulu Hakan Fatih Sultan Mehmet Han, Yavuz Sultan Selim Han ve Muhteşem Süleyman dönemlerinde yaşamayı ve toplarıyla, İstanbul'u fetheden, Çaldıran, Preveze ve  Mohaç zaferlerini kazandırmış Türk topçuları için şiirler, destanlar yazmayı. Bakın ne güzel anlatmış o günleri Şair Yahya Kemal Beyatlı:
"... Gökte top sesleri var, belli, derinden derine;
Belki yüzlerce şehir sesleniyor birbirine.
Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı?
Üsküdar'dan mı? Hisar'dan mı? Kavaklar'dan mı?
Bursa'dan, Konya'dan, İzmir'den, uzaktan uzağa,
Çarpıyor birbiri ardınca o dağdan bu dağa;
Şimdi her merhaleden, taa Beyazıd'dan, Van'dan,
Aynı top sesleri birbir geliyor her yandan.
Ne kadar duygulu, engin ve mübarek bu seher!
Kadın erkek ve çocuk, gönlü dolanlar, yer yer,
Dinliyor hepsi büyük hatıralar rüzgarını,
Çaldıran topları ardınca Mohaç toplarını. 
Gökte top sesleri, bir bir, nerelerden geliyor?
Mutlaka her biri bir başka zaferden geliyor:
Kosva'dan, Niğbolu'dan, Varna'dan, İstanbul'dan..
Anıyor her biri bir vak'ayı heybetle bu an;
Belgrad'dan mı? Budin, Eğri ve Uyvar'dan mı?
Son hudutlarda yücelmiş sıra-dağlardan mı? 
Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?
Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!..
Adalar'dan mı? Tunus'dan mı, Cezayir'den mi?
Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi
Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor;
O mübarek gemiler hangi seherden geliyor? ..." 


Başbakan'a tavsiyemizdir; artık kendileri için şiirler ve destanlar yazılan bu denizcilerden ve topçulardan eser yoktur Sayın Başbakan. O sebeple bırakın milleti karşınıza alma pahasına Taksim'e"Topçu Kışlası" yapmayı filan.  Yıkılan kışlayı yeniden yapma adına da olsa bence Taksim Gezi Parkı'nı tarumar etmeniz, sadece Millete yapılmış bir ayıp değil, bizzat Allah'a karşı işlenmiş büyük bir günah olacaktır. Bunun vebalini çekemezsiniz. Madem içkiye ilişkin düzenlemeyi dinin emri olduğu için yaptığınızı söylüyorsunuz, işte size dinin emri! Hz. Peygamber, bir hadisinde şöyle buyurmuştur; "Bir kişi kıyametin hemen kopacağını da bilse elinde bir fidan varsa yine de onu diksin" buyurmuştur. Çok sevdiğinizi sandığım Fatih Sultan Mehmet ise "Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim" demiştir. 

Bu itibarla; siz ne derseniz deyin ama ben izninizle, birkaç gündür Taksim Gezi Parkı'nın ortadan kaldırılmasını engellemek için Türkiye'nin her yanında direnişe geçen vatandaşlarımızı canı gönülden kutlamak istiyorum. Türk Milleti'ne yakışan da zaten budur. Bu arada konuya ilişkin düzenlemenin yürütmesini durduran İstanbul 6. Bölge İdare Mahkemesi'ni kutluyor, sizin bu mahkeme kararı hakkındaki değerlendirmelerinizi direk yargıya müdahale olarak kabul ediyorum... 


Ömer Sağlam

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN