Gelin hep beraber hafızamızı yoklayalım:
Malazgirt Zaferi, 26 Ağustos 1071
Haçlı ordularına karşı zaferler, 1096-1101-1147
Miryokefalon Zaferi, 17 Eylül 1176
Sırpsındığı Zaferi, 1364
1. Kosova Zaferi, 10 Ağustos 1389
Niğbolu Zaferi, 25 Eylül 1396
Varna Zaferi, 10 Kasım 1444
2. Kosova Zaferi, 17-20 Ekim 1448
İstanbul’un Fethi, 29 Mayıs 1453
Mercidabık Zaferi, 24 Ağustos 1516
Ridaniye Zaferi, 23 Ocak 1517
Belgrad Zaferi, 30 Ağustos 1521
Mohaç Zaferi, 29 Ağustos 1526
Preveze Zaferi, 27-28 Eylül 1538
Cerbe Zaferi, 14 Mayıs 1560
Zigetvar Zaferi, 7 Eylül 1566
Kıbrıs’ın Fethi, 1 Ağustos 1571
Haçova Zaferi, 25-26 Ekim 1596
Kanije Zaferi, Ekim 1601
4. Murat’ın Bağdat Seferi, Kasım 1638
Prut Zaferi, Haziran 1711
Çanakkale Zaferi, 18 Mart-21 Ağustos 1915
1. İnönü Zaferi, 10 Ocak 1921
2. İnönü Zaferi, 31 Mart-1 Nisan 1921
Sakarya Zaferi, 13 Eylül 1921
Başkomutanlık Meydan Savaşı, 30 Ağustos 1922: (Türk Ordusu; 8658 Subay, 199283 Er, 10 Uçak; Yunan Ordusu 6556 Subay , 218432 Er, 50 Uçak...
27 Ağustos günü Afyon kurtarıldı, Yunan Ordusu kaçmaya başladı.
30 Ağustos 1922’de Türk ve Yunan Ordusu Dumlupınar’da son kez karşı karşıya geldi ve Yunan Ordusu büyük bir hezimete uğrayarak İzmir’e doğru kaçtı.
Gerisi malum…)
Kore Kunuri Zaferi, 28-30 Kasım 1950
Kıbrıs Barış Harekâtı, 20 Temmuz-16 Ağustos 1974…
Dünyadaki hangi milletin tarihi böyle zaferlerle dolu. Hafızalarımızı yeni tutma adına 1071’den itibaren başlıca zaferleri hatırlamak için yazdım.
Bu arada birçok zafer daha var.
Tabii 30 Ağustos 1922 zaferi bugün bizlerin varoluşunu sağlayan, kısaca "YA İSTİKLAL YA ÖLÜM!" denilen, bağımsızlığı her şeyin üstünde tutan bir milletin zaferi. Yokluğa, açlığa, yorgunluğa rağmen, genç Türkiye Cumhuriyeti‘nin varlığını ve mevcudiyetini borçlu olduğu zafer...
"Büyük Taarruz"un ruhunu daha iyi anlayabilmek için bir anekdot:
26 ağustos 1922 sabahı başlayan "Büyük Taarruz"un ilk günü, 14. 15. ve 23. tümen kendilerine hedef olarak gösterilen tepeleri ele geçirdikleri hâlde Albay Reşat Bey'in komutasındaki 57. tümen, Çiyiltepe’yi düşmandan alamamıştı. Çiyiltepe çok dikti ve etrafı yarlarla çevriliydi.
27 Ağustos sabahı yapılan hücumlarda bir sonuç vermemişti.
Başkomutan, taarruz planının aksamaması için öğlene kadar tepenin mutlaka alınmasını istiyordu.
Öğleye doğru Albay Reşat Bey, bağlı olduğu 4. Kolordu Komutanı Kemalettin Sami Paşa’ya, yarım saat içinde tepeyi kesinlikle ele geçireceğini bildirdi. Bu haber telefonla Başkomutan'a bildirildi. Ancak, aradan yarım saat geçtiği hâlde tepe yine alınamamıştı. Durumu dürbünle izleyen Başkomutan, Kolordu Komutanı'nı arayarak tepenin hâlâ niçin alınamadığını sordu. Kemalettin Sami Paşa üzgün bir sesle sözünü tutamayan Albay Reşat Bey’in intihar ettiğini bildirdi. Bu sırada, komutanlarının intihar haberini öğrenen Mehmetçikler çoşmuş, 3-5 dakika içinde Çiyiltepe’ye ulaşıp komutanlarının ruhunu şad etmişlerdi.
Albay Reşat Bey’in ailesi, "Soyadı Kanunu"ndan sonra Çiyiltepe soyadını onurla taşımaya başladı.
Tarih bir milletin hafızasıdır.
Hafızalarımızı sağlam tutmak zorundayız.
ALLAH’ımın bu yüce millete bir daha 30 Ağustosları yaşatmaması dileğiyle "Varlığımızı borçlu olduğumuz 30 Ağustos Zafer Bayramı'mız kutlu olsun."
Şemsettin Gürtekin