eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır
Bardakoğlu’nun Vuvuzelası, Ekranların Müptelası, F.Altaylı’nın Maskarası [Ömer Sağlam]
Makaleler, Nisan 2012'den beri redakte edilmemekte ve
eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır
eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır
2003-2010 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığı yapan Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun“Başörtüsü” konusundaki görüşlerini, bir önceki yazımızda etraflı bir şekilde aktardık(*). Bardakoğlu’na göre, özetle; başörtüsü Müslüman kadınlar için gereklidir, ancak ne dinin bir ön şartı, ne de dinden çıkmanın bir göstergesidir. O, bu görüşlerini, 2006-2010 yılları arasında farklı ortamlarda olmak üzere defalarca dile getirmiştir. Mesela; 12.02.2006 tarihinde CNN Türk TV kanalında yayınlanan “Ankara Kulisi”programında gazetecilerin sorusu üzerine yaptığı ve bir sonraki gün Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi internet sitesine de koydurduğu açıklamalarında şöyle demiştir:
“…Bir insanın Müslüman olabilmesi için başını örtmesi şarttır gibi bir anlayış da hiç olmamıştır… Yani hiçbir zaman -başını örtersen Müslüman, yani başını örtmezsen Müslümanlığın dışındasın- gibi bir anlayış da hiç olmamıştır. Yani birbirimize saygılı olmuşuzdur. İnsanlar yapabildiği kadar yapmışlardır. Ve insanların bu özel tercihlerine hiç karışılmamıştır. Ne örten örtmeyeni, ne örtmeyen örteni kınamıştır ve kınama cihetine gitmiştir…”
Ali Bardakoğlu, şahsen benim de kabul ettiğim bu görüşünü, çeşitli platformlarda bizzat söylemesinin yanında bazen “Borazan”, daha doğrusu son birkaç yılın moda tabiriyle söyleyecek olursak “Vuvuzela” kullanarak da yapmıştır. Kimdir bu borazan ve vuvuzelalar? Bunlar, Ali Bardakoğlu’nun vesayeti altındaki arkadaşlarıdır. Onun, kendisi adına açıklama yapmaları konusunda yetki verdiği kişilerdir ki; bunlardan birisi de yakın arkadaşı Prof. Dr. M.Saim Yeprem’dir. M. Saim Yeprem, M.Ü.İlahiyat Fakültesi’nden ve İSAM’dan Ali Bardakoğlu’nun yakın mesai arkadaşıdır. Bu sebeple, yanlış hatırlamıyorsam 2005 yılında, kendisini DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi ve yönetimi altındaki Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu Başkanı sıfatıyla Ankara’ya çağırmıştır. Bununla da yetinmeyerek, adı geçeni Diyanet’in iddialı projelerinden ünlü “Hadis Projesi”nin başına getirmiştir.
M. Saim Yeprem işte bu unvanlarla ve elbette hamisi Ali Bardakoğlu’ndan almış olduğu destekle hemen her platformda, özellikle televizyon ekranlarında sık sık boy göstermiştir. DİB Din İşleri Yüksek Kurulu üyeliğinden emekli olduktan sonra bile bu resmi titrini kullanarak televizyonlarda konuşmalar yapmıştır. Kendisi, Ruhat Mengi tarafından hazırlanıp sunulan “Her Açıdan” ve Fatih Altaylı’nın “Teketek” programının gediklileri arasındadır. Bizzat kendisinden dinlediğim kadarıyla Saim Yeprem, yapmış olduğu açıklamaları tamamıyla Ali Bardakoğlu’nun adına yapmıştır. Çünkü Sayın Yeprem’in dediğine göre; Ali Bardakoğlu, kendisine gelen fetva ve Diyanet adına görüş bildirme taleplerinin çoğunu Saim Yeprem’e yönlendirmiş, o da bu fırsatı değerlendirerek sık sık TV’lerde boy göstermiştir. Yani, adı geçenin, DİB Din İşleri Yüksek Kurulu üyeliğinden emekli olduktan sonra bile bu titri kullanması, biraz da bu özel durum nedeniyledir. 2012 yılında “Hadis Projesi” biter bitmez yeni Diyanet yönetimi tarafından görevinden uzaklaştırılması da onun bu imtiyazlı durumuna duyulan tepkiyi göstermektedir.
Prof.Dr.M.Saim Yeprem: Başörtüsü Dinin Ön Şartı Değildir
Şu sözler, Ali Bardakoğlu ile birlikte çalıştıkları sırada (elbette kendi beyanına göre)“sahibinin sesi” olarak konuşan Prof. Dr. M.Saim Yeprem’e aittir ve adı geçen bu sözleri 18 Şubat 2008 tarihinde Kanal-1 Televizyonu’nda yayınlanan “TEKETEK”isimli programda söylemiştir:
-“Başörtüsü, 14 asırdan beri dini bir gereklilik olarak algılanmış, kadınlar zamanın icabı ve imkânlar ölçüsünde başlarını örtmüşlerdir. Ancak başörtüsü hiçbir devirde dinin ön şartı olarak algılanmamıştır. Yani (bir kadın) başını örterse Müslüman’dır, örtmezse Müslüman değildir şeklinde bir emir olarak da algılanmamıştır. İsteyen örtmüş, istemeyen örtmemiş. Başını örtenle örtmeyen birbirini kınamamışlar. Ve dinin olmazsa olmaz bir şartı olarak da görmemişler.Bu (sadece) bizim (görüşümüz de değildir), bizzat Sayın Diyanet İşleri Başkanımızın da bir televizyon konuşmasında ‘başörtüsü dinin ön şartı değildir’ ifadesiyle başkanlığımızın görüşü (olarak da) tescil edildi. Ama bunun Müslümanların arzu ettikleri takdirde, Allah’ın emri olarak algıladıkları için yaptıkları bir âdet. 14 asırdan beri devam eden bir âdet olarak kabul edilmesi gerektiği kanaatindeyim”.
Aynı programda geçen, konuya ilişkin bol kahkahalı ve Fatih Altaylı’nın konuklarını adeta maskara yerine koyduğu son derece sulu diyalog şöyledir:
Fatih Altaylı;
-“Sonuçta şu çıkmıyor mu hocam, başörtüsü aslında İslam’ın bir şartı değildir?”
M.Saim Yeprem;
-“Hiçbir zaman İslam’ın şartı olarak mütalaa edilmedi zaten.”
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk;
-“Değildir”
Fatih Altaylı;
-“Beyza Bilgin mesela, ilahiyat profesörü, -saçların görülebilir, bir şey olmaz- diyor”
Saim Yeprem;
-“Ben de öyle diyorum”
F.Altaylı;
-“Başını örtmeyen kız dinden çıkar mı hocam?”
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk;
-“Hayır, kaç defa söyledim bunu yahu! Nereden çıkartıyorsunuz?”
M.Saim Yeprem;
-“Kimse başını örtmeyen dinden çıkar demiyor. Başını örtmekle de dine girmiş olmuyor. Şimdi her şeyi Kur’an-ı Kerim’de aramak da doğru değildir. Yani şimdi sünnet olmak Kur’an-ı Kerim’de yoktur. Ancak toplumumuzda ölüleri teşhis etmek için bakıyorlar. Sünnetli ise Müslüman, sünnetsizse gayrimüslim diyorlar…”
Fatih Altaylı;
-“O da bir Yahudi âdeti.”
Saim Yeprem;
-“Efendim Yahudi âdeti olması bir mahzur teşkil etmez. Çünkü kaynağı aynı. Ve bütün ibadetler Yahudilikte de var. Namaz kılmak, Yahudilikte de var, Hıristiyanlıkta da var. Süleyman Ateş hocanın yaptırdığı bir doktora tezinde, bugün halen yaşayan bir Hıristiyan topluluğu aynen bizim gibi namaz kılıyor...”
Fatih Altaylı;
-“Hocam ben sünneti de anlamıyorum. Niye sünnet oluyor erkekler?”
Saim Yeprem;
-“İşte niye sünnet oluyor; İbrahim’in A.S.’ın sünnetidir. Devam ediyor. Bu adet haline gelmiş. Belki tıbbî bakımdan faydaları var. Öyle diyen doktorlar var, biyologlar var.”
Fatih Altaylı;
-“Ama şimdi biz Tanrının yarattığı bir kulundaki bir şeyi bozuyoruz. Yani eksik mi bu? Allah’tan daha mı iyi biliyoruz biz? Niye kesiyoruz sonradan?”
Saim Yeprem;
-“Tanrının yarattığı sakalı da kesiyoruz bakın”
Fatih Altaylı,
-“Ama sakal tekrar çıkıyor, öteki tekrar çıkmıyor ki!”
Kahkahalar...
(Sürecektir)
Ömer Sağlam
_____________
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.