Alo ASKİ, Asikiciğim; Bak Fethullah Hoca'ya Şikâyet Ederim Seni [Ömer Sağlam]

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Kusura bakmayın bugün kendimi yazacağım. Ancak "Mektup yazdım Hasan'a, ha Hasan'a ha sana" türünden bir yazıdır bu yazı. Çünkü anlatacaklarım bu ülkede, hele de benim gibi Ankara'da yaşamak zorunda kalan  herkesin başına gelebilir.

Aslında yazının başlığını "Bugün birisine mutlaka sövmem gerekir! Ancak kime?" şeklinde koymak istiyordum. Çünkü bize "Sövmek, beynin osuruğudur. Psikolojik bakımdan insanı rahatlatır..." diye öğretmişlerdi bir zamanlar. Fakat Yunus Emre'ye kulak verince vazgeçtim bu düşünceden. Çünkü Yunus Emre, çağlar ötesinden şöyle fısıldıyordu kulağıma:
"Biz gelmedik dava için,
Bizimkisi sevda için,
Dostun evi gönüllerdir,
Gönüller yapmaya geldim"

Bu sebeple yazının başlığını değiştirdim değiştirmesine de başımdan geçenleri siz dostlarıma anlatmadan da edemedim. İşte pişmiş tavuğun bile başına gelmeyecek tarzda benim başıma gelenler:
Söylemesi ayıp; şunca yaştan sonra oturabileceğimiz yeni bir ev satın aldık. "Yeni" dediğime bakmayın siz, aslında ev benimle yaşıt da biz bu evi yeni aldık. Çoluk, çocuk yıllardır geniş mutfak hasreti çektiği için mutfağı bir miktar genişletelim dedik ve balkona açılan kapıyı yıkarak balkondan bir miktar gaspetip  mutfağa ekledik. İçerideki kombi cihazını da balkona attık. Bütün bu işler, yani kolon tesisatı,  kaçak-köçek olmasın babından ilave para ödeyerek projesini yaptırıp ruhsat için başvuruda bulunduk. Ancak bekle ki; Başkent Doğal Gaz yetkileleri gelsin "Sızdırmazlık" testi yapsın ve "Uygunluk" belgesini versin. Versin ki; yetkili teknik servis gelerek kombi cihazını hizmete açsın. Bunun için Başkent Doğalgazı arıyorum, bir türlü gelmiyorlar, yetkili teknik servisi arıyorum"Rapor olmadan olmaz" diyor, biz kaldık mı kışın ortasında buz gibi evde dört başımıza...  

Fazladan kira ödemeyelim ve kış gelmeden bir an önce kendi evimize taşınalım diye Aralık başında taşınmış bulunduk. Bulunduk bulunmasına da, yaklaşık bir aydır kutuplarda yaşayan Eskimolara döndük ailecek! Üstelik evde bir de bakıma muhtaç yaşlımız var. Bunları düşünerek baktık olmayacak, raporu ve teknik servisi beklemeden kombiyi çalıştırdık. Çalıştırdık ama ortada ne sıcak su var, ne de ısınabiliyoruz. 400 TL'miz gitti ama biz bu para karşılığında ne ısınabildik, ne de adam gibi yıkanabildik bir aydır. 

Ailecek tam bitlenmeye ramak kala Başkent Doğal Gaz yetkilisi geldi ve gerekli kontrolleri yaparak "Sızdırmazlık" raporunu verdi. Artık bizim de sızdırmazlık raporlu bir doğal gaz tesisatımız vardı. Raporu alır almaz kombi cihazımızın üreticisi olan firmanın müşteri hizmetlerini arayarak yetkili servisi harekete geçirmesini rica ettik. Adamlar sağ olsunlar, hiç bekletmeden gereğini yaptılar ve yetkili servis elemanının gelmesini sağladılar. Bu bakımdan kendilerine teşekkür ediyorum. Çünkü servis ağları iyi çalışıyor.

Yetkili teknik servisin elemanı geldi gelmesine de ancak o da nesi? Tesisatta yanlışlık var! Tepemden kaynar sular döküldü! Meğer tesisatı yapan usta, soğuk su girişini kombinin sıcak su çıkışına, kombinin sıcak su çıkışını da tesisatın soğuk su hattına bağlayıp gitmiş! Meğer biz yaklaşık bir aydır bu sebeple sıcak su elde edemiyor, yaklaşık bir aydır bu sebeple donuyormuşuz! Meğer bu köftehor, usta değil, elinde takım çantasıyla "Ustayım" diye ortalıkta dolaşan bir üçkağıtçıymış! Sokakta gezen dediysem, sözün gelişi; çünkü  biz bu adamı sokaktan değil, adı sanı belli bir firmanın tavsiyesi ve onun elemanı diye çağırmıştık!

Tesisatta hata olunca, yetkili servis elemanı hatayı söyleyerek, kombiye dokunmadan, yani çalışır duruma getirmeden çekip gitti. Biz  yine kaldık Antartika'dan hiç bir farkı olmayan yeni evimizde Adem ve Havva gibi dımdızlak! Bereket versin aracı olan firma yetkilisinin de yardımıyla usta tekrar geldi ve teknik servisin tarif ettiği şekilde bağlantıları düzeltti de musluklarımızdan sıcak su akmaya başladı! Musluklardan sıcak suyun akışı karşısında o kadar sevindim ki; ustaya çıkışmaya bile ihtiyaç duymadım. Adamın ne kadar utandığı ve mahcup olduğu yüzünden belliydi zaten.

Manzarayı görünce, hemen yine kombi cihazımızın üreticisi olan firmanın  müşteri hizmetleri bölümünü arayarak haber verdim ve yetkili teknik servisi göndermelerini rica ettim. Sağ olsunlar hemen göndererek benden bir teşekkür daha aldılar.

Ancak aksilikler yakamı bir türlü terk etmiyordu. Zira ben, musluklardan sıcak su akışını görmenin verdiği sevinçle ve heyecanla, ayrıca aile reisi olarak ailenin büyük bir problemini gidermiş olmanın verdiği hava ile üniversite öğrencisi olan kızıma seslenip duş alabileceğini müjdeledim. Kızım da bana teşekkür etti ve o sevinçle daldı banyoya. Tam o sırada da yetkili teknik servisin elemanı çaldı kapıyı. Kombi tesisatını gözden geçirip tam kalorifer sıcaklığını kontrol etmek için en yakınında bulunan mutfaktaki radyatörün vanasını çevirdi ve çevirmekle birlikte hem adamın üstü başı ıslandı, hem de mutfak suyla doldu! Çünkü radyatörün vanası adamın elinde kalmıştı. Oysa ben bu vanayı yeni almıştım. Yani vanamız sıfırdı! Üretim hatası mıydı, yoksa yine bizim köftehor usta bozuntusunun kusuru muydu bilmiyorum, vana yerinden çıkmış, tesisattaki su mutfağa dolmuştu! Teknik servisin elemanıyla güç bela vanayı yerine sıkıştırırdık. Baktım vananın markası, bir Beşiktaşlı'yı, Beşiktaş eski yöneticisi Nevzat Demir'i işaret ediyordu. Zira onun firması tarafından üretilen bir vanaydı karşımızdaki. Bu sebeple derhal Nevzat Demir'e ve tesisatı yapan usataya ayrı ayrı olmak üzere birer topuk selamı çaktım! Olacak iş miydi böyle bir zamanda...

Biraz sonra banyodaki kızımın sesi çınladı kulaklarımda. "Su kesildi. Saçlarım sabunlu kaldı. Siz mi kestiniz Yoksa? Baba bana işkence mi yapıyorsun?" diye yeri göğü inletiyordu kızım! Doğrusu bir ay bekledikten sonra sıcak suya kavuşmuş kim olsa aynısını yapardı. Oysa suyu biz kesmemiştik! Hemen ana vananın bulunduğu tuvalet kısmına koştum, vana açıktı. Demek ki suyu gerçekten biz kesmemiştik! Acaba su kredimiz mi bitmişti? Oysa bu evi satın alırken bana su sayacının "Kartlı" yani "Dijital" değil, "Okumalı" olduğu söylenmişti. Biz de ona güvenerek kaç gündür şakır şakır akıtıyorduk suyu!

Bilmeyenler için söyleyelim; Ankara'da tıpkı doğal gazda olduğu gibi iki türlü su sayacı kullanılmaktadır. Bunlardan birisi okumalıdır ve Aski yetkilisi gelir sayaçları okur, faturasını bırakır gider. Siz de bu faturayı götürür ödemenizi yaparsınız. Bir de kartlı, yani dijital sayaç vardır. Melih Gökçek'in uyanıklığı sayesinde hizmete sokulan sayaçlardır bunlar! Bu sistemde su bedelini peşin ödersiniz. Su miktarı karta yüklenir, siz de kartı sayaca takarak su miktarını sayaca yüklersiniz. Sayaca yüklenen su miktarı bitti mi suyunuz küt diye kesilir! İster banyoda olun, ister duşta sabunlu kalın; fark etmez. Su kesilmiştir ve ölseniz gelmez! İşte o durumda Melih Gökçek'e epeyce bir dua edersiniz! Hani bir zamanlar ünlü oyuncu Levent Kırca'nın canlandırdığı parodi pozisyonudur bu. Ne yapacağınızı bilemez vaziyette duş başlığını kulağınıza dayayıp "Alo, İSKİ, isikiciğim, bu su ne zaman gelecek abi ya. Banyoda sabunlu kaldım..." pozisyonundan bahsediyorum. Bizim kız, şu anda tam da bu pozisyonda idi.  Ancak o, Aski'ye veya Melih Gökçek'e telefon edeceği yerde, hedef saptırıp bana bağırıyordu...

İşte bu telaşla hemen yan komşuya koştum ve sularının akıp akmadığını sordum. Tipini hiç de beğenmediğim bu genç komşumdan "Akıyor" cevabını alınca telaşım yerini korkuya bıraktı. O telaşla hemen bana evi satan bayanı aradım. Bana sayacımızın "Okumalı" olduğunu, "Eğer kartlı olsaydı kartı mutlaka vermiş olacağını" tekrar söyledi kadıncağız. O telaşe içinde acaba cins komşulardan birisi bizim su sayacının vanasını mı kapattı diye teknik elemanla birlikte apartmanın bodrumunda  bulunan su sayaçlarının yanında aldık soluğu. Adamın cep telefonundan yayılan ışık sayesinde sayaçları birbir kontrol ettik, ancak hiç bir pok anlayamadık! Hatta hangi sayacın bize ait olduğunu bile keşfedemeden boynu bükük ve elbette benim dudaklarındam tıpkı Fethullah Hoca'nın geçenlerde yaptığına benzer şekilde dualar dökülerek çıktık son kattaki evimize. Binamızda asansör yok; o bakımdan dön Allah dön bir türlü eve ulaşamıyoruz. Ben hızlandıkça, binanın merdivenlerinin basamak sayısı artıyor gibi geldi bana. Nice sonra ulaştık eve...

Bodrumda en azından şunu öğrenmiştik; sayaçların hepsinin vanası açıktı. Elbette bizimkinin de. Hangisinin bizim olduğunu keşfedememiştik ama sayaç vanalarının hepsi de açık olduğuna göre, bizimki de açık demekti!

Neden sonra ASKİ'yi aramak geldi aklıma. ASKİ'de çalışan bir tanıdığımı aradım. Abone numaramı vererek, durumu aktardım; "Komşunun suyu akıyor, bizimki akmıyor, üstelik bize evin sayacının okumalı olduğu söylendi ve herhangi bir kart filan da verilmedi. Hele şu aboneyi bir kontrol et bakalım, kartlı mı, okumalı mı"dedim. Birkaç dakika sonra aradı ahbabımız; "Ömer Bey, sizin mahallede su kesintisi varmış. Sularınız onun için kesik. 15.30'da verilecek..." deyince bütün dünyalar benim oldu. En azından, tesisatta arıza yoktu, suyu kombi için gelen yetkili servis elemanı kesmemişti ve sayacımız gerçekten okumalı idi. Komşumuz  ise borularda biriken suyun aktığına bakarak "Bizim su akıyor"demişti. Bu durumda güzel bir dua da bizim komşuya gönderdim tabi. Bana yanlış bilgi vermeseydi, bütün bu telaşeyi yaşamayacak ve bunca günaha girmeyecektim çünkü.

Neyse şimdilik bizim evde hayat normale dönmüş ve normal akışında seyretmeye başlamış gözüküyor. Hangi su sayacının bize ait olduğunu henüz öğrenemedim ama şimdilik sorun yok gibi. Umarım böyle bir telaşeyi bir daha yaşamam ve hiç kimseye gereksiz yere dua etmek zorunda kalmam. Bundan sonra eğer böyle bir telaşe yaşarsam "Hafizanallah" artık korkun benden. Zira Fethullah Hoca Efendi Hazretlerinden öyle etkili dualar öğrendim ki (tıpkı "hafizanallah" tabirini öğrendiğim gibi); sormayın gitsin: 
-Allah onları yerlerin dibine batırsın!
-Evlerine ateş salsın!
-Allah yuvalarını başlarına yıksın!
- Birliklerini bozsun,
-Duygularını sinelerinde bıraksın,
-Önlerini kessin,
-Bir şey olmaya imkan vermesin,
-Erkekseler prostatları ve basurları azsın,
-Kadın iseler erken menopoza girsinler,
-Allah onları AKP Tokat Milletvekili Zeyit Aslan'a komşu yapsın,
-Büyük ustanın gazabına uğrasınlar,
-Soruşturma dosyaları Savcı Muammer Akkaş'a verilsin,
-Emin Çölaşan'ın, Bekir Coşkun'un ve Yılmaz Özdil'in diline düşsünler. 
...
İyi hafta sonlarınız olsun. :)))))


Ömer Sağlam

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN