Bir Zamanlar; Pangea, Gondwana, Lavrasya, Pasifika ve Başkaları da Vardı "KAYIP KITALAR KİTABI 1" [Günay Tulun]

"KAYIP KITALAR SERİSİ 1"
GİZEMİN ALBENİSİ SARIVERİR İNSANI
Gruplarımızı takip edenler bilir. Pek nadir de olsa gizemli konulara dokunduğum da olur. Yazar, yazdıktan sonra da kim içtenlikle okur, bu tür olaylar kimin komiğine gider diye düşünmem hiç. Saptama olanağı olmadığı için, boşa kürek çekmeyle eş bir meraktır bu…
Ben düşünmem ama, bazı okurlar gerçekten sıkı takipçi…
Mu konusunda bir süredir sıkıştırıp duruyorlar beni.
Bazıları Facebook üzerinden sitem bile ettiler. Son zamanlarda aldığım bir uyarıysa hem hoşuma gitti hem de konuya ara sıra dokunmanın bir görev olduğunu hatırlattı bana… 
Sayın Seniye Özel, “Hem meraklandırıyor hem de o ilginç konulardan mahrum ediyorsunuz bizleri.” diyor. Sayın Rıza Afyonlu ya

da Afyonlu Rıza Bey’se; “Tamam, kafanıza göre takılın ama, bu konuları da böyle es geçip insanların merakını kursaklarında bırakmayın.”
Haklılar! Haklılar ama konu o kadar uzun ki, birisi yazmaya kalksa benim kıt bilgilerimden derleyecekleri bile en az üç kitap olur. İzin verirseniz, Afyonlu Rıza Bey’in yazdığı gibi yapacağım. “Kafama göre takılacağım” yani…
İLK ATLANTİS YAZISI GİRİZGÂH OLACAKTI BULUNTULARA DENK GELDİ
Evet! Atlantis’ten söz eden ilk yazım yayınlandığında, tesadüfler öyle bir oyun oynadı ki; Google uydusu, Afrika’nın batı sahillerine çok yakın bir alanda, dört İstanbul büyüklüğüne eşit bir kent kalıntısının fotoğraflarını koyuverdi önümüze… O konuyu da “Kayıp Kıtalar Aryası” ve “Kayıp Kıtalar Kitabı” serisinin 4. ve 5. yazılarında bulacaksınız.
 Çok eski yazılarımda da Mu kıtasından söz etmiştim. Bu kez de Mu’yla ilgili kitaplar yayınlanıverdi Türkiye’de…
Şimdi o yazıları geçmişe bırakarak, daha da uzak geçmişlere gidelim.
Batan kıtalar yalnız Atlantis ve Mu değil ki!  Dünyanın geçmişinde; batan, yok olan ya da parçalanan birçok kıta var. Bunları da yazmış, karşılıklı tartışmıştık sizlerle…
Yok olan kıtalar konusu açıldı ya, şimdiden söyleyeyim; benim için en acıklısı, Mu’nun batışı… Biraz o yüzden biraz da aşırı ilgim nedeniyle “Kayıp Kıtalar Kitabı”nın bundan sonraki bölümlerinden bir kısmı için, ağırlıklı olarak Mu’ya ayrılabilir diyerek, Pangea’ya uzanalım sessizce…  
DEV PANGEA KITASI ve BİLDİĞİMİZ KITALAR
Uzun uzun yıllar önce; tellal olacak deveyle berber olacak pire daha dünya yüzüne gelmemişken; su üstündeki tüm karalar, Pangea adıyla bir araya toplanmış, mutlulukla kolbastının bir türünü oynarken; sürüden ayrılanı eninde sonunda mutlaka kurtların kapacağını daha hiç kimse keşfetmemişken, bazı bölücü eylemler nedeniyle birbirlerinden ayrılmaya başlarlar. Zaman zamanı kovalar ve sonunda dünyanın çeşitli yerlerinde dev kara parçaları oluşur.
“Triasik Dönem”den kurtulmaya çalışan dünya, Pangea yerine, birçok kıtanın sahibidir artık…
Konumuz tabii ki, parçalanmış olsa da öyle ya da böyle yaşadığını bildiğimiz kıtalar değil. Bu nedenle az sonra kayıp kıtalara doğru keskin bir dönüş yapacağız sizinle…
GONDWANA’YA NE OLDU?
Üstteki haritada, Gondwana ve Lavrasya kıtalarını da içine alan dev bir kıtayı; Pangea’yı dillendirmiştim. Pangea’nın bireyleri olarak kabul edilebilecek tüm kıtalar, daha da eski zamanlarda, birbirlerine iyiden iyiye yapışıkmış. “Triasik Dönem”in belli bir bölümü içinde; aykırı yönlere doğru yüzmeye başlamışlar. Güney Amerika, Hind Yarımadası, Okyanusya, Antarktika, Afrika gibi kıtalar bu yüzmenin Gondwana’da doğurduğu sonuçlardan bir kısmı. Battığı söylenen efsanevi kıtaların tamamı da Gondwana doğumlu. Bu konuyla ilgili görüşlere, bazıları şunları da ekler: Mu kıtasının batmasından, dünya tarihinin devasa genişliğine göre, çok kısa sayılabilecek bir zaman önce, Gondwana kıtasının; Güney Amerika, Hind Yarımadası, Avustralya, Antarktika, Afrika, Atlantis, Eski Atina dışında kalan son parçaları da ebedi istirahatgâh olarak derinlikleri seçti. Bu cümlelerde kurtulmuş gibi görünen; Atlantis’le Eski Atina’nın, yıllar sonra da olsa aynı akıbeti paylaştığına dair belirtiler var. Ya da bazılarının daha beğeneceği tarzda yazayım bunu: Yukarıdaki cümlelerde adları geçen Atlantis’le Eski Atina’nın, bugün dünyanın hiçbir yerinde bulunamadığını söylemek zorundayım.  
KITALARI DOĞRU OLARAK SAYAR MISINIZ?
Bugün hangi kıtaları biliriz ki?

Say deseler, başlarız; “Afrika, Antarktika, Asya, Avrupa, Kuzey Amerika, Güney Amerika ve Okyanusya.
O Okyanusya’yı, bazen yalnızca Avustralya bazen de Avustralya artı Yeni Zelanda” olarak sayarız.

Bazıları da tek bir farkla şöyle sayar: “Afrika, Antarktika, Asya, Avrupa, Arktika, Amerika, Okyanusya”…Öyle ya da böyle, bugünkü kıtalarımız bunlarla sınırlı.
PASİFİKA
Oysa, yukarıda yazdığım uzun uzun yıllardan sonraki zamanlarda oluşan dev kara parçaları arasında, Pasifik Okyanusu’nda; bugün bazılarının, Pasifika dediği bir kıta vardı. O bazı dediklerimin arasında olan başka bazılarının “Mu”, daha başkalarının da “Pan”dır dedikleri bir kıtadır Pasifika… 
Kayboluş tarihleri birbiriyle uyumlu olsaydı, belki inanırdık Mu tezine…Niye inanmayalım ki? Zaten parçalanıp bölünmüş, büyük bir kısmı yok olmuştu Pasifika’nın.
Neyi, kim, nasıl ispatlayacaktı ki? 
Pasifika kimine göre bütün Pasifik bölgesini kaplayan kimine göre de Avustralya’ya yakın büyüklükte bir kıtaymış.
Sonra parçalanarak bir kısmı ada olmuş bir kısmı da karalara yapışıp ana kara rolü oynamaya başlamış. Bilimcinin aklı, emirle yönlendirilemiyor ki tek tip olsun.Bu yüzden, bilim dünyası içinde de yüzüp gezen çok tez var.
Pasifika’yı gittiği yerde rahat bırakalım da onlarla giden ruhları daha fazla rahatsız etmeden, gelecek yazıyla birlikte bir başkasına geçelim hemen…
İhtimal ki, o yazının başlarına yakın bir yerde, şu sözlerle koyulturum konuyu: “Hint Okyanusu’ndan Pasifik Okyanusu’na kadar yayılan bir kıta daha vardı.”

Günay Tulun



  “KAYIP KITALAR KİTABI
adlı serinin bir sonraki yazısı "Lemurya, Muraya, Mu"yu site ana sayfasındaki
"YAZILAR ARŞİVİ" bölümü "Sayfa III"ten seçebilirsiniz.

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN