ERMENİLERCE YAPILAN TÜRK SOYKIRIMINI ANITLARLA TARİHE YAZALIM [Günay Tulun]



UYUYALIM da BÜYÜYELİM. NİNNİ
Bildiğiniz gibi; çok uzun zamandır, tüm ülkeler birlik olup üstümüze gelmekte.
İşte AB ülkeleri, işte ABD…
Sanki onlar yetmiyormuş gibi üçüncü dünyadakiler de...Hükûmetlerimiz zaten suskun. Karşı atağa geçmek, akıllardan bile geçmiyor. Belki geçecek de "Aklından bile geçirme!" diye tembihlemiş olabilir büyük büyük abiler... 

Bu yüzden susuyor susuyor, hep susuyoruz.

Görünen şu:
Emri almış, "Başüstüne!" demiş, kenara çekilmiş gibiyiz.
Biz emirlere uymuşuz ya, Ermeniler de bir atak bir atak ki sormayın.
Bizleri kendilerinden nefret ettirecek kadar sulandırdıkları iftiraların son bulmadığı, bulmayacağı da ayan beyan ortada...
Tiksinti veriyor yaptıkları.

Kurduğumuz tüm devletlerin ilk yılları dışında; uyanık olma, ayağa kalkma zamanını kaçırmışız hep...
Hem de tüm tarih boyunca...
Yine derin uykulardayız milletçe...

Bizim tarafın neredeyse tamamı uyurken; dünya döndü, mevsimler geçti ve yine bir Nisan ayı, ininden çıkıp gelmek üzere karşımıza.
Ermenilerin talepleri de her zamanki temposuna ulaştı hemen...

Türkiye uyuyor! Siyasetçisinden diplomatına, STK'sinden devlet kurumlarına, bilim insanından sanatçısına kadar herkes gaflet uykusunda...
Sade vatandaşıysa hiç sormayın. Berbat eğitim, berbat sosyal paylaşım, berbat emek-ücret sistemlerimiz sayesinde yaşadığı dünyadan bile soyutlanmış.

PALAVRACISI BOL BİR KONU: MİLLİYETÇİLİK

Konunun kıyıdan köşeden bir ucunu tutabilmişlerse bir türkü tutturmuş, ha bire ırlıyorlar.
"Biz haklıyız. Biz aslanız, kaplanız. Kimseden de korkmayız. Kafamızı bozmayın: Cart yaparız, curt yaparız!" Ardından küfür dolu bir salvo!
Sonra, iyi de sonra?

Onu da ben söyleyeyim: "Sonrası tıs!" Hadi; uykulara, ırlanan türkülere, kalburüstülerimizin vurdumduymazlıklarına, ortaya konan tüm masallara, söylenen gerçek dışı ne varsa hepsine göz yumalım. Bahanelere inanalım. İnanalım da bu kadar akılsız olmaya ne gerek var! Milletçe suspus olmanın haksızlığımızın tescili olduğunu anlamak için olağanüstü anlak sahibi olmaya gerek yok ki!

Suskunluğumuz; atalarımızı, şehitlerimizi rencide ediyor.
Suskunluğumuz, bizlerin ve daha doğmamış kuşaklarımızın haysiyetinden parçalar koparıyor.
Suskunluğumuz; entelektüel olduğunu sanan, para ve şöhret uğruna her şeyi göze almış içimizdeki hainlerin göz kırpmadan yalan söylemesine, ülkesiyle kendisini yetiştiren tüm değerlere ve en ilginci kendisine ihanet etmesine yol açıyor.

Bazılarıysa dar çevrelerde, sırdaş sofralarında dillendiriyor konuyu. Onlarınki ayrı bir korku. Ya bana bir şey olursa? Sanki ebedi yaşam sözü almışlar da…
Bu iş, cart curtla atıp tutmakla küfretmekle olmuyor. Acilen bir şeyler yapılması gerek.


MECLİS'İN, MİLLETE ÖNDER OLMASI GEREKMEZ Mİ? 

Bu konudaki fikirlerimi yazılarımdan biliyorsunuz.
Bilmediğinizse yıllar öncesinden başlayarak bugünlerin gelmemesi için ileriyi gören birkaç dostla ilgililere, belediyelere, bu arada TBMM’ne de yazılar göndermiş olmam. Bunu marifet olarak dile getirmediğim bilinsin lütfen! Çünkü hepsi boşaydı bu çabanın.
Ne meclis ne yönetenler ne bilim adamları ne de halk olarak kımıldanmadık bile.

DIŞ TÜRKLER NE İŞ YAPAR DİYE SORACAĞIM, AMA İÇERDEKİLER NE YAPIYOR Kİ!

Yurt dışındaki vatandaşlarımızdansa hiç söz etmiyorum.
Onlar, yanıbaşlarında gelişen olaylara en ufak bir müdahalede bulunmadılar. Oysa Ermenilerin örgütlenme biçimleri, aralarındaki sımsıkı bağlar; bir örnek olarak gözlerinin önündeydi. Bizler de aynı yetkililerimiz, önderlerimiz, yurt dışındaki canlarımız gibi birbirimizi anlamaktan uzak, her fırsatta birbirimize dil uzatarak yaşadık. Mezhep kavgası, parti kavgası, köken kavgası yapıp durduk. Allah isteseydi herkesi aynı kökenden yaratmaz, mıydı?
Bunu bile düşünemedik.
Köken kavgaları, üstünlük iddiaları, birbirimize saygısızca yüklenmemiz, birbirimizin gözünü oymamız Allah’ın seçimine itirazdan başka nedir ki?

Tabii bu işleri sürekli körükleyen birileri de var. Sürekli, körüklenmeye müsait başkaları olduğu gibi…Şimdi moda oldu. Ermeniler dendiğinde Kürtler de deniyor hemen. Oysa soykırıma uğratılanların neredeyse tümü Kürt ve Türk. Akılcı bir taktikle burada bile bölünmeye yol açıyorlar.

ERMENİ MESELESİ'Nİ, H
ÂL TAM OLARAK ÖĞRENMEMİŞ OLMAK, AYIBIN DA AYIBI
Bilgisizliğimizle başkalarına eğlence olmayalım lütfen!
Hiçbir şey okumaz, öğrenmez, kulaktan dolmalarla hareket edersek olacağı bu. Gerçeği aramadıkça, olacak olan da bu!
Hadi bir el atıverin bu işe!
İlk adımı, "Başbakanlık Arşivleri"yle atabilir ya da o dönemin Ermenilerinin yazdıklarına ulaşarak bulabilirsiniz gerçeği...
Ermeni Ermeni diyorsam kimse alınmasın.
Bugünkü Ermeni vatandaşlarımıza hiç sözüm yok.
Onlardan; "Ermeni Soykırım Çeteleri"ne karşı dedelerimizle beraber savaşan, dedelerimizle birlikte şehit olanlar var.
Kendi devletlerini sahiplendi onlar.
Yalnız, o şehitlerin torunlarına bir çift hatırlatmam olacak.
Bir türlü doğrulara ulaşamayan o torunlara...
Safsatayla uğraşacaklarına Anadolu'yu gezseler, masalları bırakıp biraz da gerçek kaynaklarla ilgilenseler. Atalarının sonradan üretilmiş değil, gerçek anı ve beyanlarını okusalar.
Biraz "Çanakkale", "Doğu Cephesi", "Sarıkamış" ve "İstiklal Savaşı"nı inceleseler...
İftirayı yapıştırdıkları dönemde, Türklerin kardeş kabul ettiğine el sürmelerini bırakın; kendilerini yok etmeye gelen İngiliz, Anzak, Rus, Fransız ve hangi milletten olursa olsun, düşman saflarında yer alan insanlara nasıl davrandığını yine onların anılarından araştırsalar.
Ama sözcüğüyle başlayan itirazlarla karşılaşmamak için yineliyorum:
Bu olayların tamamı aynı döneme ait.
Tehcire gelince, bunu da onlara sormak isterim!..
Siz olsaydınız ne yapardınız?

Düşmanına böyle davranan bir ulusun, kendinden gördüklerine el sürmeyeceğini kabullenmek bu kadar mı zor? Osmanlı; Çanakkale dahil bir çok yerde savaşır, eli silah tutan herkes cephelerde erirken, Osmanlının sırtı diyebileceğimiz doğu ve güneydoğudaki Ermenilerin ne yaptığını merak etmez mi kimse?
Emniyete almak için, sırtını kardeşinin sırtına dayayanların, kardeşleri tarafından sırtlarından hançerlenmelerinin anlamı ne?
Bu insanlar Sarıkamış'taki, Erzurum'daki ihanetin boyutlarını bilmezler mi?
Yine de anlamak istiyorum onları.
Çünkü hepsi aynı masalı dinleyerek büyüdüler. Birinden kaçsalar, diğerine yakalandılar. Tabii bizlerden de hiç ses çıkmadı. Ders kitaplarımız es geçmişti konuyu. Sandılar ki suçu saklamak için gizlendi her şey.
Onları ve tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını üzmemek, aralarına kin tohumlarını ekmemek için yapıldığını anlamak istemediler.

Biraz önce yazdım ya, her şeye rağmen sözüm yok onlara...
Onlar bize diş bileseler de kardeşlerimiz bizim. Dedelerimizle birlikte korudu ataları Osmanlıyı. Dedelerimizle birlikte şehit oldu dedeleri... Yazıp söylediklerim, soykırımcılarla onlara avukatlık eden yalancılara...
Onlarla aramdaki en büyük fark; yazıp söylediklerimin onlar gibi yalana, iftiraya, hayale değil tümüyle gerçeklere dayanması.


İÇİMİZDEKİ HAİNLER ve BİLİNÇSİZ ZİBİDİLER

Bir de içimize yer etmiş tuhaf ama sayıca kalabalık bir grup var. Yararımıza olabilecek her şeyi basitleştirerek, devre dışı kalmasını sağlıyorlar. Bunların bir kısmı karşı tarafın uşağı, diğer kısmıysa "her şeyin en iyisini biz biliyoruz, çünkü bilgisayarla fazla haşır neşiriz, tek mücadele yolu bilgisayardır" figürlerini saçarak öneri sahiplerini bezdiren içimizdeki zibidiler.

Savundukları şey, bana çok ters geliyor. Nedense onlar için her şey sanal âlem yani bilgisayar. Onlara göre; site kurduk, bir iki yazı da oradan buradan devşirdik mi her şey tamam. Ermenileri yenmiş, Ermenilerle ilgili tüm sorunlarda üste çıkmışız demektir. Aslında onların derdi, Ermeniler değil de Ermenilerle ilgili konuları aşmamız için çaba sarf edenlere, ne müthiş ne üstün ne bilgili olduklarını göstermek. Çünkü aynı tarafta olmalarına rağmen, öneri sahiplerini bıktırıp "Yuh be!" dedirtene dek savaşıp duruyorlar. Bu da hiçbir karşılık beklemeden gecesini gündüzüne katanların şevkini kırıyor, çabalara katılmak isteyenleri ikilem altında bırakıp hareketsizleştiriyor ve Türk'ün davasına zarar veriyor. Bu insanlar şunu öğrenmeli: İnternette site açıp bunu çalıştırmak ancak ve ancak kullanılacak enstrümanlardan biridir. 

Yoksa tek çare değil!

Dostlar! Soykırım Konusuna Gerçekten İlgi Duyanlar! Soykırımı araştırmak, soykırımla ilgili yazıları; sıkılmadan sonuna kadar okuyup bilgi dağarcığımızı güçlendirmek ve hiç bıkkınlık duymadan yurt içi ve dışında yaymamız gerek. Bu yazıları, dünyadaki her dile çevirerek o dilin konuşulduğu ülkelerdeki sitelerde boy göstermek ve ayrıca çok sayıda yabancı dilde yayın yapan yeni siteler açıp o yazıları her yana duyurabilmek çok önemli. Bu nedenle edebi anlamda yabancı dili yeterli insanlarımıza çok iş düşüyor. Yalnız her şeyi internete bağlamak da sorunlarımıza çözümler getirmiyor. Bu konuda diğer eylemlere de ağırlık vermek şart.

Eğer her şey internette bitseydi, Ermeniler; o koskoca soykırım anıtını oraya diker, ülkelerine gelen her devlet adamını oraya götürüp, haber, dizi ve sinema filmi yapar mıydı?
Eğer her şey internette bitseydi, Ermeniler; hayali insanlar ve hayali anılar yaratıp kitaplar bastırırlar mıydı?
Eğer her şey internette bitseydi, Ermeniler; sahte belgeler düzenleyip insanları kandırmaya çalışırlar mıydı?
Eğer her şey internette bitseydi, Ermeniler; ABD Başkanı her 24 Nisan günü soykırım desin diye yırtınırlar mıydı?
Eğer her şey internette bitseydi, Ermeniler; tüm dünya ülkelerine soykırımı kabul ettirmeye uğraşırlar mıydı?
Eğer her şey internette bitseydi, Ermeniler; dünya parlamentolarını baskı altına alarak, insanların "Soykırım yoktur!" deme hürriyetini çalan ve diyebilme cesaretini gösterenlere para ve hapis cezaları getiren yasaların peşinden koşarlar mıydı?

Koşmazlar, geçerler klavyenin başına, yalnız internet üzerinden mücadele verirlerdi.
Onlar her türlü silahı kullanıyorlar. Dedim ya internet onlardan ancak biri. Bizim salaklar bunu görmeye başlasalar iyi olur.


Haydi, görelim vatan aşıklarının çabasını! 

Haydi, görelim vatan vatan diye nutuk atanları! 
Haydi görelim, birlik olup imkân yaratmak isteyenleri! 
Dostlar; haydi vatan hizmetine!..

Kolay anlayan için de zor anlayan için de yeterli değil mi?
Yine de anlamayanlar çıkıyor.
Her öneriye "Canım o da öneri mi diyorlar ama kendilerinden ipe sapa gelir tek söz yok!
Bunlar da Türkiye'nin yanında görünüp her şeyi küçümseyerek, karşı tarafa oynayanlar.
Öyle rezil bir durum ki, "Aynı anlamdaki, milliyetçi ile ulusalcı sözcüklerini birbiriyle bile kavga ettirip milleti sınıflara ayıranlar var."


ÇOK ÖNEMLİ BİR ÇAĞRI
Şimdi, bir çağrım var herkese...
Gelin hep birlikte, Türkiye’nin her yerinde; “Ermenilerin Yaptığı Soykırım"ı anıtlarla anlatmak için bir kampanya başlatalım. Bu ülke toprakları içinde yaşayan herkesin buna katılması için çalışalım.
Soykırım işlenen her yere, her kente, her köye birer anıt dikelim.
Dikelim ki bu tür vahşetin insanlık dışı olduğunu unutmasın kimse...

İş bununla kalmasın.
İl, ilçe, köy, plaj, ören yeri, tarihî bölge, rafting merkezi, kayak merkezi demeden tüm turistik yerleri de bu anıtlarla dolduralım. Anıt yerleri için, turistin en fazla geleceği noktalar bulunarak seçilsin. Efes’te "Meryem Ana"mızın evinin bulunduğu yeri, "Akdamar Adası"nı, Selçuklu'nun Roma İmparatorluğu'ndan aldığı (*) "Ani"yi de bu işin dışında tutmayalım.
Bunlar için fazla para gideceğini de sanmam.
Biraz beton biraz demir; birkaç kalemi düzgün kitabeci ve birkaç sponsorla biter bu iş…
Şuna inanın, bu işe başladıktan sonraki 20 yıl içinde Türkiye’nin doğrularını savunan çok insan göreceksiniz.
Zamanında müdahale etmediğimiz için Ermeni iftiralarının bugün topladığı taraftar kitlesi gibi…
Anıt konusuyla birlikte diğer görevlerimizi de organize edelim.
Gerekirse provoke edilemez mitingler düzenleyelim.

Bitti mi? Hayır!

TBMM, EĞİTİM CAMİASI, STK: GEÇ BİLE KALDINIZ, GÖREV BAŞINA
TBMM’den, eğitime yön verenlerden, sivil toplum örgütlerinin tümünden ülkem adına birkaç küçük dileğim var. Hepsi de acil olarak yapılması gereken bu dilekler;

- İlköğretimden başlayarak her sınıfa, "Ermenilerin yaptığı soykırımı" tüm vahşetiyle anlatan dersler koymak,
- Uluslararası mütekabiliyet esaslarına uygun şekilde; bize karşı yasa çıkaran tüm ülkelerin vatandaşlarına uygulanmak üzere, "Ermeniler soykırım yapmamıştır diyen herkesi cezalandıracak yasalar çıkarmak",
- Ermenilere soykırım yapması için akıl veren, soykırıma katılan, soykırımı destekleyen, soykırımı örten, soykırımda suçlu yerine mazlumu suçlayıp akılları karıştıran tüm devletleri ve kişileri soykırım suçlusu olarak ilan etmek,
- Soykırımcıların ve işbirlikçilerinin tümünden; aldıkları canlar, yakıp yıktıkları yerler için tazminat istemek,
- Tüm dünya devletlerine delillerle ve gerekirse onların arşivlerindeki belgelerden de yararlanarak başvurup Ermenilerin yaptığı soykırımı tanımalarını istemek,
- Ülkemizi ziyaret eden yabancı devlet erkânını protokol marifetiyle soykırım anıtına götürmek,
- Dost ülkelerde "Osmanlı Soykırım"ı anıtları açabilmek için temaslara başlamak,
- Son şahitler canlıyken bile iftira atmaktan utanmayan Ermenilerin, uluslararası gücüne karşı duyulan korku yüzünden açılmadan bekletilen tüm toplu mezarları; dünya basını, Birleşmiş Milletler Temsilcileri ve gerçek bilim adamlarının bulunduğu bir ekiple birlikte açmak,
- Üniversitelerde soykırım kürsüleri kurmak,
- Her il ve ilçeye soykırım müzeleri yapmak,
- Amacı dışına taşırmamak kaydıyla mevcut müzelerde de soykırım bölümleri açmak,
- Yurt dışındaki sessiz Türkleri ses verir hâle getirecek örgütlenmeyi oluşturmak,
- Onların sayılarına erişebilmek için; Ermeniler hakkındaki tüm gerçekleri anlatan; belgesel, roman, şiir, karikatür, resim, fotoğraf ve makale sayısının yıl başına birkaç binle ifade edilen rakamları bulacak seviyede arttırılmasını sağlamak,
- Ermenilerin yaşattığı vahşeti konu alan sinema filmi, TV dizileri, belgesel filmler çekip bunları dış piyasalarda, gerekirse üstüne para vererek dağıtmak. Soykırımı anlatan bu filmlerin, sık sık dünya TV ve sinemalarında gündeme gelmesini ve TV yayınlarının TRT gibi sessiz sedasız ve herkesin uyuduğu saatlerde değil, büyük bir patırtı ve tantanayla izlenme oranlarının en yüksek olduğu saatlerde yayınlanmasını sağlamak,
- Ermenilerin karakterleriyle ilgili fıkralar üreterek bunları yayınlamak...

Bunların çoğu onların taktikleri, onlar vazgeçene kadar kısas uygulama zamanı geldi de geçti bile…

Dini, dili, kökeni ne olursa olsun; Türk, Kürt, Ermeni, Rum, Gürcü, Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Yezidi, Mecusi, Budist, Ateist, Kemalist, Marksist, Kapitalist kim varsa hepsinden, bu vatanda yaşayan, Türkiye’yi yurt edinmiş, Türkiye’yi gönlüne almış herkesten destek bekliyorum.
Ataları katledilmiş, onurlu yaşamı Ermeni iftiralarıyla lekelenmiş, çocuklarının ve torunlarının gelecekleriyse şimdiden karartılmış bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu hakkım değil mi?
Soruyorum size: "Hakkımız değil mi?"



Günay Tulun
Yayınlandığı Yerler
Yazarlar ve Ozanlar
Türk Edebiyatı
Kent Haber
Edirne P.
Sessizliğin Sesleri Gazetesi
Haberciden Gazetesi


(*) Tarihçi olduğu söylenen bazı televizyon bebekleri, ısrarla Türklerin Ermeni kenti Ani'yi işgal ettiğini söylerler. Bu tamamen yanlış bir sav ve yalanın propagandaya dönüştürülmüş şeklidir. Türkler Ani'yi; bilimle ilgisi olmayan tarihçi taklitlerinin, tarih boyunca var olmamış Bizans adıyla andığı, Roma İmparatorluğu'ndan almıştır.

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN