Diyanet'te Ismarlama Müfettişlerden Sipariş Raporlar [Ömer Sağlam]

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Türkiye Diyanet Vakfı eski çalışanlarından Sayın Mahmut Süleymanoğlu'nun “Diyanet'teki gammaz” başlıklı yazımızda yer alan mektubunda yer alan ve bizim hakkımızdaki kanaatlerini açığa vuran şu cümlelerini şahsen oldukça önemsiyorum:
"Zira hakkınızda olumsuz konuşmalara şahit olduğum durumlarda... 'herkes gibi bu arkadaşımızın da bir kısım hataları olabilir. Ancak ben şahidim ki Vakıf hukuku ve tüyü bitmemiş yetim hakkının korunması noktasında asla inandığı doğrulardan taviz vermez, mutlaka inandığı gibi davranır ve mücadelesini de verirdi. Zarar görmek, işinden olmak, kurumun sunduğu imkânlarından mahrum kalmak gibi kaygılarla asla hareket etmez, Mütevelli Heyeti Üyelerinin yüzlerine karşı inandığı doğruları söylemekten de hiçbir zaman çekinmezdi. Hatta zamanın Heyet Üyesi Şemsettin hocayı karşısına alıp alenen hasımlığını kazanmak pahasına, bir kısım yanlış kararlar için muhalefet şerhi koyacağını mertçe söylediğine' bizzat şahit olduğumu söylemişimdir... Ayrıca bizzat size; 'yanlışa karşı çıkmak yerine otoriteye boyun eğmeyi başarabilseydiniz ve siparişle rapor hazırlamak, sipariş raporlara mantık dışı yorumlar katabilmek veya hukuk dışı gerekçeler üretebilmek konularında biraz daha mahir ve maharetli olabilseydiniz belki de bunlar başınıza gelmezdi' mealinden şeyler söylediğimi de sanırım hatırlarsınız..."
 
Mahmut Bey'in bundan çok daha önemli sözleri var aslında ve o, bu sözleri, TDV aleyhine açmış olduğu davaya ilişkin dilekçesinde sarf etmekle bizzat TDV yöneticilerinin, yani Diyanet'te personel kıyımı yapan din baronlarının yüzlerine karşı da söylemiş bulunmaktadır. Kimdir o din baronları? Elbette aynı zamanda şu anda Diyanet İşleri Başkanlığı'nı yönetenler. Mehmet Görmez ve diğerleri. Çünkü Vakfı yönetenler de onlardır. Sayın Süleymanoğlu'nun 19.03.2012 tarihinde Ankara Nöbetçi İş Mahkemesi'ne vermiş olduğu dava dilekçesinde şunlar yazıyor:
"...Ancak ilginç bir şekilde Gösterge Cetveli'nde yer almadığı halde incelemeyi yaptıkları esnada ilgili müfettişler bazı müfettişlerle birlikte Başmüfettiş yapılmış, göstergeleri 2000 puan yükseltilmiştir. Aynı şekilde Teftiş Kurulu Başkanlığına vekalet eden müfettiş asaleten Başkan yapılmış hem de başkan göstergesi 1000 puan yükseltilmiştir. Bu, sadece 'raporlarını yönetimin istediği sonuca göre Gönüllü olarak uyarlamaları' için yapılmıştır. Zira bu konuda Vakıf yönetiminin iradesini dikkate almadan rapor yazmaya kalkışan Ömer SAĞLAM gibi Vakıf Müfettişleri de rahatlıkla işten atılabilmektedirler..."
 
Diyanet'te Yazılan Sipariş Raporlar
Mahmut Bey'in bahsettiği, yani yönetimin rızasına muvafık biçimde rapor yazarak Başmüfettişlik unvanını elde ettiklerini söylediği müfettişler kimler bilmiyorum! Ayrıca bu müfettişlere, yazdıkları raporlara bağlı olarak Başmüfettiş unvanının verildiğine, keza Teftiş Kurulu Başkanı yapılan müfettişin de yine aynı düşünce ile Teftiş Kurulu Başkanı yapıldığına inanmak bile istemiyorum! Ancak gelin görün ki; Diyanet'te (TDV), sipariş üzere, yani yönetimin istediği doğrultuda rapor yazmak fiili bir durumdur ve gerçektir! Şahsen en çok bundan muzdarip olmuşumdur ve buna rıza göstermediğim için 2006-2009 yılları arasında yaklaşık 2.5 sene boyunca tarafıma sadece teftiş değil, başka hiçbir görev verilmemiştir. Hiçbir görev verilmediği halde, maaşlarım ve ikramiyelerim tıkır tıkır ödenmiştir.

