Dünyanın bugünkü şekillenmesinde ve bugünkü dünya uluslarının oluşumunda da Malazgirt Zaferi’nin etkisi büyük olmuştur. Zira Malazgirt Zaferiyle birlikte Müslüman Türklerin, önce Anadolu topraklarını, arkasından da Avrupa ve Afrika topraklarını ele geçirmesi, ister istemez bu coğrafyaların yerleşik halklarında bir uyanışa, tepkiye ve karşı cephelerin oluşmasına, blokların ve ittifakların kurulmasına sebep olmuştur. Bu ortak tepki, Türklere karşı birçok Haçlı seferinin düzenlenmesiyle sonuçlanmıştır. İşte bu seferler, Avrupalı ulusların gerektiğinde birleşip, ortak düşman olan Müslüman Türklere karşı birlikte hareket etme fikrini doğurmuştur. İşte bu fikirdir ki; Selçuklu’nun devamı olan Osmanlı’nın yıkılmasından sonra, Türklerin bir daha böyle güçlü imparatorluklar kuramamalarını teminen, Osmanlı coğrafyasında irili ufaklı onlarca yapay devletin kurulmasıyla sonuçlanmıştır. Yakın geçmişte Balkanlar’da, günümüzde de Ortadoğu’da yaşanan insanlık dramların temelinde, büyük ölçüde, batılı güçlerin Müslüman Türklere karşı duyduğu kin ve bu kinden hareketle geleceği düşünerek yaptıkları planlar yatmaktadır. Meşhur Wilson prensipleri ve BOP gibi…
Bana göre; Selçuklu Ordusu’nun Doğu Anadolu’nun çetin coğrafyasında kolayca ilerlemesinin asıl sebebi, daha önce barışçı yoldan bu coğrafyaya gelip yerleşen Türk unsurlarının, Selçuklu ordusuna yardımcı olması, en azından lojistik destek sağlamalarıdır. Savaş esnasında, Doğu Roma Ordusu’nda yer alan ve vaktiyle Asya içlerinden gelip Roma egemenliğindeki Balkanlara yerleşen Uz ve Peçeneklerin, din farkı gözetmeksizin bir an bile düşünmeksizin soydaşlarının yanına geçmesi gibi, önceki yıllarda muhtelif sebeplerle gelip özellikle Doğu Anadolu topraklarına yerleşen Türk unsurları da Selçuklu ordusunun geçiş yollarında onlara lojistik ve kılavuzluk hizmetleri vermiş olmalıdır. Bugün Türklüğü reddederek ümmetçilik arayışında olanların, milli birlik ve beraberliğin sağlanmasında ulus bilincinin bu etkisini göz ardı etmemelerinde fayda vardır.
Savaşın arifesinde Alparslan, Romanos Diogenes’e elçiler göndererek savaşmak niyetinde olmadığını söylemiştir. Ancak kendisine ve ordusuna fazla güvenen Romanos Diogenes, savaşmakta kararlıdır. Ne var ki; bu savaşta şans Alparslan’ın yanındadır ve zafer Türklerin olmuştur.
Malazgirt ve Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
Malazgirt Zaferi üzerine pek çok yazı ve şiir kaleme alınmıştır. Bu yazı ve şiirlerin içinde beni en çok heyecanlandıran şiir, hiç şüphesiz Prof. Dr. Mehmet Kaplan’ın “ırkçılıkla”itham ettiği şair Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun “Malazgirt Marşı”isimli şiiridir:
“Aylardan ağustos, günlerden cuma,
Gün doğmadan evvel iklîm-i Rum’a,
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma,
Yeni bir şevk ile gürledi gökler,
Ya Allah…Bismillah… Allahüekber.
Önde yalın kılıç Türkmen başbuğu,
Ardında Oğuz’un ellibin tuğu,
Andırır Altay’dan kopan bir çığı,
Budur, Peygamberin övdüğü Türkler,
Ya Allah…Bismillah… Allahüekber”
Prof.Dr. Mehmet Kaplan;
“Bir tufan koptu Asya’dan,
Urum, sele gark olacak!
Yeni bir iman çağının,
Müjdecisi şark olacak”
Dizeleriyle baylaşan “Malazgirt Destanı” isimli şiirinden hareketle Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu hakkında şöyle der: “Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, ırkçı, turancı bir tarih ve milliyetçilik anlayışına sahiptir…”(*)
Malazgirt Zafer Camii ve Bizim Ailenin Zaferi
Yanlış bilmiyorsam Merhum Turgut Özal’ın cumhurbaşkanlığı sırasında gerçekleştirmiş olduğu bir doğu seyahati sırasında Malazgirt’e bir “Zafer Anıtı” bir de cami yapılması düşünülmüş ve bu düşünce, hayata geçirilmiştir. Zafer Anıtı’nın yapımı kısa sürede bitirilirken, ismi “Malazgirt Zafer Camii” olan caminin yapımı, 2000′li yıllarına başına kadar gecikmiştir. Yine yanlış bilmiyorsam Süleyman Demirel de gerek başbakanlığı, gerekse cumhurbaşkanlığı döneminde bu caminin yapımıyla yakından ilgilenmiş ve bu konuda caminin yapımını üstlenen Diyanet’e sürekli talimatlar vermiş ve bir an önce bitirilmesi için baskılarda bulunmuştur.
Malazgirt Zafer Camii’nin yapımını, Diyanet İşleri Başkanlığı adına Türkiye Diyanet Vakfı’na ait şirketlerden kısa adı KOMAŞ A.Ş. olan şirket üstlenmiştir ve bu caminin yapımında karınca kararınca benim de dahlim bulunmaktadır.
2001 yılının Eylül ayında TDV adına, caminin inşasını üstlenen KOMAŞ A.Ş’nin yönetim kurulu üyelerinden birisiydim. O gün caminin inşa ihalesi vardı ve toplantı için diğer yönetim kurulu üyeleriyle birlikte şirketin Ankara Mithatpaşa caddesi üzerindeki merkezinde bulunuyorduk. Birilerinin benimle özel görüşme yapmak istediklerini söylediler! Olur dedim. Gösterilen odaya geçtiğimde yanılmıyorsam 2 veya 3 kişi olan bir yabancı grubuyla karşılaştım. Adamlar Malazgirt’te yapılacak cami için teklif verdiklerini, kendilerinin Süleyman Demirel’in cumhurbaşkanlığı sırasında Çankaya’daki Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinde bazı tadilat ve yeniden inşa işleri gerçekleştirdiklerini (yanılmıyorsam Süleyman Demirel’in hemşerileri olduğunu da) söyledikten sonra, ihaleyi alma konusunda benden yardım istediklerini dile getirdiler.
Doğrusu şaşırmıştım! Zira Şirket Yönetim Kurulu’nde benden çok daha etkili ve yetkili adamlar vardı. En azından TDV Mütevelli Heyeti Üyesi olarak benim patronum durumundaki Şemsettin Yazırlı, şirketin yönetim kurulu başkanı, TDV Genel Müdürü A.İhsan Sarımert ise şirket yönetim kurulu başkan yardımcısı idi ve bu iki isim de benim sicil amirim pozisyonunda kişilerdi.
Üstelik her ikisi de, dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz’ın yakınında adamlardı ve her ikisi de adı geçenin, adeta TDV ve KOMAŞ A.Ş’deki gözü kulağı pozisyonunda idiler. Mehmet Nuri Yılmaz’ın ise, hemşerisi Ekrem Ceyhun sayesinde Süleyman Demirel ile çok yakın ilişki içinde olduğu zaten biliniyordu. Esasen Mehmet Nuri Yılmaz, Çankaya İlçe Müftüsü iken Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı, birkaç ay sonra da Diyanet İşleri Başkanı olmasını bu yakın ilişkiye borçlu idi.
Bu durumda hiç tanımadığım bu iş adamları neden benimle görüşme gereği duymuşlardı ve bu adamları bana kim yönlendirmişti? Aslında durum belliydi! Adamlar muhtemelen, Şemsettin Yazırlı ve A.İhsan Sarımert ile görüşmüşler ve onların desteklerinden sonra benim desteğimi de almak istiyorlardı. Çünkü ben, bu iki ismin amirim olmalarına aldırmaksızın gerektiğinde kendilerine muhalefet ediyor, benzeri ihalelerde kayırma ve iltimas yapılmasına asla göz yummuyordum. Mevzuatın emri neyse onun uygulanması için diretiyor, gücümün yetmediği konularda ise alınan kararlara şerh koyuyordum! Yani ben, aslında onlar için tam bir çıban başıydım!
Bu görüşmeden sonra toplantıya geçmiş teklif zarflarını açmıştık. Bana diş geçiremeyeceklerini anlayan Şemsettin Yazırlı ve A.İhsan Sarımert, yanılmıyorsam benim başkanlığımda Şirket Genel Müdürü Rafet Gömüç ve kim olduğunu tam olarak hatırlayamadığım(Demirhan Dinç veya Mahmut Süleymanoğlu olabilir) bir Şirket Yönetim Kurulu Üyesinden müteşekkil bir Alt Komisyon kurulmasını ve tekliflerin bu alt komisyon tarafından değerlendirildikten sonra bir sonraki Yönetim Kurulu toplantısına konuyu karara bağlamayı uygun gördüler. Alt komisyon olarak verilen tekliflerin içinden en uygun teklifi verenin EDEM İNŞAAT olduğunu gördük ve alt komisyonun teklifi doğrultusunda ihaleyi EDEM İNŞAAT kazandı.
Doğrusu Şemsettin Yazırlı ve A.İhsan Sarımert, bu sonuca çok bozulmuşlar ve muhtemelen verdikleri söz yerine gelmemişti! Mehmet Nuri Yılmaz’a karşı mahcup olmuşlardı! İşte o günden sonra Şemsettin Yazırlı ve A.İhsan Sarımert, bana hep şaşı bakmışlardır. Malazgirt’teki cami inşaatı ile ilgili en küçük şikâyet ve gecikmede özellikle Mehmet Nuri Yılmaz’ın gözü kulağı durumundaki Şemsettin Yazırlı, sürekli bana yüklenmiş ve çoğu kere “Ömer Bey, senin adamlar su koyuveriyorlar” demiştir. Oysa EDEM İNŞAAT, kış şartlarının en çetin haliyle devam ettiği Malazgirt gibi Ankara’ya çok uzak mesafedeki bir inşaatı, bildiğim kadarıyla ufak tefek aksaklıklar dışında başarıyla bitirip teslim etmiştir. Üstelik, Bayburtlu veya Gümüşhaneli olduğunu sandığım EDEM İNŞAAT’ın sahiplerini daha önce ne görmüş, ne de tanımıştım. Tamamıyla İhale günü, diğer Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte görüp tanımıştım kendilerini…
Diyanet’te Bir Garip İhale Hikayesi!
Mülkiyeti Türkiye Diyanet Vakfı’na ait olup Kocatepe Camii’nin çevresinde bulunan ve eskiden Diyanet İşleri Başkanlığı merkez binası olarak kullanılan binaların bakım, onarım ve restorasyon çalışmaları yapılacaktı. Bu işi de TDV şirketi olarak KOMAŞ A.Ş. üstlenmişti. Şirket bu işle ilgili olarak ihale açmış bazı teklifler almıştı. Teklif veren şirketlerden birisi de K. İNŞAAT isimli, sahibi Erzurumlu, yani o sırada Diyanet İşleri Başkanı olan Mehmet Nuri Yılmaz’ın hemşerisi olan bir inşaat şirketiydi. Ancak en yüksek teklifi o vermişti ve haliyle direk elenmesi gerekiyordu. Çünkü verdiği rakamlar gereğinden fazla uçuktu…
Öte yandan, o tarihlerde KOMAŞ A.Ş.’nin İnşaat Müdürü olan ve halen aynı şirketin Genel Müdürlüğünü yapan ODTÜ’lü genç mühendis Emre Demiralp, bu K.İNŞAAT sahibinin kendisine kravat vs. şeyler hediye etmeye kalkıştığını söyleyerek bu adamın ihaleden çıkarılmasını talep etmişti. Verdiği teklifin yüksekliği ve şirket sahibinin inşaat müdürüne karşı takınmış olduğu tutum dikkate alındığında bu adama ihale verilmesi hiç etik olmayacaktı. Ancak ne var ki bu sefer Mehmet Nuri Yılmaz’ın sağ kolu durumundaki Şirket Yönetim Kurulu Başkanı Şemsettin Yazırlı, çok fena bastırıyordu! Üstelik K.İNŞAAT, muhtemelen içeriden sızdırılan bilgiye bağlı olarak teklifini diğer tekliflerin çok altına çekmişti!
Bu durum üzerine; yani önce diğer bütün tekliflerin çok üstünde, arkasından da çok altında teklif veren bu firmanın tamamen bir oyun içinde olduğunu düşünerek kendisinin ihale dışında bırakılmasını teklif ettim. Ancak başarılı olamadım. Şemsettin Yazırlı’nın batırması sayesinde ve mevzuat gereği ihaleyi kerhen de olsa bu firmaya vermek zorunda kaldık. Ancak haklı çıkmıştım. Benim şirket yönetiminden ayrıldığım sonraki dönemde bu firma taahhüdünü yerine getirememiş ve mecburen hukuk yoluyla ihale kendisinden alınmak zorunda kalınmıştı.
Yani bir zamanlar Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Baş Hukuk Müşavirliğini de yapan Şemsettin Yazırlı’nın adamları fos çıkmış, “benim adamlar” olarak yaftalayıp beni itham ettiği adamlarsa üstlendikleri işi başarı ile bitirmişler ve Malazgirt Zafer Camii’ni başarı ile bitirerek hizmete açılmasını sağlamışlardı. Bu da manevi alemde bizim ailenin bir zaferi olarak aile tarihimize geçmiş olsun. Teşekkürler EDEM İNŞAAT…
_____________
(*)Mehmet Kaplan, Şiir Tahlilleri, c,2, s,605, 8. Baskı, Dergah Yayınları, İst.1997.