Kızların Bulûğ Yaşı Konusunda Diyanet'in Yaşadığı Çelişkiler [Ömer Sağlam]



Türk kamuoyu, birkaç gündür Diyanet'in kızların bulûğ yaşı konusunda vermiş olduğu fetva ile çalkalanıyor. Neymiş efendim; Diyanet kızların 9 yaşında bulûğa ereceğini, dolayısıyla bu yaştaki kızlarla evlenilebileceğini söylüyormuş!

Oysa olay yeni değil. Diyanet'in bulûğ yaşıyla ilgili görüşü yıllardır değişmeyen bir görüştür ve bir anlamda Osmanlı döneminin Medeni Kanunu durumundaki Mecelle'ye kadar gitmektedir.

Haber ilk kez hangi gazetede yer aldı bilmiyorum ama, sanıyorum haber sıkıntısı çeken işgüzar bir muhabir, açmış Diyanet'in resmi internet sitesini, "Bulûğ" konusunda yapılan ve yıllardır orada duran bir açıklamayı alıp haberleştirmiş. Açıkçası işgüzarlık yapmış. Unutkanlığı ile maruf Türk kamuoyu da balıklama atlamış olayın üzerine. Oysa bu konu, yıllar önce de haber ve yazı konusu yapılmıştır bu ülkede. Hatta biz bile kaç kere yazdık bu konuyu yıllar önce. O gazetenin patronu ben olsaydım, söz konusu haberi yapan muhabiri kesinlikle kovardım!

İsterseniz birkaç gündür tartışma konusu yapılan hadiseyi, sondan başlayarak açıklamaya çalışalım.

DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Ekrem Keleş, herhalde DİB adına yapmış olduğu açıklamada demiş ki: “Bırakın 9-10 yaşı, bir çocuk 15 yaşında da evlenmemeli, evlendirilmemeli. Yapılan tanım biyolojik bir tanımdır ve buluğ çağına girmeden kimsenin evlendirilmemesi gerektiğini anlatıyor. Bir çocuk 9 yaşında buluğ çağına girdi diyelim hangi vicdan onu evlendirebilir. Bu kadar yanlış bir düşünce olabilir mi? Bu eleştiriler ne ahlaka, ne insanlığa sığar. Diyanet çocuk yaşta evlilikleri engellemek için yıllardır çaba harcıyor. Bu konuda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile bir sürü çalışmamız oldu. Şimdi kim çıkıp bizi suçlayabilir? 1917 yılında Aile Hukuku Kararnamesi yayınlandı. Bu kararname tamamen İslam fıkhından kaynağını alıyor. Orada evlilikte alt sınır kızlarda 17, erkeklerde 18’dir. Diyanet de her zaman bunu savundu. Bir kişi psikolojik olarak hazır değilse evlenmemeli. Bu yaşlardan önce kim hazır olabilir? Bir kişi anne ve baba olmanın sorumluluğunu taşıyabilmeli. Aksi halde toplumda sorunlar ortaya çıkar. Hiç kimse çocuğunu 9-10 hatta 15 yaşında evlendirmemeli. Bunu düşünmek bile büyük yanlıştır.”(1)

Dikkat edilirse, Diyanet yetkilisinin açıklamaları çelişkilerle doludur. Diyor ki: "Bırakın 9-10 yaşı bir çocuk 15 yaşında da evlenmemeli, evlendirilmemeli. Yapılan tanım biyolojik bir tanımdır ve buluğ çağına girmeden kimsenin evlendirilmemesi gerektiğini anlatıyor." Yapılan tanımdan maksat, Diyanet'in eleştiri konusu yapılan, bulûğ yaşını "kızlar için 9, erkekler için 12" olarak tespit eden tanımı olmalıdır.  Dolayısıyla; sayın yetkili, hem çocuklar 15 yaşında bile evlendirilmemeli diyor; hem de Diyanet'in çeşitli yayınlarında kızlar için 9, erkekler için 12 olarak belirlenen bulûğ yaşının, evlenme yaşının alt sınırı olduğunu kabul etmiş gözüküyor.

Sayın Yetkilinin; "Bir çocuk 9 yaşında buluğ çağına girdi diyelim hangi vicdan onu evlendirebilir. Bu kadar yanlış bir düşünce olabilir mi? Bu eleştiriler ne ahlaka, ne insanlığa sığar. Diyanet çocuk yaşta evlilikleri engellemek için yıllardır çaba harcıyor." sözleri de önceki sözleriyle, özellikle yukarıda bulunan ikinci cümlesiyle çelişki arz etmektedir. Bu durumda adama sormazlar mı; madem görüşünüz bu, neden fetvanızı bu şekilde değiştirip, bulûğ yaşı olarak tespit ettiğiniz Mecelle kaynaklı 9-12 rakamlarını çöpe atmıyorsunuz hocam?

DİB tarafından, haberin kamuoyuna yansıması üzerine yapılan açıklamada ise şöyle deniyor: “Kız çocuklarını anne olma ve aile kurma sorumluluğuna sahip olmadan, psikolojik ve biyolojik olgunluğa erişmeden evlendirmek, nikahta rıza ve irade hürriyetini şart koşan İslam dini ile bağdaşmaz. Nitekim Başkanlığımız, tarihi boyunca erken yaşta evliliklere asla onay vermemiştir, vermeyecektir. Kurumumuz tarafından gerçekleştirilen Din Şuraları ve İl Müftüleri Seminerleri gibi üst düzey toplantıların Sonuç Bildirgelerinde, kız çocuklarını erken yaşta evlendirmenin asla dini referanslarla desteklenemeyeceği defalarca kayda geçirilmiştir. Din İşleri Yüksek Kurulumuzun görüşü de bu yöndedir.”(2)

Peki gerçekten öyle mi? Yani Başkanlık, açıklamasında dediği gibi, gerçekten kurulduğu tarihten bu yana erken yaşta evliliklere asla onay vermemiş midir ve Din İşleri Yüksek Kurulu'nun görüşü yukarıda denildiği gibi midir?

Öncelikle tartışma konusu yapılan ve yıllardır Diyanet'in internet sitesinde duran söz konusu "Bulûğ" tanımını alalım buraya:

"Sözlükte 'ulaşmak, yetişmek, iş gayesine varmak gibi' anlamlara gelen bulûğ, fıkıh terimi olarak, bir kimsenin çocukluk dönemini bitirip, ergenlik çağına ulaşması demektir. Bulûğ çağına ulaşan kimseye bâliğ denir. Ergenlik yaşı çocuğun vücut yapısına ve iklim şartlarına göre değişebilir. İslâm hukukçularınca bulûğ çağının alt sınırı, erkekler için 12, kızlar için 9 yaş olarak belirlenmiştir. Bu yaşa ulaştıktan sonra erkeğin ihtilam olması, baba olabilme devresine girmesi; kızın da adet görmesi, gebe kalabilme çağına ulaşması fiilî olarak bâliğ olmalarıdır. Ancak erkek ve kızlar 15 yaşlarına ulaştıklarında, kendilerinde bu erginlik alametleri görülmese de bâliğ olduklarına hükmedilir. Buluğ, kişinin dinen mükellef sayılıp, yetişkin insan statüsünü kazandığı dönemdir. Bu çağa ulaşan ve akıllı olan kimse artık tam edâ ehliyeti kazanır. Böylece, ibâdet, helal ve haram gibi dinî hükümlere muhatap; cezâî, malî ve hukukî yükümlülüklere ehil olur.(İ.P.)"

Madem DİB Din İşleri Yüksek Kurulu'nun görüşü, evlilikte alt sınırı kızlarda 17, erkeklerde 18 olarak kabul eden 1917 tarihli Aile Hukuku Kararnamesi'nde yer aldığı şekildedir ve başkanlık hep bunu savundu, şu halde Din İşleri Yüksek Kurulu'nun da ilmi ve dini süzgecinden geçtikten sonra yayınlanması muhakkak olan ve yıllardır Diyanet'in resmi internet sitesindeki "Dini Kavramlar Sözlüğü" bölümünde bulunan "İ.P." imzalı kişi tarafından kaleme alındığı anlaşılan "Bulûğ" kavramı hakkındaki tanımlama kimin görüşüdür? Bu İ.P. kimdir? Madem DİB DİYK'nun görüşü bu değil, bu İ.P., Din İşleri Yüksek Kurulu'nun düşüncesi hilafına olmak üzere yazmış olduğu  yazıyı nasıl iliştirmiştir Diyanet'in resmi internet sitesine?