Öte yandan Sayın Süleymanoğlu'nun özellikle kendisi hakkında inceleme yapıp rapor hazırlayan ve işten atılmasına sebep olan Müfettişlerle ve bu müfettişlerin hazırladıkları teftiş raporu ile ilgili söyledikleri doğru olmalıdır ki; Türk Yargısı, onun anlattıklarını ve sunduğu belgeleri doğru bulmuş, yani hakkında yazılan raporu "GERÇEK DIŞI" kabul etmiş ve davalı durumundaki Türkiye Diyanet Vakfı'nı tazminat ödemeye mahkum etmiştir. Yakın geçmişte neticelenen dava sonucunda adı geçen hatırı sayılır miktarda ek tazminat almış bulunmaktadır. Dolayısıyla; bu raporu yazan iki müfettiş tam anlamıyla "SİPARİŞ" üzere rapor yazmış bulunmaktadırlar ve kendilerine rücu edilmesi gerekmektedir. Elbette Kocatepe civarında hala hukuk diye bir şey varsa...

Yukarıda dedim ki; "Ancak gelin görün ki; Diyanet'te (TDV), sipariş üzere, yani yönetimin istediği doğrultuda rapor yazmak fiili bir durumdur ve gerçektir! Şahsen en çok bundan muzdarip olmuşumdur ve buna rıza göstermediğim için 2006-2009 yılları arasında yaklaşık 2.5 sene tarafıma sadece teftiş değil, başka hiçbir görev verilmemiştir."

Bu durumu, Teftiş Kurulu Başkanlığı'nın bağlı bulunduğu ve "Diyanet'teki gammaz" başlıklı yazımın konusunu teşkil eden adama söylediğimde ve hatta yazılı olarak ilettiğimde (bu konu tarafımca her birine ayrı ayrı olmak üzere TDV Mütevelli Heyeti üyelerine de yazılı olarak iletilmiştir) kendisinin bana söylediği şey şu olmuştur:
-"Sen gittiğin her yerde problem çıkarıyormuşsun. Onun için Teftiş Kurulu Başkanı sana görev vermiyormuş!"
 
Oysa benim problem çıkardığım filan yoktu. Ben, sadece yazdığım raporlara müdahale edilmesini istemiyor, raporlarımı onların dayatmaları ile yazmıyordum"Madem, olayları ben inceliyorum, belgelere ben bakıyorum, ifadeleri ben alıyorum, sorumluların jest ve mimiklmerinden oluşan vücut dillerini ben gözlemliyorum, rapordaki kanaat ve teklifler de bana ait olmalıdır. Sizin burada masa başında oturarak ve falancadan gelen rica ile benim kanaatlerimi etkilemeye ve tekliflerime kendinize göre şekil vermeye hakkınız yoktur" diyor, raporlarıma müdahale ettirmiyordum.

Dönemin Teftiş Kurulu Başkanı, bana diş geçiremeyince çareyi (muhtemelen, aynı zamanda hemşehrileri olan Lütfi Şentürk, Şükrü Öztürk, Rıza Selimbaşoğlu ve Yusuf Erdoğdu gibi Vakıf yetkililerinden de izin alarak) beni teftiş görevine göndermemekte bulmuş ve dahası bana büsbütün küsmüştü! Öyle ki; yıllarca ne kendisiyle bayramlaştık, ne de benim oturduğum odadaki telefonu arayabildi. Aynı odada oturmakla benimle ortak telefonu kullanmak zorunda olan K.Yorulmaz isimli müfettişi bile ara(ya)mıyordu. Ola ki telefonu ben açarım da benim sesimi duyarım diye resmen korkuyor, bu arkadaşı telefonla aramak yerine aracılar vasıtasıyla yanına çağırtıyor veya aracılar vasıtasıyla kendisine talimat veriyordu. Çoğu kere de bu iş için hizmetliyi, bazen teftiş kurulunda çalışan memuru, bazen de diğer müfettişleri kullanıyordu. Telefonu açtığımda hiç ses vermeden yüzüme kapattığı, iki dakika sonra da aynı odada birlikte oturduğumuz K.Yorulmaz isimli müfettişi çağırttığı çok olmuştur.

Zoraki emekli edilip işine son verildiği sırada vedalaşmak için odamın kapısına gelip, içeri girememesi hala gözlerimin önündedir. Sırf beni odada diyerek, içeri girip diğer müfettiş ile de vedalaşmadı iyi mi? Allah, hiç kimseyi o durumda bırakmasın.

TDV müfettişleri ise yazmış oldukları raporları Teftiş Kurulu Başkanı'na götürüp getirmekten yorgun düşüyor, psikolojik rahatsızlıklara duçar oluyorlardı! Çünkü hazret, değiştirip düzeltilmesini istediği hususları, sonradan bir daha, bir daha değiştirtiyordu! Bu sebeple müfettişler arasında teskin edici ve yatıştırıcı ilaçlar kullananlar bile vardı. Hatta çalıştığı odayı baharatçı dükkanına çevirenler, stresten ne yaptığını bilemez durumda kendisini yemeye içmeye verip gittikçe obezleşenler bile vardı! Doğrusu bu durum, çoğu kere bizim işimize de geliyordu. Çünkü ara öğünleri büsbütün bu arkadaşımızın üzerine yıkmıştık! Çünkü masası hiç boş kalmıyordu. Envai çeşit kuru yemişlerden tutun da börek çöreğe varıncaya kadar ne ararsanız vardı masasında!

Anlaşılan, yazdıkları raporlara sürekli müdahale edilmesinden ve raporların sipariş rapor haline gelmesinden onlar da muzdaripti. Ancak işten atılırım korkusuyla bir şey diyemiyorlar, bazen gelip yaşça ağabeyleri ve kıdemce üstatları olduğum için bana dert yanıyorlardı(İ.Eken, A.Tuncay, Ş.Demir, Y.Tosun kulaklarınız çınlasın emi). Bazıları ise işi delikanlılığa vuruyor, erkekliğe bok sürmemek için dertlerini sıkıntılarını içlerine atıyorlar, bu konudaki sıkıntılarını hiç kimseyle paylaşmıyorlardı(M.Akgül ve K.Yorulmaz, sizin de kulaklarınız çınlasın).

Halen Teftiş Kurulu Başkanı olan müfettiş ise, raporlarına en çok müdahale edilen kişiydi ve bu konudaki rahatsızlığı sebebiyle sık sık vücudunda kurdeşenler (ciltte kırmızılıklar) oluşuyordu. Ancak kendisini dönemin teftiş kurulu başkanına tam anlamıyla teslim etmişti ve o, bu teslimiyetin mükafatını, kendisini teslim ettiği Teftiş Kurulu Başkanı'nın yerine Teftiş Kurulu Başkanı olarak almış oldu. İ.Eken ise, bu tür baskılara dayanamayıp genç yaşta kendi isteğiyle emekli olarak faziletli bir davranış örneği sergilemiş bulunmaktadır.

Bizim Siparişçi Ismarlama Müfettişler mi? 
2009 yılının Haziran ayı idi. Yanılmıyorsam 05 Haziran 2009 günü itibarıyla TDV Genel Müdürü A.İhsan Sarımert ve dönemin Teftiş Kurulu Başkanı da dahil olmak üzere 8 kişi zoraki emekli edilmek suretiyle işlerine son verilmişti (yani Yüce Allah, bizim gammazın Diyanet'ten ayrılışını bana gösterme mutluluğunu tattırarak bu konudaki üzüntümü bir nebze de olsa hafifletmiş bulunmaktadır). Halen TDV Teftiş Kurulu Başkanı olan zat, başkanlığa vekalet ediyordu. Kendisi bizlerden kıdemsiz olmakla birlikte her nedense Teftiş Kurulu Başkanı ile son derece iyi ilişkiler içindeydi. Bunun sebebi belki de, kendisini tamamıyla Teftiş Kurulu Başkanı'nın insafına terk etmiş olmasıydı! Bu sebeple olacak, Teftiş Kurulu Başkanı'nın olmadığı zamanlarda yerine sürekli o vekil bırakılıyordu. Bırakılıyordu bırakılmasına da bu zamanlarda kendisinin, Teftiş Kurulu Başkanı tarafından telefon vasıtasıyla sevk ve idare edildiğini biliyorduk!

Zira, yanılmıyorsam 2003 yılının yaz aylarında Siirt, Batman ve Şırnak illerine yapılacak bir teftiş için tarafıma görev verilmişti ve bir an önce görev mahalline gitmem isteniyordu(zaten bana sürekli doğu ve güneydoğu illerinde görev verilirdi ve bu sebeple benim adım Doğu ve Güney Doğu İleri Genel Müfettişi'ne çıkmıştı). Oysa o sırada LES sınavım vardı ve sınava girmem gerekiyor. Bunun için seyahati bir süre geciktirmem gerekiyordu. Bu arkadaş vekil sıfatıyla iki de bir kapıma dikiliyor "Başkan telefonda bastırıyor Üstat. Bir an önce görev mahalline gitmelisiniz..." diye ısrar edip duruyordu. Sitresten yine cildi kıpkırmızı kesilmişti! Doğrusu kıdemli müfettişler olarak bu duruma bozuluyor, ancak sesimizi fazla çıkaramıyorduk.

Teftiş Kurulu Başkanı zoraki emekli edilince bu arkadaşın onun yerine başkan olması mukadderdi. Ancak selefinden hiçbir farkı olmayacağı için kendisinin başkan olmasını kurulda hiç kimse istemiyordu. Bu sebeple, buna engel olmalıydık! Müfettişler K.Yorulmaz ve Y.Tosun ile aramızda küçük bir istişare yaptık. İ.Eken ve M.Akgül görevli olarak Ankara dışında olduğu için onlara telefonla ulaşıp görüşlerini aldık. M.Akgül, bu arkadaşın başkan olmasına şiddetle muhalefet etti ve aksi halde ortalığı ayağa kaldıracağını söyledi ve bu konuda bizimle birlikte olduğunu beyan etti (Oysa hiçbir şey yapamayacağını kendisi de biliyordu ama o anda belki biraz da gençliğin verdiği hızla bize racon kesiyordu). Aynı zamanda hemşehrisi olan İ.Eken ise, bu arkadaşa bir şans vermenin çok daha doğru olacağını ve beklemek gerektiğini izhar etmek suretiyle çekincesini belirtti. Diğer müfettişlere ise konuyu açmadık.

Bunun üzerine, müfettişler K.Yorulmaz ve Y.Tosun ile birlikte üçümüz kalktık Dr. Tayyar Altıkulaç'ın adamı olmakla Mütevelli Heyeti'nde en etkili üye olan Mehmet Kervancı'ya gittik ve usulü dairesinde durumu anlattık. Adı geçen bizi dinledi ama herhangi bir görüş bildirmedi. "Henüz bu konulara bakacak durumda olmadıklarını" söyledi. Anlaşılan benim sözleşmemin feshine ilişkin dosya o sırada Mehmet Kervancı'nın önünde imiş ve ben durumu anlatırken onun gözleri benim dosyamda geziniyormuş! O sırada muhtemelen içinden şöyle geçiriyordu bu ihtiyar din baronu:
-"Adama bak. Biz onu işten atmayı planlarken, o daha nelerle uğraşıyor? Sen birkaç gün sonra hanyayı Konyayı görürsün...". Kim bilir belki de "Birkaç gün sonra sen de ebenin düzenini görürsün" diye geçiriyordu içinden! Çünkü bu görüşmeden sadece bir hafta sonra benim sözleşmem feshedilmiştir.

Benimle birlikte D.Dinç'in Teftiş Kurulu Başkanı olmasını istemeyen, bunun için MH. üyesi Mehmet Kervancı'yla görüşmeye gidenlerle, telefonda bu arkadaşa şiddetle muhalefet edip ortalığı aya kaldıran vatandaş mı? Onlar şimdi "Başkanım, başkanım" diyerek, istemedikleri adama saygı ve tazimde bulunmanın ızdırabını yaşıyorlar olmalılar! Kim bilir belki de hallerinden son derece memnundurlar. Ne de olsa onlar şimdi birer Başmüfettiştir!

Bu konuda "kendisine zaman verelim" diyerek çekince koyan Müfettiş İ. Eken mi? O, dediğim gibi; faziletli bir davranış göstererek kendi isteğiyle emekli oldu ve şimdi Beypazarı'ndaki köyünde elmacılık yapmakla meşgul. O da tıpkı benim gibi şu anda muhtemelen domates ve hıyar sulamakla uğraşıyor olmalıdır! Selam sana arkadaşım Eken. Sırf otoriteye daha fazla boyun eğmeyi reddettiğin için.

D.Dinç'e ise şunu tavsiye ediyorum: Eski müfettişler içinde senin en azından geçici olarak başkan olmana kerhen de olsa rıza gösteren tek kişi İ.Eken'di. Hani senin sürekli alaya alarak aşağılamaya çalıştığın arkadaşın ve hemşehrin İ.Eken! Lütfen adımlarını atarken ona göre at oldu mu Bay Başkan! İleri giderken sakın ola arkanı boş bırakma. Dikiz aynalarını sürekli kontrol et. Neme lazım, siparişçi müfettişler sana da tuzak muzak kurarlar da sonra bütün düzenin alt üst olur valla... 



Ömer Sağlam

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN