Cennet Kadınlarının Giysisi Çarşaf mıdır Yoksa Mini Etek mi [Ö.Sağlam]
Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Selçuk
Ü. İlahiyat Fakültesi'nde "Bölüm Başkanı" seviyesinde görevli Prof.
Dr. Orhan Çeker'e ait olduğu söylenen şöyle bir paylaşım dolaşıyor sosyal
medyada:
-Kadın, yüzünü de kapamalı.
-Dar giysi, tesettür olmaz.
-Parfümlüye cennet olmaz.
-Saç boyama caiz değil.
-Konuşurken kırıtmamalı.
-Kadının evden çıkması caiz değil.
...
Prof.
Dr. Orhan Çeker bu sözleri ne zaman söyledi ve bu sözler gerçekten kendisine mi
ait bilmiyorum. Ancak şu sözlerin Orhan Çeker'e ait olduğunu ve adı geçenin bu
sözleri "Hadım Yasası" olarak da bilinen "Çocuklara yönelik cinsel
istismar" konusundaki yasanın gündeme getirildiği 2011 yılında
konuştuğunu biliyorum:
"Ben
İslam Hukuku öğretim üyesiyim. Bu sebeple ifadelerimin adli açıdan değil, dinî
açıdan yorumlanması bir zorunluluktur(1). Sorunun odağında kim var? Kadın var.
Kardeşim sen dekolte giyinirsen bu tür çirkinliklerle (taciz ve tecavüzlerle) karşılaşman sürpriz
olmayacaktır. Tahrik ettikten sonra sonucundan şikâyet etmen makul değildir. Bu
konuda suçu işleyenleri savunduğum anlaşılmasın. Elbette işlenen suç son derece
iğrençtir. Lakin bu suçun işlenmesinde dekolte ve tahrik edici kıyafetler
giyinen kadının da etkisi küçümsenmeyecek kadar büyüktür. Bu konuda tabii ki
erkek suçludur, ama kadının da suçu göz ardı edilirse meseleyi çözümde yanlış
adım atmış oluruz. Bu olayda her iki taraf da suçludur."(2).
Prof.
Orhan Çeker, bu konuda yalnız da değildir. benzer görüşleri ileri süren bir
sürü din adamı var bu ülkede. Onlardan birisi de Osman Şener. Osman Şener
kimdir? Diyanet'in bir çalışanı; müftü. Osman Şener 2007 yılında Bolu'nun
Mudurnu ilçesinde görevli olduğu sırada şöyle demiş bir vaazında:
"Dayımın
kızı elimi öptü, komşu teyzenin elini öptüm, yok böyle şeyler. Nikâh düşer.
Nikâh düşen kişinin elini öpemezsin. Bazıları diyor ki, ’Benim kalbim temiz’.
Senin kalbin ne kadar temiz olabilir ki? Senin kalbin Hazreti Peygamber’in
kalbinden daha mı temiz? Peygamberimiz hiç kadınların elini öpmedi. Yanlış
işler bunlar… El öpme konusunda genç oluyor, nikâh düşüyor. Ya da ’uzaktan
geldiler’ diye öpüşüyorlar. Fitneye meydan vermemek için dikkat edilmesi
gerekir…"(3).
Bu sınıfa giren din
adamlarından birisi de İstanbul’da Fatih Sultan Mehmet Camii’nde İmam-Hatip
olarak görev yapan Hasan Hakyemez’dir. 2007 yılında yapmış olduğu bir vaazda
şöyle demiştir Hasan Hakyemez:
"Eşini
çalıştıran adamın biri gelerek, karısının kendisini patronu ile aldattığını
söyledi. Bakın, karılarınızı çalıştırmayın, günaha girersiniz. Çünkü kadının 9
nefsi var. Hangisine hâkim olsun. Erkeğin tek nefsi var ve buna hâkim
olabiliyor. Bunları kendim uydurmuyorum. İslam’ın emrini tebliğ
ediyorum."(4).
Peki,
İstanbul Müftü Yardımcısı Abdullah Cihangir neler demiş? O da şöyle demiş bu
konuda:
"Yüksek
sesle ağlamak, yüzünü gözünü yırtmak bizim dinimizin yasak ettiği cahiliye
âdetidir. Kadınların sesi dört duvar arasından dışarıya asla çıkmayacak. Kadın
sesi dört duvar arasından çıktı mı bu hayâ perdesinin yırtılmasıdır, Allah
korusun…"(5).
Ancak
bu konuda hiç bir din adamı Yozgat Müftü Yardımcısı Nasuh Yaylagül'ün eline su
dökemez. Nasuh Yaylagül, bu ülkenin erkeklerinin kahir ekseriyetine "Deyyus"
diyerek sövme pahasına bakın neler demiş Yozgat Çapanoğlu Merkez Camii'nde
yapmış olduğu vaazda:
"Başbakanın
kızı başı örtülü, cumhurbaşkanının eşi başı örtülü olacak, senin eşinin başı
neden örtülü olmasın. Sen de başını örttüreceksin. Sen kızın, eşin oynarken
bakacaksın, susacaksın. Lise Caddesi'nde kızlarla, oğlanlar bir araya gelmiş
konuşuyorlar bunun adı deyyusluktur"(6).
Cennet
Nasıl Bir Yerdir?
Bu
örnekleri daha da çoğaltmak elbette mümkündür. Özetle, bu tür din adamlarına
göre; bu ülkenin kadınlarının en az %99'unun cennete gitme şansları hiç yok!
Zira kırsalda olsun, şehirlerde olsun; bu ülkede dışarı çıkmayan ve yüzlerini
yabancı erkeklere göstermeyen kadın mı var? Anlaşılıyor ki, bu adamlara göre;
cennet kadınlarının giyecekleri elbiseler de çarşaf, peçe, türban, şalvar vs.
giyecekler! Mini etek, streç pantolon, jean pantolon ve bilumum dekolte ve
transparan türü giyecekler cennette yasaktır! Elbette bu tür giyecekleri bu
dünyada giyenler de zinhar cennete gidemeyeceklerdir! Ya da en azından
cehennemde belli bir süre yanıp, erkekleri salyaları akıtırcasına tahrik edecek
şekilde dekolte giyerek işledikleri günahların bedelini ödedikten sonra gireceklerdir
cennete! Peki, gerçek öyle mi?
İsterseniz
öncelikle; Kur'an ayetlerinden hareketle cennetin nasıl bir yer olduğunu izah
ederek giriş yapalım konuya. İçinde "Cennet" kavramı ile cennet
ehlinin hal ve davranışları, ayrıca cennet nimetleri geçen 200'ün üzerinde
Kur'an ayetinden hareketle demek isteriz ki: Cennet ve cehennem kavramları, bu
dünyanın birebir yansımasıdır! Ya da şöyle diyelim; dünya aslında cennet ve
cehennemin küçük birer prototipidir! Bu durum Hz. Peygamber'in "Ed'dünya,
mezraat'ül Ahirah- Dünya ahiretin tarlasıdır" hadisine de son
derece uygundur. Cennet ve cehennemin dünyadan tek farkları, oradaki hayatın
ebedi, yani ölümsüz olacağıdır! Cennet, cennetlik kulların ebedi olarak mutlu
şekilde yaşayacağı, cehennem ise kâfir ve müşrik sıfatlarını taşıyan
cehennemliklerin, ebedi olarak işkence çekeceği yerlerdir! Kimin cennete, kimin
cehenneme gireceğinin takdiri de sadece Allah'a aittir. Kur'an özetle böyle
diyor.
Dolayısıyla;
Prof. Dr. Orhan Çeker ve diğer faniler, bu konuda söz söyleme hakkına sahip
değildirler. Onlar, ileri geri konuşarak büyük ölçüde halt ediyorlar sadece.
Bizim verdiğimiz vergilerle aldıkları maaşlar karşılığında bizim, analarımıza,
eşlerimize, kızlarımıza ve bacılarımıza hakaret ediyorlar.
Cennet
ve cehennem hakkında Kur'an'da bulunmadığı halde ya da Kur'an ayetlerini
çarpıtarak ve Hz. Peygamber'e ait olup olmadığı bile kesin olmayan muhtelif hadislerden, ashaba ait olduğu
söylenen rivayetlerden ve tahrif edilmiş Tevrat ve aynı durumdaki İncil gibi
başka kutsal metinlerin de etkisinde kalarak kimi düşünceler ortaya koyan ilk
devir İslam ulemasından veya tasavvuf ehli denilen kerameti kendinden menkul
bir takım kişilerin görüşlerinden hareketle abartılı tasvirlerde bulunanlar,
tam anlamıyla birer şarlatandır. Hele hele, cennetlik kadınların en seksi
yerlerinden tutun da cennette en düşük seviyeli erkeğe bile 72 huri
verileceğine ve erkeklere günde 100 bakire kızla birlikte olma gücü
verileceğine varıncaya kadar cenneti adeta 7 yıldızlı genelev gibi tasvir
edenler ise tam anlamıyla birer müfteridirler. Şarlatanların ve
müfterilerin sözlerine asla itibar
edilemez.
Kur'an
ayetlerinden hareketle öncelikle denilebilir ki; fiziki olarak cennet, dünyanın birebir
yansıması gibidir. Cennet'ten bahseden birçok ayetin ortak vurgusu, cennetin "Min
tahtih'el enhar=altından ırmaklar akan" bir yer olduğudur. Yani
Allah cenneti, en başta yeşillikler içinde ve altından ırmakların aktığı
ağaçların bulunduğu ve bu yeşilliklerin içinde köşk ve sarayların konuşlu
bulunduğu yer olarak tarif etmektedir(7).
Bazen de pınarlardan bahsedilmektedir Kur'an'da(8). Dünyada ve ülkemizde bu tarife benzer birçok yer bulunmaktadır
ve işte bu sebeple bu yerleri görenler, buraları cennete benzeterek tarif
etmektedirler. Bunları, elbette kafamızdan uydurmuyoruz. Zira Kur'an da
aynısını söylüyor bize:
"İman edip salih amellerde
bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler
vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: 'Bu daha
önce de rızıklandığımızdır' derler. Bu onlara
(dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada onlar için tertemiz eşler
vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır."(9).
Kur'an'da
bulunan bir ayet ise cennette su ırmaklarının yanı sıra, süt, bal ve şarap
ırmaklarından bahsedilmektedir(10). Dolayısıyla; bu ırmakların hangisi yok
ki bu dünyada. Türkiye'deki sütçülerin, süt fiyatlarını protesto için süt
güğümlerini dökerek yapay ırmaklar oluşturduğunu, şarap fabrikalarının
akıtıldığında ırmak olacak boyutta şarap ürettiklerini, bal üreten firmalardan
birisinin ise "Bal Deresi"
adıyla süzme bal ürettiğini herkes biliyor bu ülkede. Gelin görün ki;
cennetteki şarap ırmağı, bu dünyadakine benzer şaraplardan mı oluşuyor
bilinmez.
Cennetin
dünyaya benzer bir başka tarafı, dünyadaki bazı meyvelerin cennette de
bulunuyor olmasıdır. Mesela kiraz ve muz ağaçları bu meyvelerden sadece
ikisidir(11). Cennetin konu
edilmediği diğer ayetlerde de başka birçok meyveden bahsedilmektedir ki;
bunlardan birkaçı nar, incir ve zeytindir. muhtemelen bu meyveler de cennet
meyvelerindendir.
Öte
yandan ayetlerde verilen bilgilerden hareketle ilk bakışta cennetin de tıpkı
dünya gibi erkek egemen bir yer olduğu karşımıza çıkmaktadır. Zira, cennetteki
nimetler sayılırken (bazı) kadınlar da bu nimetlerin arasında mütalaa
edilmektedir! Mesela "Ve yanlarında
bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır. Sanki onlar
saklı bir yumurta gibi (çarpıcı ve pürüzsüz)"(12), "Orada huyları
güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır...Otağlar içinde korunmuş huri kadınlar...Bunlardan
önce kendilerine ne bir insan ne bir cin dokunmuştur."(13), "Ve iri
gözlü huriler. Sanki saklı inciler gibi;"(14) şeklindeki ayetler,
sanki cennetlik erkeklere nimet olarak sunulacak kadınların bulunduğunu haber
vermektedir bizlere.
"Zira, cennetteki nimetler sayılırken (bazı)
kadınlar da bu nimetlerin arasında mütalaa edilmektedir!" cümlesinde geçen (bazı) lafını özellikle kurduk ki; bundan maksadın, yukarıdaki
ayetlerde geçen kadınların, cennetlik erkeklerin asıl kadınları değil, bir
anlamda cennetlik erkeklere asıl eşlerine ilave olarak sunulmuş mükafat
niteliğinde kadınlar olduğudur. Tabiri caizse "haseki sultanlara"
ilave olarak sunulmuş cariyeler olduğudur! Zira bu kadınlardan eşler olarak
bahsedilmemektedir. Belki de bu kadınlar, cennetlik eşlerin (karı ve kocaların)
saray ve köşklerinde bazı hizmetleri yerine getirmekle vazifeli özel
görevlilerdir. Esasen "Siz ve
eşleriniz cennete girin; ‘sevinç içinde ağırlanacaksınız. Onların etrafında
altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu ettiği ve
gözlerin lezzet (zevk) aldığı her şey var. Ve siz orada süresiz
kalacaksınız"(15) şeklindeki ayetler de, akıllara bunu getirmektedir.
Hele de Kur'an'ın "Allah mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara içinde ebedi kalmak
üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaat
etmiştir..." (16) diyerek cennete girişte kadın ve erkekler
arasında tam bir eşitlik olduğunu haber verdiğini gördükten sonra aksini
düşünmek mümkün değildir. Yani, benim bu ayetlerden anladığım, huri ve her ne
ad altında olursa olsun, cennetliklere sunulacak genç kızlar, kadın ve erkek
olarak cennetlik eşlerin, cennetteki köşklerinde çalışacak özel hizmetçiler
olduklarıdır. Elbette en doğrusunu yine de Allah bilir.
Oysa Kur'an'da bulunan şu
ayetlerde geçen kadınlardan eşler olarak bahsedilmektedir ki; bu kadınlar
muhtemelen dünyadaki eşlerden cennetlik olan kadınlardır. Yani Müslüman
kadınlar, sakın ola ye'se düşüp cennetin de erkeklerin egemenliğinde olan ve
bütün nimetlerin erkeklerin hizmetine sunulduğu zehabına kapılmasınlar. Bakar
mısınız lütfen:
-"...
Orada onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz
kalacaklardır"(17),
-"Ve
yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır.
Onlar saklı bir yumurta gibi (çarpıcı ve pürüzsüz)"(18),
-"Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine
çevirmiş yaşıt kadınlar vardır."(19)
-"Orada
bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar vardır ki bunlardan önce
kendilerine ne bir insan ne bir cin dokunmuştur... Sanki onlar yakut ve mercan
gibidirler."(20)
- "Onları
hep bakireler olarak kıldık. Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt"(21).
...
En
azından benim bu ayetlerden anladığım, her ikisi de cennetlik oldukları
takdirde bu dünyadaki eşlerin, öbür dünyada da evlenecekleri ve üstelik
bunların genç, dinamik ve en az Allah tarafından lütuf ve bir ikram olarak ve
herhalde cariye ve hizmetçi olarak kendilerine verilecek huriler seviyesindeki
kadınlardan çok daha güzel şekilde yeniden halk edileceğidir. Esasen "Onlar
Adn cennetlerine girerler. Babalarından eşlerinden ve soylarından ‘salih
davranışlarda' bulunanlar da (Adn cennetlerine girer)..."(22) ve "Rabbimiz onları Adn
cennetlerine sok ki onlara (bunu) va'dettin; babalarından eşlerinden ve
soylarından salih olanları da..."(23) şeklindeki ayetler de, bu
dünyadaki eşlerin öbür dünyada da birbirleriyle evlenecekleri, hatta bu
dünyadaki akrabaların, öbür dünyada da akraba olacaklarını şüphe duymayacak
şekilde haber vermektedir bize (Belki bazı okuyucularımızın aklına "bekâr
iken ölen cennetliklerin durumu ne olacak?" diye bir soru
gelebilir. Ulemanın, cennette herkesin evli olacağı şeklinde görüşleri
bulunmaktadır. Yani bu dünyada "Bekârlık sultanlıktır"
deyip başı boş gezenlere kötü haberimiz var bu konuda; cennette herkes evli
olacaktır!).
Anlaşılacağı
gibi; cennette huri adı verilen kadınlar da olacak ama onların sayısı herhalde
bazı şarlatanların dedikleri gibi erkek başına 72 huri filan değildir. Yani
bunların sayılarını da ancak Allah bilir. Kim bilir, belki de "Huri"
denilen kadınlar, bu dünyadaki kadınlar olacaklardır. Ancak hepsi de
güzel ve hepsi de eşlerinden başka hiç kimseye gözlerini dikmeyecek şekilde
yaratılmıştır onların. Elbette böyle güzel kadınların eşleri olan erkekler de
gözlerini eşlerinden başkasına dikmeyecekler, başkalarının aynı evsaftaki
hanımlarına haset edip, iç geçirmeyeceklerdir. Çünkü eşleri çok güzel olacak
onların.
Esasen, http://www.alirizademircan.net/Admin/js/tinymce/jscripts/tiny_mce/plugins/paste/blank.htm
- _ftnref20 Âraf
Suresi'nin 43. ve Hicr Suresi'nin 47. ayeti, insanların dünyada iken etkisinde
kaldıkları haset, kin, nefret ve düşmanlık gibi istenmeyen duygulardan arınmış
olarak cennete gireceklerine işaret etmektedir.
Cennet
Kadınlarının Giysisi Çarşaf mıdır Yoksa Mini etek mi?!
Yukarıda
kendilerinden alıntı yaptığımız Prof. Dr. Orhan Çeker, İmam-Hatip Hasan
Hakyemez, Müftü Osman Şener, Müftü Abdullah Cihangir ve Müftü Yardımcısı Nasuh
Yaylagül'ün dediklerinden hareketle denilebilir ki; bırakın başlarını açan,
mini etek, streç pantolon, jean, transparan ve dekolte giyenleri, evlerinden
dışarı çıkıp, mahrem yerlerini yabancı erkeklere gösteren kadınlar bile zinhar
cennete giremeyeceklerdir! Ya da günahları miktarınca cehennemde yandıktan
sonra cennete girecekler, ancak bunların cehennemde yandıktan sonra cennete
girdikleri dış görünüşlerinden anlaşılacaktır! Muhtemelen bu adamlara göre;
cennet kadınları da çarşaflarıyla, şalvarlarıyla, yaşmaklarıyla, başörtüleriyle
ve üstelik namahrem erkeklerden uzak ortamlarda günlerini geçireceklerdir!
Acaba öyle mi?
Peşinen
söyleyelim ki; cennet kadınlarının ve elbette erkeklerinin giyim kuşamlarının
şekli konusunda fazla bir bilgi yoktur Kur'an'da. Ancak cennet ehlinin Adem
Baba ve Havva ana gibi ağaç yapraklarıyla örtüneceklerinden de bahsedilmiyor
kutsal kitabımızda(24).
Sadece
cennet ehlinin giyim kuşam malzemesi olarak kullanacakları kumaşların türünden
ve süs malzemelerinden bahsedilmektedir.
İşte o ayetlerden birkaçı:
-"Onlar;
altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır orada altın bileziklerle
süslenirler hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve
tahtlar üzerinde kurulup-dayanırlar. (Bu) Ne güzel sevap ve ne güzel
destek."(25).
-"Adn
cennetleri (onlarındır); oraya girerler orada altından bileziklerle ve
incilerle süslenirler. Ve orada onların elbiseleri ipek(ten)dir."(26)
-"Hafif
ipekten ve ağır işlenmiş atlastan (elbiseler) giyinirler karşılıklı (otururlar)."(27)
Ayetlerden
de anlaşılacağı gibi; elbise yapılacak kumaşlardan (ki; bunlar atlas ve ipekli
kumaşlardır) bahsedilmekte, ancak elbiselerin şekli konusunda hiçbir bilgi
verilmemektedir. Öte yandan, bu kumaşların sadece kadınlar için olduğu da
söylenmiyor. Bu ayetlerin önündeki ayetlerde sadece "Muttakiler", "İman
edip salih amel işleyenler" ve "Takva sahipleri" şeklinde genel ifadeler kullanılmaktadır ki;
bu sıfatların içine kadın ve erkek olmak üzere bütün cennetliklerin gireceği
açıktır. Buradan hareketle denilebilir ki; erkekler için bu dünyada haram
sayılan ipekli kumaş ve altın türü ziynet eşyası kullanmak, cennette serbest
kılınmıştır. Netice olarak; Cennet Ehli'nin nasıl bir kıyafetle, mesela
bildiğimiz anlamda çarşafla mı veya dekolte türü bir kıyafetle mi
dolaşacaklarına dair herhangi bir bilgi bulunmuyor Kur'an'da. En azından ben
böyle bir ayete rastlayamadım.
Ancak
şu kadarını söyleyelim ki; bu kıyafet herhalde eşlerin birbirine çekici
geleceği şekildeki bir kıyafet olacaktır. Çarşafsa çarşaf, dekolte ise dekolte.
İşin bu kısmını sadece Allah bilir...
Ömer Sağlam
____________
1- bk. Milliyet,
"Avukatından Dekolte Savunması: Dinî Açıdan Yorumlayın" başlıklı
haber, s: 17, 19 Şubat 2011
2- bk. 16.2.2011 tarihli
Habertürk Gazetesi "Dekolte giyene tecavüz ederler" başlıklı
haber. Ayrıca bk. http://www.haberturk.com/polemik/haber/601444-dekolte-giyene-tecavuz-ederler,
3-
19.12.2007 tarihli Milliyet Gazetesinde bulunan "Müftüden ’Kadın eli
öpmeyin’ vaazı" başlıklı haber.
4- 30.12.2007 tarihli
Akşam Gazetesi, "İmamdan Çıldırtan Vaaz: Kadını Çalıştırmayın"
başlıklı ve Ercan Öztürk imzalı haber, s: 4.
5- bk. http://hurarsiv.hurriyet.com.tr
internet adresinde bulunan 25.03.2008 tarihli ve "Yine o imam"
başlıklı haber.
6-http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/yozgat-muftu-yardimcisi-esi-kizi-dugunde-oynayan-deyyustur-h4842.html,
7-K.Kerim,
3/15,136,198,
4/57,122, 5/85,119, ...
8-K.Kerim, 15/45, 44/52,
55/50,66
9-K.Kerim,
2/25
10-
K.Kerim, 47/15
11-K.Kerim, 56/28,29,
12-K.Kerim,
37/48-49
13-
K.Kerim, 55/70,72,74
14-K.Kerim,
56/22-23
15-K.Kerim,
43/70-71
16-K.Kerim,
9/72
17-K.Kerim,
2/25
18-K.Kerim, 37/48-49
19-K.Kerim,38/52
20-K.Kerim, 55/56,58
21-K.erim, 56/36-37
22-K.Kerim, 13/23
23-K.Kerim, 40/8.
24-K.Kerim, 20/121
25-
K.Kerim, 18/31.
26-
K.Kerim, 35/33
27-K.Kerim,
44/53
Not: Ayet mealleri
"http://www.sevde.de/Cennet/Cen01.htm" internet adresinden alınmış ve
TDV Yayını olan "Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meâli, Ankara-1993"
isimli eserle karşılaştırılmıştır.
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.