Oysa biz biliyoruz ki; Diyanet'in "bulûğ" konusundaki görüşü, sadece resmi internet sitesiyle sınırlı değildir.  Bu konuyu işleyen hemen bütün yayınlarında benzer görüşler sergiler Diyanet İşleri Başkanlığı. Mesela iki önceki Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, İslam Ansiklopedisi için yazmış olduğu "Bulûğ" maddesinde şöyle demektedir:

"İslâm hukukçuları bulûğ için bir ön şart, iki de ölçü getirmişlerdir. Bulûğun ön şartı çocuğun belli bir alt yaş sınırına ulaşması olup bu da erkeklerde on iki, kızlarda ise dokuz yaşın tamamlanmasıdır. Bu sınır bulûğun asgari yaş sınırı olup Mecelle’nin de kaydettiği gibi (md. 988) bu yaşa ulaşmamış çocuğun bulûğ iddiası dinlenmez. Diğer bir ifadeyle çocuğun bulûğuna ancak bu yaştan sonra hukuken imkân tanınır... Bulûğ ile insan hem bedenen hem de ruhen belli ve yeterli bir asgari olgunluğa eriştiğinden kural olarak edâ (fiil) ehliyetini kazanır. Zaten bulûğ, şahsın edâ ehliyeti yönünden cenin, küçüklük ve temyiz devrelerini takip eden dördüncü devirdir. Bâliğ kimse gerek iman esasları, ibadetler, haramlar, vergi, cihad, cezaî ve hukukî mesuliyetler ve gerekse dinî, içtimaî ve hukukî düzenin sağladığı haklardan faydalanma yönünden tam ehliyet sahibidir. Çocukluk sebebiyle tanınmış muafiyetler de bulûğ ile kalkar."(4)

Ansiklopedinin, içinde bu maddenin bulunduğu  6. cildinin 1992 yılında yayınlandığını dikkate aldığımızda, Diyanet'in bulûğ hakkındaki görüşünün geçmişi, 1992'lere (ve elbette Mecelle'ye) kadar gitmektedir. Kızlar 9, erkekler 12 yaşına girmekle ve vücutları bulûğ çağının belirtilerini göstermekle (göstermedikleri takdirde ekseri ulemaya göre her ikisi de 15 yaşını doldurmakla hükmen)  baliğ olmakla eda, yani fiil ehliyetini kazanacaklarından, evlenmenin de bu fiil ehliyetinin içinde olacağı muhakkaktır.

Belki bu zorlama bir yorum olarak gelebilir bazı okuyucularımıza. Aynı şeyi Diyanet yetkilileri de düşünebilirler. Şu halde Diyanet'in bu konudaki görüşünü çok daha açık bir şekilde ortaya koyan bilgiler lazım bize. Peki şu bilgiye ne dersiniz: "...Ayrıca eğer nesep veya evlilik sebebiyle ‘mahremlik’ söz konusu değilse buluğa erince erkek çocuğu kadına, kız çocuğu da erkeğe karşı ‘namahrem’ olur. Yani aralarında evlilik caiz olur. Kadının erkek çocuğu ile erkeğin de kız çocuğu ile tek başına bir yerde kalmaları dinen caiz olmaz.”(5)

Yeri gelmişken belirtelim ki; halen yürürlükte olan Medeni Kanunun 124. maddesine göre; erkek veya kadın onyedi yaşını doldurmadıkça evlenemezler. Ancak hâkim, olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple onaltı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Ayrıca TCK/103'e göre; 15 yaşını doldurmamış bir kızla rızası olsa bile cinsel ilişkiye girmek suçtur ve cezası 8 yıldan başlamaktadır.

Bize kalırsa Diyanet, eğer saygınlığını korumak ve tartışma konusu olmaktan kurtulmak istiyorsa, toplumun sinir uçlarını kaşımaktan vazgeçmek ve asırlar öncesinin üzeri kirli bilgilerinden arınmak zorundadır. Hele de insan mamulü olan bilgilerden. Kanaatimizce Kur'an ayetleri dışında hiçbir hüküm ve kabul bağlayıcı değildir ve tartışılmalıdır. Hele hele din adamlarımız ve sözüm ona ulemamız, geçmişi 1. Meşrutiyete kadar giden MECELLE saplantısından bir an önce sıyrılmalıdırlar. Yoksa bu gidişle, hem kendi önlerini, hem de toplum olarak bizim önümüzü karartacaklar. Allah muhafaza...





Ömer Sağlam






1-http://www.hurriyet.com.tr/evlilik-yasi-en-az-17-olmali-40698961,
2-http://www.hurriyet.com.tr/diyanet-kiz-cocuklarinin-erken-yasta-evlenebilecegi-haberine-aciklama-yapti-40697709
3-http://www.sozcu.com.tr/2018/gundem/diyanete-gore-9-yasina-giren-kiz-evlenebilir-2156867/,
4-TDV İslam Ansiklopedi, c,6, TDV Yayını, İstanbul, 1992, s, 413-414.
5- Doç. Dr. İsmail Karagöz, Sorumluluk ve Sorunları Açısından Aile ve Gençlik, TDV. Yayınları, 4. Baskı, Ankara, 2007, s.46.

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN