Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Özellikle 2009
yılından itibaren, Diyanet'te yoğun bir kadrolaşma hareketinin yaşandığını, bu
anlamda ne kadar Türk Milliyetçisi, Atatürkçü ve Cumhuriyetten yana adam varsa,
bunların hepsinin bir şekilde pasifize edildiğini, bu köşelerde zaman zaman dile
getirdim. Maalesef bu kadrolaşma furyasından en çok etkilenenler de Ülkücü kimlikleriyle ön plana çıkan
zevat olmuştur. Bunlardan emekliliği gelenler derhal emekli edilerek,
emekliliği gelmeyenler daha sıradan ve kızak görevlere atanarak sahneden
indirilmişlerdir!
Türkiye Diyanet
Vakfı'nda ise bu iş, daha radikal şekilde ve İş Akitleri'nin haksız yere feshi
ile kendisini göstermiştir ki; iş akdi feshedilen personelin tamamı açmış
oldukları davaları kazanarak Türkiye Diyanet Vakfı'nı mahkûm ettirmişlerdir!
Ancak ne var ki; bunlardan hiçbirisi, "İşe İade" davalarını
kazandıkları halde işe başlatılmamış ve ilave tazminat ödenerek Diyanet
çevresinden uzaklaştırılmışlardır. Buna karşılık, bu personelin yerleri,
tarikat ve cemaat mensuplarıyla ve iktidar partisinin yörüngesindeki STK'lardan
getirilen kişilerle doldurulmuştur.
Öte yandan
Türkiye Diyanet Vakfı'nda emekliliği özendirmek ve emekli olacaklardan
boşalacak kadrolara yandaşları doldurmak maksadıyla "TEŞVİK PRİMİ"
adı altında, emekli olacaklara 8 aylık net ücret tutarında ilave ödeme
yapılması benimsenmiş ve bu amaçla tahminen 450-500 bin TL harcanmıştır. Gelin
görün ki; bu karar bile adil şekilde uygulanmamış, ödül niteliğindeki bu primi
alarak emekli edilen personelden tekrar işe başlatılanlar olduğu gibi, normal
şekilde emekli edilerek kıdem tazminatını alanlardan tekrar işe başlatılanlar
olmuş, böylece bu kişiler çifte maaşa bağlanmıştır.
İddiaya göre;
"Fethullah Gülen"e, hâşâ peygamber niyetine bağlı olan bu kişilerden
birisi olan A.Ç, Türkiye Diyanet Vakfı'ndaki bütün kararların alındığı
Mütevelli Heyeti sekreteryasında görevlendirilerek, Gülen Cemaati'nin TDV'de
olan bitenleri anında öğrenmesinin yolu açılmış, ayrıca bu kişinin oğlu da
Vakıfta işe başlatılarak adı geçenin çifte şekilde ödüllendirilmesi sağlanmıştır. "Paralel
Yapı" adı altında, Gülen Cemaati'ne savaş açan iktidarın,
Diyanet'te olan bitenleri ısrarla görmezden geliyor olması, iktidarın bu
cemaatle mücadele konusunda fazla inandırıcı olamadığını ve bu konuyu sırf
siyaset malzemesi olarak kullandığını akla getirmektedir.
Sözcü Gazetesi
yazarı Saygı Öztürk'ten öğrendik ki; Mehmet Görmez başkanlığındaki Türkiye
Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti, adı geçen vakıfta, haksız ve hukuksuz bir
şekilde boşaltmış olduğu kadrolara, ismi birçok şaibeli işlere karışmış ve
Almanya'daki uzantısının, toplanan bağış paralarını iç ettiği Alman adaletince
tespit edilerek yöneticileri çeşitli cezalara çarptırılmış olan Deniz Feneri
Derneği'nden devşirdiği adamları yerleştirmiş bulunmaktadır! Saygı Öztürk
konuya ilişkin "Diyanet
Vakfı’nın başına Deniz Feneri yöneticileri" başlıklı yazısında şöyle diyor:
"23 Nisan
törenleri yaklaştıkça, din temalı çalışmalar da yoğunlaşıyor. Törenlerde
makam koltuklarına sembolik olarak oturtulacak çocuklar için bazı
okul yöneticilerine 'seçilecek öğrencinin annesi başörtülü olsun'
denildi. İnsanların başörtülü-başörtüsüz diye ayrıldığı günler
yaşıyoruz. AKP’li belediyelerin bulunduğu Anadolu’daki illerde
'din' temalı programlar hiç eksik olmuyor. Hükümete yakınlığı ile
bilinen vakıflar yoğun bir program yürütüyor. Şimdiye kadar adı duyulmamış
dernekler sahnede. Yapacakları etkinlikleri bilbordlarda duyuruyorlar.
AKP’li belediyeler bunların çalışmalarına destek oluyor, böylece
bir tabanı da elinde tutmaya çalışıyor.
Diyanet Vakfı’nın
çalışmaları da eksik olmuyor. Diyanet Vakfı‘nın üst yönetimi, Deniz
Feneri Derneği’nde daha önce çalışan kişilerin kontrolüne geçti.
Örnek mi istiyorsunuz, buyurun:
Türkiye Diyanet Vakfı’nda 17 Mart 2011’de Genel Müdür Yardımcılığı
görevine getirilen, 8 Ağustos 2012’de Vakıf Genel Müdürü yapılan
İsmail Palakoğlu, daha önce Deniz Feneri Derneği Tanıtım ve Halkla
İlişkiler Müdürü olarak görev yapıyordu. Türkiye Diyanet Vakfı’nda
14 Haziran 2011 tarihinde Dış İlişkiler Müdürlüğü görevine getirilen,
23 Ocak 2012’de Vakıf Genel Müdür Yardımcısı yapılan Mustafa Tutkun
da daha önce Deniz Feneri Derneği Uluslararası İlişkiler Müdürü
olarak çalışıyordu. Genel müdür ve yardımcısıyla birlikte Deniz
Feneri’nden Diyanet’e transferler de oldu. İnsan merak ediyor, bu
kişiler Deniz Feneri soruşturmasında yargılanıyor mu?
Politika üstü olması gereken Diyanet ve Diyanet Vakfı’yla ilgili
gün geçmiyor ki önemli iddialar, soru önergeleri gündeme getirilmesin.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, olup bitenleri görmezlikten
gelmeye devam ediyor. Bu konuda, MHP Milletvekili Özcan Yeniçeri
kapsamlı önergeler hazırlıyor. Bakalım cevap verebilecekler mi?"(1).
Deniz Feneri Derneği
Legal Bir Kurum Değil mi?
Saygı Öztürk'ün
sorduğu "İnsan merak ediyor, bu kişiler Deniz Feneri soruşturmasında
yargılanıyor mu?" şeklindeki sorunun cevabını elbette bilmiyorum.
Yani Deniz Feneri Derneği'nden devşirilerek Genel Müdür ve Genel Müdür
Yardımcısı unvanıyla Türkiye Diyanet Vakfı'nın tepe noktasına yerleştirilen
İsmail Palakoğlu ve Mustafa Tutkun'un, Deniz Feneri Derneği hakkında açılan
dava kapsamında yargılanıp yargılanmadıklarını bilmiyorum. Ancak bu kişilerin
bir şeyleri, özellikle de Deniz Feneri Derneği'nden geldiklerini ısrarla
gizlemeye çalıştıkları anlaşılıyor. Zira adı geçen kişilerin Türkiye Diyanet
Vakfı'nın resmi internet sitesinde bulunan özgeçmişlerinde Deniz Feneri
Derneği'nde geçirdikleri dönem adı geçen derneğin ismi zikredilmeksizin genel
ifadelerle geçiştirilmiş bulunuyor. İsmail
Palakoğlu, şöyle tanıtılmış TDV'nin internet sitesinde:
"...16.02.1972
Afşin Kahramanmaraş`ta doğdu...1993-1998 yılları arasında öğrenci yurdu
hizmetleri ve eğitim faaliyetleri yürüten İsmail Palakoğlu, 1998-2008 yılları
arasında özel bir vakıfta Genel Müdürlük, Yönetim Kurulu Başkanlığı ve
Mütevelli Heyeti Üyeliğinde bulundu. 2008-2010
yılları arasında özel bir sivil toplum kuruluşunda Tanıtım ve Halkla İlişkiler
Müdürlüğü yaptı..."(2).
Saygı Öztürk'ün
yazısından anlıyoruz ki; İsmail Palakoğlu'nun 2008-2010 tarihleri arasında "Tanıtım
ve Halkla İlşikkiler Müdürlüğü" yaptığı kurum "Yüzyılın iyilik
hareketi" olarak tanıtılan ve ismi birçok yolsuzluk iddialarına
bulaşan Deniz Feneri Derneği! Ancak İsmail Palakoğlu, Deniz Feneri Derneği'nin
adını zikretmemiş her nedense!
Deniz Feneri
Derneği'nde "Uluslararası İlişkiler Müdürü" olarak çalıştıktan
sonra Türkiye Diyanet Vakfı'na önce Dış İlişkiler Müdürü, arkasından da Genel
Müdür Yardımcısı yapılan Mustafa Tutkun da öyle. O da belirtmemiş vaktiyle
Deniz Feneri Derneği'nde çalıştığını. Deniz Feneri Derneğinde geçen yıllarını
şöyle tanıtmış özgeçmişinde ve elbette derneğin adını vermeden:
"2005
yılından buyana uluslararası faaliyetleri bulunan özel kurumlarda yöneticilik
yaptı. Bu süre zarfında 42 ülkeyi ziyaret etti ve buralarda afet, yardım ve
kalkınma projelerinin uygulanmasında görev aldı, birçok uluslararası toplantı
ve konferansın organizasyonunu gerçekleştirdi..."(3).
Hayat
hikayelerinden anlaşıldığı kadarıyla; her iki isim de ilahiyatçı. İsmail
Palakoğlu, Ankara Ü.İlahiyat Fakültesi mezunu. Belli ki; Mehmet Görmez ile
oradan tanışıyorlar! Mustafa Tutkun ise Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi'nde
okumuş. Ayrıca her ikisi de 1972 doğumlu olmakla oldukça genç insanlar. Oysa
ben yakından biliyorum ki; Türkiye Diyanet Vakfı'nda Mülkiye'den tutun da Hukuk
ve Mühendislik fakültelerine varıncaya kadar Türkiye'nin en güzide okullarından
mezun olmuş birçok çalışan bulunmaktadır. Üstelik onların çoğu, İsmail
Palakoğlu'ndan ve Mustafa Tutkun'dan çok daha olgun ve çalışma hayatlarının
hemen tamamı, adı geçen vakıfta geçmekle Vakfı, Deniz Feneri Derneği'nden
"zıplama" yöntemiyle getirilen bu iki isimden daha iyi
biliyorlar.
Türkiye Diyanet
Vakfı'na 15-20 yılını vermiş bunca olgun ve bilgili insan dururken, Mehmet
Görmez yönetiminin, dışarıdan hem de ne idüğü belirsiz okullardan mezun olmuş
kişileri getirip bu personelin tepesine oturtması akılla, mantıkla ve yönetim
bilimiyle izah edilemeyecek uygulamalardır. Bu durum, ancak ve ancak "Türkiye
Diyanet Vakfı, siyasal iktidarın ve onun Diyanet'teki kahyası pozisyonundaki
Mehmet Görmez'in arpalığıdır..." mantığıyla açıklanabilir. Üstelik bu adamlar, hep bir
şeyleri, özellikle de başta Deniz Feneri Derneği olmak üzere; geçmişte
çalıştıkları kurumların adını gizleme derdine düşmüş adamlardır. Bu adamların
çalıştıkları diğer kurumlar hangileridir? İçlerinde legal olmayan kurumlar ya
da legal olmayan faaliyetler, özellikle de Cumhuriyet'e ve Atatürk ilke ve
inkilaplarına aykırı çalışmalar var mıdır? Bu adamlar bu kurumlarda hangi pozisyonlarda
çalıştılar? Acaba bütün bu konularda gerekli araştırmayı yaptırdınız mı Bay
Mehmet Görmez? Sahi, madem size Genel Müdür ve Genel Müdür Yardımcısı lazımdı o
halde bunca bilgili ve iyi yetişmiş insanın kanına neden ekmek doğradınız Bay
Başkan?
Size bir şey
söyleyeyim mi? Türkiye Diyanet Vakfı'na Genel Müdür ve Genel Müdür Yardımcısı
olarak atadığınız adamların hiçbir şeyden haberleri ve bilgileri yoktur!
Diyanet çevrelerinde "Tayyar Altıkulaç'ın Çantacısı"
olarak bilinen ve şu anda YÖK'te Genel Sekreterlik yapan imam da, onun yerine
getirdiğiniz şimdiki Genel Müdür de hiçbir şey bilmiyorlar! Ya da biliyorlar da kasten yerine
getirmiyorlar görevlerini! Bakın, 2010 yılında kesinleşmiş Mahkeme kararlarının
gereğini bile henüz yeni yerine getiriyorlar. O da gelen bir ihbar üzerine
yapmış olduğum başvuru sayesinde! 2010 yılında mahkemenin hükme bağladığı
alacağımı siz kasten vermediniz Sayın Görmez! Hani siz, "Çalışanlarınızın ücretini
onların alın teri kurumadan veriniz" diyen bir Peygamberin tebliğ
ettiği dine hizmet ediyordunuz! Bu mu sizin dine hizmet anlayışınız?
Sayın
Görmez; 20.05.2014 tarihinde şahsınıza
yazmış olduğum özel mektupta ve aynı tarihte Deniz Feneri Derneği'nden
devşirerek koruma altına aldığınız adamlarınızın yönetmiş olduğu kuruma resmen
ilettiğim taleplerim hakkında "YAPACAK HERHANGİ BİR İŞLEM
BULANMAMAKTADIR" şekilde cevap verdirdiniz? Üzerinizde Allah var:
gerçekten yapacak işlem olmadığına siz de inanıyor musunuz? Eğer siz buna
inanıyorsanız, ben de Rize'de sizi protesto eden Cabir Dede gibi sizi protesto
ediyor ve milletime aynı çağrıyı yapıyorum Bay Başkan!(4).
Ömer Sağlam
_____________
1-http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/saygi-ozturk/diyanet-vakfinin-basina-deniz-feneri-yoneticileri-486791/
2-http://www.diyanetvakfi.org.tr/160/guncel/turkiye-diyanet-vakfi-genel-mudurlugune,
3-http://www.diyanetvakfi.org.tr/11/biyografi/mustafa-tutkun,
4- http://www.internethaber.com/gormez-cabir--659876h.htm