Bulgarlar ve Pomaklar 1 [Mete Esin]

Pomakları araştırmak için kaynak aramaya koyulduğumuzda, doğrusu, bunun bu kadar güç olacağını düşünememişizdir. İstanbul'daki Rodoplular Derneği'nin yayımladığı iki kitapçık ise, Pomakların bir takım etnik kaygılarıyla yazıldığından, bilimsel hiçbir değer taşımamaktadırlar. O kadar ki, târihimizin en açık gerçeklerinden biri çarpıtılıp, Rumeli'nin Osmanlı dönemindeki Evlâd-ı Fâtihan örgütü içine, Pomaklar da sokulmuşlardır! Oysa, anılan Örgüt Yörüklerin altı ve Tatarların dört öbeğinden müteşekkil ve tamâmen onlardan ibârettir. Bundan başka, bâzı kaynaklarda bölük pörçük bilgilere rastladığımız da olmaktadır. Böyle kaynaklar, dolaylı olarak veyâ karîneyle Pomaklardan bilgi vermektedirler. Bu yazımızda, işte bu bilgileri değerlendirip hemen her zaman birlikte anılan Bulgarlar ve Pomakları anlatmaya çalışacağız. Konuya Bulgarlarla giriyoruz.

Trakların yurdu demek olan Trakya, MÖ 513-479 arasındaki otuz dört yıllık bir dönemi, ünlü Darius (I.Dara) önderliğindeki Perslerin işgâl ve egemenliği altında yaşamıştır. Persler; günümüzün Azerîleriyle Türkmenleri ve bir miktar da Arap ve diğer azınlıklar sayılmazlarsa, Medler ve Partlarla birlikte Îran halkının ataları sayılırlar. Eskinin Part ve Pers, şimdinin Fars sözlerindeki yakınlığa dikkati çekerek burasını geçiyoruz. Çünkü burası ancak ayrı bir yazının konusu olabilecek kadar geniştir.

Trakya'daki Pers egemenliği otuz dört yıl sürmüştür ama, bu öyle otuz dört günde filân gerçekleşmemiştir. Meselâ, Trakların Karadeniz kıyısı halkları olan Melanditler, Thynler, Tranipsalar, Skyrmiadler ve Nipsalar, Perslere hiç güçlük çıkarmadan teslim olurlarken, Balkan Dağları kuzey yüzündeki Getler (Getae-Getai) ile Rodop Dağları halkları olan Bessiler, Odomantiler, Saplar, Trausiler ve belki daha da başkaları, Darius'un Perslerine ölümüne direnmişler, sayısal yetersizlikleri sonucunda bütün güçleri tükenince ancak teslim alınabilmişlerdir. Hattâ, Rodopların hiçbir zaman teslim alınamadıkları da söz konusudur ki, bu husus akla yakındır da! İşte bu direnç, bizi, varacağımız kişisel yargıya götüren çıkış noktası olmuştur. Yukarıda adı geçenlerden Getler üstüne şöyle bir not düşmeyi, târih bilgisi açısından yararlı görmekteyiz: Bazı târih kaynakları, Traklar arasında yaşayan Getleri, Traklar değil, Tuna kuzeyindeki İskitlerden saymaktadırlar, Bu bilgiyi vermiş olarak devam edelim.

Trakya'nın başka birçok geçici işgâl ve istilâlara sahne olduğunu bilmekteyiz. Bölge, Osmanlılardan önce sırasıyla Makedonlar, Romalılar, Bizanslılar ve Bulgarların kalıcı egemenliğini görmüştür. Bölge Bizans yönetimindeyken, MS 581'de tamamlanan İslâv istilâsı gerçekleşmiştir. Kuzeyli İslavlar, kendilerinden öncekilerle ortak olarak ülkeyi paylaşarak bunun üstünde bir düzen kurmaya çalışırlarken, MS 679'da hepsinin üstüne kuzeyden bir otorite inmiş bulunmaktadır. Bu sonuncular, Volga boylarından yola çıkan ve Kumanlarla amca çocukları kadar yakın olan Bulgar Türkleriydiler. Bulgarlar, başlarında Kubrat oğlu Asparuh (İsperih) Han olduğu hâlde, bugün Bulgaristan denilen topraklarla bunun biraz daha genişine yayılıp yerleşerek, kendi adlarını taşıyan Bulgarya'yı kurmuşlardır. Asparuh'tan sonraki; Tervel, Krum, Omurtag, Malamir, Simon, Asen, Petr ile Kaloyan adıyla tanıdığımız diğer Hanlardan son üçü Kuman (Tatar) Türkü, öncekilerin tamamıysa Bulgar Türküdürler. Ancak, ilgi çekici nokta şudur ki, yeni oluşacak Bulgar ulusunun birer alt öbeği olan Çitak, Gacal ve Gagavuz Türkleri dillerini sonuna kadar korurlarken, devleti kuran ve yöneten Bulgarlar, yeni ulusa adlarını verip kendilerini İslavlara karıştırmışlardır. Her şeyden önce de dillerinden vazgeçerek. Daha sonra Hristiyan olacakları gibi, burada da siyâsî amaçları bulunduğunu hemen belirtelim.

Artık, Bulgar adı altında uluslaşmaya doğru giden bir toplum vardır. Bu toplumun nüfus üstünlüğü İslâvlardadır. Ayrıca, devlet kuran Bulgarlar, özlerini bir ölçüde olsun koruyabilmiş Traklar ile Roma egemenliği sırasında Latinleşmiş Traklar, eski Makedonlar (Şimdikiler İslâv kökenlidirler.), daha sonra Çitak, Gacal ve Gagavuz adlarıyla anacağımız Kuman, Uz (Guz-Oğuz), Peçenek Türkleri, buralardan gelip geçenlerden kalanlar, gene gelip geçenlerin bıraktıkları genleri, Bulgar ulusunun oluşumuna katkıda bulunmuşlardır. Günümüz Bulgar ulusunun ne kadar Türk olduğu hususu da böylece aydınlanmış olmaktadır. Şu var ki, Çitak ve Gacallar'ın daha sonra İslâma girip, Osmanlı Yörüklerine katılarak onlarla karıştıkları unutulmamalıdır.

Bulgarlar, bir ulus olarak ortaya çıktıktan sonra, zaman içinde şöylece beş öbeğe bölünmüşlerdir: Balkantsiler, Polyantsiler, Ruptsi (Rupalani)ler, Peçeneklerden indikleri sanılan Şopi
lerle (Şoplar) Makedonlar. Bulgarların içindeki en azılı Türk düşmanlarının Şopiler olmaları, bu yüzden ilgi çekici başka bir nokta olarak görülebilecektir.

Günümüz Makedonları, Bulgar ulusu içindeki İslavlardan bir biçimde ayrılacaklardır. Makedon nüfusunun ezici çoğunluğu, I. Dünya savaşı ardından kurulan Yugoslavya'nın Makedon özerk bölgesinde yaşamaktalar iken, bu devletin yakınlarda parçalanıp dağılması üzerine bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Günümüzün Makedonları adlarını yaşadıkları ülkeden almaktadırlar. Ülke'nin Makedonya adıyla anılmasıysa, Büyük İskender'in ulusu olup, günümüz Yunanlılarıyla karışarak târih sahnesinden çekilen asıl ve eski Makedonlardan gelmektedir. Asıl Makedon dediklerimiz, eski Yunanlılarla esâsen akraba olduklarından, ikisinin karışıp kaynaşması bu yüzden pek de zor olmamıştır.

Osmanlılar, Balkanlarda Yeniçeri ocağına benzeyen fakat Bulgar ağırlıklı bir örgüt kurmuşlar, adına Voynuk denilen örgütü uzun yıllar işler hâlde tutmuşlardır. Örgütün Voynuk adı, Bulgarca asker anlamındaki voynik sözünden gelmektedir. Mensuplarına Voynuk denilen örgüt, savaşlarda Pâdişah ve diğer ileri gelenlerin atlarına bakmış, barış zamanlarındaysa aynı kişilerin ahır ve çayırlarından sorumlu olmuştur.


Devamı "Bulgarlar ve Pomaklar 2"de...

Mete Esin

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN