F ve S Tipi Evler de Dikizlenecek mi? [Ömer Sağlam]
Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Dershanelerin kapatılacak olması, en çok Gülen Cemaati'ni telaşlandırmış bulunuyor. Öyle ya; en büyük gelir kapıları kapanmakla karşı karşıya. Cemaat, en küçük ilçelere varıncaya kadar dershanelerini yaymış bulunuyor. Dolayısıyla; dershanelerin kapatılması, en çok onları etkileyecektir. Bu sebeple; cemaatin mevkutelerinde yazan erbabı kalem, yavaştan yavaştan hükümete yaylım ateşi açmaya başladı bile. Fethullah Gülen ise cemaat mensuplarını sabırlı olmaya, incinseler de incitmemeye ve hacet namazı kılmaya davet etmiş bulunuyor...
Dershaneler kapatılır mı bilmem. Galiba hükümet bu kararından geri dönme manevraları yapmaya başladı. Zira dünkü bakanlar kurulu toplantısında Tayyip Bey, konunun taraflarının dinlenmesi ve görüşlerinin alınması konusunda Milli Eğitim Bakanı'na talimat vermiş. Bu, sanki bir geri dönüş sinyali gibi geldi bana. Ancak şahsen, hükümetin dershaneleri kapatma kararını sonuna kadar destekliyorum. Çünkü bana göre; dershaneler fırsat eşitliği değil, fırsat eşitsizliği yaratan kurumlardır. Ayrıca tıpkı kırım kongo keneleri gibi öğrenci velilerini sömüren müesseselerdir. Siz bakmayın, cemaate mensup bir takım insanların tv ekranlarına özellikle çıkartılıp, "dershaneler kapatılmasın" şeklinde çığırtkanlık yapmalarına çanak tutulmasına.
Dershaneler Vergi Kaçırıyorlar!
Aslında hükümetin Türkiye için almış olduğu en hayırlı birkaç kararından birisidir dershanelerin kapatılması yönündeki kararı. Hükümetin, Türk parasından altı sıfırın atılmasıyla kazanmış olduğu toplumsal sevabın aynısını, dershaneleri kapatarak da kazanacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Ben Ankara'da oturan bir vatandaş olarak hayretler içindeyim. Çünkü Ankara'nın en merkezi yerlerinde bulunan en devasa ve lüks binalar ya oteldir ya da dershane. Bu dershaneler, bu binaların kiralarını nasıl ödüyorlar dersiniz? Elbette, öğrenci velilerini sömürerek! Olmadı vergi kaçırarak! Evet, doğru duydunuz; dershaneler aynı zamanda vergi kaçırma ve vergisiz kaçanç elde etme yerleridir. Adamların 500 öğrencileri var, bunun ancak yarısını kayıtlı gösteriyorlar. 250'si kayıtsız ve elbette bunlardan alınan dershane ücretleri belgesiz ve dolayısıyla vergisiz kazançtır.
Bunu yakından biliyorum. Zira bir zamanlar Diyanet de Türkiye Diyanet Vakfı şirketlerinden birisine (VETAŞ) Ankara'da "Kocatepe Dershaneleri" adıyla bir dershane açtırmıştı da değil bu dershanenin bağlı bulunduğu şirketi, büsbütün Diyanet Vakfı'nı batırmakla karşı karşıya kalmıştı! Çünkü kurumun ciddiyetine binaen dershanenin bütün öğrencileri, öğrencilerden alınan ücretler ve öğretmenlere ödenen ücretler belgeye dayandığı için gelirler giderleri karşılayamadı ve dershane birkaç sene içinde batıp gitti!
Müfettiş sıfatıyla yapmış olduğumuz araştırmada; bunun bir sebebinin Kızılay'ın göbeğinde çok geniş kapasiteli ve pahalı bir bina kiralamak, bir başka sebebinin de gelirlerin ve giderlerin tamamının yasal belgelere dayandırılıyor olması olduğunu gördük. Örneğin, başka dershaneler, öğretmenlerine ödemiş olduğu maaşların sadece küçük bir kısmını bordroya yansıtıp daha az vergi ve SSK pirimi öderken, Diyanet'in dershanesi, öğretmen maaşlarını olduğu gibi bordroya yansıtmak, dolayısıyla daha yüksek vergi ve SSK primi ödemek zorundaydı. Ayrıca, diğer dershaneler kayıtsız öğrenci okuturken ve bunlardan tıpkı kayıtlı öğrencilerden aldığı miktarda para tahsil ederken, Diyanet'in dershanesi haliyle kurum kimliğinden dolayı bunu da yapamıyordu. Diğer dershaneler, muhtemelen sahte gider belgeleriyle giderlerini şişirip, vergi matrahlarını düşürürken, Diyanet'in dershanesi haliyle bunu da yapamıyordu.
Dolayısıyla; ben, pek çok konuda muhalif olduğum AKP hükümetinin dershaneleri kapatma kararını alkışlıyorum ve bu konuda geri adım atmamaları gerektiğini düşünüyorum. Aksi takdirde cemaatin blöfünü yemiş ve ülkeyi büsbütün cemaate teslim etmiş olurlar! Dershaneler konusu, hükümetin cemaat karşısındaki rüşdünü ve Tayyip Bey'in tabiriyle dik duruşunu ispat etmesi için iyi bir fırsattır ve hükümet bu fırsatı artık kaçırmamalıdır.
Cemaat Evleri de Denetlenebilecek mi?
Hükümetin öğrenci evlerinin denetleneceğini açıklaması, ülkede büyük gürültü koparmış bulunuyor. Hükümetin bu konudaki gerçek bakış açısı nedir bilmiyorum. Belki de öğrenci evlerinin kendisine karşı faaliyette bulunan örgütlerin etkisinde olduğunu düşünüyor olmalı hükümet. Yani bu evlere bir nevi "Örgüt Evi" nazarıyla bakıyor olabilir. Bir başka düşüncesi de "Dindar gençlik yetiştirme" politikasından hareketle ahlak ve adaba aykırı fiillerin önlenmesini amaç edinmiş olabilir. Bu konudaki görüşlerimizi önceki yazılarımızda enine boyuna açıkladık aslında(*). Dolayısıyla olayın bu yönünü geçiyoruz.
Benim bu konuda kafamı kurcalayan bir husus da gözetlenecek ve denetlenecek "Öğrenci Evleri"nin arasına cemaatlere ait evlerin, mesela "Işık Evleri" nin de girip girmeyeceğidir. Peki, bu evlerin de denetlenmeye ihtiyacı var mıdır? İsterseniz, bu soruyu birkaç canlı örnekle açıklayayım sizlere:
Biraz uzaktan bir akrabamız vardı. İki oğlu ve bir kızı vardı. Kendisi belediyeden emekli bir işçi olarak dar gelirli birisiydi. Çocuklarının ise hepsi birbirinden zeki idi. F Cemaati, bu çocukları fark etmede hiç gecikmedi. Onları kaptı ve okumaları konusunda her türlü desteği verdi. Çocuklardan ikisi öğretmen, birisi Ziraat Mühendisi çıktı. Öğretmen olan büyük oğlanı, bulundukları şehre çok uzakta bulunan bir ilde bulunan cemaate ait dershanelerden birisine gönderdiler. Kızı ise cemaate mensup bir adamla evlendirdiler! Ziraat Mühendisi olan delikanlı her Kurban Bayramı geldiğinde cemaat için deri topladı. Sonunda ne mi oldu? Çocukların hemen hepsi aileden koptu! Adam fakru zaruret içinde ölüp gitti. Cemaatin münasip gördüğü kişiyle ve belki de cemaatin zorlamasıyla (mecbur bırakmasıyla) evlenen öğretmen kız ise çok geçmeden eşinden boşandı ve ölmüş babasının evine döndü. Duyduğuma göre bu kız, ikinci evliliğini yapmış bulunuyor.
Yine yakın akrabalarımızdan birisinin üç oğlu vardı. İlk ikisi liseyi ancak bitirebilmişlerdi. Küçük oğlanı ise ortaokul yıllarında S. Cemaati'ne ait bir yurda verdiler. Veriş o veriş! Oğlan bir daha dönüp şöyle adam akıllı ailesine bakmadı! Liseyi ve üniversiteyi S. Cemaatine ait yurt ve evlerde okudu. Geçtiğimiz bahar aylarında Anadolu'da bulunan üniversitelerden birisinin Mühendislik Fakültesi'nden mezun oldu. Geçtiğimiz Ramazan Ayı içinde diplomasını almak için üniversiteyi okuduğu il'e gitmiş. Yine S.Cemaatine ait evde kalmış ve sahuru yaptıktan sonra Ankara'ya doğru yola çıkmış. Sabaha karşı uyku mahmurluğu ile otomobili bir duvara toslamış ve delikanlı olay yerinde vefat etmiş! Taziye için ailesine gittiğimizde müteahhitlik yapan babası ve kardeşleri, taziye için gelen kişilerle ev pazarlığı yapıyorlardı! Yani ailede fazla bir üzüntü yoktu!
Düşünsenize; İnşaat Mühendisliği'ni yeni bitirmiş çiçeği burnunda bir mühendis elim bir kazada can veriyor, ancak ailesinde öyle ahım şahım bir üzüntü bulunmuyor! Sanki ölen kişi onların oğlu değil de, uzaklardan birisinin oğlu idi! Bu görüntüyü, metanetle açıklamak asla mümkün değildir. Zira delikanlı, aileden kopalı, bir anlamda öleli, sanki yıllar olmuş gibiydi...
Çok daha yakın bir akrabamızın kızıydı. Taşrada, sahil şehirlerinden birisinde bulunan yüksek okullardan birisini tutturmuştu. Ancak şehirde öğrenci yurdu yoktu. Ailesi, yazın otel işletmesi, kışın da kız yurdu olarak kullanılan bir binada kızlarına zar-zor yer bulabildiler. Binanın bütün odaları kızlara kiraya verilmişti. İlk sene bir kız arkadaşıyla orada kaldı kızcağız. İkinci sene, F Cemaati'ne mensup kızların da tavlamasıyla kızcağız bu cemaate ait evlerden birisinde kaldı. Ailesi hemen her gün aradı kızı. Cemaate kapılmaması yönünde tembihatlarda bulundu. Sağ olsun o da ailesini dinledi ve cemaatin göz boyayıcı propagandalarına kanmadı. Cemaat, kıza çiçek ve plaket vermeye varıncaya kadar tavlamaya çalıştı kendisini. Ancak ailesinin telkinleri ağır bastı ve kız cemaatin attığı bu tür yemleri yemedi!
Kızın anlattığına göre; bu evlerde barınan kızlara iş ve eş seçenekleri de sunuluyormuş! Hatta arkadaşlarından birisi cemaatin işaret ettiği bir erkekle evlenerek Amerika'ya gitmiş. Kim bilir arkadaşı, belki de Amerika'da Pensilvanya şeyhinin özel hizmetlerine bakıyordur!
Özetle; F Cemaati ve S Cemaati gibi cemaatler, barındırdığı ve yetiştirdiği öğrencilerin adeta beyinlerini de sömürmekte ve onları kendilerine köle yapmaktadır. Bu gençler, yurt içinde ve yurt dışında olmak üzere cemaatlerin işaret ettiği yerlerde çalışmayı kutsal bir vazife olarak görmekte ve gösterilen yerlere gitmekte hiçbir tereddüt göstermemektedirler. İşin ilginç tarafı, bu gençlerden cemaatin işaret ettiği kişilerle evlenenler bile bulunmaktadır. Bunlardan çok daha önemlisi, bu gençler ailelerinden kopmakta, ailelerine yabancılaşmakta, aileleriyle çatışmaya girmekte, onları tenkit etmekte, ailelerini kendisi gibi yaşamaya zorlamakta ve cemaatler, bu gençler için ailelerinden çok daha önemli hale gelmektedirler. Bu gençler, hayata ve topluma cemaatlerin açmış olduğu pencereden ve cemaatlerin açtığı kadar bakmaya başlamaktadırlar.
Sonuç mu? Sonuçta bu gençler, ailesiyle ve toplumla çatışan ya da sosyal ilişkileri sadece mensubu bulunduğu cemaatle sınırlı birer birey olup çıkmaktadırlar. Bunların önemli bir kısmının ise ruhsal çöküntü içine girerek içe kapandığı biliniyor. Bunun en canlı örneğini yine yakınlarımdan vereyim:
1981 yılında üniversite okumak için Bursa'ya gittiğimde A.B. isimli bir delikanlı ile karşılaştım. A.B. bulunduğum fakültede Ülkücülerin tabî lideri gibiydi. Okuyan bir tipti Çorumlu bu genç. Yanılmıyorsam yetimdi. Sonradan ortadan kaybolup gitti bu arkadaş. Ya da bizden koptu diyelim. Fakülteyi bitirdikten yıllar sonra rastladım arkadaşıma. Benim Müfettiş olarak girdiğim Vakıf'ta memur olarak çalışıyormuş. Nakşibendi Tarikatı'na meyledip, Menzil Grubu'na katıldığı için özel olarak Adıyaman'da çalışmak istemiş ve kurum da bu isteği kabul ederek kendisini Adıyaman'a göndermiş. Kendisiyle karşılaşan müfettiş arkadaşlarım durumunu anlatınca içim sızladı! Çünkü anlatıklarına göre mezbelelik gibi bir mekanda yaşıyormuş! Çok geçmeden A.B. Adıyaman'daki işini de bırakarak memleketi Çorum'da oturan dul annesinin yanına sığındı!
Bir gün görevli olarak Çorum'a gittiğimde yolda karşılaştık kendisiyle. Üstünde kahverengi bir deri mont vardı. "Nasılsın A?" diye sordum, "Fıstık gibiyim!" diye cevap verdi. Diyaloğumuz sadece bu kadar sürdü. Ayrıldık. Psikolojik travma geçirdiği her halinden belliydi 1980'lerin Ülkücü Reisi A'nın.
Dolayısıyla; eğer öğrenci evleri denetim ve gözetim altına alınacaksa, tıpkı Hasan Sabbah'ın müritlerine yaptığı gibi, gençlerin beyinlerini yoğun bir dini ve psikolojik telkinle uyuşturup, onları özel hayatlarına bile müdahale edecek derecede kendilerine kul, köle yapan tarikat ve cemaatlerin "öğrenci evi" adı altında faaliyet gösteren örgüt evleri de denetim ve gözetim altına alınmak zorundadır. Aksi, düşünülemez bile...
Ömer Sağlam
___________
(*)bkz. "Siz olmasaydınız eğer babaların boynuzu göğe değmişti meğer!" başlıklı yazımız.
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.