Beyoğlu Müftülüğü ve Diyanetin Çapulcuları [Ömer Sağlam]

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, kendisini o makama atayanların diliyle konuşmaya ve kendilerine koltuk çıkmaya son sür'at devam ediyor. Üstelik, aynı yöntemlerle ve aynı üslupla. O da tıpkı başbakan gibi mesajını iftar sofralarında vermekte ve o da yine tıpkı başbakan gibi, toplumu gerecek şekilde bir dil ve üslup kullanmaktadır. Konuşmaları, tehdit, şantaj ve imalar içirmektedir. Sanki çok şey biliyormuş da lütfen söylemiyormuş gibi bir tavır var konuşmalarında...

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, 2013 yılı Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri çerçevesinde 14 Nisan 2013 günü Diyarbakır'da Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'e gül buketi verirken. Oysa Osman Baydemir, 24 Aralık 2009 tarihinde "Bir kez daha hükümete ve devlet aklına sesleniyorum; meşe ağacının dalı nerenize battı sayın hükümet? Bizi şahin ve güvercin diye ayırmayın. Hass...tir diyorum. Hass...tir" diyerek hükümete ve devlete hastir çekmişti. Yukarıdaki fotoğraf, devlete ve hükümete meşe dalı uzatan Baydemir'e devletin adeta teşekkür etmesinin belgesi gibidir. Görmez,o etkinlikte ayrıca halka Kürtçe olarak da hitap etmişti...

Sayın Mehmet Görmez'in, birkaç gün önce (23 Temmuz 2013) Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in, belediyeye ait Gençlik Parkı Sosyal Tesisleri'nde vermiş olduğu iftarda, Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Camii'nde yaşanan olaylar konusunda gazetecilere yapmış olduğu açıklama şöyle: 
"Bizim itiraz ettiğimiz, kabul etmediğimiz şu oldu; çok önceden, olaylar başlamadan içinde şiddeti barındıran bir hareket, o hareketi yapacak olan insanlar, bir camiyi önceden bir karargah olarak, üs olarak, lojistik mekan olarak belirleyip, önceden çuvallarla eşyalarını oraya taşıyıp hazırlık yapmışlarsa bunu kabul edemeyeceğimizi açıkça ifade ettik... İçeriye gelince 3 günlük kamera kayıtları bizim elimizdedir. Sadece yaralılar yok, sadece masum olarak oraya sığınanlar yok. Her hangi bir Müslüman'ın kabul edemeyeceği başka davranışlar da var. Onların bir kısmını paylaşmayı doğrusu zait (gereksiz-boş) kabul ettik. Gönül isterdi ki böyle bir şey hiç olmasaydı...".(1).

Görüldüğü gibi; Mehmet Görmez'in yukarıdaki sözlerinde, camiye sığınan Gezi Parkı Eylemcileri gençler ile onlara müdahale eden doktorlar ve bunların yakınları başta olmak üzere; topluma yönelik bir şantaj ve tehdit, Cami görevlileri ve Beyoğlu Müftülüğü çalışanları başta olmak üzere; kendi yönetmiş olduğu kurum mensuplarına yönelik de iftira olmasa bile ima vardır! 

Bilindiği gibi; hazret daha önce de "Benim alnımı secdeye koyduğum yeri birisi gelip ayakkabıyla çiğneyemez. İçeride her türlü hareket var. Mesela -Arkadaşlar burası Allah'ın evi- diye ikaz eden de var, dışarıdan sarhoş olmuş içeriye girip mihrapta oturan da var. Üstünü başını soyup orada gezinen de var. Köşesinde oturup dışarısı sakinleştiğinde dışarı çıkmak isteyen de var. Camiye giren gençlerin bütün tavırlarını düşüncelerini aynı kabul etmek de yanlış. Cami içinde kız arkadaşını öpen de var, edebiyle oturan da var..." şeklinde açıklamalarda bulunmuştu(2). 
*
Melih Gökçek'in iftarında sarf ettiği "Çok önceden, olaylar başlamadan içinde şiddeti barındıran bir hareket, o hareketi yapacak olan insanlar, bir camiyi önceden bir karargah olarak, üs olarak, lojistik mekan olarak belirleyip, önceden çuvallarla eşyalarını oraya taşıyıp hazırlık yapmışlarsa bunu kabul edemeyeceğimizi açıkça ifade ettik..." şeklindeki sözlerde ise bahse konu caminin müezzin ve imamlarından başlayarak, Beyoğlu ve İstanbul Müftülüğü çalışanlarına en azından imalar vardır.

Öyle ya, Mehmet Görmez'in iddiasına göre; Bezmialem Valide Sultan Camii'nde bütün bu hazırlıklar yapılırken, caminin görevlileri ve camiye bitişik bir mekânda konuşlu bulunmakla Beyoğlu Müftülülüğü çalışanlarının neden hiç haberi olmadı? Neden konuyu İstanbul İl Müftülüğü'ne, Beyoğlu Kaymakamlığı'na veya İstanbul Valiliğine bildirmediler? Yoksa onlar damı çapulcu takımından?

Yani yukarıdaki sözleri karşısında Sayın Görmez'e ne denir bilmiyorum ama eğer üzerinde Diyanet İşleri Başkanı titri olmasaydı bu sözlerin sahibi bir adama aynen şunları söylemek gerekirdi:

Hadi oradan şantajcı sen de. Bırak şantajı da, dök bir an önce şu eteğindeki taşları. Hiç değilse boşuna gerilip durmayalım toplum olarak. Hayırdır; siz de çakma CD'lerle ip çekenlerden ve şantaj yapanlardan mı oldunuz hoca efendi? Sizin göreviniz CD'lerle, kamera kayıtlarıyla toplumu tehdit etmek ve germek değil, dinin güzel yanlarını topluma vermektir. Anayasal göreviniz de zaten budur. Bırakın hafiyeliği ve dedektifliği. Bu işi sizden daha iyi yapanlar elhamdülillah bolca var zaten bu ülkede! Hem de bu adamlar sizin gibi tek bir CD ile yetinmiyorlar, çuvallarla ve bavullarla taşıyorlar CD'leri ve diğer sözüm ona belgeleri! Lütfen siyasete daha fazla alet olmayın. Ya şimdi konuşup her şeyi açıklayın, ya da ebediyen susun artık.

İnsanları zan altında bırakmayın. Siz görüntüleri paylaşmadıkça, halk sizin ve Sayın Başbakanın insanlara iftira attığına inanıyor. Lütfen hem kendinizi hem de camiye sığınanları zan altında kalmaktan kurtarın. Ayrıca, camiye çok önceden lojistik malzeme yığıldığını ve bu caminin üs olarak kullanılmak üzere önceden hazırlandığını ifade etmekle, caminin imam ve müezzinleri ile eğer varsa kayyım ve tuvalet bekçisinin de eylemlere destek verdiklerini ima ediyorsunuz farkında mısınız? Bütün bunlar olurken, sizin İstanbul'daki görevlileriniz ve sizler neredeydiniz? Neden bunlardan haberiniz yok? Bu millet, bu camileri yasa dışı eylemlerin üssü olarak kullanılsın diye mi size emanet etti sanıyorsunuz? Eğer geçenlerde de dediğiniz gibi, camide öpüşme ve sevişme sahneleri yaşandıysa öncelikle sizin o koltukta daha fazla oturmamanız gerekiyor. İddiayla göre; Papa 16. Benedict'in (Ratzinger), istifasının sebeplerinden birisinin de Vatikan'daki çocuk tacizleri olarak gösterildiği bir dünyada, sizin de aynı erdemi göstermeniz gerekmez miydi?
*
Diyanetin Çapulcuları Beyoğlu Müftülüğü
Bilmeyen okuyucularım için söylemiş olayım; Beyoğlu Müftülüğü yıllardır ve halen de tartışmanın göbeğindeki Bezmialem Valide Sultan Camii'nin bitişiğinde bulunmaktadır. Daha doğrusu bahse konu caminin (aşağıdaki fotoğrafta da görülen), batı cephesinde ve caminin ana yapısına bitişik iki katlı tarihi mekanda konuşlu bulunmaktadır.

Beyoğlu Müftülüğü'nün resmi adresi şöyledir: Ömer Avni Mh. Meclisi Mebusan Cd. 36/A (Dolmabahçe Camii bitişiği) Beyoğlu/İstanbul. Ayrıca bilmeyenler için söylemiş olalım; "Dolmabahçe Camii" diye bir cami yoktur. Caminin adı "Bezmialem Valide Sultan Camii"dir. Ancak cami, Dolmabahçe'de bulunduğu için kısaca bu isimle anılmaktadır. Vaktiyle burada Diyanet İşleri Başkanlığı'nın müfettişlerinin barındığı bir misafirhane ve bölge teftiş merkezi bulunmakta idi. Beyoğlu İlçe Müftülüğü'nün telefonu: 0212 2431310, Faksı: 0212 2452009. Yazdıklarıma inanmayan, arar sorar.

Resmi internet sitesindeki (http://beyoglumuftulugu.gov.tr) bilgilerden anlayabildiğim kadarıyla Beyoğlu İlçe Müftülüğü, halen 1 Müftü, 4 memur, 1 şoför, 3 hizmetli, 1 vaiz, 1 vaize, 27 Kur'an Kursu Öğreticisi ve 116 din görevlisiyle hizmet vermektedir. Yani toplam sayı, 154'tür. Ne acayip bir şeydir ki; Mehmet Görmez'in iddiasına göre; Bezmialem Valide Sultan Camii'nde günlerce hazırlıklar ve lojistik yığınak yapılırken bu 154 kişinin hiçbirinin haberi olmamış! Doğrusu enteresan bir durum!

Bu ülkenin koskocaman Diyanet İşleri Başkanı yalan söylemeyeceğine ve kendi çalışanlarına iftira atmayacağına göre; geriye iki ihtimal kalıyor.
Birinci İhtimal: İlçe Müftüsü Recai Albayrak da dahil olmak üzere Beyoğlu Müftülüğü çalışanları ve (bahse konu caminin imam ve müezzini de dahil olmak üzere) Beyoğlu Müftülüğü'ne mensup din görevlileri namaz kılmıyorlar! 
İkinci İhtimal: Beyoğlu Müftülüğü çalışanları ve bu müftülüğe mensup din görevlileri tekmil çapulculardan oluşuyor!
*
Beyoğlu İlçe Müftüsü Recai Albayrak'a Sorular
Sayın Müftüm, Sizi Sultanahmet Camii imam-hatibi olarak tanıdım. 10 yıl süreyle bu camide imamlık ve baş imamlık yaptınız. Orada Eminönü Güzelleştirme Derneği yöneticileri ile nasıl mücadele ettiğinizi yakından biliyorum. Edebiyat Fakültesi ve İlahiyat Fakültesi olarak iki fakülte mezunusunuz.

Görüldüğü gibi; Diyanet İşleri Başkanı'nın siz ve idareniz altındaki çalışanlar hakkında en azından bazı imaları vardır. Bitişiğinizde bulunan camide olan bitenleri neden vaktinde görüp gerekli tedbirleri almadınız? Türkiye'ye bunları yaşatmaya ne hakkınız var? Yoksa camide bütün olan bitenlere bilerek seyirci kaldığınıza göre siz de mi çapulculardansınız?

Lütfen konuşun Müftü Bey. Bugün konuşmayacaksanız ne zaman konuşacaksınız. Susmak, Erzurumlu bir Dadaş olarak size yakışıyor mu? Emrinizdeki Müezzin Fuat Yıldırım kadar da mı cesaretiniz yok? Lütfen Nene Hatun'un kemiklerini sızlatmayın Müftü Efendi! Camide içki içildi mi içilmedi mi? Camide genç kızlarla delikanlılar öpüştü mü öpüşmedi mi? Sayın Görmez açıklamayı zait(gereksiz) ve belki de sakıncalı gördüğüne göre camideki sevişme sahnesi nereye kadar vardırıldı? Neden çıkıp iki kelime etmiyorsunuz? Bu korkak tavrınızla biz sizin vereceğiniz fetvalara nasıl itibar edeceğiz?

Ya doğrudan yana tavır koyarak Börekçizade Rıfat Efendi ve Ahmet Hulusi Efendi olacaksınız, ya da güçten yana tavır koyarak Dürrizada Abdullah Efendi ve Mustafa Sabri Efendi olacaksınız Müftü Efendi. Ya da sizin için şöyle diyelim; Kadı Raif Efendi, Müftü Sadık Efendi veya Kadı Hurşit Efendi (3) olmak sizin elinizdedir Recai Hocam. Tercih sizin. Size "Çıkın Sayın Mehmet Görmez'i yalanlayın" diyen yok. O gün veya o günlerde, iki adım ötenizde, daha doğrusu oturduğunuz makam odasının duvarının öbür yüzünde tam olarak neler yaşandıysa onu anlatın yeter...
*
*
*
Ömer Sağlam
____________
1- http://www.hurriyet.com.tr/gundem/24359184.asp & http://www.memurlar.net/haber/392004/,
2-bk. "Camide içki içilmemiş ama zina yapılmış öyle mi?" başlıklı yazımız,  http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi79859-Camide_icki_icilmemis_ama_zina_yapilmis_oyle_mi.html,
3-Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, Millî Mücadelede Din Adamları, DİB Yayınları, Ankara-2007. (http://www.diyanet.gov.tr/turkish/basiliyayin/weboku.asp?sayfa=5&yid=26)

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN