
Kahramanımız Fotios, hayatı boyunca çekiştiği, onun yüzünden defalarca gözden düşüp sürgüne gönderildiği, hapislere düştüğü; kendisinden sonra patrik tayin edilen Ignatios’un ölümü üzerine yeniden patrik olmuş.
Yalnız, Ignatios’un ölümünden önce onunla bir araya gelip “Bakın, biz anlaştık.” diye duyurmuşlar dünyaya…
Ignatios’un naaşı, artık kendisini bile aşan bir üne kavuşan “Satiryos Manastırı”na götürülüp tarihin ders alınası sayfalarına gömülmüş.
Gömü töreni muhteşemmiş. Nasıl olmasın ki?
Bu tür törenler, ölenlerin değil, yaşayan egemenlerin ününe ün katar.
Bu tören de Foti’nin yücelik hanesine artı üstüne artı katmış.
Bu demektir ki, ölümünden sonra da azap çekmiş İgnocuk.Çeşitli konsillerde lanetlettiği, yaşam boyu rekabet ettiği, muhtemelen de ölümüne nefret ettiği adamla özdeşleşmiş bir yapının, yani “Vordonisi”nin tam karşısına gömülmüş. Ne dersiniz, haksız mıyım?
Ignatios’un intikamıysa tuzlu suyla dolu bir lanet hâlinde çökmüş Vordonisi’ye…
Tabii ki, öldükten yıllar sonra…
FOTİ’NİN BÖLMESİ
“Hristiyan Âlemi”ni doğu ve batı olarak bölen, “Fotios Bölünmesi” adıyla ünlenen bu eylemin tek sahibi olan, Papa’yı bile aforoz ettirebilen cesur bir adamdır Fotios. Bu eylemi için meclis kararı bile çıkarttırır. Tarihe, “Doğu Hristiyanları” ile “Batı Hristiyanları”nın egemenlik alanları itibariyle kesinkes ayrılmasını körükleyen, “Papalık ile Patriklik” ikileminin mihenk taşlarından biri olarak geçer.
Okurken merak ettiniz mi acaba, aforoz edilen papa da kimmiş?
Kim olacak; 858 – 867 yılları arasında egemen olan Roma Episkoposu Nicolaus Magnus… Yani “Büyük Nikolas” olarak ün yapan Papa I. Nicolaus… Aforozun bahanesiyse “Kutsal Ruh”un ikili karakteri üzerine sorulan sorular.
O sorular, I. Nicolaus‘un kâfir ilan edilmesine yetmiş de artmış bile…
Aman efendim, “vah vah” çekip de üzülmeyin sakın! Nicolaus Beyefendi öte tarafa gittikten sonra, bu tarafta “aziz” olmuş.
“Hristiyan Âlemi”ni doğu ve batı olarak bölen, “Fotios Bölünmesi” adıyla ünlenen bu eylemin tek sahibi olan, Papa’yı bile aforoz ettirebilen cesur bir adamdır Fotios. Bu eylemi için meclis kararı bile çıkarttırır. Tarihe, “Doğu Hristiyanları” ile “Batı Hristiyanları”nın egemenlik alanları itibariyle kesinkes ayrılmasını körükleyen, “Papalık ile Patriklik” ikileminin mihenk taşlarından biri olarak geçer.
Okurken merak ettiniz mi acaba, aforoz edilen papa da kimmiş?
Kim olacak; 858 – 867 yılları arasında egemen olan Roma Episkoposu Nicolaus Magnus… Yani “Büyük Nikolas” olarak ün yapan Papa I. Nicolaus… Aforozun bahanesiyse “Kutsal Ruh”un ikili karakteri üzerine sorulan sorular.
O sorular, I. Nicolaus‘un kâfir ilan edilmesine yetmiş de artmış bile…
Aman efendim, “vah vah” çekip de üzülmeyin sakın! Nicolaus Beyefendi öte tarafa gittikten sonra, bu tarafta “aziz” olmuş.
Anlayacağınız, rutin prosedür.
FOTİ’NİN TAHTERAVALLİSİ
FOTİ’NİN TAHTERAVALLİSİ
Bir dibe vurmuş bir doruğa…

İtibarını kaybedip yeniden kazanabilme savaşları arasında da Ignatios’un gönülden bağlı olduğu manastır olarak kabul gören Satiryos’a inat, onun karşısında yer alan adalara Vordonisi Manastırı’nı yaptırmış.
Defalarca “lanet”lenmiş. Hapse atılmış. Sürgüne gönderilmiş. Yeniden doruklara tırmanmış. Rivayet o ki, sürgün yıllarını, hatta son gözden düşüşünden sonra, geri kalan yaşamınının tamamını “Vordonisi Manastırı”nda geçirmiş.
Ne denirse densin; mezarının İstanbul’da olması, bence farklı bir duruma işaret ediyor. İstanbul’da gömülmek; itibarını son kez kazandıktan sonra, yeniden kaybettirmelerine fırsat vermeden, ölmeyi becerebildiğinin ispatıdır.
AZİZ FOTİOS
Öyle ya da böyle, bizim Foti de “rutin prosedür” icabı, ölümünden yıllar sonra aziz olmuş. Bazı Ortodoks dostlar, 6 Şubat gününü, hâlâ Aziz Fotios günü olarak kutluyorlarmış.
Hani, yeni “Genel Kurmay Başkanı”mız Necdet Özel, Jandarma Genel Komutanı’yken, dört gün içinde; önce Kara Kuvvetleri Komutanı, sonra Genel Kurmay Başkanı olmuş ve bu durum basınımız tarafından rekor diye duyurulmuştu ya! İşte bu bilgi yanlış. Asıl rekor Fotios’ta…
REKORTMEN FOTİ
Fotios, 20 Aralık günü din adamı olmuş. Hemen ertesinde okuyucu, ardından kıdemsiz diyakoz, sonra diyakoz, onun ardından rahip…
Noel’deyse İstanbul’a Patrik…
Tarihler arasına bakınca, beş gün gibi duruyor, ama günler sizi aldatmasın. İşi saatlere vurursak; dört gün bitmeden tam altı basamak üste çıkmış. Hem de sıfırken…
Rekor diye buna derim ben.
YA ADALAR ÇÖKTÜ YA DENİZ YÜKSELDİ YA DA?..
Noel’deyse İstanbul’a Patrik…
Tarihler arasına bakınca, beş gün gibi duruyor, ama günler sizi aldatmasın. İşi saatlere vurursak; dört gün bitmeden tam altı basamak üste çıkmış. Hem de sıfırken…
Rekor diye buna derim ben.
YA ADALAR ÇÖKTÜ YA DENİZ YÜKSELDİ YA DA?..
Gelelim şu “batan, batık, çöken” adlarıyla anılan manastır ve adalara…Şunu büyük bir rahatlıkla söyleyebilirim ki, o adalar ve üzerindeki manastır ne çökerek battı ne de denizin yükselen sularına karşı koyamayarak suların altında kaldı. Başlarına ne geldiğini birkaç kez açık açık söyledim ama gelen sorulardan anladığıma göre, o son, yine de gözden kaçmış.
Öykünün devamında konuşalım bunları…
Yalnız, serinin geri kalan tüm yazıları; Sessiz Dünya Dergisi ile Tarihin Habercisi Dergisi'nde yayınlanacaktır. Takip etmek isteyenlerin bu isimlerin üzerini ya da aşağıdaki adresleri tıklamaları gerekmektedir.
Görüşebilmek dileğiyle...
1- SESSİZ DÜNYA DERGİSİ: www.sessizdunya.wordpress.com '
Öykünün devamında konuşalım bunları…
Yalnız, serinin geri kalan tüm yazıları; Sessiz Dünya Dergisi ile Tarihin Habercisi Dergisi'nde yayınlanacaktır. Takip etmek isteyenlerin bu isimlerin üzerini ya da aşağıdaki adresleri tıklamaları gerekmektedir.
Görüşebilmek dileğiyle...
1- SESSİZ DÜNYA DERGİSİ: www.sessizdunya.wordpress.com '
2- TARİHİN HABERCİSİ DERGİSİ: www.tarihinhabercisi.wordpress.com
Günay Tulun