Diyanet'te Baş Örtüsü Üzerinden Ayşe Sucu'ya Kurulan Tezgâh [Ömer Sağlam]

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
"Diyanet'teki gammaz" başlıklı yazımızda TDV Eski Genel Müdürü A.İhsan Sarımert hakkında dedik ki; "Lütfen Diyanet'teki bu gammazı ve çalışma arkadaşlarının arkasından dolaplar çeviren bu ispiyoncuyu gelin sizler de yakından tanıyın..."(1).

Bu ispiyoncu ve gammazın, arkasından dolap çevirdiği kişilerden birisi de hiç şüphesiz çalıştığı süre boyunca Diyanet'in aydınlık yüzü ve dışa açılan penceresi olarak fonksiyon icra eden DİB Eğitim Uzmanı ve DTV Kadın Faaliyetleri Müdiresi Ayşe Sucu olmuştur. Çevrilen dolabın veya kurulan tezgâhın adı ise "Başörtüsü", daha açık tabirle söyleyecek olursak "Türban"dır. Hani şu, ODTÜ üzerinden tekrar hortlatılmaya ve peşpeşe yapılacak seçimlere giderken tekrar sömürü vasıtası olarak kullanılmak istenen şeyden bahsediyorum.  Lütfen bakar mısınız Bozok Yaylaları'nın yiğidi Bekir Bozdağ'ın ODTÜ'de saldırıya uğradığı söylenen başörtülü öğrencilere sahip çıkma adına söylediklerine:"Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde (ODTÜ) yaşanan bu çirkin olay, esasında bir yobazlığın göstergesidir, bir gericiliktir, faşizmdir, barbarlıktır. Kabul edilemez, izah edilemez bir yaklaşımdır."(2).  
...
Başörtüsü konusunun, yine böyle yoğun bir şekilde istismar edildiği günlerdi. TDV Kadın Faaliyetleri Müdiresi ve aynı zamanda DİB Eğtim Uzmanı sıfatıyla Devletin memuresi de olan Ayşe Sucu, bir devlet kurumu olan Aksaray Müftülüğü'nün daveti üzerine Şubat/2008 ayı içinde Aksaray'da bir konferans veriyor ve konferansta sözü başörtüsüne getirerek özetle; "Başörtüsünün İslam'ın bir ön şartı olmadığını" dile getiriyor. Vay, sen misin böyle diyen...

TDV Genel Müdürü olarak Ayşe Sucu'nun sicil amiri de olan A.İhsan Sarımert (muhtemelen Ali Bardakoğlu'nun talimatıyla) hemen kâğıda kaleme sarılıp, basın mensuplarını yanına çağırarak (veya kaleme almış olduğu yazıyı onlara fakslayarak) bir açıklama patlatıyor ve Ayşe Sucu'nun, yapmış olduğu açıklamanın adı geçenin kişisel görüşü olduğunu ve Vakfın görüşünü yansıtmadığını, Vakfın konuya ilişkin görüşünün ise Diyanet İşleri Başkanlığı'nın konuya ilişkin görüşünden farklı olmadığını söylüyor.

“Mevzuatı ve yürüttüğü hizmetler gereği, dini konularda hüküm çıkarma ve görüş beyan etme gibi bir yetkisi bulunmayan Vakfımızın, Diyanet İşleri Başkanlığının faaliyet alanlarına, aldığı kararlara ve dini konularda toplumu aydınlatırken verdiği dini bilgilere ve açıklamalara ters düşmesi mümkün değildir..." şeklindeki sözler kendisine aittir(3).

Oysa TDV Kadın Faaliyetleri Müdiresi Ayşe Sucu'nun başörtüsü hakkındaki görüşü, en azından dönemin Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu'nun görüşleriyle çakışan, yani örtüşen bir görüştür ve  aynı düşünceler Ali Bardakoğlu tarafından Ayşe Sucu'dan hem de iki yıl önce dile getirilmiştir. Ancak TDV Genel Müdürü A.İhsan Sarımert, bu tür bilgelere sahip olacak kapasitede birisi değildir ve o, sadece kendisine emredilenleri yapmakla ve çalışma arkadaşlarını himaye etmek yerine, onları oraya, buraya gammazlamakla meşguldür!

Esasen Vakıf Genel Müdürü olarak görev yaptığı süre boyunca yaklaşık 200 kişinin görev yaptığı Vakıf genel merkezinde sadece dört dostu olmuştur hazretin! Bunlar Müdür Yardımcısı Murat Alagöz, Teknisyen Müslüm Durusoy, Şoför Cavit Şalcıoğlu ve Hizmetli Mürsel Gündağ. Bütün işlerini bu dört kişiyle yerine getirmiştir çalıştığı süre boyunca ve haliyle personel üzerinde bir hizmetli kadar bile saygınlığı olmamıştır. Yaptığı bütün icraatlar ise kendi düşüncesiyle uygulamaya koyduğu şeyler değil, başkaları tarafından, özellikle de M.Nuri Yılmaz, Yusuf Kalkan, Harun Özdemirci ve Şemsettin Yazırlı gibi DİB yöneticileri tarafından kendisine dikte ettirilen veya dayatılan icraatlardır! Elbette sonraki dönemde de bizzat Ali Bardakoğlu, Fikret Karaman, Mehmet Görmez, Rıza Selimbaşoğlu. Şükrü Öztürk ve Lütfi Şentürk gibi isimler aynı icraatı yapmışlardır adı geçen üzerinde.

O ise, fazladan nasıl birkaç ay daha çalışabilirimin ve nasıl bir süre daha yüksek maaş alabilirimin derdine düşmüş vaziyette 2009 yılına kadar devam etmiştir görevine. Hatta rivayete göre; Ali Bardakoğlu'nun kendisini çağırıp "Bundan sonra seninle çalışmayacağız" demesine rağmen, araya hatırlı kişiler koyarak çalışmasını sürdürmüştür. Elbette, benim gibi çalışma arkadaşlarını gammazlamak dışında etliye ve sütlüye karışmaksızın ve hiçbir sorumluluk almmaksızın. Taki; Tayyar Altıkulaç ve adamlarının gelip Vakfı ele geçirmesine ve kendisiyle birlikte bizi de içine alacak biçimde vakıf çalışanlarını hallaç pamuğu gibi atmalarına kadar!  05 Haziran 2009 tarihinde hazretle birlikte toplam 8 kişinin işine son veriliyor. Her nedense bize iki hafta daha tahammül ediyor bu ekip. Anlaşılan bizimle ilgili hesaplar birkaz karışık, denklemler biraz daha çok bilinmeyenli olduğu için çözümü biraz daha zaman alıyor...

Elimde çok ilginç bir mektup var. 06.06.2009 tarihini  ve "İHTİYARLARIN MUHTEŞEM DÖNÜŞÜ" başlığını taşıyor dört sayfalık bu mektup. "Ahmet Vatansever-Sizlerden biri" sahte ismiyle yazılmış. Dikkat edin lütfen; bizim gammazın işten atılmasından bir gün sonrasının tarihini taşıyor. Bildiğim kadarıyla vakıfta bu isimde birisi hiç çalışmadı. Üstelik, 05 Haziran 2009 tarihinde işten çıkarılanlar arasında da "Ahmet" ismini taşıyan birisi yok (mu acaba)! Mektup, TDV Genel Müdürü A.İhsan Sarımert ve Pers ve İd. İşl. Müdür Yardımcısı Murat Alagöz'e destek amacıyla yazılmış. Anlaşılan kendilerini seven birisi yazmış bu mektubu! Üstelil mektupta anlatılanların hemen tamamı doğru ve Diyanet çevreleninde hemen herkesin şu ya da bu şekilde bildiği şeyler. Ancak mektupta, Tayyar Altıkulaç ve ekibine kalın kalın giydirmeler mevcut...       
...
Neyse sözü daha fazla uzatıp konuyu dağıtmadan biz dönemin Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu'nun başörtüsü konusundaki görüşlerine geçelim. Dönemin Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu 14.04.2006 tarihinde, yani Ayşe Sucu'nun Aksaray'da dile getirdiği konuya ilişkin görüşlerinden tam tamına iki sene önce medyaya yansıyan açıklamalarında şöyle demiştir:
"Bir kimsenin Müslüman olması için başını örtmesi Müslümanlığa girişin ön şartı değildir. Başını örten-örtmeyen, namazını kılan-kılmayan, içki içen-içmeyen herkes yeter ki 'Ben Müslümanım' desin Müslüman olarak görülmüş saygı görmüştür. Din siyasallaşmamalı ve siyasette dine müdahil olmamalı. Hukukçular, siyaset bilimcileri onu tartışırlar. Din adamları kendi açısından konuya açıklık getirir. Toplum olarak bu konuları konuşa konuşa uzlaşmaya varılabilir"(4).

Peki, 14 Şubat 2008 günü medyaya yansıyan haberlere göre TDV Kadın Faaliyetleri Müdiresi Ayşe Sucu ne demiş bu konuda? İşte Ayşe Sucu'nun konuya ilişkin sözleri:
"...Başörtüsü ve giyim coğrafyayla, iklimle, örfle, adetle ilintili bir konudur... Bir kadın kendisini nasıl dindar hissediyorsa, nasıl rahat hissediyorsa, kendini öyle ifade etmesi gerekiyor. Kuran-ı Kerim’de başörtüsü ile ilgili ayette örtünme şekliyle ilgili bir açılım yok, ‘illa şöyle örteceksin, pardösü giyeceksin, şalvar giyeceksin’ diye bir ibare var mı, yok... Namuslu, iffetine sahip çıkan bir kadın örneğini öne çıkarmalıyız. Giyeceği kıyafet kadının kendisine bırakılmıştır, kendi tercihidir. Kadın olarak bizim dikkat etmemiz gereken husus, iffetli, namuslu kadın olmaktır. Bunu düşünmeliyiz. ‘Başını örten namuslu, başını açan namussuz’, sakın böyle bir yargıya varmayalım. İnsanın namusu, iffeti, ahlakı, kılık kıyafet üzerine bina edilemez. Diyanet İşleri Başkanımız da bunu açıkladı. Başörtüsü İslam’ın ön şartı değildir. Dileyen kadın dilediği gibi giyinmeli, başörtüsü nedeniyle kadınların eğitim hakkı elinden alınmamalı."(5).

Görüldüğü gibi; Ayşe Sucu'nun başörtüsü konusunda 14 (veya 13) Şubat 2008 günü Aksaray'da sarf etmiş olduğu sözler, Ali Bardakoğlu'nun iki yıl önce olmak üzere 2006 yılında dile getirdiği sözlerden farklı değildir. Zaten Ayşe hanım da "Diyanet İşleri Başkanımız da bunu açıkladı" diyerek Ali Bardakoğlu'nun sözlerine atıfta bulunmuş, sözlerini adı geçenin düşüncelerinin üzerine bina ettiğini açıklamıştır.

Esasen Ayşe Sucu'nun bütün faaliyetleri, söylem ve eylemleri Diyanet tarafından yakından takip ediliyordu. Şahsen bunu yakından bilenlerdenim. Mesela, DİB Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi ve TDV Yayın Kurulu Başkanı da olan Prof. Dr. M.Saim Yeprem, sürekli olarak Ayşe Sucu'nun yakınlarında bulunmuş, hatta dini görüşleri ile kendisini yakından etkilemiştir. M.Saim Yeprem, Ayşe Sucu ile hemen hemen aynı günlerde (18 Şubat 2008) Fatih Altaylı'nın Kanal-1 TV'de hazırlayıp sunduğu “TEKETEK” isimli programda şöyle demiştir:
“Başörtüsü, 14 asırdan beri dini bir gereklilik olarak algılanmış, kadınlar zamanın icabı ve imkânlar ölçüsünde başlarını örtmüşlerdir. Ancak başörtüsü hiçbir devirde dinin ön şartı olarak algılanmamıştır. Yani (bir kadın) başını örterse Müslüman’dır, örtmezse Müslüman değildir şeklinde bir emir olarak da algılanmamıştır. İsteyen örtmüş, istemeyen örtmemiş. Başını örtenle örtmeyen birbirini kınamamışlar. Ve dinin olmazsa olmaz bir şartı olarak da görmemişler. Bu (sadece) bizim (görüşümüz de değildir), bizzat Sayın Diyanet İşleri Başkanımızın da bir televizyon konuşmasında ‘başörtüsü dinin ön şartı değildir’ ifadesiyle başkanlığımızın görüşü (olarak da) tescil edildi. Ama bunun Müslümanların arzu ettikleri takdirde, Allah’ın emri olarak algıladıkları için yaptıkları bir âdet. 14 asırdan beri devam eden bir âdet olarak kabul edilmesi gerektiği kanaatindeyim”(6).

Bütün bunlar ayan beyan ortada iken TDV Genel Müdürü çıkmış ve medya organlarının "Türkiye Diyanet Vakfı, 'Başörtüsü İslam'ın önşartı değil' diyen Kadın Faaliyetleri Müdürü Ayşe Sucu'yu 'tekzip' etti" demesine fırsat verecek biçimde 21 Şubat 2008 günü konuya ilişkin şu yazılı açıklamayı yapabilmiştir. Hem de konumuna ve bir STK Genel Müdürü olduğuna aldırmaksızın bir resmi kurum olan DİB'den rol çalma ve haddini aşma pahasına:
"Diyanet İşleri Başkanlığı genel idare içinde yer alan bir kamu kurumu olup, 'laiklik ilkesi doğrultusunda' bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışmayı ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirmekle yükümlüdür. İlgili kanunda da bu görevler, 'İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek' şeklinde belirlenmiştir. Türkiye Diyanet Vakfı'nın kuruluş gayesi, her alanda Diyanet işleri Başkanlığı'mızca gerçekleştirilecek hizmetlere destek olmak ve katkı sağlamaktır. Dini konularda hüküm çıkarma ve görüş beyan etme yetkisi bulunmayan Vakfımızın, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın faaliyet alanlarına, aldığı kararlara ve dini konularda toplumu aydınlatırken verdiği bilgilere ve açıklamalara ters düşmesi mümkün değildir..."(7)


Ömer Sağlam
_______________

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN