Enflasyon ve Paralar [Mete Esin]

Son bir veya bir buçuk ay içinde, şurada burada yere düşmüş gördüğümüz on binliklerin sayısı yedi sekiz oldular. Bunun adı basbayağı enflasyondur. On binlik liralar o dereceye düşmüşlerdir ki -haydi kaybeden farkında değil- görenler de aldırmıyor, basıp geçiyorlar! Kim bilir, belki kendileri atıyorlardır; böyle olunca da niçin alsınlar ki? Son on binlik lirayı yerden kaldırdığımızda İstanbul-Eyüp'teki evimizi hatırladık. 1950'de altı bin beş yüze alınan; oldukça yeni, sağlam, iki kat, yarım bodrum ve bahçeli, evi... 1964'te, artık ailemizden koptuğumuz sırada bu fiat hâlâ değişmemişti. O zaman altı bin beş yüzle böyle bir ev alınabilirken, şimdiki on binlikler yerde sürünüyorlar!
Hey gidi günler hey, neredeeeen nereye!

Konumuz para olunca...
Para adı, parça anlamındaki Farsça pare sözünden geliyor. Para, dünyada ilk defa MÖ yedinci yüzyılda ülkemizde basılmış. Raslantı bu ya, Anabasis'teki olayın başladığı ve ilk paranın basıldığı yerler aynı olup, burası, şimdi Sart diye bildiğimiz Manisa'daki antik Sardeis'ten başkası değildir. Gene burası, zenginliğin sembolü Kroisos (Karun)'un kral olduğu Lidya'nın başkentidir. İlk para için, Yunanistan'daki Argos'un adı da geçmektedir. Argos'lu Pheidon diye bir Yunanlı güya ilk parayı basmıştır. Ancak bu, eski Yunan'a ait zayıf bir iddiadan ibarettir.

Paranın henüz tanınmadığı dönemlerde karşılıklı mal ve hayvan değişimi yoluyla ticaret yapılmıştır. Dünyanın bazı ücra ve ilkel köşelerinde bu yöntem bugün bile geçerlidir. Mısır'da, günümüz anlamındaki paradan önce, altın, gümüş ve altın-gümüş alaşımı elektrumdan çubukların kullanıldığını biliyoruz. Bundan başka, ocaktan çıktığı şekliyle maden filizi parçaları, maden tozları, maden halkalar ve kalıplar da para yerine kullanılmışlardır. İlk paralar bugünküler kadar düzenli olmayıp, müzelerde örneklerini gördüğümüz bakla benzeri kaba saba maden parçalarıdırlar. Bunlar zaman içinde incelerek, üzerlerine önce bazı işaretler sonra da resimler konmaya başlanmıştır. İlk paralar altın, gümüş alaşımı elektrumdan dökülmüşlerdir. Kısaca; altın, gümüş, bakır ve kurşun madenleri ve elektrumla tunç gibi değişik bazı alaşımlar, taa baştan bugüne kadar para basımında dönem dönem kullanılmışlardır.

Para denen değişim aracı uygarlık basamaklarından biri sayılır. Bu açıdan, onu ilk kullananlar dünya uygarlığının doğduğu ülkeler olmuşlardır. Tarih boyunca beş altı yüz kral ve hanedan ile, bin dört yüze yakın şehir, site ve devlet kendileri adına para basmışlardır. Mesela, Türk Trakya'sında para basılan yerler şunlardırlar: Ainos (Enez), Agatopolis (?), Aigos Potamoi (Gelibolu yakını bir yer), Alepokonnesos (Gelibolu batısı bir yer), Byzanthe (Tekirdağ), Byzie (Vize), Byzantion (İstanbul), Kersonnesos (Gelibolu yarımadası), Elaios (Kilitbahir güneyi burun), Hadrianopolis (Edirne), Kardia (Gelibolu Bakla Burnu), Koile (?), Krithote (Gelibolu kuzeyi bir yer), Kypsela (İpsala), Lysimacheia (Gelibolu kuzeyi bir yer), Madytos (Eceabat), Odrysai (Edirne), Perinthos (Ereğli), Selimbria (Silivri), Sestos (Gelibolu Akbaş burnunda bir yer) ile Osmanlı devrinde gene Edirne.

Geçmiş devir paraları, özellikle tura yüzlerindeki figürlerle basıldığı yer veya kişi hakkında önemli bilgiler de vermektedirler.

Peki ya Türkler?.. Türkler parayla acaba nasıl tanışmışlardır? Atalarımızın, önce, Çek adıyla kâğıt bir para kullandıkları vardır. Bundan başka Yastuk ve Kırtas adında iki paramız daha olmuşlar. Ancak, bugün de bildiğimiz Akçe adı gene o günlerden geliyor. Atalarımız bir zaman, bunların yanında gümüş ve ipek kumaş parçalarını para yerine koyarak ticaret yapmışlar. Şu bir gerçektir ki, bozkırda para pek lazım olmamış; Türkler parayla biraz geç tanışmışlar.

Para bir bakıma bayrak gibidir. Bir ülkeyi (eski devirlerde bazen bir hükümdarı) en az bayrak kadar temsil eder. Nitekim, geçmiş dönemlerde egemenlik veya üstünlüklerini ilan edenler, kendi adlarına hemen de bir para bastırmışlardır. Para, bugün dahi bir devlet sembolüdür. Devletler, itibarlarının birazını da paraları gücüne borçludurlar. Örnek olarak: Mark'ı ve Dolar'ı, bilmem hangi ülkenin bilmem hangi parasıyla bir tutabilir miyiz hiç?!. Konuya böyle bakınca, Frank ülkesi küçük İsviçre, Ruble ülkesi koskoca Rusya'dan daha itibarlıdır!

Osmanlı'da para... Para yapımında önceleri altın ve diğer madenleri kullanan Osmanlı, denetim altında tuttuğu ülkeleri bir bir kaybetmeye başlayınca, bunlardan sağladığı gelirlerden de olmuştur. Buna diğer faktörler eklenmekle iyice bunalan Osmanlı hazinesi, tarihinde ilk defa 1842'de kısaca kaime (yerine geçen, yerini tutan) denilen kâğıt bir parayı çıkarmıştır. Bunda ilginç olan para üstünün elle yazılmış olmasıdır! Her devirde bulunmuş ahlaksızlar sınıfından kalpazanlar, tabii ki fırsatı kaçırmayacaklardır. Nitekim kaçırmamışlar ve sahtesini basmışlardır. İlk kâğıt para başarısız olunca, 1863'te tedavülü de durdurulmuştur. 1876'da bir daha denenmek zorunda kalındıysa da, sonra bu paralar toplanarak, İst.-Beyazıt'ta halkın önünde yakılıp ortadan kaldırılmışlardır! Çare olarak dış ülkelere borçlanılmıştır. "Düyun-u Umumiye" yani genel borçlar denilen işte bu borçtur. 1914'te, bu destekle kâğıt para bir daha denenirse de sonuç gene fiyasko olmuştur. Cumhuriyet, iflâs etmiş babası Osmanlı'dan miras kalan borçları, 1954'e kadar ödemekle ancak kapatabilecektir.

Cumhuriyet dönemi... 1923'ten bir süre sonra, Türkiye Cumhuriyeti Atatürk resimli kendi paralarını basmıştır. Atatürk'ün ardından on iki yıl Cumhurbaşkanlığı yapan, Cumhuriyet'in ikinci adamı İnönü'yse -kim bilir hangi duygu ve düşüncelerle- paralarla pullardan Atatürk'ü kaldırıp, yerine kendi resmini koyacaktır! İnönü severler, bunu anlatmakta hayli güçlük çekmekte hatta anlatamamaktadırlar! Hiçbir zaman doğru olmayacak böyle bir davranışın analiz ve muhasebesini, tarihin yargısına bırakmaktayız.

Dünya paralarının bir kısmı, Almanların Mark'ı ve Japonların Yen'i gibi ülkelerinin sembolüyken, bazılarını birden çok ülkede görmekteyiz. Bu cümleden olarak; ondört ülke Lira, on ülke Dolar, sekizer ülke Frank ve Pezo, altışar ülke Dinar ve Rupi, beşer ülke Kron ve Şilin, dörder ülke Riyal ve ikişer ülke de Florin ve Sterlin adıyla para kullanmaktadırlar.

Yazımıza, Bizya (Vize) Ve Hadrianopolis (Edirne) antik paralarından ikişer örnek (fotoğraf) eklemekteyiz. Bu paralar basıldıkları zamandan günümüze bazı bilgiler de vermektedirler. Nitekim bu dört para örneğinden, Vize’nin antik çağdaki büyük kapısını neredeyse bütün ayrıntısıyla görmekteyizdir. Kapı üstündeki dört atlı araba heykeline kadar. Diğer bir paradaysa, Yunan tanrıları Apollo’yla Artemis’in Traklar’da veya en azından Vize Traklarında kabul görüp kendilerine tapınıldığını öğrenmekteyiz.

Edirne paralarına gelirsek… Bunlarda da Edirne’nin şehir kapılarından biriyle Ege’den Edirne’ye teknelerin geldiğini görmekteyizdir. Meriç Nehri'nin Ege’deki ağzından Edirne’ye kadar var olan tekne trafiğinin, Osmanlı devrinin yakınlarına kadar geçerli olduğu tarih kayıtlarında da görülmektedir. Nehir yatağının alüvyonla dolması sonucunda, bugün artık buna imkân bulunmamaktadır.



Mete Esin

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN