Büyük Türk: ATATÜRK [Nilüfer Dumlu Günaydın]
Çok değil, bundan 10-15 yıl evvel aklımın ucundan dahi geçmeyen olaylarla bugün karşılaştıkça; hani derler ya, küçük dilimi yutuyorum.
Hangi televizyon kanalını açarsanız açın, bir karalamadır gidiyor.
Hepinizin fark ettiği üzere, ''Atatürk'ü Karalama Kampanyası.''
Üstelik bu konuda konuşanların büyük bir kısmı, Atatürk'ün kişisel hak ve özgürlüklerini geri vermeye çalıştığı, bu konuda; uğurlarında mücadele ettiği ''hemcinslerim.''
O kanalları izlerken utanıyorum, üzülüyorum; onun kadınlar için yaptığı reformları hâlâ öğrenmiş olmamalarına..
Üstelik bu edimleriyle ülkemizde ki belli başlı TV kanallarında yer alıyorlar.
Hiç mi tarih bilgileri yok hiç mi izanları yok!
Sanki Atatürk, bu vatanı bize hediye etmemiş; reformlar, devrimler yapmamış, kadın haklarını savunmamış…
Kadın haklarını bir çırpıda bize vermesinden başlayayım.
Dünya kadınları birçok hakkına sahip çıkabilmek için toplantılar, yürüyüşler yapıp, mitingler düzenlemişlerdir. Yıllarca bu hakları kazanabilmek için zorlu sınavlardan geçmişlerdir. Türk kadını ise çaba ve emek sarf etmeden bu hak ve imkânlara sahip oluvermiştir.
Zira Atatürk, kadınlarla ilgili bu hakları düzenlemiş, yasallaştırmış ve Türk kadının önüne sunmuştur.
Sorarım size, bu kadar basit midir diğer ülke kadınlarının binbir zahmetle elde ettikleri hakları bir hamlede arka plana atmak; hatta ve hatta onlardan vazgeçmeye razı olmak!
Bu haklardan birkaçını sayayım ki, o sözü geçen kadınlar nelerden vazgeçmeleri gerektiğini hatırlasınlar:
Çok eşlilik dönemi bitmiş, tek kadınla evlenme şartını getirmiştir. Dikkat edecek olursak çok eşlilik Atatürk inkılaplarını kabullenmiş ailelerde mevzubahis değildir.
Boşanmaya gelince; erkek 3 defa "Boş ol!" dediğinde boşanma kolayca kadının aleyhine gerçekleşmiş oluyordu. Yapılan düzenlemeyle kadınlar da eşlerini boşama hakkına resmen kavuştular. (Medeni Kanun'un kabul tarihi,17 Şubat 1926)
Boşanmanın yanı sıra, resmî nikâh zorunluluğu da bu haklardan biri…
Kadınlar, miras hakkından da yararlanmaya başladılar. Hâlen bazı yörelerimizde kadınlar insandan sayılmayıp, mirastan hak alamamaktadır. Oralarda evin babasına "Kaç çocuğun var?" denilince, "İki tane oğlum var!" der. Biraz irdeleyip kızın yok mu sorusuna, "Üç de kızım var!" diye ekler. Erkek egemen gruplar ülkemizde hâlen mevcut.
En önemlisi, seçme ve seçilme hususundadır. Şöyle ki, 5 aralık 1934 tarihinde TBMM tarafından yapılan yasal düzenleme ile milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip olmuştur Türk kadını… Avrupa Birliği ülkelerinden Fransa 1944, İtalya 1948 ve İsviçre ise 1972 senesinde kadınlarına bu hakkı tanımıştır.
Önceden tanıklık yapamayan kadınlar, onun sayesinde bu hakka da sahip olmuştur.
Karma eğitime ise 1921 yılında geçilmiştir.
Kadınlar da erkekler gibi okuma şansına sahip olmuş; bilimde, sanatta, eğitimde yüzlerce kadın başarılara ulaşmıştır.
8 Haziran 1936 yılında "İş Kanunu" yürürlüğe girmiş, kadınların çalışma hayatına da düzenleme getirilmiştir.
Şimdi bu hanımefendilere sorarım, bu haklarından vazgeçebilirler mi?
Hiç zannetmiyorum!
Ayrıca belirtmemde yarar olduğunu düşünerek, Atatürk'ün Türk kadının giyim tarzına bakış açısını da açıklamak istiyorum:
Atatürk, zamanındaki tüm aydınlar gibi iyi bir dinî terbiye almıştı.
23 Nisan 1920 tarihinde TBMM açıldığında meclisi oluşturan 390 üyeden 47'si din adamıydı. Bu rakam dahi onun dine verdiği önemi göstermiyor mu?
Tesettüre de asla karşı değildi: Zaten tesettüre karşı olması, laikliğe de karşı olması anlamına gelir. Sadece diğer ülkelerde temsil edilme şeklimize istinaden, orada bulunan kadınlarımızın dikkatli giyinmeleri hususunda ikazı olmuştur. Türk milletinin yanlış tanınmaması açısından, aşırı kapanma veya aşırı açıklığa karşı çıkmıştır.
Hangi devlet adamı bu kadar demokratik olmuştur?
Yazımı, Yüce Türk"ün kadınlar hakkında ki bir sözüyle bitirmek istiyorum.
"Ey Türk kadını, sen omuzlar üstünde yükselmeye layıksın!''
Neşeniz daim olsun.
Nilüfer Dumlu Günaydın
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.