Anamı Ağlatan Adam Yeter ki Sen Ağlama [Ömer Sağlam]

Öncelikle her Müslüman’ın ölen Müslüman kardeşinin arkasından yapması gereken duayı yapıyorum: Allah, Merhume Tenzile Erdoğan’ın taksiratını affetsin ve kendisine rahmet eylesin. Başta Sayın Başbakan olmak üzere; Erdoğan ailesine başsağlığı diliyorum.

Önceki gün cenaze namazını kılarken Başbakan'ın, annesinin arkasından ağladığını görünce ister istemez yüreğim burkuldu ve kendi annem aklıma geldi. 2009 yılının Haziran ayı idi. Başbakan'a ve partisine yaranmaya çalışanlardan hukuk ve nizam tanımayan bir grup zorba, yaklaşık 21 senedir çalışmakta olduğum kurumdaki sözleşmemi feshetmiş ve beni resmen işsiz bırakmışlardı. Artık diğer tüm işsizler gibi sokaktaydım. Emekli olmama henüz 22 ay vardı ve emekli de olamıyordum. Dolayısıyla bu süre doluncaya kadar sosyal güvenlik hizmetlerinden de yararlanamayacaktım. Ben de çaresiz bu süre doluncaya kadar kendimi eve kapatacaktım.

Gerçi Yüce Türk Adaleti, kerameti kendinden menkul bu zorbaların altına imza attıkları hamakat örneği işlemi geçersiz saymış ve kendilerini tazminat ödemeye mahkûm etmişti ama bu netice yine de beklemediğim bir şeydi. Onun için adeta küçük bir şok geçiriyordum. Geçirmekte olduğum şokun sebebi kendim ve diğer aile fertlerim değil, sadece yaşlı annemin durumu idi. Eşim ve çocuklarımdan birisi devlet memuru olarak çalıştıkları için hem kendilerinin sosyal güvenlik hizmetlerinden yararlanma, hem de yasal olarak beni yararlandırma imkânları vardı. Ancak sosyal güvenlik hizmetini benim sigortam üzerinden alan annemin böyle bir imkânı olmayacaktı. Üstelik annem, beyninde ur olan, bu yüzden sık sık bayılma nöbetleri geçiren yaşlı bir kadındı. Doktorlar “Ameliyat masasından kalkamayabilir” dedikleri için ameliyat da yaptıramıyor, ilaçla idare ediyorduk.

Anlaşılan annem, artık o ilaçları da alamayacaktı. En azından bu ilaçları artık parayla satın alacaktık. Daha doğrusu artık ilaçlarımızı da olmayan parayla satın almaya çalışacaktık! Somali’de açlık çekenlere yardım iddiasıyla Ramazan’da milleti dinî abluka altına alarak milletin fitresine, zekâtına ipotek koyanlar, Türkiye’de bizi açlığa ve hastalığa mahkûm ediyorlardı ama biz bunu kimselere anlatamıyorduk.

Sözleşmemin feshedildiğini duyan annemin ağlayarak memleketten Ankara’ya geldiği günü ömrüm oldukça unutamam. Gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüş olan annem belli ki çok büyük bir üzüntü yaşıyordu. Onun üzüntüsünün sebebi, işime son verilmesi değil, hangi suçu işledim de işime son verildiğiydi! Aşırı derecede üzüntü yaşayan annemin hastalığı yine nüksetmiş arka arkaya bayılma nöbetleri geçirmeye başlamıştı. Bir gün kardeşim, bahçe evimizde yalnız bulunduğum ve uykuya daldığım gecenin saat 03’ünde aramış, annemizin felç geçirdiğini ve Etlik Yüksek İhtisas Hastanesi’ne kaldırdığını söylemişti. Uyku sersemliği ile bahçe evimizden aracımla yola nasıl çıktığımı bilmiyorum. Kazan’a bağlı Saray Köyü’nde, karşı şeride geçmek için karşılıklı iki şeridi de kapatmış olan tıra çarpmaktan son anda kurtularak hastaneye ulaştığımda annem nöbet geçiriyor, kardeşlerim başında ağlıyorlardı. O manzara karşısında dayanamadım ben de ağlamaya başladım. Tıpkı Merhume Tenzile Erdoğan’ın tabutu başında ağlayan oğul Erdoğan gibi... 
* * *
Bundan yaklaşık 2.5 sene önce hem beni, hem de anamı ağlatan, üstelik anamı üzüntüden krizlere sokan adamlardan birisi, dün de Başbakan'ı ağlatıyordu yapmış olduğu konuşmayla! Şöyle diyordu Fatih Camii avlusunda:
“…Allah'a hamdolsun Yüce Rabb'imiz namazlarımıza dualarımızda anne babalarımıza dua etmeyi yerleştirmiş. Rabb'imiz annelerimize babalarımıza mağfiret eyle diye dua ediyoruz. Bugün ebedî hayata, Hakk'a yürürken merhume Tenzile anneye karşı 2 vazifemiz vardı. Allah için namazı kıldık. İki vazifemiz kaldı. İkinci vazifemiz Hakk'a yürürken bizden istediği duadır. Buradaki bütün kardeşlerimize soruyorum. Şehadet eder misiniz? Üçüncü vazifemiz haklarımızı helal etmek. Allah helalliğinizi kabul etsin. Yüce Rabb'imiz mekânını cennet eylesin. Hayırlı evlatlar yetiştiren bütün annelere Allah rahmet eylesin.”(1)

Görüldüğü gibi, benim annemi ağlatmaktan ve krizlere sokmaktan çekinmeyen adam, Tayyip Bey’in annesine “Tenzile Anne” dedikten sonra, onun şahsında “Hayırlı evlatlar yetiştiren bütün annelere Allah rahmet eylesin.” diyerek Tayyip Bey’e direk mesaj veriyordu. Böylece hem kendisini belki de hiç ummadığı nimetlere kavuşturan Başbakan’a minnet borcunu ödüyor, hem de muhtemelen mensubu bulunduğu iddia edilen zihniyete direk mesaj veriyordu. Tıpkı eski Başbakanlardan ve Milli Görüş’ün kurucu lideri Erbakan’ın cenaze namazında yaptığı gibi. Hac protokolü dolayısıyla Suudi Arabistan'a yaptığı ziyareti yarıda keserek katılmış olduğu Erbakan’ın cenaze töreninde;

“...Bugün merhum ve mağfur Başbakan'a, millet büyüğüne karşı son görevini yerine getirmek, hüsnü şehadetini ifade etmek üzere, merhumun dilinden hiç düşürmediği İslam kardeşliğinin bir nişanesi olarak dost ve kardeş İslam ülkelerinden misafirlerin de törene katıldığını” belirttikten sonra devamla şöyle diyordu benim biricik annemi hiç çekinmeden ağlatan ve krizlere sokan adam:
“…Başımız sağ olsun, başınız sağ olsun, milletimizin, âlemi İslam'ın başı sağ olsun… Muhterem Başbakan'ımız bugün meclis kürsüsünden değil ama musalla kürsüsünden bize hitap ediyor ve diyor ki; dünya fanidir, geçicidir. Ancak dünyada güzel işler yapmak, millete, insanlığa, âlemi insanlığa hizmet etmek kalıcıdır ve bakidir. Allah rahmet eylesin, mekânını cennet eylesin, sevgili habibine komşu eylesin, refik-i âlâya refik eylesin. Burada dilinden eksik etmediği Fatih Sultan Mehmet'in huzurunda bulunuyoruz. Başta Sultan Mehmet olmak üzere hayatını millete, insanlığa adayan bütün İslam büyükleriyle birlikte haşr olmayı nasip eylesin… Muhterem Başbakan'ımıza, millet büyüğümüze hakkınızı helal ediniz.” (2)

* * *
Tayyip Bey’in, öksüz kalmış bir oğul olarak, vefat eden annesinin arkasından ağlaması belki insani bir davranıştır. Yüreğindeki anne sevgisinin ve merhamet duygusunun bir sonucudur. Ancak Tayyip Bey, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanıdır. O sebeple öyle yetmiş beş milyonun önünde ve ulu orta ağlamasını asla doğru bulmuyorum. Hem Tayyip Bey’in ağlaması, hem de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, başbakan annesi de olsa bir tabutun altına sıkıştırılmaya çalışılması asla devlet adamlığı ile bağdaşmayan şeylerdir. Neydi kardeşim o, Cumhurbaşkanı'ndan Meclis Başkanı'na, Başbakan'dan bakanlara, valilere ve belediye başkanlarına varıncaya kadar bütün bir devletin, bir tabutun altında kendisine yer bulma çabası ve uğraşı? Koca koca adamların altına girmeye çalıştıkları sanki bir tabut değil de Hz. Peygamber’in “Livâü’l Hamd” sancağıydı.

Bu uğraşın sebebi elbette bellidir. Sebep tabutun içindeki yaşlı mevta değil, tabutun altında yürüyen o uzun boylu adamdır. Evvelki gün hemen herkes kendisini ona göstermeye çalıştı her nedense?!

Tayyip Bey, yaklaşık 9 yıllık iktidarı süresince bazı uygulamaları ve zamanında almayı düşünmediği/düşünemediği bazı tedbirler yüzünden bu ülkede pek çok insanın anasını ağlatmış birisidir. Hâlâ da ağlatmaya devam ediyor. En başta da iktidarı süresince sayıları yanılmıyorsam 800’ü bulan şehit analarını ağlatmıştır ve ağlatmaya devam etmektedir. Öte yandan, gerek bizzat göreve getirdiği, gerek partisine mensup bazı arkadaşları ve gerekse de kendisine yaranmaya çalışan bazı şahsiyetsiz şahsiyetler vasıtasıyla da tıpkı benim anamda olduğu gibi dolaylı yoldan pek çok insanın anasının ağlamasına da sebep olmaktadır. O, direk veya endirek yoldan bizim anamızı ağlatmış olsa da biz onun anasının arkasından yine de hayır dua okuyoruz. Yeter ki Tayyip Bey bir daha ağlamasın. Çünkü Tayyip Bey devlettir ve devletler asla ağlamazlar. Devlet ağlamaya başladı mı milletin anası hepten ağlıyor demektir. Lütfen anaları ağlatmayınız Tayyip Bey. Çünkü cennet anaların ayaklarının altındadır. Umarım sizin anneniz de onlardan birisidir…




Ömer Sağlam
___________  

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN