İki yıl öncesine kadar, her sene bu mevsimlerde, hac simsarları ortalığı ayağa kaldırır, Diyanet hac kurası çektirir, bazı uyanıklar kura çekmeden hacca gidebilmek için politikacılardan torpil ister, müftüler camilerin içine veya avlusuna prefabrik Kâbeler kurarak, hacı adaylarına tavaf eğitimi yaptırır, Diyanet'in dâileri, cami kürsülerinden "Hac yapanların anadan doğmuş gibi günahsız olacağına" dair vaazlar vererek; beynamazların, kumarbazların, madrabazların ve ayyaşların bile içini titretir, cennet ve huri hülyaları görmelerine sebep olurlardı.
Allah'a şükür üçüncü yıldır bunlardan hiçbir eser yok!
Oysa "HAC VE UMREYİ ALLAH İÇİN TAMAMLAYIN" (Bakara/196) şeklinde NASS VAR NASS! Demek ki neymiş; önemli olan insan ve toplum hayatı imiş.
İnsanlığın geleceği ve toplumun menfaati söz konusu olduğunda, nasslar rafa kaldırılabilirmiş. O sebeple; "nass var nass" diyerek, insanları kandırmak, oyalamak, aldatmak ve onların zararına işler yapmak, Allah'ın men ettiği eylemlerdir. Çünkü bu konuda da nass var nass.
O nass diyor ki; "Âyetlerimi az bir fiyatla (dünya menfaati karşılığında) satmayın"(Bakara/41); "Kim Allah’ın indirdiği hükümler ile hükmetmezse işte onlar tam kâfirdirler."(Maide, 5/44)
Bundan iki yıl önce kaleme aldığımız aşağıdaki yazı hala geçerliliğini korumaktadır...
İSLAM DİN BARONLUĞU TARİH OLURKEN
Virüs salgını sebebiyle, Kâbe'nin ve peygamberin kabrinin ziyarete kapatılması, UMRENİN ve muhtemelen HACCIN yasaklanması, camilerin CUMA dahil toplu namazlara yasaklanması, yaklaşan Ramazan sebebiyle TERAVİHLERİN ve toplu İFTARLARIN yasaklanacak olması, abuk subuk İFTAR çadırlarının kurulmayacak olması, uydurma KANDİL günlerinin kutlanmaması, hem gerçek (indirilmiş) İSLAMIN yeniden keşfi, hem de yobazın elindeki din enstrümanının alınması bakımından kesinlikle hayra alamettir.
Yobazın din enstrümanını öttürmesi ve din üzerinden Müslümanları sömürmesi bundan sonra hiç de kolay ve inandırıcı olmayacaktır artık.
Çünkü insanlar, din bezirganlarının savunageldiği birçok şeyin aslında terk edilebilir olduğunu, dolayısıyla dinden bir parça olmadığını, insan sağlığının her şeyin ve bu arada ibadetlerin de üstünde olduğunu görmüş oldular.
Ya da görmüş olmalılar!
Yani, haccın, umrenin, cumanın, bayramın, toplu namazın, toplu iftarın, gerektiğinde terk edilebilir olduğunu gördü insanlar.
Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Din ve din adamları da eskisi gibi etkili olmayacak toplumsal hayatta.
Din ferdileşecek, vicdanileşecek, yani olması gereken yere, Tanrı ile kul arasına yerleşecektir.
Dini söylemler eskisi gibi etkili olmayacak ve din siyaseti de bundan nasibini alacaktır.
LAİK demokrasiler daha da güçlenecektir.
Dün, "İçinde alkol var. Abdestim bozulur" diyerek eline kolonya sürmeyenlerin bile bugün neredeyse kolonya ile banyo yapacaklarını, kolonya ve dezenfektan yapımında kullanılan etil alkol ithalatındaki gümrük vergisini sıfırladıklarını gördükçe düşüncelerim kökünden sarsılıyor!
Cübbeli, cübbesiz din baronları, şarlatanlar ve ekran bülbüller eskisi gibi ötemeyeceklerdir bundan sonra. Tarikat şeylerinin ve cemaat liderlerinin otoriteleri kökünden sarsılacak, inandırıcılıkları ve etkileme güçleri azalacaktır.
Bilim adamlarının, rakı ve şarabın koronanın ilacı olduğunu söylemeleri halinde, pek çok tarikat şeyhinin, cemaat liderinin ve sair din adamının içki içmeye başlayacağına, üstelik bunu besmele çekerek yapacaklarına, sonunda da "Afiyeti şifa olsun" diyeceklerine kesin inanıyorum artık!
Özetle; korona salgını "Her şerde bir hayır vardır" sözünü bir kere daha apaçık göstermiştir bize...
"31.3.2020/6.30"
Ömer Sağlam Araştırmacı Yazar/Şair 10 Ocak 2021